Mehmet Özay 12.02.2023
Bir başka ifadeyle
söylemek gerekirse, George Town, sömürge döneminde Wellesley adıyla
anılan, bugün anakara parçasında kalan bölgeyi de içine alacak şekilde idare
yapıyı oluşturan Penang Eyaleti’nin başkenti.
Şehrin özellikle,
Malaya Yarımadası bölgesi için uzun denilebilecek tarihini, mekânlar ve yapılar
ve bu yapıları ortaya koyan farklı toplum kesimleri üzerinden okumak ve
anlamlandırmak mümkün.
Bu durum kendini, şehrin
tarihi mekânını oluşturan ve 1786 yılında inşa edilen ve İngiltere sömürgesi
Hindistan’ın genel valisi Charles Cornwallis’in adını taşıyan kaleden (Fort
Cornwallis), 1882’de inşa edilen denizfenerinden (Rumah Api), İngiliz
sömürge yönetiminin merkezi konumundaki binalarından ve şehri denizle bağını açıkça
ortaya koyan eski hangarlar bölgesinden başlayıp, içerilere doğru genişleyen
alanlarında gösteriyor.
Bu kısa ancak,
gayet açıklayıcı tasvirin, şehrin siyasi ve kültürel kökenine dair bir işaret
niteliği taşıdığına kuşku yok.
Öyle ki, şehrin
kurucusu unvanını da taşıyan dönemin, yani 18. yüzyılın son çeyreğinde, İngiliz sömürge yönetiminin, Hint Alt
Kıtası’nda Batı Bengal sınırlarındaki Kalküta’daki (Kolkata) yöneticilerinden
William Farquhar adının gönderme yaptığı bir siyasi ve kültürel bilincin
ağırlığı hakim.
Bu durum, şehrin -aşağıda
kısaca değinilecek olan-, ‘diğer/öteki’ kültürel yapılarının önemsizliğine
işaret etmiyor.
Aksine, Ada
özelinde zamanla doğudan ve batıdan gelen göçlerle gelişme kaydeden demografik
yapıdan başlayarak, siyasal ve kültürel zeminin hangi anlam dünyası üzerine
inşa edildiğine dair bir fikir veriyor.
Hiyerarşik yapı
Ada tarihinde, siyasi
ve ekonomik yönetim ile kültürel yapı bağlamında, İngiliz varlığının hiyerarşik
(vertical) bir belirleyiciliği söz konusudur.
Bu durum, Batı ve
Doğu’nun gizli/açık bir ayrışmasını gündeme getirirken, tüm ‘öteki’ unsurların
-yani yerli, Doğu’lunun- kendi içlerinde, yatay (horizontal) gelişimine
konu oluyor.
Gücerat’tan Hong
Kong’a kadar uzanan geniş suyolları üzerindeki belli başlı liman şehirlerinde
sömürge egemenliğini sergileyen İngilizlerin “serbest ticaret” nosyonunu
gündeme getirmeleri ve bununla anılmalarına karşılık, bu ekonomik sistemi
zorunlu olarak destekleyen ise, bizatihi sahip oldukları denizci askeri
güçleridir.
Bu durum, İngilizleri,
-tarihte- bölgede belirleyici konuma getiren ve/ya yukarıda dikkat çekilen hiyerarşide
öne çıkaran sembolik unsur, Cornwallis Kalesi ile burada sergilenen
toplarda karşılığını buluyor.
Siyasal ve kültürel
bağlamdasi gösterge ise, Kraliçe Victoria’nın 60. yılı münasebetiyle 1897
yılında, servetini kalay madenciliğinden elde etmiş olan Çin kökenli Cheah Chen
Eok tarafından, 35.000 Straits Dollar’ına inşa ettirilmiş olan saat
kulesidir.
Bir İngiliz’in
değil de bir Çinli’nin böyle bir anıt projeyi üstlenmesi, İngiliz yönetimine
beslenen gayet müteşekkirane bir duygunun ifadesi olsa gerek!
Detaylarını bir
başka yazıda ele almayı düşündüğüm, Ada’daki öne çıkan Hıristiyan mezheplerine
ait kilise ve misyoner okullarının varlığını da burada zikretmek gerekir…
Ötekiler!
Yukarıda dikkat
çekilen ve ötekiler arasında var olan yatay gelişme ise kendisini, mekânsal
tasarım ve yayılımda ortaya koyuyor.
Örneğin, Lebuh
(Cadde) ve Kampung (Köy) adlarını taşıyan tüm diğer/öteki Doğu’yu temsil
eden yapılar Java, Tamil, Malabar, Aceh, Melayu, Chulia, China, Penang vb. ile
sokak ve cadde isimlerine yansıyor.
Her biri Doğu’nun
farklı bölgelerinde yaşam süren etnik unsurların veya genelleştirici bir ifadeyle
dile getirmek gerekirse, Hint, Malay ve Çin gibi gibi üç temel coğrafya ve toplum
yapısının egemen olduğu bu sokak ve caddeler, insan prototipi bağlamında dünkü
zenginliğini ve dinamizmini büyük ölçüde kaybetmiş gibi gözüküyor.
Bununla birlikte,
ev, işyeri ve mabed gibi mekânların mimari nitelikleriyle karşımıza çıkan
yapılar, aynı zamanda var olan ‘iç toplum’ bağlamında yerel/etnik dil özelliği,
yemek kültürü vb. ile varlığını sürdürüyor.
Ahşap, taş ve
neoklasik mimari yapısal unsurlar ve özellikle, bu yapılar üzerindeki detay
figürler bir anlamda Ada yerleşiminin, Batı Avrupa’dan Çin’e değin uzanan
coğrafyalardan bölgeye taşınan ve farklılıkların biraradalığı noktasında, mimari
zanaatkârlıktaki zenginliğine gönderme yapıyor.
Zaman ve demografik
değişim
“Ada ve şehir bize
ne söylüyor?” sorusunun cevabını herhalde bir ufka bakışla izah etmek mümkün.
Öyle ki, anakara
parçasında, Bukit Bentejam’dan Ada’ya ulaşımı sağlayan birinci köprüde yol
aldıkça, ilk etapta şehrin genel bir doğa panaromasına tanık olunuyor.
Bu görünüm
içerisinde Ada’nın, hâlâ büyük bir kısmının doğal tabiatını koruduğunu söylemek
gerekiyor. Şehir yerleşimi, sahil bölgelerinde ve zamanla, içerilere doğru
orman alanlarının kullanıma açılmasıyla oluştuğu anlaşılıyor.
Köprüden bakışta
dikkat çeken bir diğer yön ise, şehrin daha çok modern yüzü oluyor. Özellikle,
Ada’nın başta sağ bölgesi olmak üzere merkezden dışarıya doğru açılan alanlarda
dev konutlar (condominium) dikkat çekiyor.
Bu durum, 1980’lerden
başlayarak şehrin, zamanla güney ve batı bölümlerinde gelişme gösterdiğinin
ortaya koyuyor. Söz konusu bu mekânsal yerleşimlerin yeni bir demografik yapıya
tekabül ediyor.
Bu dev konutlar, son
dönemin orta sınıflaşan toplum kesimlerinin bir anlamda, zorunlu tercihi ve
seçimi aslında…
Şehrin eski
yerleşim alanlarındaki iki katlı kendine özgü mimarileri ile dikkat çeken
konutlar/binalar bağımsızlık öncesi yaşamın izlerini ve anılarını belleklerinde
yaşatan yaşlılar ve/ya onların çocukları ve torunlarına ev sahipliği yapıyor.
Dar ve uzun
sokaklar boyunca uzanan bu yerleşim alanlarının şehir yönetimi ve bir bölümünün
de UNESCO tarafından kültürel koruma altında olmasının da getirdiği bir
zorlukla, yeni göç edenlerin yaşam alanları bulmasına el vermediği ortada.
Şehrin bu kadim
bölgesindeki zamanla ortaya konulan sömürge yönetim binaları ise günümüzde bir
kısmı yerel yönetimlere ev sahipliği yaparken, önemli bir bölümü ise, bankalara
ve otel mekânlarına dönüştürülmüş durumda.
Söz konusu condominium’ların
yanı sıra, yine şehrin bu dış bölgelerini çevreleyen bölümlerinde örneğin,
Sumatra ve Java Adası’ndan göç edenlerin, kendi asli kültürel unsurlarını devam
ettirdiği izlenimi uyandıran tek veya iki katlı mekânları gözlemlemek mümkün.
Penang Adası,
sadece bir Ada olarak değil, sahip olduğu toplum kesimleri çeşitliliği ile yaklaşık
iki yüz elli yıldır bölge toplumlarının uğrak yeri olma özelliği taşıyor.
Ada’nın önemli
suyolları üzerinde bulunuşu, üç farklı kültür ve medeniyeti yani Hint, Çin ve geniş
Malay dünyasının farklı unsurlarının buluşturuyor. Her ne kadar, bu yerli
unsurların demografik olarak varlığı dikkat çekici olsa da, Ada’yı ve George Town
şehrini kuran ve bölgeye hiyerarşik bir yapı üzerine kuran İngiliz sömürge yönetimi
oluyor.
Şehrin 18. yüzyıl sonlarında
başlayan kuruluş sürecinden bugüne geçirdiği evreleri, cadde ve sokaklar ile bunlara
anlam kazandıran ve her bir etnik ve kültürel yapının izlerini taşıyan unsurlar
bölgeyi canlı bir müze haline dönüştürüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder