Mehmet
Özay 31.03.2020
foto: straitstimes.com |
Covid-19’la mücadelede farklı toplumsal ve siyasal
yapıların oldukça ayrışan çözümler ortaya koydukları ifade edilse de,
mücadelede başarılı olan ülkelerdeki uygulamaların ortak noktalarından
bahsetmek te mümkün.
Bu noktada, merkezi idarenin güçlü olduğu komünist
Çin, emir komuta zinciriyle hiyerarşik şekilde müdahalede bulunurken,
bireylerin adına “özgürlükler” denilen gündelik pratiklerini,
mobilizasyonlarını sınırlandırma konusunda hiçbir çekinge görmemektedir.
Öyle ki, daha virüs şüphesini algılayan doktorlar
arasındaki yazışmalar yasaklanır, yazışmaları yöneten doktorlara, “yanlış haber
yaydıkları için” belgeler imzalatılırken, başka eyaletlerden doktorların Wuhan
şehrine gönderilmeleri söz konusu olmuştur.
Ardından karantina uygulaması geç de olsa uygulamaya
geçirilmesi, sadece Wuhan şehrinde değil, içinde yer aldığı Hubei eyaletine
yayılacak şekilde yaygınlaşmıştır.
Bugün, vaka ve ölümle sonuçlanan vakalar noktasında Batılı
ülkelerin Çin’in önüne geçmiş olması gerçeği karşısında, hâlâ Çin yönetiminin gerçek
rakamları sakladığı yönündeki yaklaşıma takılıp kalmak bir çözüm sunmuyor.
Kaldı ki, Çin virüsle ilgili birincil tehdit safhasını
geçerek, karantina uygulamalarını tedrici olarak kaldırma, bazı sektörlerde
üretim süreçlerine yeniden başlama kararı almasını yakından takip etmek
gerekiyor.
Batılıların çokça sevdikleri “otoriter” kavramla tanımladıkları
Singapur ise, yönetim ve iletişimdeki safları işlevsel kılarak, kamuoyunu
sürekli bilgilendirirken, bunu siyasi sorumlular eliyle yapmıştır.
Bu noktada, başbakan Lee Hsien Lhoong ve sağlık bakanı
Gan Kim Yong’un kamuoyuna yaptığı açıklamalar soğukkanlı ve tatminkâr olduğu
gibi, sürecin kontrol altında olduğu konusunda da bir tür güvence vermişlerdir.
Bu çerçevede başbakan Lee 12 Mart’ta yaptığı
açıklamada, salgının etkisinin bir yıl devam edebileceğini, ancak Singapur
halkının gerekli tedbirleri alması durumunda ekonomik faaliyetlerin ve gündelik
yaşamın sürdürülebileceğini ifade etmişti.
Virüsün etkisinin Ada ekonomisini etkilemesinin
kaçınılmaz olduğu anlaşıldığında, ekonomik tedbirler birbiri ardına
açıklanırken, yıl içi büyüme rakamları da güncellenerek, en azından panik
havasının oluşmaması ve sokaktaki bireye kadar “ayağını yorganına göre
uzatması” kosunuda gizli/açık mesajlar veriyordu.
Çoklu
eylem metodu
Covid-19’un Çin dışında yayılma eğilimleri
göstermesiyle Singapur, Japonya, Güney kore, Tayvan gibi ülkeler ile Çin’e
bağlı özerk yönetim bölgesi Hong Kong’da alınan tedbirlerde çoklu eylem
süreçlerinin yürürlüğe konduğuna tanık olunduğunu söylemek gerekiyor.
Temelde bu durum, karşı karşıya kalınan virüsün
yayılma sürei ile etkin olduğu bireylerde yol açtığı sonuçların çoklu nedene
dayanmasıyla alâkalı olduğu söylenebilir. Bilinmekle kalmayan, aynı zamanda sonuçları itibarıyla dikkat edildiğinde çoklu
faktörlerle hareket edebilen bir
tehdide, yine çoklu yöntemle mücadele ortaya koymak anlamına geliyor.
Yukarıda zikredilen söz konusu
ülkeler için bu durum, içinde bulunduğumuz halde de, benzer şekilde devam ediyor.
Bazı değişiklikler yok değil. Ancak bu hususa aşağıda değineceğim.
Bölgede daha önce yani, 2003-2004
yıllarında SARS olarak bilinen akut solunum sendromu (Severe Acute Respiratory Syndrome) ve 2009 yılında H1N1 olarak bilinen domuz gribi
gibi benzeri salgınlara maruz kalınmış olması, bir anlamda devlet organlarının
ve toplumun hazırlıklı olduğu anlamı taşıyordu.
Bu çerçevede bireylerin
kendi sağlıklarını koruma konusundaki geliştirdikleri bilinç ile devletin
çeşitli organları vasıtasıyla aldığı tedbirlerin kısa sürede güncellenerek uygulamaya
konması şaşırtıcı değildir. Bu süreçte, çeşitli vasıtalarla edinilen refleksif
ve disiplinli yaşam kodlarının belirleyici olduğunu da ifade etmek gerekiyor.
Disiplin
ve hazırlık
Hong Kong gibi Çin’e bağlı
özerk bölge ve Tayvan gibi de facto
bağımsız, Çin’in ise kendine bağlı bir eyalet statüsünde bölgelerde sağlık
sistemlerinin ileriliği geriliği gibi faktörlerin ötesinde, bu iki toplumda
siyasal tutumların disiplinli toplum inşasındaki rolü göz ardı edilemez.
Öyle ki, Hong Kong’da geçen
yıl Haziran ayından itibaren başlayan ve neredeyse yıl sonuna kadar devam eden
gösterilerde toplumsal birlik zuhur ederken, başta gençler olmak üzere halkın çeşitli
gerekçelerle maske kullanma becerisi ve alışkanlığı geliştirdiğine tanık
olunmuştu.
Aynı şekilde, kendini
sürekli Çin’in baskısı altında hisseden Tayvan, hem siyasi rejim hem birlikte toplumsal
eylem noktasında hazırlıklı olduğunu söylemek mümkün.
Tayvan yönetimi, Çin’in
doğrudan baskısının bir neticesi olarak Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization-WHO)
tarafından tanınmayan ve covid-19 hakkında alınan tüm kararlardan doğrudan
haber dar edilmemekten dolayı şikayetçi olsa da, özellikle seyahat ve havayolu
şirketlerinin uçuşlarına getirdiği engellemeler ile, Çin’in yanı başında
olmasına rağmen salgını kontrol edebildiğini ortaya koymuştur.
Güney Kore’de daha geç bir
dönemde ortaya çıkan ve virüs taşıyıcısı kişi sayısı bakımından önemli, ancak
ölümlü vak’a sayısı bakımından oldukça az görülen gelişme, yukarıda zikredilen
ülkeler benzeri bir sürecin işletildiğini akla getiriyor.
Bu ülkelerde salgına yönelik
olarak alınan tedbirlerin ilk aşamasının başarıyla tamamlandığı ortada.
Ancak bir süredir Çin’de tanık
olunduğu üzere, ikinci aşama salgın dışardan gelen yolcular tarafından
taşınmasıyla ortaya çıkmaya başlandı. Bunlar arasında ilgili ülkelerin kendi
vatandaşları olduğu gibi, bir şekilde zorunlu olarak seyahat etmek durumunda
olan bazı yolcuların da olduğu bir vakıa.
Bu nedenle, söz konusu bu
ülkeler, çeşitli ülkelere seyahat yasaklarına ek olarak, giderek artan şekilde
yurt dışından gelişleri neredeyse tümüyle durdurmaya varacak denli kısıtlama
getirmeye başladılar.
Sadece bölgenin değil, dünyanın önemli havayolları
arasında sayılan Singapur Havayolları %96’ı geçen oranda uçuşlarını durdurması
bunun en önemli göstergelerinden biridir. Ancak Singapur ne ülke içerisinde ne
de en azından bazı ülkelerde ekonomik süreçleri durdurmuş değil. Avustralya ile
yapılan anlaşma ile bu süreçte bile ekonomik etkileşimin sürdürülmesi konusunda
alınan karar oldukça dikkat çekici.
Aynı şekilde, kapı komşusu
Malezya sınırları kapatma kararı almasına rağmen, Singapur yönetiminin
talebiyle gıda ihracının devamı konusunda anlaşıldığı gibi, Singapur’da çalışan
Malezya vatandaşlarının giriş çıkışları konusunda yeni düzenleme yapıldı.
Yukarıda dikkat çektiğimiz
ülkelerde çoklu tedbirin aynısının liberal-demokratik Batılı ülkelerde yani,
Avrupa ve Kuzey Amerika’da uygulanamamış olmasını nasıl anlamak gerekiyor?
Bugün gelinen noktada Çin ve Güney Kore, Singapur’un ilgili
ülkelere bilgi ve teknoloji ihraç etmeye başladığını görüyoruz. Bununla birlikte,
salgınla mücadelede çoklu yöntem olgusunu göz ardı etmekte ve bu mücadele ile
görece yeni başlamış ülkelerin bu gerçeği dikkate almalarında fayda var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder