Mehmet Özay 03.12.2020
Çin Halk Cumhuriyeti’ne bağlı Hong Kong’daki gelişmeler Ada’da var olduğu söylenen özerk yönetim ve demokratik uygulamaların ve değerlerin giderek sözde kaldığının ifade olarak dikkat çekiyor.
Geçen Kasım ayı başlarında Ada
meclisindeki demokrasi yanlısı dört milletvekilinin ihracı ve bu milletvekiline
destek amacıyla diğer 15 milletvekilinin istifasının ardından genç aktivistlere
yönelik mahkumiyet kararı, Pekin yönetiminin Hong Kong’da giderek artan baskısı
olarak değerlendiriliyor.
Baş
yöneticiden ihraç kararı
Geçen yıl Haziran ayında kabul
edilen Hong Kong özel Ulusal Güvenlik Yasası’nın ardından, geçen ay Ada baş yöneticisine,
mahkeme kararı olmaksızın parlamentodaki milletvekillerini ihraç hakkının
verilmesi, Ada’da parlamento ve yargı süreçlerinin akamete uğraması anlamına
geliyor.
Baş yönetici Carrie Lam, vakit
geçirmeden kendisine tanınan hakkı kullanarak demokrasi yanlısı dört
milletvekilini ihraç etti.
Bu gelişmenin ardından, ulusal güvenlik yasası kabülüyle gündeme gelen dev gösterilerle bağlantılı ilk
yargılama süreci sonunda, genç aktivist Joshua Wong ve arkadaşlarına mahkumiyet
kararı çıktı.
Şemsiye
hareketi liderine hapis
23 Kasım’da başlayan davada hakında
üç ilâ beş yıl arasında mahkumiyet kararı istenen Joshua Wong dün yani, 2
Aralık Çarşamba günü açıklanan kararla 13.5 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Söz konusu bu gelişme, Ada’da Pekin
yönetiminin siyasi ağırlığının giderek daha fazla hissedilmesine ve Ada
toplumunun geleceği konusunda karamsarlığın daha da artmasına neden oluyor.
Geçen yılki dev gösteriler
çerçevesinde yapılan, polis merkezi önündeki gösteriyle bağlantılı olarak Joshua
Wong ve aynı davada yargılanan iki arkadaşı, gösterilere kışkırtma suçlamasıyla
mahkemenin hafta içinde verdiği kararla hapis cezasına çarptırıldılar.
24 yaşındaki Joshua Wong 13.5 ay, 23
yaşındaki Agnes Chow 10 ay ve 26 yaşındaki Ivan Lam ise 10 ay hapis cezası
aldılar.
Adı 2014 yılında Şemsiye Hareketi’nde
gündeme gelen ve ardından Ada’daki muhalefetin lideri konumunda görülen Joshua
Wong, demokrasi yanlısı Demosticos
adlı partinin kurucuları arasında bulunuyordu. Partinin başkanlığını yürüten Joshua,
geçen yıl Pekin yönetiminde Hong Kong özel güvenlik yasasının kabulünün
ardından, Ağustos ayında partiyi fesh etme kararı almıştı.
“Bir
devlet, iki sistem” çökerken
Ada’daki bu son gelişme, yüz yıllık
sömürge döneminin ardından 1997 yılında yönetimi İngiltere’den Çin’e geçen Hong
Kong’da iki ülke arasındaki anlaşmayı ihlâl eden en önemli gelişmelerden biri
kabul ediliyor.
İngiltere ve Çin Halk Cumhuriyeti
arasında 1984 yılında varılan ve Temel Yasa olarak belirlenen anlaşma ortaya “bir
devlet, iki sistem” formülünü çıkarmıştı.
Bu gelişmenin ardından, 1997
yılında Çin’e bağlanan ve “bir devlet, iki sistem” formülünün hayata
geçirilmesine neden olan bu gelişme sonrasında, elli yıl süreyle Ada’nın sahip
olduğu özerk yapısının korunması bekleniyordu.
2047’de dolması beklenen süre
öncesinde Ada’da yaşananlar, Pekin yönetimi tarafından sürecin ihlâli olarak
değerlendirilmesine neden oluyor.
Bu çerçevede, Ada’da İngilizler’in ‘bahşettiği’
özgürlüklerin devamının sağlanacağı konusundaki garantinin, mahkemenin verdiği bu
son kararın ardından ortadan kalktığına şüphe bulunmuyor.
Dolayısıyla, söz konusu bu gelişme,
ortada “bir devlet, iki sistem” yapısının varlığının da fiili olarak sona erdiği
anlamı taşıyor.
Çin’in
siyasi dobralığı
Bu çerçevede, Hong Kong artık özerk
bir yönetim olmaktan ziyade, Çin Halk Cumhuriyeti’nin sıradan bir eyaleti
konumunda görülüyor.
Hong Kong’da yşanan gelişmeler
karşısında, özellikle, Batılı ülkeler Çin’in Ada’daki demokratik sürece yönelik
baskısına dikkat çekerken, bu eleştiriler karşısında Hong Kong’daki
gelişmelerin ülkenin iç meselesi olduğunu ileri sürerek reddediyor. Örneğin, Çin
dışişleri bakanlığı sözcüsü Wang Wenbin uluslararası yasaları atıfta bulunarak
söz konusu bu yaklaşımları Çin’in iç işlerine müdahale olarak gördüklerini
ileri sürüyor.
Pekin yönetimi, en azından Hong
Kong yönetimine verdiği destek ve ortaya koyduğu baskı politikalarıyla bu yönde
adımlar atmaktan kaçınmadığını da dünya kamuoyuna gösteriyor.
Ada’daki siyasi yapılaşma,
özellikle 2010’dan sonra giderek olumsuz yönde seyretmesiyle dikkat çekiyordu.
Eğitim’de ders kitaplarından
başlayan değişim süreci, Ada’nın baş yöneticisinin belirlenmesinde demokratik seçimlerin
uygulanacağı konusundaki vaadin gerçekleşmemesiyle, 2014’den itibaren giderek
dev gösterilerle adını duyurmuştu.
Ada’nın Pekin yanlısı baş
yöneticisi Carrie Lam’ın, geçen yılkı gösterilerin ardından siyasi sistemde
yaşanan kaostan kurtulunacağı konusundaki görüşü, Çin’i memnun edecek şekilde, mahkeme
kararıyla somut bir adım olarak ortaya çıktığını söylemek mümkün.
Hapis cezasına çarptırılan Joshua, hakkında
soruşturma açılacağı duyumlarının ortaya çıktığı süreçte, Ada’yı terk
etmeyeceğini söyleyerek, daha o günden mahkumiyete hazır olduğunu açıkça ortaya
koymuştu.
23 Kasım’daki
duruşma sonrasında ise yaptığı açıklamada, “Ne hapishane ne seçim yasakları
bizi mücadelemizden döndüremez. Yaptığımız şey, tüm dünyaya özgürlüğün anlamını
açıklamaktan ibaret.” diyerek gelişmeler karşısında kararlılığını ortaya koyuyordu.
Joshua, bu yılın
başlarında demokrasi yanlısı diğer 11 siyasetçiyle birlikte ertelenen Hong Kong
şehir meclisi seçimlerine girmekten men edilmişti.
Hong Kong’da
uzunca bir süre kendini hissettiren siyasal kaosun ardından gelen yeni yasa ve
yetkiler demokrasi yanlılarının ihracını ve mahkumiyetleri gündeme getirirken, Ada’nın
özerk statüsünden geriye ne kaldığı konusu tartışmalı hale gelmiş bulunuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder