12 Temmuz 2023 Çarşamba

Malezya-Türkiye ilişkilerinde anlam arayışı / Searching for a meaningful perspective in the relations between Malaysia and Turkey

Mehmet Özay                                                                                                                           12.07.2023

Malezya Türkiye ilişkilerine dair görüş beyanlarının varlığı ve yokluğu meselesi kadar, bu beyanların neye tekabül ettiği konusu dikkate alınabilecek bir öneme sahiptir.

Bunun yanı sıra, bu iki ülkenin toplumsal ve siyasal gerçekliklerinin (social and political realities); niyet, istenç ve kasıtlarının; bunların yanı sıra, bölgesel ve kısmen de olsa, küresel gelişmelerle bağlantılı hususları olduğunu hesaba katmak gerekir.

Özellikle, ‘yeni bir belirsizlikler çağı’ (a new age of uncertainty) olarak adlandırılmayı hak eden yaşadığımız dönem, bazı ülkeler için çoğunlukla yeni fırsatlar ve imkânlar anlamı taşırken, diğer bazı ülkeler için çoğunlukla sorunlar ve krizler anlamı taşımaktadır.

Bunun yanı sıra, söz konusu bu iki ayrı kategoriyi, haddi zatında bir tek ülke özelinde düşünebilmemize imkân tanıyan gelişmelere günümüzde tanık olmaktayız.

Öte yandan, yukarıda dikkat çekilen ve içinde yaşadığımız döneme gönderme yapan ‘belirsizlikler’ olgusunu sadece, tüm ilgili bağlamlarıyla ekonomi alanı ile sınırlamamak, genelde sosyal bilimlerin ve özelde sosyolojinin sunduğu imkânları göz önüne alarak ve bunda ısrar ederek tüm alanlarda belirsizliklerin varlığına işaret etmekte fayda var.

Bu kısa girişin ardından, Malezya ve Türkiye ilişkilerini ele almanın iki ülkeye neler kazandırdığı / kazandıracağı veya kaybettirdiği / kaybettireceği hususuna farklı bir vecheden bakmaya çalışabiliriz.

İki ülke arasında var olan kısmi / sınırlı veya dikkate değer ilişki türünün, iki ülke vechesinden birbirini tanımanın insiyaki / duygusal (emotional) temeller üzerine inşa edildiği izlenimi verdiği görüşüne vurgu yapılmalıdır.

Bu vurgu sanılanın aksine, bir sanı veya kasıtlı veya negatif bir önyargı değil, aksine teknik ve teknik olmayan söylemlerde bizatihi -gizli/açık- ortaya konulduğu haliyle kendini izhar (display) etmektedir.

İnsani ilişkiler gibi ülkeler arası ilişkilerde de, prensip olarak insiyaki / duygusal tutum ve davranışı yadsımamakla birlikte, iki ülke mevcut veya yakın ve orta vade gelecekte olacağı varsayılan ilişkilerinin, salt bu tutum ve davranış üzerine inşa edilmesi konusundaki ısrarın aslında, bu tutum ve davranış vasıtasıyla ortaya konması beklenen araçsallaştırmacılığı ortaya koymak yerine aksine, bir tür köstek olduğu sonucu çıkartmak mümkün.

Örneğin, bu tutum ve davranışın köstek olmasından kasıt, karşılıklı olarak iki ülkenin birbirlerini tanımlama, anlama, yorumlama, analiz etme, üretme vb. gibi temel bilgi edinme taksonomisinin imkânlarını ve rasyonalitesini  ortadan kaldırmaya matuf bir boyutu olduğudur.

Bizatihi, bu durumun farkında olunup olunmaması dahi, kendi başına bir problematiğe tekabül etmektedir.

Bununla bağlantılı bir diğer husus, iki ülke ilişkilerine dair sergilenen çeşitli tutum ve davranışların, bunları ortaya koyan kişi ve zümrelerin toplumsal ve siyasal kimlikleriyle bağlantılı bir yönü olduğunu düşünmek gayet normal.

Burada sorumluluk payını belirlemede, “kim/ler?” sorusunun yanı sıra, “nasıl ve hangi vecheden?” sorularına verilecek cevap veya cevaplar da anlamlı olacaktır.

Bu noktada sorumluluğu, ilgili toplumsal çevrelerden birine mi yüklemenin yoksa, bu çevrelerin tümünü içine alacak bir paylaştırmanın mı anlamlı olacağını hususu da gayet önemli gözüküyor.

Bununla birlikte, söz konusu bu sorumluluğu olumlu bir bağlama oturtmak kadar, olumsuz bir bağlama oturtmanın da mümkünatı ortada durmaktadır.

İlgili iki ülke ilişkilerinin, -en azından söylem düzeyinde dahi olsa- geliştirilmesinden yana olanların, hem tarihte hem de bugün olan bitenler hususunda yanlış okumalara çokça açık ve yukarıda dikkat çekilen insiyaki / duygusal perspektiften çokça beslenen bir tutum ve davranış sergilemeleri kendi içinde ilişkileri tüketici bir bağlama sahiptir.

Öyle ki, ilgili iki ülke ilişkilerinin geçmişte var olduğu ileri sürülen boyutundan hareketle ve/ya sadece bir tek ülkede olan biten tarihsel hadiseleri ululama ve/ya bu bağlamdan hareketle bir diğerinin kendini değersizleştirmeye varacak bir söylem düzeyi buna örnek teşkil etmektedir.

Benzer bir insiyaki / duygusal perspektiften çokça beslenen bir tutum ve davranışın gündeme getireceği memnuniyet halinin, bugünkü toplumsal gerçeklikleri anlama ve anlamlandırmaya mani olacak bir gerçekdışılık (surreal), aslında ve tam da fark edilmek istenmeyen bir yanılsamanın eseri olabilir.

Öte yandan, iki ülkenin köklü ve kalıtsal problemlerinin ilişkilere yön vermeye mani olacağı konusundaki belli/belirsiz söylemde ısrarcı olunması, ortada bugünkü ilişkileri ‘yapısallaştırma’ (constructuration) adına, toplumsal ve siyasal aktörlük noktasında neyin olduğunu sormayı ve sorgulamayı hak ediyor.

Bir başka şekilde ifade etmek gerekirse, iki ülke arasındaki ilişkilerin var olan halinden memnuniyet ve/ya memnuniyetsizlik ile yakın ve orta vadede ilişkilerde potansiyel bir olumlu gelişmenin olması ve/ya olmaması durumundaki endişe, tartışmaya taraf olan çevrelerin, tek tek bu iki ülke ile diğer çevre faktörleri üzerinde belirleyicilik taşıyacak niyetlerinin olup olmadığını ve bu yönde kayda değer adımlar atabilecek güvene sahip olup olmadıklarını tartışmayı gerekli kılıyor.

https://guneydoguasyacalismalari.com/malezya-turkiye-iliskilerinde-anlam-arayisi-searching-for-a-meaningful-perspective-in-the-relations-between-malaysia-and-turkey/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder