Mehmet
Özay 06.11.2019
Tayland’ın
başkenti Bangkok, 35. ASEAN genel kurul toplantılarına ev sahipliği yaptı.
Hafta sonunda başlayan ve bu hafta boyunca süren toplantılar, Birlik üyesi
ülkeler arasındaki sorunların, yakın ve orta vadeli hedeflerin ele alınmasının
yanı sıra, Birlik ile stratejik ortağı olan ülkelerle gerçekleştirilen
toplantılara da konu oldu.
Bu
dönemki toplantılar, ‘sürdürülebilir işbirliği’ genel başlığı çerçevesinde
gerçekleştirilirken, hedefte Birlik’in 2025 Vizyonu ile BM 2030 Vizyonu
hedeflerinin eş güdümlü olarak gerçekleştirilmesi bulunuyor.
Bu
noktada, ASEAN ülkeleri hem tek tek, hem birlik olarak sürdürülebilir kalkınma
hedeflerini tutturma çabası için gayret ediyorlar. 2015 yılı sonunda kabul
edilen ASEAN Ekonomik Topluluğu (ASEAN
Economic Community-AEC) oluşumunun ekonomik kalkınma konusunda üye
ülkelerini birbirine daha da yakınlaştırma konusunda işlevsel olacaktır.
BM uyumlu kalkınma
ASEAN,
aynı zamanda küresel kurumların belirlediği hedeflerle de uyumlu olma
arzusunda. Bu noktada, Birlik’in kendi için belirlediği hedefler bağlamında
2025 ASEAN Birlik Vizyonu, ikincisi de BM’nin 2030 sürdürülebilir kalkınma
hedefi gibi ASEAN’ın önünde iki temel hedef bulunuyor.
Aslında,
eşgüdümün sağlanması konusu yeni bir husus değil. Geçmişi on yıla varan iki
kurum arasındaki işbirliği geçen hafta sonunda yapılan 10. ASEAN-UN toplantısı
ile kanıtlanmış durumda. Bu durum, bir yandan ASEAN’ı uluslararası arenada daha
görünür kılarken, aynı zamanda ASEAN tecrübesinin dünyanın farklı
bölgelerindeki gelişmeler için dikkate alınabilirliğini de akla getiriyor.
Bugün
küresel ekonomideki durgunluğun ve özellikle ABD-Çin arasındaki ticaret
savaşlarının olumsuz etkisini göstereceği tahmin edilen bölge ASEAN iken, bu
sürecin tam tersi bir yönelim sergilendiği gözlemleniyor.
Bu noktada
iki veri, ASEAN’ın önemini ortaya koyması açısından oldukça dikkat çekici
olacaktır. Bangkok’da yapılan Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma
Konferası’nda dile getirildiği üzere, 2018 yılında dünyada doğrudan dış
yatırımda yüzde 1 gerileme olurken, ASEAN’da yüzde 11.5’lik artış yaşandı.
Benzer
bir olumlu gelişme, bu yılın ilk yarısında da tekrar edildi. Küresel olarak
doğrudan dış yatırım yüzde 5 gerilerken, ASEAN’da bu yatırım yüzde 20 oranında
gerçekleşmesi, hem bölgenin karakretistikleri, hem de ABD-Çin çatışmasında
tarafların alternatif olarak bölge ülkelerine doğr bir yayılmayı tercih
ettiklerini gösteriyor. Bu durum, ASEAN’nın bölge olarak dış yatırımları
karşılayabilecek ve neredeyse her türlü donanıma sahip olduğunun bir kanıtı.
Söz
konusu bu yatırımların ağırlıklı bölümünü imâlat sanayiinin oluşturduğu ve bu noktada,
özellikle dört ülkeye yani Singapur, Vietnam, Tayland ve Endonezya’ya gittiği
düşünüldüğünde, hem bölgenin kalkınmış hem de kalkınmakta olan önemli
ülkelerinin yukarda dikkat çekilen gelişmelerde pastadan kayda değer bir pay
aldığı anlaşılıyor.
Bölgede sürdürülebilir ekonomi
ASEAN,
küresel ekonomi yapısı içerisinde sürdürülebilir ekonomik kalkınmayı
gerçekleştiren ülkelere ev sahipliği yaparken, dünyanın ikinci büyük ekonomisi
Çin’e komşu olmanın getirdiği avantajlar ve dezavantajları da bünyesinde
barındırıyor.
Çin,
2009 yılından bu yana ASEAN’ın en büyük ticaret ortağı olma özelliğini
sürdürüyor. Buna göre, 2018 yılı rakamları karşılıklı ticaret hacminin yaklaşık
480 milyar doları bulduğunu gösteriyor. Çin’in yine aynı yıl içerisinde ASEAN’a
yaptığı dış yatırım 10.2 milyar dolarla, ASEAN’a yapılan 155 milyar dolarlık
tüm dış yatırımlarda %6.6’lık orana tekabül ediyor.
Bununla
birlikte, ticari işbirliği ve yatırımlardaki bu süreklilik, tarafları yakın
gelecek için önemli hedefler gütmeye sevk etse de, ticaret savaşlarının sürdüğü
bir ortamda 2020’de ticaretin 1 trilyon dolara ve yatırımların ise 150 milyar
dolara çıkarılmasının ne kadar gerçekçi olduğu ise tartışılabilir.
Böylesi
bir hedefin gerçekleştirilmesinin salt iki taraf arasındaki ilişkilerle sınırlı
olmayan, aksine deniz ve kara İpek Yolları projesi ile 16 ülkenin üyesi
bulunduğu, ‘Bölgesel Kapsamlı
Ekonomik Ortaklık’ın (Regional Comprehensive Economic Partnership-RCEP) hayata
geçirilmesi gibi işlevsel organlara ihtiyaç var.
Birlik
ile stratejik ortaklar denildiğinde, Kanada ve Avrupa Birliği gibi coğrafi
olarak görece uzak ülkeler/birlikler yer alsa da, hiç kuşku yok ki, bölge ile
tarihsel ve bölgesel yakınlıkları nedeniyle Çin, Japonya ve Güney Kore’nin
oluşturduğu ASEAN+3 oluşumu dikkat çekiyor. Bu çerçevede ilgili toplantının
22.cisinin Bangkok’ta gerçekleştirilmesi Birlik ile Doğu Asya’nın bu üç ülkesi
arasındaki işbirliğinin kurumsal geçmişi hakkında da bir fikir veriyor.
ABD ne istediğini bil/m/iyor
ABD
başkanı Donald Trump Bangkok’da zirveye katılmaması bir sürpiz olmadı. Bu
durum, ABD’nin bölge ile ilişkilerinde 2016 yılı Sonbahar’ından bu yana
sergilenen durağanlaşma ve hatta gerileme sürecinde bir değişiklik olmadığını
ortaya koyuyor.
ABD
heyetinde yer alan ticaret bakanı Wilbur Ross ise, özellikle katıldığı
Hint-Pasifik İş Forumu toplantısında pembe tablolar çizse de, bölge ülkeleri
ABD’den somut adım atmasını bekliyor. Trump yönetimin Hint-Pasifik bölgesiyle
ilişkilere son derece bağlı olduğu ifadesi, bölge siyasetçileri ve ekonomi
çevreleri için pek bir anlam ifade etmiyor.
Öyle
ki, Çin’le başlayan, Japonya ile devam eden ve ikili ticari ilişkilerde ABD’nin
maruz kaldığı ifade edilen açığın kapatılması için gütmekte olduğu ticaret
politikaları bölge ülkelerinde tasvip bulmuyor. Çin’in ASEAN’ın komşu ülke
olması, ticaret savaşlarında kuşkusuz ki, Birlik’i Çin’e yaklaştıran bir
faktör. Ancak, ABD yönetimi bu gelişmeyi doğru okuyup okumadığı konusunda da şüpheler
var.
Tam
da, ASEAN zirvesi ekseninde ABD dışişleri bakanlığınca 4 Kasım günü yayınlanan,
ABD’nin Hint-Pasifik bölgesiyle ticari ilişkilerini ele alan, “Serbest ve Açık
Hint-Pasifik: Ortak Vizyon Geliştirilmesi” başlıklı belgenin yayınlanması
önemliydi. Trump’ın 2017 yılında Vietnam’daki toplantıda dile getirdiği
vizyonun bugüne kadar herhangi bir açılım sağladığına dair kayda değer
gelişmeye rastlanmadıysa da, Hint-Pasifik adlandırması ABD’nin Asya-Pasifik
bölgesini Hint-Pasifik olarak yeniden yapılandırma arzusunda olduğunu ortaya
koyuyor.
Bunun
pratik bir karşılığı olsa gerek. Bunlardan biri, Obama döneminde tamamlanan ve
nihayi imzalara kalan Trans-Pasifik İşbirliği Anlaşması’nın (Trans Pacific Partnership Agreement-TPPA)
Trump tarafından rafa kaldırılması karşısında bir tepki olduğunu söyleyebilirz.
Bununla
birlikte, bu inisiyatifin örneğin ASEAN tarafından kabul edilebilir yanı olsa
da, bugüne kadar taraflar arasında somut adımlar atılmasına yönelik önemli
görüşmelerin ortaya konduğunu söylemek güç. Bu noktada, Hint-Pasifik
yapılanmasında 35 ülkenin ticaret ortaklığından bahsedildiği hesaba katılacak
olursa, TPPA sürecindeki zorlukların bu yeni oluşum için çok daha fazla zamana
ihtiyaç duyacaktır.
Kaldı
ki, ASEAN TPPA’nın imzalanması için özel bir gayret sergileyen ASEAN’a üye
ülkelerden bir bölümü bugün RCEP’in hayata geçirilmesine çalışıyor. Ve bu
sürecin 2020 yılında sonlandırılması konusunda önemli bir niyet ve irade
bulunuduğu aşikâr.
ABD’nin
bölge ile ilişkilerinde temelde bir güven sorunu var. ABD’nin sunmakta olduğu
yeni ticaret yapılaşması kadar, 4 Kasım Pazartesi günü ABD ulusal güvenlik
danışması Robert O’Brien’la yapılan toplantıya ASEAN liderlerinin katılmaması
güven ortamının olmadığının bir göstergesi. Toplantıya sadece ev sahibi
Tayland, Laos ve Vietnam temsilcilerinin katıldığı toplantıda O’Brien’ın, ASEAN
liderlerini ABD’de özel bir toplantıya davet eden Trump adına okuduğu mektup
böylece muhataplarına doğrudan ulaşmamış oldu.
Tayland’ın
dönem başkanlığının sonu anlamına gelen bu ASEAN zirvesi, Birlik’in öngördüğü yakın
vadede ekonomik yapılaşma hedeflerinin gerçekleştirilmesi açısından önemliydi.
Bir yandan, ASEAN 2025 hedefleri öte yandan, bu süreçle paralel yürütülmesi
öngörülen BM 2030 hedefi ASEAN’ın ekonomik kalkınmada sürdürülebilirliği
konusunda kararlılığını ortaya koyuyor.
https://www.dunyabulteni.net/makale-yorum-1/aseanda-bangkok-zirvesi-ve-ekonomik-gelecek-h452651.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder