7 Ocak 2020 Salı

Tayvan’da seçim ve bölgesel ilişkiler / Elections in Taiwan and Regional Developments


Mehmet Özay                                                                                                                         07.01.2020

foto: tawiantoday.tw
Tayvan, 11 Ocak Cumartesi günü başkanlık ve parlamento seçimine gidiyor.

Demokratik Gelişimci Parti (DPP) adayı ve halen devlet başkanlığı görevini yürüten Tsai Ing-wen, Çin Milliyetçi partisi (Kuomintang) adayı Han Kuo-yu ile azınlık partisi kabul edilen Önce Halk partisi başkanı James Soong devlet başkanlığı için yarışacak.

Seçim yarışının, ülkenin kurucu partisi ve elli beş yıl boyunca ülkeyi yönetmiş olan Kuomintang ile özgürlükçü ve hatta bağımsızlıkçı eğilimleriyle dikkat çeken ve 2016 yılından bu yana iktidarda bulunan DPP arasında geçmesi bekleniyor.

Kuomintang ve DPP öne çıkan iki parti olsa da, temelde ikisi de seçimlere diğer siyasi partilerle ittifaklar üzerine kurulu bir yapı arz ediyor. Bu çerçevede, Kuomintang Maviler (Pan-Blue), DPP ise Yeşiller (Pan-Green) adı verilen koalisyon bloğunu oluşturuyor.

Cumartesi günü sandık başına gidecek yaklaşık 19,5 milyon seçmenin yüzde altısı yani, 1 milyon 200’e yakın seçmen ilk defa oy kullanacak gençlerden oluşuyor. 

Başkan Tsai yeniden seçilmeyi bekliyor

Başkanlık seçimlerinin dört yılda bir yapıldığı Tayvan’da, yapılan son kamuoyu yoklamalarına bakılırsa, adaylar arasında mevcut devlet başkanı Tsai’nin şansının daha iyi olduğu görülüyor.
Kamuoyu yoklamalarında, özellikle genç seçmen kitlesinin yaklaşık yüzde 60 çoğunlukla Tsai’yi desteklerken, Kuomintang adayı Han Kuo-yu ise gençlerden sadece  yüzde 20 oy alabildiği görülüyor.

Tsai’nin seçim kampanyasında temel argümanı “Tayvan’ın egemenliğini koruma” olgusuydu. Öte yandan, kamuoyu yoklamalarında, “devlet egemenliği tehdit altındadır” seçeneği gençlerin en çok endişe duydukları konu olarak vurgulamaları, seçmen kitlesi arasında gençlerin DPP’ye siyasi desteğinin nedeni daha iyi açıklıyor.

63 yaşındaki ve hukuk profesörü olan Tsai, 24 Kasım 2018’deki yerel seçimlerde DPP’nin 22 seçim bölgesinden sadece altısını almak suretiyle karşı karşıya kaldığı meşruiyet krizine rağmen, özellikle bölgesel gelişmeler onu bugün yeniden güçlü bir aday olarak ortaya çıkarıyor.

Kuomintang adayı Han Kuo-yu ise, 2018 yerel seçimlerde ülkenin ikinci büyük şehri ve son yirmi yıldır DPP’nin yönetimindeki Kaohsiung’da belediye başkanlığını kazanmasıyla dikkat çekmişti. Bugün ise, partisi tarafından devlet başkanlığına aday gösterilmesi, benzer bir başarı beklentisini ortaya koyuyor.

Popülist söylemiyle dikkat çeken Han Kuo-yu, seçim kampanyasında ekonomik refaha ve bunu da Çin’le ekonomik entegrasyonla gerçekleştirme vurgusu öne çıkıyordu. Çin’le yakınlaşmaya ve 1992 Konsensus’una olumlu yaklaşan Han, “Tek Parti-İki Sistem” söylemine karşı çıkmasıyla bir anlamda Tsai ile birleşiyor.

DPP iktidarı

Doğu Asya’nın kalkınmış ülkeleri arasında yer alan Tayvan’da DPP hükümeti, iç siyasette sosyal politikalar ve çevre konulardaki yaklaşımları ile seçmeni kendine seçmeye çalışıyor.

Ulusal siyasette belirleyici bir rolü olan dış politikada ise özellikle ana kıta Çin’le mesafeli duruşun hem siyasal hem de ekonomik bağlamda sürdürülmesi konusunda bir kararlılığın olduğu anlaşılıyor.
DPP’nin 2016’da iktidarı yakalamasında, bir önceki Kuomintang yönetiminin Çin’le giderek yakınlaşma süreci etkili olmuştu. Başkan Tsai, gerek seçim arefesinde gerekse seçimi kazandıktan sonra Çin’le 1992 yılında yapılan Konsensus bağlamını reddettiğini defaatle dile getirmişti.

Söz konusu 1992 Konsensus’u “Tek Çin-İki Sistem” anlayışını ortaya koyarken, DPP siyasi bir eğilim olarak Pekin ve Tayvan yönetimlerini iki eşit siyasal sistem kabul ederek olası birleşmenin ön şartı olarak dile getiriyor.

Dış politika belirleyici olacak

Üç partinin adaylarının yarışacağı seçimin sonucunu, sadece ülke iç siyasetindeki gelişmelerin belirleyeceğini söylemek güç.

Aksine, Tayvan-Çin ilişkileri, Hong Kong’da özellikle geçen Haziran ayından bu yana yaşanan gelişmeler belirleyici olacaktır.  

2016 yılında yapılan genel seçimlerde önemli bir başarı yakalayan DPP, parti başkanı Tsai Ing-wen’i başkanlık makamına taşırken, 2018’de yapılan yerel seçimlerde özellikle, bazı iç siyasette izlenen bazı yanlış politikalar nedeniyle DPP hakim olduğu bölgelerde bile önemli bir kayba uğramıştı.
Seçimin ardından devlet başkanı ve aynı zamanda parti başkanı Tsai’nin istifası beklense de, böyle bir gelişme yaşanmamış olması partinin siyasi bir risk aldığını ortaya koyuyor.

Ancak, Tayvan’da genel seçimler ve yerel seçimleri birbirinden ayrıştıran oldukça önemli farklılaşmalar var.

Dış politikada ana kıta Çin’le ilişkiler, sürdürülebilir güvenlik ve ekonomik kalkınma ve özgürlükler konusu dikkat çekici başlıkları oluşturuyor. Bu nedenle, seçmen kitlesinin yerel seçimlerdeki talepleri ile genel seçimlerde beklentileri arasında belirgin bir farktan söz edilebilir.

2016 genel seçimlerinde DPP’nin adayı Tsai, yüzde 56 oy alırken, rakibi Kuomintang adayı Eric Chu yüzde 31 oyda kalmıştı.

Oy dağılımında böylesine önemli bir farkın ortaya çıkmasında ve DPP adayının iktidara taşınmasında, bir önceki Kuomintang yönetiminde ana kıta Çin’le yaşanan yakınlaşmanın artması rol oynamıştı. Bu çerçevede, DPP’nin siyasi bir yaklaşım olarak daha çok bağımsızlıkçı görüş yanlısı olması, seçmen tarafından bir anlamda denge unsuru olarak algılandığını ortaya koyuyor.

DPP iktidarıyla birlikte Pekin yönetimi ile gerginlik sözlü düellolarla devam ederken, özellikle Çin devlet başkanı Şi Cinping’in, “Tayvan’da bağımsızlığın gündeme getirilmesi halinde, gerekirse güç kullanmaktan çekinmeyiz” anlamına gelen açıklamalarına zaman zaman rastlanmıştı.

Bununla birlikte, ne başkan Tsai ne de parti içerisinde resmi bir kanal bağımsızlık konusunu gündeme getirmese de, Pekin yönetimiyle ilişkilerde eşit bir siyasi güç olarak var olma politikasını gündeme taşımaya devam etti.

Başkan Tsai ve DPP’nin bu resmi duruşu bile, Pekin yönetimi tarafından Tayvan boğazının iki yakasında ilişkilerin gerginleştirilmemsi için yeter sebep niteliği taşıyor. Bunun pratikteki ifadesi ise 2016’dan bugün iki ülke arasında üst düzey görüşmelerin yapıl/a/mamış olması geliyor.

Hong Kong faktörü

Kampanya döneminde yapılan bazı kamuoyu yoklamaları, seçmenin iktidardaki DPP’ye eğilimini ortaya koyuyor.

2018 yerel seçimleri sonucunun DPP’de önemli bir sarsıntıya yol açsa da, genel seçimler öncesinde seçmenin tavrı hiç kuşku yok ki farklı olacaktır.

Hong Kong’da geçen yıl başlarında parlamentoya sunulan, şüphelilerin yargılanmaları amacıyla ana kıta Çin’e gönderilmeleriyle ilgili yasa teklifi sonrasındaki gelişmeler Tayvan kamuoyu tarafından da yakından izleniyor.

Özellikle Haziran ayından itibaren başgösteren ve hiç durmadan devam eden Hong Kong tarihinin en geniş kapsamlı gösterileri, Tayvan seçmeninin Pekin yönetimiyle ilişkilere nasıl bir siyasi bir karşılık vereceğinin ipuçlarını da içinde barındırıyor.

Öyle ki, ana kıta Çin’in Tayvan’ı kendisine bağlı bir eyalet kabul ettiği ve zamanı geldiğinde birleşmenin gerçekleşeceği yönündeki siyasi tavrına karşılık, Tayvan gizli/açık bağımsız bir siyasi yapı olarak varlığını sürdürüyor.

Bu noktada, Çin-Tayvan ilişkilerinin “Çin toplumunun kendi iç ilişkileri” olarak algılanamayacak denli küresel güç ilişkileriyle de bağlantılıdır. Bu durum hiç kuşku yok ki, Tayvan’daki siyasi gelişmeler özellikle, ABD başta olmak üzere bölgedeki ABD müttefiklerince de yakından takip ediliyor.

Hong Kong’da güvenlik güçlerinin göstericilere karşı kullandığı şiddet içerikli yaklaşımın ardında Pekin yönetiminin olduğuna işaret ediyor.

Her ne kadar, özellikle üniversite öğrencilerinin güvenlik birimlerinin uyguladıkları gücün ortaya çıkmasında provokatif çıkışlarının etkisi olduğu söylense de, bunun Tayvan kamuoyunda ana kıta Çin algısının olumlu olarak gelişmesi bir yana, tam tersi bir etki yaptığı anlaşılmaktadır.

Tayvan seçmeninin, tam da bu seçim arefesinde kendi kendisine sorması beklenen şöyle bir soru var: “1997 yılından bu yana ana kıta Çin’in egemenliğine geçen Hong Kong’da halk nasıl bir toplumsal ve siyasal değişimle yüz yüze geldi?”

Aradan geçen süre zarfında, Pekin yönetiminin kültürel perspektiften siyasi yapılaşmaya kadar Ada’da izlediği ve komünist rejimin gereklerine uyan politikalarının, Hong Kong’da toplumsal ve siyasal alanda daralmalara neden olduğu ortada.

Cumartesi günü yapılacak seçimde genç seçmenin oyları hiç kuşku yok ki, mevcut özgürlüklerin korunması ve devamı hususunda karar mekanizmasının Hong Kong örneğinden alınacak dersle şekilleneceği konusunda bir fikir veriyor.

Tayvan’daki seçimler kalkınmış Ada ülkesinin iç politik gelişmeleri kadar, dış politikasının da bir ürünü olacaktır. Seçmenin mevcut iktidar yapısını ve başkan Tsai’yi yeniden göreve getirmesi, ana kıta Çin’le ilişkilerde mesafeli duruşun devamı anlamına gelecektir.

Bu siyasal süreklilik, ABD’nin de Tayvan’la gizli/açık ittifakı ile Doğu Asya’da elini güçlendiren bir rol oynayacaktır. Buna ilâve olarak, küresel siyasette sağ eğilimlerin egemenliğine karşın DPP ile birlikte Doğu Asya’da özgürlüklü ve gelişimci bir partinin varlığına tanıklık edilecektir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder