Mehmet Özay
19 Haziran 2015
Açe, Güneydoğu Asya’nın farklı etnik ve kültürel dokuları içerisinde
kendine özgü bir yeri olan bir coğrafyaya tekabül eder. Batısında tüm
mevcudiyetiyle Hind kültür medeniyeti, doğusunda geniş Malay toplumlarını
barındıran Takımadalar arasında bir bağlantı noktasıdır. Bu nedenle Açe uzun
tarihi süreçlerde birbirine rakip ve aynı zamanda birbirini tamamlayan kültürel
yapılaşmaların neşv-ü nema bulduğu bir yerdir. Ancak bu uzun tarihi sürecin en
önemli kırılma noktasını ve bugünlere kadar ulaşan bir tür devamlılığının
oluşmasında, Hicri 1. yüzyıldan itibaren yayılmaya başlayan ve tedrici olarak etkinliğini
artırarak ortaya koyan İslam kültür ve medeniyeti olmuştur. Bu uzun tarihi
sürecin bir döneminde batıdan doğuya doğyu yaygınlaşan bu etkileşimdeki rolüne
istinaden, ‘Mekke Kapısı’ (Serambi Mekkah)
olarak adlandırılmış ve bu ‘unvanı’ bugüne kadar devam edegelmiştir. Bu, ‘kapı’
olgusu Açelilerin ruhuna öylesine sinmiştir ki, bu toplumun düşünce ve ruh
ikliminde kalıcı ve değişmez bir yapı olarak yüzyıllardır varlığını sürdürmektedir.
Yılın diğer aylarında da İslami anlayışı toplumsal pratiğin çeşitli
alanlarına yansıtan duruş ve tutum alma, Ramazan ayında zirve noktaya çıkar. Bu
toprakların asli unsuru olan İslamiyet ile yerel adet ve göreneklerin pekiştiği
bir dini-kültürel atmosfer teneffüs edilir. Bu anlamda Ramazan’ın gelişi, adına
‘meugang’ denilen kurban kesme ve
paylaşımı ile sadece aile içinde değil, eş/dost akraba ile uzak çevreye doğru
yayılan bir sosyal genişlikle mevcut bağları daha da güçlendirir.
Kollektif eylem örneği olarak gündeme meugang
geleneği, aynı zamanda bir toplumsal bilinç oluşumu ve bunun süreklilik arz
edecek şekilde yenilenmesi söz konusu. Bu anlamda meugang’ın Açe yerel hikmetinin göstergelerinden biri olduğunu
ileri sürebiliriz. Bunun uzun bir geçmişe ve tecrübeye dayanan geleneğin ürünü
olarak ele alınsa da, Açe toplumunda kabul edilen genel kanaate göre Açe
geleneği İslamla ‘yeniden biçimlendirilmiş’ ve bu anlamda İslami bir ruh
kazanmıştır.
Ramazan’a bir hafta kala başlayan ‘meugang’ hazırlıkları bu kutlu ayı
hatırlatan bir öneme sahiptir. Geniş ailelerin veya eş-dostun biraraya gelerek
satın aldıkları kurban, bu kurbanın kesilişine tanık olunması, ardından
birlikte yenilen toplu yemek ve bu sürecin en önemli aşamalarından biri olarak
hali vakti yerinde olmayanların; dulların ve yetimlerin de sevindirilmesine
vesile olur. İmkânlar çerçevesinde bu son gruba giren kitleye yapılan çeşitli
maddi yardımların ötesinde, onların da geniş toplumun bir parçası olduğunu
güçlü bir şekilde hatırlayan bir öneme
sahiptir. Kesilen kurban, toplumsal birlikteliği sembolize eden ve paylaşım
olgusu etrafında örüntülenen bir etkinlik olarak dikkat çeker. Köy temelli
toplum yapısından modernleşme süreciyle şehirleşmeye evrilen bir değişim görülse de, Açe’de bu gelenek
başta başkent Banda Açe olmak üzere belli başlı şehirlerde de devam
ettirilmektedir.
Ramazan’a adımın bir diğer safhası cami ve mescidlerin temizlenmesiyle
maddi; vaazlar, duyurular vb. etkinliklerle cemaatin bu aya hazırlanması da
manevi yönü oluşturur. Bu hazırlığın bir diğer aşamasını ise, her caminin
özenle hazırlanmış duyuru panolarında bir ay boyunca teravih ve Cuma
namazlarını kıldıracak imamlar konusundaki duyuru gelir. Kimi camilerde hangi
surelerin okuyacağına kadar detaylı hazırlık dikkat çeker.
Bu anlamda, tüm değişim ve yozlaşmalara rağmen, ‘cami merkezli bir toplum
yapısı’ özelliklerini koruyan Açe toplumunda, kuşkusuz ki Ramazan ayı da bu
‘birlik mekânında’ bir buluşma merkezi olur. Bununla, sadece teravih kılmak
için biraraya gelinmesini kastetmiyorum. Gün içinde vakit namazlarının
geldiğinin habercisi olarak kısa bir süre önce başlayan Kur’an tilaveti, yaşlı
genç, kadın-erkek cemaatin cami mekânına doğru çeker. Akşam ezanı öncesinde
camiye gelen cemaat, yanlarında getirdiği ‘nasiplerini’ diğer bireylerle
paylaşması, oruç ayının bir diğer paylaşım noktasını oluşturur.
Ramazan ayı öncesinde meugang ve cami merkezli bir dizi etkinliklerin
hazırlıkları gibi süreçler Ramazan’ın başlamasıyla neredeyse bütün bir toplumu
içine alacak yapısal bir değişime konu olur. Bu bağlamda, okullar ve kamu
binalarında iş saatleri Ramazan ayına ‘ayarlanır’. Seküler yapılaşmaların
görüntüleri olan bu kurumların Ramazan’la girdikleri ‘yeni mesai’nin ötesinde,
Açe’nin yüzyıllardır geleneksel İslami eğitim merkezi olmasıyla ünlü
pesantrenleri mensuplarının da toplumla bütüşleşme süreci olarak gündeme gelir.
Gerek pesantrenlerin başındaki etkin hocalar, gerekse yetiştirdikleri
öğrenciler kırsalda en ‘ötedeki’ köyden şehir merkezlerine yayılan bir
dinamizmi harekete geçirirler. Bu süreç, pesantren mensupları için bir anlamda
bir yıl boyunca edindikleri bilgi birikiminin yeni bir iştiyatla paylaşımı
anlamı taşır. Bölgenin en önemli alimleri ise ay içerisinde adına ‘Ramazan
safari’ adı verilen etkinlik çerçevesinde geniş kitlelere vaaz-ü nasihatler
için uzun gezilere çıkarlar. Gerek iç gerekse dış faktörlerin Açe toplumunu
köklerinden uzaklaştırma çabalarına rağmen, yukarıda zikrettiğimiz değerleriyle
Ramazan ayını en iyi şekilde icra etme çabasında olmaları nedeniyledir ki, bu
topraklar hâlâ ‘Mekke Kapısı’ unvanıyla anılmayı hak ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder