Mehmet
Özay 24.03.2020
foto: asia.nikkei.com |
Malezya’da sivil
darbenin ardından, siyaset sahnesindeki hareketlilik yerini covid-19 sorunuyla
mücadeleye terk etmiş gözükse de, ülkede siyasi yönetimin meşruiyet sorunu
devam ediyor.
Hatırlanacağı
üzere, Şubat ayının son haftasında iki partide yani, Halkın Adaleti Partisi (Partai Keadilan Rakyat-PKR) ile Yerli
Birlik Partisi’nde (Parti Pribumi Bersatu)
birbiri ardına gelen siyasi ihanetlerle ülke gündemine bomba gibi düşen siyasi gelişmelerin
ardından, umut Koalisyonu hükümeti devrilmiş ve bir dizi gelişmelerin ardından Muhyiddin
Yasin federal sultan tarafından başbakan olarak atanmıştı.
İktidar aygıtı ve manipülasyon
Bersatu’nun liderliğini de ele geçiren Muhyiddin Yasin’in, Birleşik Malay
Ulusal Organizasyonu (UMNO) ve Malezya İslam Partisi’yle (PAS) ittifak kurarak yeni bir hükümet kurması, halkın seçtiği meşru
hükümetin siyasi iktidarının haksız bir şekilde manipüle edilmesi anlamı
taşıyor.
Siyasi
meşruiyetin sorgulanmasını gerektiren, tam da bu bağlamda, Muhyiddin Yasin’in
ve adına Ulusal İttifak denilen hükümetin federal mecliste güvenoyu sürecinin
Mayıs ayına ertelenmesi kararıdır.
Siyasi ahlâk
sorgulamasında, o dönem muhalefetteki UMNO ve PAS konumunu bir kenarda tutalım...
İhanetler
zincirinde PKR içinde Azmin Ali hizbinin, Bersatu’da ise başkan yardımcısı
Muhyiddin Yasin’in izlediği siyasi ahlâkla çelişen yaklaşımları, Dr. Mahathir
Muhammed’in iktidarda liderlik ortağı Enver İbrahim’e yönelik siyasi tavrının
yanında ikinci sırada yer alıyor.
Dr. Mahathir’in,
2013 yılından itibaren yolsuzluklar ve kötü yönetim nedeniyle eleştirdiği
UMNO’yu iktidardan etmek için siyasi ittifak kurmak amacıyla kapısına gittiği
Enver İbrahim’e karşı geliştirdiği tavır bugünkü siyasi meşruiyet sorununun hiç
kuşku yok ki, temel nedenini oluşturuyor.
Dr. Mahathir çelişkisi
Hatırlatmakta fayda var... Dr. Mahathir’i başbakanlığa taşıyan ve UMNO’yu
iktidarından eden sürecin, Enver İbrahim olmadan yaşanamayacağını en iyi bilen
Dr. Mahathir’in kendisidir.
Zaten bu nedenle, Enver İbrahim daha hapisteyken kendisiyle görüşüp
ittifak girişiminde bulunması bunu açık seçik ortaya koymaktadır.
Bu durumda, geçen süre zarfında ortaya koyduğu yaklaşımlar ve PKR içinden
Azmin Ali hizbi üzerinden Enver İbrahim’i yıpratma girişimlerini yapan da yine
aynı Dr. Mahathir olması oldukça manidardır.
2018 Mayıs ayındaki genel seçimlerle gelen siyasi
zafer ülke için önemli bir imkan olarak ortaya çıkmıştı.
Ancak Dr. Mahathir, Umut Koalisyonu hükümetinin
devamlılığında en önemli olgu olan başbakanlığın devri konusunda Enver
İbrahim’in önünü açacak ve kamuoyunda bir sinerjinin oluşmasını sağlayacak
şekilde inandırıcı açıklamalar yapmak yerine, ülke ekonomisini gerekçe
göstererek başbakanlık devrini sürekli ertelemesi onulmaz bir hata olarak
ortada duruyor.
Oysa Dr. Mahathir bunu görmek ve hiç olmazsa
bugünkü koşullarda Enver İbrahim’e olan siyasi borcunu ödemek yerine, iktidarın
kaybedilmesinin nedeni olarak önce yanı başındaki Muhyiddin Yasin’i ardından Enver
İbrahim’i göstermesi son derece açık bir çelişki içinde olduğunu da ortaya
koyuyor.
Bu olup bitenler
karşısında Enver İbrahim geçen gün yaptığı açıklamada, artık Dr. Mahathir’e
olan güvenin kalmadığını ifade ederken, siyaset dünyasında bugüne kadar karşı
karşıya kaldığı düşmanlıklara rağmen, siyasi geleceğinin muhalefet partilerinin
ve halkın kararına bağlı olduğunu söyledi.
2018 ittifiakı
Malezya’da neler olup bittiğini anlamak için birkaç yıl öncesine gitmek gerekiyor.
2018 Mayıs ayında yapılan genel seçimlerin ardından, Enver İbrahim’in dönemin
federal sultanı V. Muhammed tarafından bağışlanmasının yerleşik siyasi aklın
sergilediği yaklaşımın dışına çıkılmasının bir örneğini teşkil ediyordu.
Burada kast edilen, Sultan’ın bu kararının olağanüstülüğü değil elbette.
Federal sultan, bu ve benzeri kararlara imza atması yasalarla belirlenmiş
sembolik bir lider.
Ancak Enver İbrahim gibi bir siyasetçinin, ülkenin belli çevreleri
tarafından politika dışı bırakılmak istenmesinin, sadece UMNO içindeki iç
siyasi çıkar hesapları ile açıklamak da saflık olur.
O dönem, V. Muhammed’in aldığı karar, ülkenin adalet sistemine bir katkı
anlamı taşırken, aynı zamanda Umut Koalisyonu’nu iktidara taşıyan halkın
demokratik seçimini desteklemesi ve onaylamasıyla dikkat çekmişti.
Hiç kuşku yok ki, bu gelişme, adı yolsuzluklarla anılan demokrasi karşıtı
ve siyasi genişlemeci eğilimleri arzu etmeyen çevreler için bir tür tehdit
anlamı taşıyordu.
Enver İbrahim’in mahkeme ve hapis süreçlerinin bir dizi haksızlıklar ve
kumpaslar üzerine kurulmuş olduğu hatırlandığında, aslında normal ve olması
gereken bir sürecin dönemin sultanı V. Muhammed tarafından işletildiği
düşünülebilir.
Sultanın aldığı bu kararın, o dönem diğer sembolik liderler başta olmak
üzere, ülkede siyasi ve toplumsal yapılanmayı kendi temel çıkarları üzerine
inşa etmiş çevrelerce nasıl algılandığı meselesi üzerinde durulmayı hak ediyor.
Çünkü bugün yine aynı çevrelerin şu ya da bu şekilde birarada hareke
ettiklerine tanık olunuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder