Mehmet
Özay 31.05.2020
foto: straitstimes.com |
Çin Halk Cumhuriyeti
yönetim, Hong Kong’ta uygulanmak üzere yeni güvenlik yasası kararı
çıkarılmasına karar verdi.
Pekin yönetimi, ulusal
güvenlik nedeniyle Hong Kong’da uygulanmak üzere bir güvenlik yasası
hazırlıklarına başlanması yönündeki karar, ulusal halk kongresinde yapılan
oylamayla kabul edildi.
2800’ü aşkın delegenin
katıldığı bu yılki ulusal kongre toplantısında, bir kişinin olumsuz oy verdiği,
altı kişi çekimser kaldığı oylamada büyük çoğunluğun ilgili yasa hazırlığına
destek vermesi, Şi Cinping yönetiminin Hong Kong özerk bölgesi üzerinde siyasi kontrolü
sağlama girişimi olarak yorumlanıyor.
“Tek
devlet iki sistem” çöktü
Karar, aynı zamanda Ada’nın eski sömürge yönetimi İngiltere’den 1997
yılında Çin Halk Cumhuriyeti’ne geçişinin ardından uygulanmakta olan ve tüm
dünyaya başarılı bir model olarak sunduğu, “tek devlet iki sistem” adı verilen
yönetim yapısının da çökmesi anlamı taşıyor.
İngiltere – Çin arasında varılan anlaşma ile Ada’nın gelecek 50 yıl
içerisinde sahip olduğu ekonomik ve demokratik hakların korunacağı ilkesi, daha
elli yıl dolmadan önemli bir erozyana tabi tutulmakta olduğunu ortaya koyuyor.
Çin yönetimi, 2014 yılında yayınladığı Beyaz
Rapor ile Ada üzerinde siyasi egemenliğe sahip olduğunu ortaya koymuştu. Bu
çerçevede, bugüne kadar yaşanan gelişmeler de, bunu gerçekleştirmeye yönelik
stratejik adımlar olduğuna kuşku yok.
Bu gelişme, son birkaç
yıla damgasını vuran ticaret savaşları ve ardından Covid-19’a sebebiyet verdiği
iddiasıyla ABD ve Çin arasında yaşanan gerginliğin daha da artması anlamına
geliyor.
Bu konuda, ABD dış işleri
bakanı Mike Pompei ve Çin dış işleri bakanlığından gelen ilk açıklamalar bunu
açıkça ortaya koyarken, yeni bir soğuk savaş halinin ortaya çıkmakta olmasından
ziyade, zaten var olan gerginliğin daha da derinleşmesinden bahsetmek mümkün.
Hong
Kong’da yeni dönem
Pekin’de her yıl Mart
ayında düzenlenen halk kongresi toplantılarını Covid-19 nedeniyle Mayıs ayı
sonuna ertelenmişti.
Söz konusu toplantıların
gündem maddelerinin başında gelen Hong Kong sorunu, Ada’da ulusal güvenliği
tehdit eden tüm girişim ve eylemlerin cezalandırılmasını öngören yeni bir yasa
tasarısının kabulüyle hiç kuşku yok ki, yeni bir dönemin başlangıcı anlamı taşıyor.
Hong Kong’un, Pekin
yönetimi için ulusal güvenlik sorunu haline gelmesinde geçen yılın ikinci
yarısındaki dev gösteriler oluşturuyor. Hatırlanacağı üzere, 2019 yılı başlarında
Ada parlamentosunda görüşülen ve suçluların Çin’e iadesini konu alan yasa
taslağı görüşmeleri sürecinde Ada halkı demokratik hakların ihlali anlamına
gelen bu yasa taslağının reddi için meydanlara inmişti.
Ada’da başta demokrasi
yanlısı Demosisto adlı siyasi parti
ve üniversite öğrencileri başta olmak üzere çeşitli kurumların desteklediği ve
zaman zaman geniş halk kitlelerin verdiği destekle sayıları birkaç milyonu
bulan gösteriler neticesinde, gösteriler amacına ulaşmıştı.
Hong Kong genel
yöneticisi Carrie Lam, yasa taslağını geri çektiğini açıklamış olsa da,
gösterilerin boyutu içinde bağımsızlık taleplerinin de olduğu daha geniş
demokratik haklar gündeme getirilerek devamlılık göstermişti.
Çin yönetimi,
gösterilerin ardında başta ABD olmak üzere bazı batılı ülkelerin olduğuna
dikkat çekmişti.
Hafta içinde Çin ulusal
halk kongresinde, güvenlik yasa tasarısının kabulünün ulusal güvenlik
iddiasının temellerini burada aramak gerekiyor.
Hong
Kong uluslararası bir sorun
Pekin yönetiminin, ulusal
güvenliği gerekçe göstererek bu hafta içinde almış olduğu karar, Ada ile Pekin
yönetimi arasında siyasi bir sorun olması kadar, bu süreçte ABD başta olmak
üzere çeşitli batı ülkelerinin Hong Kong özerk statüsü çerçevesinde verdikleri
destek, yeni bir ABD-Çin ve genel itibarıyla Batı ve Çin çatışmasına evrileceği
yönünde güçlü emareler bulunuyor.
Batılı ülkelerden gelen
tepkinin salt Ada halkının sömürge döneminden elde edildiği ifade edilen ve kopuşla
birlikte kendilerine sağlanan liberal-demokratik değerlerin korunmasından
ibaret değil.
Bunun ötesinde, Ada’nın yine
sömürge döneminin klasik bir örneği olarak küresel ekonominin bugünkü temel
yapılarından birini teşkil etmesinden kaynaklandığını görmek gerekiyor.
Hong Kong, Doğu Asya’da küresel
kapitalizmin merkezi niteliği taşırken, ABD yönetimi ile Hong Kong özerk yönetimi
arasındaki imtiyazlı ekonomik ilişkiler anlaşması bu özelliği açıkça ortaya
koymaktadır.
ABD yönetiminin, geçen
yıl ki gösteriler sürecinde, Hong Kong’da özgürlüklere yönelik tehditler
karşısında, Ada’yla imtiyazlı ekonomik ilişkiler anlaşmasının rafa
kaldırılacağı tehdidinde bulunması bugün fiili olarak hayata geçirilmeyi bekliyor.
25 Mayıs’ta, Pekin’de
ulusal kongresindeki toplantılar çerçevesinde Hong Kong’la ilgili güvenlik
yasası taslağı ile ilgili yapılan açıklamalar sonrasında, ABD yönetimi dış işleri
bakanı Mike Pompeo’nun ağzından Hong Kong’un artık özerk bir yönetim olmadığı
ve dolayısıyla Ada’yla sürdürülen imtiyazlı ekonomik ilişkilerin
sonlandırılacağını ima eden açıklamaların ardından bunun uygulanmaya
geçirilmesi an meselesi.
Bugün veya yarın ABD
başkanı Donald Trump bu konuyla ilgili yapması beklenen açıklamalar büyük
ölçüde bu sürecin ne yöne doğru gideceği yönünde ABD yönetiminin yeni
politikasını ortaya koyacaktır.
Soğuk
Savaş ekonomi alanında sürüyor
Bu noktada, Batı-Çin
ilişkilerindeki 2016’dan bu yana ticaret savaşları adıyla anılan süreçteki
çatışmacı ortamın giderek daha da katmanlı hale gelmesi anlamı taşıyor.
Öyle ki, ABD başta olmak
üzere özellikle, Anglo-Sakson dünyasının covid-19 nedeniyle Çin’i hedef alan
yaklaşımları, Hong Kong güvenlik yasası çerçevesine ortaya konulacak yeni
yaptırımlar, bu yıldan başlayarak yakın gelecekteki ilişkilerin belirlenmesinde
önemli rol oynayacaktır.
ABD’nin Hong Kong’u özel
ekonomi statüsünden çıkarması, kapitalist dünyanın diğer ülkelerinin de
katılımına konu olması hiç kuşku yok ki etkisini en çok Doğu ve Güneydoğu
Asya’da gösterecektir.
Bu anlamda, örneğin Çin ve
ABD ile çok önemli ticari ve yatırım ilişkilerine sahip Güneydoğu Asya Ülkeleri
Birliği (ASEAN) nasıl bir eylem süreci yaşayacakları merak konusu.
Yukarıda dikkat çekildiği
üzere Pekin yönetiminin Hong Kong’da uygulamakta olduğu “Tek devlet iki sistem”
modelinin artık geçerliliğinin olmaması, yine bu modeli önermek suretiyle
Tayvan’la birleşme politikasının da artık reel bir çözüm olma şansını
yitirdiğini ortaya koymaktadır.
Çin ulusal halk kongresi’nin
geçtiğimiz Çarşamba günü, Hong Kong’da “ulusal güvenliği” tehlikeye atacak
girişimlerle mücadele amacıyla yasa çıkartılmasını onaylamasının yankıları
artarak devam edecektir.
Yakın gelecekte kabul
edilmesi beklenen yasanın uygulanmasıyla, Batı ve özelde ABD ile imtiyazlı
ilişkilerini kaybetmesi beklenen Hong Kong’u yeni bir yaşam bekliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder