Mehmet Özay 09.03.2024
Bu tartışmanın, birbirinden çok farklı bağlamları
olduğuna kuşku yok...
Çoklu mahkemeler ve Federal Anayasa
Bugüne ışık tutan veya var olan sorunun bugün farklı
şekillerde tartışılmasına ve yorumlanmasına yol açan hususları, ülkedeki Eyalet
Şeriat Mahkemeleri, Sivil Mahkemeler, Yerli Toplumlar Mahkemeleri ile ülkenin Federal
Anayasası arasındaki komplike ilişkilerde görmek mümkün.
Bu durumun,
ülkedeki toplumsal-etnik yapılar ile yargı sistemi arasında kurulmaya
çalışılan bağı ortaya koyduğuna kuşku yok.
Ancak, dikkat çeken hususun Federal Anayasa olup olmadığı
konusundaki tartışma belki de, sorunun sürgit devam etmesine neden oluyor.
Çok etniklilik, çok dinlilik
Bunların başında, kültürel, dini ve etnik açıdan
birbirinden ayrılan toplumsal grupların varlığı; bu grupların, -birbirleri
üzerinde egemenlik tesis etme arzuları olsun veya olmasın-, sürdürülebilirlik
talepleri; kendini diğerleri karşısında tehdit altında hissetme olgusu;
sömürgecilik döneminin yapılaştırmalarından uzak kalamamış mevcut anayasal
sistem gibi iç ve tarihsel özellikler kadar, günün getirdiği popüler ve siyasal
küresel tartışmaların da, bu sürece etkisinden söz etmek yanlış olmayacaktır.
Sondan başlamak gerekirse, bugün adına Malezya
Federasyonu denilen yapı, İngiliz parlamenter-monarşi sistemi temel alınarak 1957’de
dokuz eyaletin birleşmesiyle kurulan ve 1963’de sürece, üç yeni ‘eyalet’in -yani,
Singapur, Sabah ve Sarawak- eklenmesiyle ikinci bir ulus-devletleşme sürecini
tecrübe etmiştir.
Malezya’nın, halkının kahir ekseriyeti Müslüman olan
toplumların ulus-devletleşme süreçlerinde görülen tipolojiden önemli ölçüde
farklılaşmasında, 20. yüzyılın ilk birkaç on yılında dış göçlerle var olan
açığın giderek ciddi ölçüde daralmasının, Müslüman ve Müslüman olmayan nüfus
yapılaşmasında belirleyici bir rolü olduğu görülüyor.
Bugün yaşanan sorunların veya tartışmaların temellerinden
biri olarak, 20. yüzyılın ilk birkaç on yılındaki dış göç hareketliliğinin,
nüfus farklılaşmasında Müslüman olmayan nüfusun, Müslüman nüfusu az da olsa,
geçmiş olmasının doğurduğu psikolojik, sosyolojik ve siyasal sorunlara işaret
etmek gerekiyor.
Bu yazının konusu olmamakla birlikte, hemen yanı başındaki
benzer antropolojik, sosyolojik ve dini yapıya mensup Endonezya toplumunun,
kayda değer bir bağımsızlık mücadelesi vermesini gözlemleyen Malay Yarımadası
Müslüman Malaylarının, niçin benzer bir bağımsızlık hareketine giriş/e/mediklerinin
-diğer bazı önemli nedenlerin ötesinde ve dışında- bir nedenini de burada
görmek gerekir.
Yukarıda dikkat çekilen demografik yapının varlığının,
temel bir sorun olarak 1930’lı ve Pasifik Savaşı sonrasında yani, 1940’lı
yılların ortalarında nüksetmesi, o dönemki adıyla, Malaya veya Malay
Yarımadası’na bağımsızlığın gelmesindeki gecikmesiyle kayda değer bir bağlantısını
kurmak mümkündür.
Bu durum, İngiliz sömürge yönetiminin bölgenin alt yapı
varsıllığı gibi jeo-ekonomik ve önemli suyollarının kesişme noktasında yer
alması gibi jeo-politik nedenden kaynaklanan hususlardan ötürü, bölgeden -teritoryal
egemenlik anlamında- pek de çıkmak istememesinden bağımsız bir durumdur.
İslam ülkesi (mi?)
Ülkenin kurucu aktörü ve bir hukukçu olan Tunku Abdul
Rahman, 1959 yılında yaptığı bir konuşmada, “Malaya Federasyonu, genelde
anlaşıldığı haliyle bir İslam devleti değildir... Devlet’in resmi dini
İslam’dır” diyor.
Yakın dönemde, siyaset dünyasında ortaya konulan bir
pratikle devam edelim...
2001 yılında dönemin başbakanı Dr. Mahathir Muhammed’in,
“Malezya bir İslam devletidir” açıklamasının yankıları bugün de devam ediyor...
Bu açıklama salt bir retorik mi yoksa anayasal, siyasal
bir gerçekliği mi yansıtıyor sorusu da elbette beraberinde geliyor.
Bazı çevrelerde, gözlerin faltaşı gibi açılmasına sebep
olan bu açıklamanın, yukarıda dikkat çekilen yargı kurumlarının birbirleriyle
ilişkileri veya bunların üzerinde ve ötesinde bir girişim mi yoksa, dönemin
siyasal hayatın getirdiği gündelik, sıradan, duygusal vb. çıkışlardan biri mi
olduğu üzerinde de durulmaya değerdir.
Emekli yargıç ne diyor?
Yukarıda dikkat çekilen konuyu, yani, Malezya’nın,
Malezya hükümetinin, Malezya Anayasası’nın veya Malezya yasaları’nın İslami
ilkelere dayalı olup olmadığı sorusunu gündeme getiren kişi, Temyiz Mahkemesi
Emekli Yargıcı Dato Seri Hishamuddin Yunus’dur.
Bu alanları hangi kriterlerle, bağlamlarla ve birbiriyle
bütünlüklü ilişki içerisinde ele almalıdır?
Hiç kuşku yok ki, bu husus Malezya için bu gayet hassas
bir alana tekabül ediyor.
Emekli yargıçı Hishamuddin Yunus bu tartışmada görüşünü, Federal
Anayasa’nın belirleyiciliğine ve dolayısıyla, tüm diğer yasal kurumlar ve
mahkemeler üzerinde olduğu yönünde ortaya koyuyor.
Yani, eyalet şeriat mahkemeleri de dahil olmak üzere, tüm
yasal süreçlerin dayanak noktası ve karar mercininin Federal Anayasa
olduğu hükmüdür.
Sayın Yargıç görüşünü bağımsızlık süreci görüşmelerine
temellendiriyor.
Öyle ki, bağımsızlığa giden süreçte Reid Komisyonu’na
sunulan memoramdum’da yeni kurulacak Malaya Federasyonu’nun dini’nin ‘İslam’
olduğu görüşüdür.
Ancak, bu durum, İslami ilkelerin Müslüman olmayan
toplumsal kesimlere uygulanamayacağı ilkesiyle birlikte yer alıyor.
Ve Sayın Yargıç bir alıntı yaparak, “Malaya
Federasyonu’nun dini’nin İslam olması ilkesi, devletin seküler olmadığı
anlamına gelmez (“... this observance of this principle ... shall not imply
that the State is not a secular State.”)
Yazının girişinde dikkat çektiğim kurumsal ilişkilere yeniden dönecek
olursak...
Bu durumda, Eyalet Şeriat Mahkemeleri’nin yapısal
gerçekliğini Federal Anayasa’ya bağlılıkları nezdinde değerlendirmek
gerekiyor... Emekli yargıcın yorumu bu şekilde.
Malezya’nın bir İslam devleti olup olmadığı tartışması
hem ülke içerisinde hem dışında dikkatle incelenen bir konu.
Konunun sosyolojik boyutuna dair kısa veriyi paylaşmak
kadar, bugün konunun uzmanları arasında sayılan bir yargıcın görüşlerini ortaya
koymak tartışmanın boyutlarını kavramak açısından gayet önemlidir.
Bu noktada, ülkede toplumsal gerginlik meselesi haline
gelebilen bu olguyu, hukuk normları içerisinde ele alıp değerlendiren emekli
yargıç Dato Seri Hishamuddin Yunus’un görüşlerini dikkatle izlemek ve incelemek
gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder