Mehmet Özay 3 Haziran 2014
3 Haziran, Açe Özgürlük Hareketi lideri Teungku Hasan di Tiro’nın ölümünün dördüncü
yıl dönümü. Bu vesileyle Hasan di Tiro’yu ardında bıraktığı önemli bir mirasa
değinerek anmak istiyorum. Bu miras, ömrünü Açe bağımsızlığına adamış bu
liderin genç nesil Açelilere ‘bağımsız’ bir Açe bırakması değil. Bu hedef
gerçekleşmedi. Ancak bundan belki de daha önemlisi, Di Tiro, Açe’ye bir tarih
ve gelenek mirasının aktarıcısı olarak yeni nesle asli bir duruş ve tarih
şuurunun somutlaşmış bir örneğinin nasıl olacağını kanıtlamış bir lider olarak
bu hayattan ayrıldı. Bu anlamda, Di Tiro’nun bu özelliği yeni nesillerin örnek
alabileceği bir ‘miras’ olarak değerlendirilmesi gerekir.
Di Tiro’nun mirası, kökleri uzun bir tarihi geçmişe ve geleneğe yaslanan
bir anlayışın 20. yüzyıl ortalarından 21. yüzyıl başlarına kadar taşınmasındaki
rolü ile dikkat çeker. Söz konusu bu anlayış, Güneydoğu Asya’da İslamın
yayılmaya başladığı erken dönemlerden itibaren Açe’de tesis edilen sosyo-siyasi
yapısının değişen dönemler boyunca sürdürülebilir bir şekilde bugüne kadar
gelen sürecine tekabül eder. Bu sürecin anlamlandırılabilmesi ancak, Açe
tarihinin tüm detaylarıyla ele alınması neticesinde hasıl olacaktır. Açe, her
zaman, içinde yer aldığı coğrafya, kültür iklimi, medeniyet kuşağı bağlamında
sahip olduğu öncü karakteri ile öne çıkmıştır. Bunun siyasi tarih anlamında
hangi süreçlere denk geldiğini, Açe tarihine kaba taslak şu beş aşamada ele
almak gerekir: Erken dönem Açe Müslüman toplumu; Avrupa sömürgeciliğinin
bölgedeki varlığı öncesinde Açe’deki siyasi oluşumlar; Avrupa sömürgeci
güçleriyle üç yüz yıla varan ekonomik ve siyasi etkileşim; Hollanda
sömürgeciliğinin 19. yüzyıl ikinci yarısından itibaren Açe’ye nüfuz çabaları ve
20. yüzyıl bağımsızlık mücadelesi. Bu süreçler birbiriyle öylesine ilintilidir
ki, birini es geçmek diğeriyle irtibatın kopması ve bugünkü Açe’nin
anlaşılamaması gibi bir tehlikeyi içinde barındırır.
Bu sürecin en son aşaması yani, 20. yüzyıl Açe bağımsızlık mücadelesi Teungku
Hasan di Tiro’nun liderliği ile somut bir yön kazanmış ve Açe tarihine,
kökleriyle örtüşen bir yön vermiştir. Peki Di Tiro’yu geçmişe bağlayan sadece başında
bulunduğu özgürlük hareketinin, dev bir orduya karşı verdiği mücadeleyle mi
sınırlıdır sorusuna vereceğimiz cevap hayır’dır. Hiç kuşku yok ki, Di Tiro’nun
yaşam serüveni, bu sürece yönelimi ve bağımsızlık olgusuna yaklaşımı, onun
yukarıda maddeler halinde sunulan tarihi süreçlerle ilişkisini ortaya koymaya
kafidir. Di Tiro’nun bu süreçteki rolü, dünü bügüne bağlayan sağlam bir
halkanın ferdi olmasından gelir.
Di Tiro, tıpkı bin yıl boyunca olduğu gibi Açe’nin bağımsız bir devlet
olarak modern uluslar arasında yer alma gibi ulvi bir gayeyi ilişkilerin maddi doğası
çerçevesinde gerçekleştirememiş olabilir. Ancak bu durum, onun veya hareketinin
başarısızlığı olarak sunulamaz. Aksine, atalarından devraldığı bağımsızlık
ruhunu, dönemin şartları karşısında yeniden şekillendirip geliştirmesiyle adı
tarih kitaplarında anılacak ve halkının toplumsal hafızasında yer alacak bir liderdir.
Di Tiro’yu yaşadığı dönem entellektüel dünyasında rol alan diğer
bireylerden ayıran hususiyeti, onun teori ve pratiği anlama uğraşında
sergilediği bireysel çaba ve katkılarıdır. Bu bağlamda, Di Tiro, Hollanda
Savaşı’nda cihad ruhunu mücadelenin başat unsuru olmasını sağlamadaki rolleri
ile ‘Saman di Tiro’ ailesinin bir ferdi olarak varlığını ortaya koymuştur. Bu
noktada şunu çok açıkça söylebeliriz ki, salt bu ailenin bir ferdi olması onu
ayrıcalıklı kılmamıştır asla. Aksine sömürgecilik tarihinde pek çok özellikleri
ile dikkat çeken Hollanda Savaşı’ndaki rolleri ile ortaya çıkan bu aileye mensubiyetin
verdiği büyük bir ‘moral baskının’ altında kalmıştır. Bu moral baskı, onu
liderliğe değil, lider olmanın araçlarına öncelikle ulaştırdığı gözlerden
kaçmamalı. Nedir o araçlar? Bireysel ve toplumsal kimliğin tesisinde öne çıkan
tarih bilinci ve şuurudur.
Di Tiro, 4 Aralık 1976 yılında ‘Açe-Sumatra Bağımsızlık Bildirgesi’ni
dünyaya ilân ettiğinde, bu hareketin dinamiklerini içinden geçtiği Açe tarihine
dair bilinçlenme sürecinin doğal bir evresi olarak ortaya koyuyordu. Örneğin,
‘The Drama of Acehnese History: 1873-1978’ adlı tiyatro eserinde buna açıkça
tanık olunmaktadır. Di Tiro, bu çalışmada “1873” tarihiyle ‘Hollanda Savaşı’nın
başlangıcına gönderme yaparken, “1978” tarihiyle de ‘Özgürlük Hareketi’nin
karşısında yer alan ‘gücü’ de siyasi olarak nereye oturttuğunu sembolik olarak
sergiler. Bu anlamda, Açe Bağımsızlık Hareketi’ne anlamlandırmaya dair Batılı
akademyanın kaleme aldığı kimi eserlerde vurgulanan “mikro milliyetçilik”
olgusu ve de vurgusu, ‘Hareket’in ne kadar sınırlı ve ön yargılı bir bağlama
oturtulmaya çalışıldığını gösterir. Bundan yani, ‘mikro milliyetçilik’
vurgusundan kasıt, ‘Hareket’i şu veya bu şekilde seküler bir mecra olarak
göstermeye alet olduğu intibaını edinmek güç değil.
Batılı akademyanın meseleleri algılama tarzında külliyen sekülerleşmiş
zihin yapısının İslam coğrafyasındaki bağımsızlık hareketlerini tarihin yakın
ve uzak noktalarındaki İslami hareketlerin devamı olarak algılamama,
algılatmama konusunda epeyce enerji sarf ettiğini hatırladığımızda bunda
şaşılacak bir şey olmadığı da söylenebilir. Ancak şaşılması gereken nokta, yerli,
yani Açe coğrafyasından çıkmış geleneksel ve modern eğitimli kesimlerin ve de
bu coğrafyayla şu veya bu şekilde ilintisi olduğunu ‘gururla’ ifade etmeye
çabalayan dışarlıklı çevrelerin Di Tiro’ya kusurlu veya eksik bakıştır. Bu
bağlamda, Batılı akademya ile bu yerli ve dışarlıklı bakışın örtüştüğü nokta,
Di Tiro’yu Açe kadim tarihinin modern döneme ulaştıran bağını gör/e/meme arızasıdır.
Bu ‘arıza’ kendini, “Açe Bağımsızlık Hareketi” liderine yönelik algı saptırma
çabalarıyla kendini ortaya koyar.
Temelde bu eksiklik, yazının başında değindiğim Di Tiro’nun yeni nesil
Açelilere bıraktığı mirasın, yani tarih bilinci ve şuurunun ve bunun eski ve
yeni sömürgecilik tarzlarına karşı duruşunun, Açe’yi tanımlama konusunda
kendilerini öncelleme yarışında gören yerli ve dışarlıklı kişi ve gruplarca
algılanamamış olmasıyla bağlantılıdır. Oysa, şu net ve açıktır ki, Teungku Hasan
di Tiro’nun, hareketin ilk gününden son nefesini verinceye kadar referanslarını
Açe tarihine endekslemesi ve bundan neşet eden bilinç ve şuur, onu içinde yer
aldığı siyasi gelenekle bağını göstermesi bakımından önem arz eder.
Di Tiro’nun bu siyasi geleneğe bağlılığı ve devam ettiricisi olmasındaki
bir diğer husus, Türk- Açe ilişkilerinde hâlâ ele alınmayı bekleyen 1980’lerin
ilk yarısında yazdığı bir mektuptur. Söz konusu bu mektubu, salt kendine başına
ele almak, mektubun içeriği kadar, gönderildiği ülkeyle bağların neye tekabül
ettiği konusunda anlam kaybına neden olacaktır. Bunun yerine, mektubun tıpkı Di
Tiro’nun atalarının -bugüne kadar bilinen veriler ışığında dikkat çeken- 16.
yüzyıl ikinci yarısında ve 19. yüzyıl ortalarında ve son çeyreğine girilirken
gönderilen mektuplarla karşılaştırılmalı olarak ele alınmasında fayda var. Hasan
di Tiro vefat ederken, sömürgeciliğin her türlüsüne düşünce ve eylem plânında
karşı çıkmış bir lider olarak bu hayattan ayrıldı.
Hasan di Tiro’ya bir kez daha Allah’dan rahmet diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder