Mehmet Özay 05.01.2020
foto:waspadaaceh.com |
Bunun sebebi ise, 2018
yılında Şah Kuala Üniversitesi’ne öğretim görevlisi alımı sürecinde yaşanan
olumsuzlukları gündeme taşıması ve bunu 2019 yılı Mart ayında üniversite whatsapp grubunda dile getirmesiyle oldu.
Saiful Mahdi, söz
konusu gelişmeyi üniversitenin sosyal medya ortamında dile getirmesi üzerine
hakkında açılan davanın görüşülmesine yarın başlanacak. Bu vesileyle söz konusu
gelişmeyi biraz da genel çerçeveyi belirleyerek gündeme getirmekte fayda var.
Meritokrasi ve/ya çıkar çevreleri
Üniversitenin
mühendislik bölümüne öğretim görevlisi alımıyla ilgili kendisine gelen bilgileri,
üniversite hocalarından yaklaşık yüz kişini üyesi bulunduğu belirtilen, ‘Unsyiah Kita’ (Bizim Unsyiah-Universitas
Syah Kuala) whatsapp grubunda
paylaşması üzerine fakülte dekanı tarafından hakkında dava açılmasına neden
oldu.
Saiful Mahdi, Açe’de
kamusal alanda İslami yaklaşımın bir ifadesi olması kadar, yine İslamiyetin
toplum ve kamusal alanda egemen bir yapı olarak var olmasına karşılık yaşanan
olumsuzlukları hicv edici bir yaklaşımla mesajına, Allah’tan geldik Allah’a
döneceğiz "Innalillahiwainnailaihirajiun başladığı anlaşılıyor.
Ardından, “Bana ulaşan
bilgilere göre, son yapılan memur alımı sınavları bağlamında, üniversitemizin
mühendislik bölümü yönetimimizin sağ duyu konusunda duyarlılığını yitirdiği
görülüyor. Bu gelişme, mühendislik fakültemizin bilimsel determinizminin
yozlaşmasının bir kanıtı mıdır?” ifadesiyle memur alımlarındaki usulsüzlüklere
dikkat çekmek amacıyla gelişmeyi bir soru cümlesiyle ortaya koyuyor.
Saiful Mahdi, mesajına şöyle
devam ediyor: “Bir zamanlar saygın bir kurum olan Üniversitemiz niçin bu halde?
Yeni fakültemizle niçin bu kadar gurur duymalıyız? Çünkü, meritokrasi ilkesine daha
memur alımlarından başlayarak uygulanıyor. Meritokrasi’den sadece vasat veya ‘borç
batağına saplanmış olanlar’ korkar” diyerek mevcut durumu ince bir istihza ile özetliyor.
Saiful Mahdi,
mensubu bulunduğu üniversitede memur adayı öğretim üyesi (Calon Pegawai Negeri Sipil-CPNS) alımına dair usulsüzlüğü bu
şekilde gündeme taşırken, bu gelişmeden sorumlu olduğu veya gelişmeyi kendi
konumuyla ilişkilendirdiği anlaşılan üniversitenin Teknik Fakültesi dekanı
Taufik Saidi sosyal medya mesajını, “kendisine yapılan bir hakaret” olarak
değerlendirerek, Saiful Mahdi hakkında suç duyurusunda bulundu. Buna dayanak
noktası ise, 2016 yılında kabul edilen ulusal yasanın ilgili kanununun 3
fıkrası olduğu belirtiliyor.
Saiful Mahdi’nin sosyal
medya mesajında doğrudan bir isim zikretmemesine rağmen, fakülte dekanının bunu
üzerine alınmasının bir sebebi olmalı.
Suç duyurusunda
bulunan tarafın Saiful Mahdi’nin avukatları vasıtasıyla aynı whatsapp grubundan özür dilemesi halinde
davayı geri çekeceğini açıklamasına rağmen, Saiful Mahdi bu konuda geri adım
atmadığı belirtiliyor. Bu hususu destekleyici açıklama, polis tarafından 27
Kasım 2019 tarihinde yapıldı ve Saiful Mahdi’nin göz altına alınmayacağını,
çünkü konunun kampüste iki taraf arasında bir iç gelişme olması dolayısıyla iki
tarafa birbirleriyle anlaşması tavsiye edildiği ifade edildi.
Teknik Fakültesi
dekanı tarafından Eyalet polis müdürlüğüne yapılan suç duyurusu sonrası 2 Eylül
2019 tarihinde Saiful Mahdi ile ilgili sanık konumunda olduğu bilgisi ulaştı. Polis
tarafından üç farklı zamanda yapılan soruşturmanın tamamlanmasının ardından,
konu 29 Kasım 2019’da mahkemeye sevk edildi.
Bu süreçte, Saiful
Mahdi yalnız kaldığı söylenemez. Üniversite bünyesinde konumları ve çıkarları
uğruna Saiful Mahdi’nin çıkışı karşısında sessiz kalmayı yeğleyen gruplara
rağmen, sanal ortamda başlatılan imza kampanyası, başkent Cakarta’ya kadar
ilgili hukuk çevrelerinin konuyla ilgili destekleri bulunuyor. Açe’de bu
konularda mağdurlara yardımcı olan Hukuk Yardım Derneği de (Lembaga Bantuan Hukum-LBH) bunlardan
biri.
Başkent Cakarta
merkezli Elektronik Enformasyon ve İletişim Yasası Mağdurları (PAKU ITE) şeklinde ifade edilebilecek
bir dernek ise, adından da anlaşıldığı üzere söz konusu yasadan mağdur olanları
korumayı amaçlayan bir kurum olarak Saiful Mahdi hakkındaki yargılama kararının
kaldırılmasını talep etti.
PAKU ITE, bu savını,
ülkenin anayasasında bir maddeye dayandırarak ülkenin en önemli medya organı The Jakartapost’da 3 Eylül 2019 günü çıkan
konuyla ilgili bir haberde dile getirdi. Buna göre, Saiful Mahdi’nin özel bir sosyal
medya ortamında ve herhangi bir fakülte mensubunu hedef almadan yaptığını ifade
ediyor. Aksine, bu mesajı ile kişisel görüşünü 1945 yılı insan hakları
yasasının 28 No’lu maddesine bağlı olarak ortaya koyduğunu ileri sürüyorlar.
Toplumsal yozlaşma ve yabancılaşma
Aslında bu alt
başlığın kendi içinde birbirini tamamlayan iki kavram ve bu kavramlarla
ilintili iki farklı, ancak birbirine yakınlaşan ve bir yerde buluşan toplum
kesimi olduğunu söylemek gerekiyor.
Toplumsal yozlaşmaya
konu olan kişi ve gruplar, bu edimleri ile kendilerini mensubu bulundukları
iddiasındaki topluma yabancılaştırmada bizzat aktörlük görevi
üstlenmektedirler.
Toplumsal yozlaşmanın
vuku bulduğu ortamı paylaşan dışarda kalan kesim ise, olan bitine set çekme
anlamında sessiz kalmak suretiyle kendilerini, mensubu bulundukları topluma
yabancılaştırmaktadırlar.
Bu durum, söz
konusu yozlaşma süreçlerinin içinde ve/ya dışında bulunan çevrelerin farklı
tutumlarına karşın, aynı yerde buluşmalarının neden olduğu gelişme toplumun
bizatihi kendisini çürüten genel bir duruma işaret etmektedir.
Yasalar kime nasıl işliyor?
Üniversiteye memur
alımları ile ilgili sürece atfın bir soru cümlesiyle yapıldığı ilgili sosyal
medya mesajı üzerine, üniversite yönetiminin harekete geçmesi gerekirken, böyle
bir şey olmuyor. Aksine, tam tersi bir gelişmenin ortaya çıkması kafaları
karıştıran bir gelişme olarak dikkat çekiyor.
Bu bağlamda, özelde
Açe toplumu ve genel itibarıyla Endonezya toplumunda bu tür konuların
kamuoyunda ele alınış tarzı, sorumlu olduğu düşünülen çevrelerin verdikleri tepki
ve konunun bir başka boyutunda oluşturan yasalar üzerine harekete geçen bir mekanizma
yapısı, konuya kimin hangi vecheden baktığı gibi bir genel düşünceye atıfta
bulunsa da, bu toplum yapısı içerisinde ilişkiler dikkate alındığında bambaşka
bir gerçeklikle yüzleşiliyor.
Açe’deki gelişme bizi de etkiler
Peki bu gelişme
bizi niye bu kadar ilgilendiriyor? Bunun pek çok nedeni var. Bunlardan
bazılarını burada sıralamak mümkün. Saiful Mahdi, sadece Açe akademi
çevrelerinde değil, ilgili alanlarda ulusal ve uluslararası akademi dünyasında
da tanınan bir isim.
Bir akademisyen
olmasının yanı sıra, toplumsal kalkınma ve değişimin olumlu yönde
geliştirilmesi yönünde uzun yıllardır sivil toplum kuruluşları bağlamında
faaliyetler yürütüyor. Bu konudaki çalışmalarına yakından tanık olduğumuz gibi,
kampüs yaşamı kadar, genel itibarıyla ilgili toplumun farklı kesimlerinde ne
tür haksızlık ve hukuksuzluklar olduğunu
bilen ve bunun üzüntüsünü duyan bir kitleye mensubuz.
Bunun ötesinde,
özelde Açe, genelde Endonezya’nın İslami toplum kimliğiyle ortaya çıkmasına
karşılık, yolsuzluklar konusunun sürekli gündeme taşınmasının bizatihi Müslüman
toplumların üstesinden gelmesi gereken bir konu olduğuna inanıyor ve bunun için
gerekli ortamlarda görüşlerimizi paylaşıyoruz. Bu yazı ile de Saiful Mahdi’nin
şahsında Açe’de bu konuda çalışmalar yapan birey ve kurumlara desteğimizi
veriyoruz.
Ortada büyük bir
yanlışın olduğu aşikâr. İlk etapta aklımıza gelen birkaç örneğe bakalım. Tsunaminin
meydana geldiği dönemde Şah Kuala Üniversitesi rektörü olan ve iki dönem bu
makamda bulunan Prof. Dr. Darni Daud, 2009-2010 yılında Açe Bütçesi’nden eğitim
ve öğretmenler fonu gibi harcamalardaki usulsüzlükler konusunda hakkında açılan
dava sonucu 2014 yılında üç yıl hapse mahkum edildi. Böylesine önemli bir bütçe
harcamasını bir kişinin tek başına yapmış olması düşünülebilir mi? Hayatını akademiye
adamış insanların, böylesine profesyonel işlenebilecek türden icraatlarda tek
başlarına bırakılmayacağı rasyonel gözüküyor.
O dönem, Darni
Hoca cezaevine yollanırken, en yakınındaki kişilerin bu gelişme sonrasında üniversitenin
boş kalan makamlarına taşındıklarını görmüştük. Ardından, Saiful Mahdi’nin konu
olduğu gelişmede, üniversite üst düzeyindeki kişilerin aynı makamda bulunmaya
devam etmelerine karşılık, memurluk sınavlarında yaşananlarla ilgili iddialar
üzerine harekete geçmemeleri aksine, Saiful Mahdi’yi suçlayıcı tutum ve
icraatları anlaşılır gibi değil.
Ya da, 2017 yerel seçimlerinde
ikinci kez valilik makamına seçilen İrwandi Yusuf’un bir rüşvet suçlamasıyla 2019
yılında yedi yıl hapse mahkum edilmesi ve ardından beş yıl boyunca siyasi haklardan
mahrum bırakılmasına karşın, ikinci bir kişinin aynı yargılama sürecine konu
olmaması oldukça enteresan değil mi?
Bu isimlere
baktığımızda, Açe’nin son dönemde yetiştirdiği önemli kişiler olduğunu
görüyoruz. Önemli kişilerin de yanlış yapabileceğini hatırdan çıkarmıyoruz. Ancak
ortada büyük bir yanlış olduğu da o kadar aşikar. Bir elçimizin beni
tanıtırken, “Mehmet’in akrabaları” dediği bu insanların sıradan bir memurluk
için nasıl “maddi efor sarf ettiklerini” yakinen biliyorum. Bildiğim başka bir hususda,
yolsuzluk hikayelerinin uluslararası boyutlarının da olduğu!
Mücadelenin merkezi
Ülkenin çeşitli
boyutlarıyla yolsuzluk konusunda uluslararası değerlendirme kuruluşlarının raporlarında
üst sıralarda yer alması bir ölçü kabul edilebilir.
Bununla birlikte,
böyle bir değerlendirme kuruluşu olmasa da, ülkenin insan ve doğal
kaynaklarının kullanımında karşılaşıyan sorunlar, gündelik yaşamda çeşitli
boyutlarıyla adaletsizliklerle karşı karşıya kalınan toplumsal gelişmeler
Endonezya toplumunda var olduğu belirtilen haksız ve adaletsiz yapılaşmasının
sadece ekonomi ile sınırlı olmadığı, bunun memurluk sınavları üzerinden akademi
çevrelerine kadar sirayet edecek denli var olduğuna şahit olunur ve/ya bizzat
aktörü olmuş kişilerden duyulabilir.
Örneğin, tsunami
gibi küresel bir afetin en çok etkisini gösterdiği Açe’de yeniden yapılandırma süreçlerinde
yerli ve uluslararası kuruluşların konu olduğu ve bir bölümünün yasal sürece
taşındığı yolsuzluk iddilarını hatırlamak gerekir.
Açe’nin kuzeyinde,
güneyinde derin mekânlara gitmeye gerek yok bunun için. Başkent Banda Açe’nin
ve onu çevreleyen Açe Besar bölgesinde köy kalkınma, yetim projeleri vb.
toplumsal ve ekonomik kalkınma projelerinde ilgili köy halkını dinlemek yeterli
bunun için.
Sahada bunlar
olurken, İslamiyetin toplumsal yapının temel bir unsuru olarak zuhur ettiği Açe’de
bu konuların hâlâ konuşuluyor olmasının nedenleri olması gerekir. Başlı başına akademik
tezlerle çalışılması gereken bu alanda pek fazla söz söylemenin yeri burası
olmadığını ifade edelim.
Saiful Mahdi’nin
mahkemeye çıkartılması Açe’de son dönemde yaşanan gelişmelerden bağımsız
değildir. Tekil bir hadise olarak ele alınamayacak olan bu gelişmede sadece Şah
Kuala Üniversitesi mensuplarının değil, Eyaletteki tüm yüksek öğretim kurumları
başta olmak üzere alimler çevresi ve geniş kamuoyunun dikkatini celbedecek
önemdedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder