Mehmet Özay 17
Ekim 2013
After the world powers have already changed their
direction to Southeast Asia, the relevant issues have been subject to
discussions in often held meetings. Whereas member countries of ASEAN have been
preparing to accommodate for 2015 Economic Cooperation process, the US is
promptly initiating a new economic bloc which including some members of the
former one. The meetings conducted both in Bali Island of Indonesia and Bandar
Seri Banawan, the capital city of Brunei gave hopes for normalization of
relations among the leading power states…
Sadece Çin ve bölgedeki beş ülkenin kıta sahanlığına bağlı olarak gelişmekle kalmayan, Çin-ABD İlişkilerine de sıçrayan Güney Çin Denizi sorununda normalleşme süreci yaşanıyor. Özellikle geçenlerde Endonezya’nın Bali Adası’nda gerçekleştirilen 21. APEC Liderler toplantısı öncesinde ve sonrasında yaşananlar bölgede ilişkilerde yumuşama eğilimi olduğunu ortaya koyuyor.
APEC toplantısı
öncesindeki en önemli gelişme ABD ve Çin’in yönetimlerinin birbiri ardına bölge
ülkelerine yönelik ziyaret programlarıydı. Barack Obama’nın ziyaret programını
gerçekleşmemesi Güney Çin Denizi sorununun kapsamlı bir şekilde ele alınması ve
geleceğe matuf kayda değer yapılaşmanın sağlanması önündeki önemli bir
handikaptı. ABD yönetimi, Obama’nın yokluğunu Dışişleri Bakanı John Kerry ile
gidermeye çalışsa da, bölge ülkeleri nezdinde inandırıcılık sorununa yol
açtığını söyleyebiliriz.
Bununla
birlikte, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in Malezya, Endonezya turları Çin’in
bölgedeki siyasi reflekslerini geliştirme olanağı tanımakla kalmadı, aynı
zamanda ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi noktasında da tarihi bir
dönüm noktasıydı. Bu ziyaret Jinping’in bir mülâkatta dile getirdiği üzere
uluslararası çevreler nezdinde geliştirilecek Asya-Pasifik bölgesinde güven
inşasının önemli araçlarından birini teşkil ediyordu. Bu bağlamda kimi
gözlemcilerin ifade ettiği üzere Çin, Deng Xiaoping ile başlattığı ekonomide
liberalizm politikalarının meyvesini almakla kalmıyor, Malezya ve Endonezya
gibi halkının çoğunluğunu Müslüman kitlelerin oluşturduğu ülke yönetimleriyle
‘benzer hedefler’ doğrultusunda buluşabiliyor. Bölge ülke yöneticilerinin
Obama’nın yokluğunda Güneydoğu Asya topraklarında sadece kültürel alanda nüfuz
etmekle kalmamış, aynı zamanda kadim koruyucu devleti hüviyetindeki Çin’le
ilişkileri geliştirme noktasında bir yarış içerisinde oldukları dikkat çekiyor.
Bunda hiç kuşku yok ki, dünya ekonomisine giderek ağırlığını koyan bir ülkenin
yanında yer almanın avantajlarını azamiye çıkarma türünden bir ekonomi
dürtüsünden bahsedilebilir.
Pasifik’in doğu
yakasında, yani Amerika’da sağlık reform çerçevesinde yürütülen bütçe
görüşmelerinde yaşanan tıkanıklık dünya piyasaları ve merkez bankaları üzerine
kara bulutların dolaşmasına yol açarken, Okyanus’un bu yakasında, Bali’de
gerçekleştirilen görüşmelerde bölgeden küresele yayılan bir tür umut ve heyecan
izlenimi ediniliyordu. Bali görüşmelerinin ana konusu Trans Pasifik İşbirliği
(TPPA)’nin detaylarıydı. Hayata geçirilmesi halinde küresel ekonominin %40’ını
kapsayacağı ileri sürülen TPPA’nın özellikle ABD yönetimince sonuçlandırılması
konusunda ‘ısrarcı’ bir çabının olduğu görülüyor. Bu noktada, kimi ülkelerin,
özellikle de Malezya’nın kimi çekincelerine rağmen, prensipte görüş
birliğine varılmış olması ve görüşmelere devam edilmesi kayda değerdi.
Malezya’nın çekinceleri arasında, özellikle devlet teşekküllerinin yeniden
yapılandırılması, entellektüel patent ve çevre düzenlemeleri gibi alanlar
bulunuyor. Söz konusu bu çekinceler Başbakan Necib’in “ulusal çıkarlarla”
çeliştiği yönündeki argümanı ve Malezya’nın TPPA’ya ‘bu şekliyle’ onay
vermeyeceği konusundaki kararlılığı gündeme damgasını vuruyordu. Bu bağlamda,
konunun ciddiyeti ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’i konuyu ilgili taraflarla
yüz yüze görüşmek amacıyla Kuala Lumpur’a getiren nedenlerden biriydi hiç kuşku
yok ki. Tam da burada, ABD’nin yıl sonunda sonuçlandırılması yönünde bir tür
empoze edici yaklaşımı, 2015 yılında ASEAN ekonomi topluluğunun hayata
geçirilmesi plânı karşısında kontra bir girişim olarak yorumlanabilir mi? Bu
konunun detaylarının, yakın gelecekte yapılacak görüşmelerde TPPA haritasının
ortaya konmasıyla netlike kazanacağını söyleyebiliriz.
Yukarıda
zikredilen ticari ve ekonomik işbirlikleri bağlamındaki görüşmelerin yanında
kayda değer bir konu da Güney Çin Denizi’nde devam eden anlaşmazlığın halline
yönelikti. Güney Çin Denizi’nde Çin, Filipinler, Tayvan, Malezya ve Vietnam
arasında kimi zaman restleşmelere varan ihtilaflı adalar sorununun ‘barışçıl’
bir yöntemle çözüme kavuşturulması konusundaki inisiyatifte önemli bir adımın
atılmış olmasıydı. Bu konuda ön görüşmelerin yapıldığı APEC toplantısının hemen
akabinde Brunei’de gerçekleştirilen 23. ASEAN Zirvesi’nin ana konusunu 2015
ASEAN Ekonomik İşbirliği’nin yanı sıra görüşmelerde Adalar krizi de
gündemdeydi.
Güney Çin
Denizi’nde tüm taraf ülkelerin uygulamaları hedeflenen kurallan bütünü (Code of
Conduct) ile ilgili ilk görüşmeler yapıldı. Çin Başbakanı Li Keqiang, ilgili
ülke yetkilileriyle Brunei’nin başkenti Bandar Seri Begawan’da yaptığı
görüşmelerde Çin’in, yıllık yaklaşık yüz bin kargo gemisi trafiğine konu olan
Güney Çin Denizi’nde güvenliğin tesisi konusunda yapıcı girişimlere katkıya
hazır olduğunu açıklıyordu. Bu bağlamda, Çin ve ASEAN arasında iyi niyet
anlaşması imzalanması konusundaki görüşü, yakın ve orta vadede yapılacak önemli
girişimler öncesinde ümitvar bir açılım olarak değerlendiriliyor. Bu
inisiyatif, özellikle son birkaç yıldır bölgede kimi zaman ilgili ülkeler
arasında gerginliğin artmasına yol açmakla kalmamış, aynı zamanda ABD’nin ASEAN
ve Japonya nezdinde askeri işbirlikleri anlaşmalarına varan boyutlarda
‘nüfuzuna’ neden olan süreçte yumuşama anlamı taşıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder