Mehmet
Özay 09.05.2020
foto: thesundaily.my |
Bugün 9 Mayıs...
Malezya’da 61 yıllık kökleşmiş siyasi yapının, yani omurgasını Birleşik Malay
Ulusal Organizasyonu (UMNO) oluşturduğu Ulusal Cephe’nin 8 Mayıs 2018 tarihinde
iktidarını yitirmesinin ikinci yıl dönümü...
Halkın Adaleti
Partisi (Partai Keadilan Rakyat-PKR),
Demokratik Eylem Partisi (Democratic
Action Party-DAP), Emanet Partisi (Amanah) ile Yerli Birlik Partisi’nin (Parti Pribumi Bersatu) oluşturduğu Umut
Koalisyonu’nun elde ettiği başarı siyasi meşruiyeti, hukukun üstünlüğünü, moral
değerleri ve sorumluluk olgusunu yeniden ülke siyasetinin ve kamuoyunun
gündemine taşımasına rağmen, geçtiğimiz Şubat ayı sonunda yaşanan sivil darbe bu
süreci akamete uğratmış durumda.
Bununla birlikte, Covid-19
gelişmesiyle ikinci plâna itilen söz konusu bu siyasi gelişmeler yeniden gündemde
yer işgal etmeye başlıyor.
Covid-19 mazereti
Malezya’da Şubat
ayı sonunda yaşanan sivil darbenin ardından kurulan hükümetin meşruiyeti
sınanması Mayıs ayına ertelenmesi ve ardından gelen Covid-19 salgını ülkedeki
siyasi belirsizliğin üzerini sis bulutu gibi kaplamaya yetti.
Şu günlerde,
covid-19 ile mücadelede mesafe kat edilmesiyle ve vaka oranlarında azalma ile
birlikte gündemin yeniden siyase meşruiyet krizi olgusuna dönmeye başlıyor.
Bunun ilk
emaraleri, sivil darbenin en önemli mağdurlarından biri olan Dr. Mahathir
Muhammed’in 8 Mayıs Cuma günü, meclis başkanlığına verdiği dilekçe ile Federal
Sultan olarak başkakanlığa atanan Muhyiddin Yasin’in mecliste çoğunluğun
desteğine sahip olmadığı iddiasıyla oylama talebinde bulunmasıyla ortaya çıktı.
Bu önergede dikkat
çeken husus önergenin siyasi öznesi ve objesinin, yani Dr. Mahathir ve
Muhyiddin Yasin’in aynı partiye mensup olması. Dr. Mahathir’in kurucusu olduğu Yerli
Birlik Partisi de (Parti Pribumi Bersatu),
Şubat ayında yaşanan gelişmeden etkilenmiş ve hem başbakanlıktan hem parti
başkanlığından istifa eden Dr. Mahathir’in yerine Muhyiddin Yasin almıştı.
Burada, Dr.
Mahathir’in parti başkanlığından istifasının başka gerekçelere dayandığını
hatırlamak gerekiyor. Dr. Mahathir, Umut Koalisyonu ile yollarını ayırdıktan
sonra, UMNO milletvekillerinin partiden ayrılarak kendi safına geçeceği
beklentisiydi. Böylesi bir durum rasyonel temellere dayanmasa da, Dr. Mahathir’in
istifasını niçin böylesi bir karara dayandırdığını herhalde daha sonra
yazılacak olan anılarından okuyacağız.
Sivil darbe
sonrasında oluşan ve meşruiyeti henüz sağlanamamış yapıyı sonlandırma konusunda
sadece Dr. Mahathir’in girişimi bulunmuyor. Sabah Eyaleti Şafii Abdal’ın Dr.
Mahathir’in yeni bir hükümet kurmak için çoğunluğa sahip olduğu yolundaki
önergesi ise meclis başkanlığı tarafından reddedildi.
Federal Sultan ve 43. Madde
Meclis başkanlığı
Şafii Abdal’ın önerisini reddetme gerekçesi olarak ise, federal anayasanın 43. Maddesi’ne
gönderme yapıyor. Yani, ortada Federal Sultan’ın başbakan atama yetkisi
olduğuna...
Buna göre, söz
konusu bu önergenin Federal Sultan’ın başbakan atama yetkisi ile çelişeceğine
vurgu yapılıyor. Bir başka deyişle, bu durumda yeni bir başbakan adayı öne
sürülemeyeceğine dikkat çekiliyor.
Aslında tam da bu
mesele yani, Federal Sultan’ın neye dayanarak Şubat ayında Muhyiddin Yasin’i
başbakan olarak atadığı sorusunun yeniden gündeme gelmesine neden oluyor.
Malezya siyasal ve
toplumsal yapısının doğası dikkate alındığında, tabii bu sorunun yüksek sesle dile
getirilmesini beklemek mümkün değil. Ancak tıpkı Dr. Mahathir ve Şafii Abdal’ın
önerge vermelerinde olduğu gibi, meclis üzerinden siyasi meşruiyeti sorunlu
yapının sorgulanması gündeme getirilebiliyor.
Dr. Mahathir’e yakın
isimlerden ve Sabah Eyaleti’nin en güçlü siyasetçisi konumundaki Şafii Abdal’ın
bu önergesi, en azından kamuoyu nezdinde mevcut siyasi yapıya yönelik eleştirel
tutumun geliştirilmesi açısından psikolojik bir öneme sahip.
Ertelenen siyasi meşruiyet
Niçin bu güne
kadar önerge verilmedi sorusu ise yine yukarıda dikkat çekilen siyasi
meşruiyetsizlik ile ilgili. Muhyiddin Yasin, meclisin 9 Mart’ta yapılması
beklenen oturumu Mayıs ayına ertelemesi, Federal Sultan’ın hangi gerekçeyle onu
başbakan atadığı sorusuyla yakından bağlantılı.
Bu ertelemenin gerekçeleri
arasında, o dönemki siyasi gerginliği sona erdirme, kamuoyundan gelecek olası
tepkileri erteleme ve hatta -iddialar dikkate alınacak olursa- var olmayan
meclis desteğini sağlamaya yönelik çabalar için zaman kazanma gibi nedenler de
bulunuyor.
Söz konusu atama
öncesinde Federal Sultan’ın bazı milletvekillerini sarayında ağırlayarak ‘yoklama’
yaptığı o günlerde gündeme gelmişti. Bu yoklamanın ardından, Federal Sultan
meclis çoğunluğunun Muhyiddin Yasin’i desteklediği sonucuna varmış olmalı ki,
başbakan atamasını gerçekleştirdi.
Yerli Birlik
Partisi’nin (Parti Pribumi Bersatu) eski
lideri ve iki kez başbakanlık yapmış olan ve sivil darbecilerin “estetik bir
ameliyatla” yerinden ettiği Dr. Mahathir Muhammed siyasi mücadeleden vazgeçmiş
değil.
Dr. Mahathir, Şubat
ayındaki sivil darbeye kadar, partide yardımcısı konumundaki Muhyiddin Yasin’in
içinde Federal Sultan, UMNO, PAS gibi geniş bir ‘Malay’ koalisyonunun olduğu
siyasi hareket karşısında yer alıyor.
Ancak Dr. Mahathir’in
çelişkisi belki de tam da burada. 2018 Mayıs seçimleri öncesinde Umut
Koalisyonu (Pakatan Harapan-PH) ile
yaptığı anlaşmaya riayet ederek başbakanlığı Enver İbrahim’e bırakmış olsaydı
veya zamanı konusunda tarafları ve de kamuoyunu rencide etmeyecek bir rasyonel
açıklamada bulunmuş olsaydı, sivil darbenin önü alınmış olurdu.
Malay birliği böyle mi sağlanır?
Sivil darbecilerin
‘Malay birliği’ iddiasıyla ortaya çıkmalarına karşın, ve ülke siyasetini içine
Müslümanları da alacak şekilde manipülasyonlara konu etmeleriyle bir örneklik
temsil etmediklerini birilerinin söylemesi gerekiyor.
Malezya’nın gerek
içinde bulunduğu bölge, gerek İslam dünyası içerisinde edindiği yer bu ülkedeki
gelişmelerin ulusal sınırlara hapsedilmiş olamayacağının kanıtıdır.
Öyle ki, 2018
Mayıs’ında yaşanan ve 61 yıllık UMNO’nun omurgasını oluşturduğu Ulusal Cephe
koalisyonu iktidarına son verilmesi, bu ülkenin içinde yaşanılan şartlara
adaptasyon sürecinin başlangıcı kabul ediliyordu.
Kendilerini ‘Malayların’
temsilcisi olarak gören kesimlerin özellikle, iktidar aygıtı üzerinden ülkenin
ekonomik yapılaşmasını yozlaştırmaları, salt Malaylılık olgusunu desteklemek
ile üzeri örtülebilecek bir olgu değildir.
Bu nedenle, Enver
İbrahim 1990’ların sonundan itibaren “reform” kavramını gündeme almak suretiyle
Malezya toplumunun toplumsal ve siyasal dönüşümüne taraf olduğunu ortaya
koymuştu.
Şubat ayında yaşayan
sivil darbeden bu yana yaşanan gelişmelere bakıldığında, temelde bu reform
söylemini pratiğe geçirme konusunda adımlar atan Umut Koalisyonu’nun ne denli siyasal
bir haklılık taşıdığı anlaşılacaktır.
Seçmenin kararının
hiçe sayılmak suretiyle iktidarı al aşağı etme biçiminden, kabineyi tesis etmeye
ve bugüne kadar adına politikalar denilen kararlara kadar kurumsal bir nizamdan
ve otoriteden yoksunluğun ortaya çıktığı bir süreç yaşanıyor.
Enver İbrahim’in
yaptığı açıklamada ülke siyasal yaşamında olan biteni çok açık ve net bir
şekilde, “halkın kararını hiçe sayma” bağlamında demokratik bir söyleme
müracaatla ortaya koyması dikkatle izlenmesi gereken bir hususa işaret
etmektedir.
https://guneydoguasyacalismalari.com/2020/05/09/malezyada-iktidarin-mesruiyetsizligi-gundemi-illegality-of-the-political-power-in-malaysia/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder