Mehmet Özay 17.08.2020
Açe’de savaş ortamını sona erdiren Helsinki Barış Anlaşması’nın (Memorandum of Understanding-MoU Helsinki) 15. yılı kutlandı.
Açe’de ve Endonezya’da
önemli değişikleri gündeme getiren söz konusu barış anlaşması, 15 Ağustos 2005
tarihinde Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de, Finlandiya eski devlet başkanı
Martti Arthisaari’nin öncülüğündeki barış komisyonunun öncülüğünde Açe Özgürlük
Hareketi (Gerakan Aceh Merdeka-GAM)
ve Endonezya merkezi hükümeti arasında yapılan görüşmelerin ardından imzalanmıştı.
Söz konusu barış
anlaşması, otuz yıla varan savaş döneminin sona ermesi anlamına gelirken ve Açe’ye
özerk yönetimi getirirken, Endonezya’da Susilo Bambang Yudhoyono başkanlığı
döneminin demokratikleşme süreçlerinde önemli bir yeri taşıyordu.
Özerkliğin akla
getirdiği temel yapısal unsurlardan birkaçı arasında Açe’de yerel siyasi
partilerin varlığı, Açe halkının kendi valilerini seçebilmeleri, Açe eyalet
parlamentosunun yasama organı olarak işlev görmesi gibi önemli siyasal haklar
kadar, bayrak ve milli marş gibi siyasi özerkliğin sembolik ifadelerine imkân
tanıyor(du).
Açe’de barış
süreci, bir yandan ülkenin otuz üç eyaletinden biri olan ancak tarihi, coğrafi
ve dini-kültürel boyutlarıyla farklılık arz eden Açe’de değil, aynı zamanda
ülkenin merkez siyasetine ve diğer bölge toplumlarına doğrudan ve dolaylı
etkisiyle ele alınan hususiyetler taşımaktadır.
Bu çerçevede Açe
barışının ulus devlet yapılanmasına yapıcı bir etkisi olduğu gibi, barış
anlaşmasıyla Açe’ye kağıt üzerinde verilen hakların pratiğe geçirilmemesi
yönünde adım atmaya devam eden çevrelerin varlığına da dikkat çekmekte fayda
var.
Barış’ın uluslararası boyutu
Hiç kuşku yok ki, Helsinki
Barış Anlaşması, uluslararası tanınırlığı ile dikkat çekerken, bir anlamda
barış sürecinin güvenilirliği ve sürdürülebilirliği noktasında önem arz ediyor.
Bu yöndeki en
önemli girişim, barış anlaşmasının imzalanmasından sonra ortaya konulan
uluslararası nitelikteki, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası’nın bir ürünü
olan Barış İzleme Komitesi’nin (Aceh
Monitoring Mission-AAM) 15 ay süren görev süresi oldu.
Anlaşmanın
imzalandığı 15 Ağustos 2005’ten kısa bir süre sonra, yani 15 Eylül 2005’te göreve
başlayan izleme komitesi, 15 Aralık 2016 tarihinde görevini sona erdirdi. AB
tarafından fonlanan bu yapı, aynı zamanda AB’nin Asya’daki ilk operasyonu
olmasıyla da önem taşıyordu.
Bu süreçte, Avrupa
Birliği, Dünya Bankası gibi küresel yapıların açtıkları ofislerle bir yandan
barışın sürdürülebilirliğine öte yandan tsunami felâketi sonrasındaki yeniden
yapılandırma sürecinde yer almalarıyla dikkat çekiyordu.
Barışın güneydoğu
Asya toprakları başta olmak üzere, benzer coğrafyalardaki çatışma bölgelerindeki
barış umutları için bir ilham kaynadığı olduğunu söylemek gerekiyor. Öyle ki,
2014 yılında Mindanao Barış Süreci kadar, her ne kadar bugüne kadar olumlu bir
sonuca ulaşamamış olsa da Patani barış görüşmelerine katkısı yadsınamaz.
Anlaşma’da teorik pratik ayrımı
Yukarıda değinilen
özelliklerine rağmen, söz konusu barış anlaşmasının Açe topraklarında hakkıyla
uygulandığını söylemek ise zor.
Açe geleneksel
yönetim yapısı içerisinde kayda değer bir yeri olan Wali Nanggroe kurumunun
başındaki isim Malik Mahmud al-Khaytar, on beş yıl önce varılan barış
anlaşmasının Açe topraklarında tam anlamıyla yerine getirilmediği görüşünde.
Bunun temel nedeni
ise başta eyalet ekonomisinin, barış ortamının getirdiği pek çok avantaja
rağmen ulusal düzeyde en gerilerde yer almaya devam etmesi geliyor.
Bu noktada ulusal
yatırım çalışmaları kadar, belki de bundan daha da önemlisi, Açe’nin tarihsel
olarak sahip olduğu jeo-stratejik öneminden ve zengin yer altı ve yer üstü
kaynakları dolayısıyla uluslararası yatırımlara verdiği önem ortadadır.
Açe ekonomide uluslararasılaşabilir mi?
Bununla birlikte,
merkezi yani, Jakarta yönetimin ve bu yönetimin Açe’deki uzantılarının Açe’nin
uluslararasılaşmasına yönelik gizli/açık engellemeleri, bugüne kadar Açe’de
arzu edilir yatırım olanaklarının hayata geçirilmesine mani olmuştur.
Oysa bu husus,
ilgili anlaşma metninde belirtildiği üzere dış ilişkiler, savunma ve ulusal
güvenlik, para politikaları gibi sınırlı bir kaç alanın dışında Açe’nin
özellikle uluslararası ticaret ve yatırımlara açık olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu noktada, ilgili barış anlaşmasının 1.3. başlığında yer alan maddeler gayet
önemle ele alınmayı hak etmektedir.
Açe’nin
uluslararasılaşması noktada, tarihsel veriler gayet açık kaynak hükmünde
olduğuna kuşku yok. Açe’de barışa taraf olan siyasi kanadın anlaşma maddesinde
bu hususa önem vermelerinin temel sebebinin de bu olması gayet rasyonel bir
duruma işaret ediyor.
Bu noktada, Wali
Nanggroe Malik Mahmud’un yıldönümü dolayısıyla yapılan törende yaptığı
konuşmada, “adalet ve samimiyet” kavramlarına atıf yapması üzerinde önemle
durulması gereken bir husus.
Anlaşma
maddelerinde eyaletin ekonomik yapılanmasına dair referansların dikkate
alınmaması, Açe’yi günümüz modern Endonezya devleti teritoryal sınırları
içerisinde ülkenin Batı ucunda ‘çeperde’ bir eyalet sınırlarına çekme girişimi
ve bu bölgeyi merkeze bağlılıkla sınırlandırma çabaları, hiç kuşku yok ki, ulus
devletin gerek uluslararası bağlamda gerekse ekonomik kalkınması önünde de bir
engel teşkil etmektedir.
Çeşitli
bakanlıklara bağlı ve Eyalet’te müdürlükler bürokrasileri bağlamında temsil
edilen resmi yapıların, ilgili politikaların oluşturulmasında karar merciinde
yer alan valilik ve parlamento ile ilişkilerinin sorunlu olduğu barış sürecinin
daha başlarından itibaren gündemden düşmeyen bir konudur.
Genel itibarıyla
sosyal/kültürel ve ekonomik kalkınmanın aracı olan bu yapıların birbirleriyle
sağlıklı olmaktan uzak ilişkileri, merkezden aktarılan çeşitli kaynakların
“içerde” eritilmesine ve yolsuzluk ekonomisinin oluşmasına yol açarken, geniş
toplum kesimlerine ya çok az ya da neredeyse hiç mesabesinde ulaşmasına neden
olmaktadır.
Öte yandan,
Helsinki Barış Anlaşması’nca eski savaşçılara vaad edilen çeşitli haklar, insan
hakları ihlâllerine yönelik dava süreçlerinin başlatılması gibi süreçlerin de
akamete uğraması, genel memnuniyetsizliğin bu kesimlerde sürdüğüne işaret
etmektedir. Savaşla geçen yıllarda eğitim ve üretim süreçlerinden yoksun olan
bu çevrelerin, yukarıda dikkat çekilen ve gizli-açık oligarşik bir yapı arz
eden düzene entegre edilmesine şaşmamak gerekiyor.
Yasama sürecinde disiplinsizlik
Söz konusu
Helsinki Anlaşması’nın ekonomik, dini-kültürel-eğitim, insan hakları vb.
konulardaki maddelerinin yürürlüğe girmesi için Açe Eyalet Parlamentosu’nda
yapılacak yasal süreçlerle irtibatlı olması gerekiyor.
Tüm bu ve benzeri
hususlar, anlaşma metninin daha giriş cümlelerinde yer alan, “kapsamlı ve
sürdürülebilir çözüm” olgusunun aradan geçen süre zarfında ne denli karşılık
bulduğu ise sorgulanmayı hak ediyor.
Açe topraklarında
geniş toplum kesimlerinin arzu edilen sosyo-kültürel ve ekonomik kalkınmadan
pay alamamaları yine anlaşma metninde zikredilen “karşılıklı güven” olgusunun
ancak yıpranmasına yol açacağını vurgulamak gerekiyor.
Tüm bu
olumsuzlukların aksine, anlaşma maddelerinin hayata geçirilmesinin ve özellikle
ekonomi alanındaki girişimlere imkân tanınarak pratikte rasyonel ve
yolsuzluktan arındırılmış bir yapılanma olarak karşılık bulmasının neden
olacağı olumlu gelişmelerden, Açe’nin yanı sıra ulus devlet Endonezya’nın da kazanım
edeceğine kuşku bulunmamaktadır.
Öyle ki, Wali
Nanggroe Malik Mahmud, yıldönüme vesilesiyle yaptığı konuşmada, bir süredir
yaşanan kriz ortamına da dikkat çekerek, Açe’de başlatılacak ekonomik kalkınma
hamlesinin tıpkı geçmişte olduğu gibi Açe’nin ulus-devlet Endonezya için de
olumlu bir hamle anlamına geleceğine vurgusunu dikkate almak gerekiyor.
Bu noktada, Açe
topraklarının Malaka Boğazı’nın girişinde ve Hint Okyanusu’na açılan bir
noktada bulunduğunu hatırlatmakta fayda var. Endonezya’nın, Hindistan’la ve
Ortadoğu ile deniz ticaret ilişkilerinde stratejik bir nitelik arz etmesi
giderek dünya gündeminde yer alan bölgede Endonezya’nın da etkinliğinin
artırılması anlamı taşıyacaktır.
Açe Barışı’nın 15.
yılında Açelilerin, uzak ve yakın tarihi dönemde bölge ticaret ve ekonomisinde
oynadıkları rolü bugünde oynayabileceklerini ve bunun alt yapısının Helsinki
Anlaşması’nda yer aldığını bir kez daha dikkatlere sunmak gerekmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder