14 Kasım 2019 Perşembe

ASEAN’da Bangkok Zirvesi ve ekonomik gelecek / Bangkok Summit and Future of Economiy in ASEAN


Mehmet Özay                                                                                                                         06.11.2019

Tayland’ın başkenti Bangkok, 35. ASEAN genel kurul toplantılarına ev sahipliği yaptı. Hafta sonunda başlayan ve bu hafta boyunca süren toplantılar, Birlik üyesi ülkeler arasındaki sorunların, yakın ve orta vadeli hedeflerin ele alınmasının yanı sıra, Birlik ile stratejik ortağı olan ülkelerle gerçekleştirilen toplantılara da konu oldu.

Bu dönemki toplantılar, ‘sürdürülebilir işbirliği’ genel başlığı çerçevesinde gerçekleştirilirken, hedefte Birlik’in 2025 Vizyonu ile BM 2030 Vizyonu hedeflerinin eş güdümlü olarak gerçekleştirilmesi bulunuyor.

Bu noktada, ASEAN ülkeleri hem tek tek, hem birlik olarak sürdürülebilir kalkınma hedeflerini tutturma çabası için gayret ediyorlar. 2015 yılı sonunda kabul edilen ASEAN Ekonomik Topluluğu (ASEAN Economic Community-AEC) oluşumunun ekonomik kalkınma konusunda üye ülkelerini birbirine daha da yakınlaştırma konusunda işlevsel olacaktır.

BM uyumlu kalkınma

ASEAN, aynı zamanda küresel kurumların belirlediği hedeflerle de uyumlu olma arzusunda. Bu noktada, Birlik’in kendi için belirlediği hedefler bağlamında 2025 ASEAN Birlik Vizyonu, ikincisi de BM’nin 2030 sürdürülebilir kalkınma hedefi gibi ASEAN’ın önünde iki temel hedef bulunuyor.

Aslında, eşgüdümün sağlanması konusu yeni bir husus değil. Geçmişi on yıla varan iki kurum arasındaki işbirliği geçen hafta sonunda yapılan 10. ASEAN-UN toplantısı ile kanıtlanmış durumda. Bu durum, bir yandan ASEAN’ı uluslararası arenada daha görünür kılarken, aynı zamanda ASEAN tecrübesinin dünyanın farklı bölgelerindeki gelişmeler için dikkate alınabilirliğini de akla getiriyor.

Bugün küresel ekonomideki durgunluğun ve özellikle ABD-Çin arasındaki ticaret savaşlarının olumsuz etkisini göstereceği tahmin edilen bölge ASEAN iken, bu sürecin tam tersi bir yönelim sergilendiği gözlemleniyor.

Bu noktada iki veri, ASEAN’ın önemini ortaya koyması açısından oldukça dikkat çekici olacaktır. Bangkok’da yapılan Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferası’nda dile getirildiği üzere, 2018 yılında dünyada doğrudan dış yatırımda yüzde 1 gerileme olurken, ASEAN’da yüzde 11.5’lik artış yaşandı.

Benzer bir olumlu gelişme, bu yılın ilk yarısında da tekrar edildi. Küresel olarak doğrudan dış yatırım yüzde 5 gerilerken, ASEAN’da bu yatırım yüzde 20 oranında gerçekleşmesi, hem bölgenin karakretistikleri, hem de ABD-Çin çatışmasında tarafların alternatif olarak bölge ülkelerine doğr bir yayılmayı tercih ettiklerini gösteriyor. Bu durum, ASEAN’nın bölge olarak dış yatırımları karşılayabilecek ve neredeyse her türlü donanıma sahip olduğunun bir kanıtı.

Söz konusu bu yatırımların ağırlıklı bölümünü imâlat sanayiinin oluşturduğu ve bu noktada, özellikle dört ülkeye yani Singapur, Vietnam, Tayland ve Endonezya’ya gittiği düşünüldüğünde, hem bölgenin kalkınmış hem de kalkınmakta olan önemli ülkelerinin yukarda dikkat çekilen gelişmelerde pastadan kayda değer bir pay aldığı anlaşılıyor.

Bölgede sürdürülebilir ekonomi

ASEAN, küresel ekonomi yapısı içerisinde sürdürülebilir ekonomik kalkınmayı gerçekleştiren ülkelere ev sahipliği yaparken, dünyanın ikinci büyük ekonomisi Çin’e komşu olmanın getirdiği avantajlar ve dezavantajları da bünyesinde barındırıyor.

Çin, 2009 yılından bu yana ASEAN’ın en büyük ticaret ortağı olma özelliğini sürdürüyor. Buna göre, 2018 yılı rakamları karşılıklı ticaret hacminin yaklaşık 480 milyar doları bulduğunu gösteriyor. Çin’in yine aynı yıl içerisinde ASEAN’a yaptığı dış yatırım 10.2 milyar dolarla, ASEAN’a yapılan 155 milyar dolarlık tüm dış yatırımlarda %6.6’lık orana tekabül ediyor.

Bununla birlikte, ticari işbirliği ve yatırımlardaki bu süreklilik, tarafları yakın gelecek için önemli hedefler gütmeye sevk etse de, ticaret savaşlarının sürdüğü bir ortamda 2020’de ticaretin 1 trilyon dolara ve yatırımların ise 150 milyar dolara çıkarılmasının ne kadar gerçekçi olduğu ise tartışılabilir.

Böylesi bir hedefin gerçekleştirilmesinin salt iki taraf arasındaki ilişkilerle sınırlı olmayan, aksine deniz ve kara İpek Yolları projesi ile 16 ülkenin üyesi bulunduğu, ‘Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık’ın (Regional Comprehensive Economic Partnership-RCEP) hayata geçirilmesi gibi işlevsel organlara ihtiyaç var.

Birlik ile stratejik ortaklar denildiğinde, Kanada ve Avrupa Birliği gibi coğrafi olarak görece uzak ülkeler/birlikler yer alsa da, hiç kuşku yok ki, bölge ile tarihsel ve bölgesel yakınlıkları nedeniyle Çin, Japonya ve Güney Kore’nin oluşturduğu ASEAN+3 oluşumu dikkat çekiyor. Bu çerçevede ilgili toplantının 22.cisinin Bangkok’ta gerçekleştirilmesi Birlik ile Doğu Asya’nın bu üç ülkesi arasındaki işbirliğinin kurumsal geçmişi hakkında da bir fikir veriyor.

ABD ne istediğini bil/m/iyor

ABD başkanı Donald Trump Bangkok’da zirveye katılmaması bir sürpiz olmadı. Bu durum, ABD’nin bölge ile ilişkilerinde 2016 yılı Sonbahar’ından bu yana sergilenen durağanlaşma ve hatta gerileme sürecinde bir değişiklik olmadığını ortaya koyuyor. 

ABD heyetinde yer alan ticaret bakanı Wilbur Ross ise, özellikle katıldığı Hint-Pasifik İş Forumu toplantısında pembe tablolar çizse de, bölge ülkeleri ABD’den somut adım atmasını bekliyor. Trump yönetimin Hint-Pasifik bölgesiyle ilişkilere son derece bağlı olduğu ifadesi, bölge siyasetçileri ve ekonomi çevreleri için pek bir anlam ifade etmiyor.

Öyle ki, Çin’le başlayan, Japonya ile devam eden ve ikili ticari ilişkilerde ABD’nin maruz kaldığı ifade edilen açığın kapatılması için gütmekte olduğu ticaret politikaları bölge ülkelerinde tasvip bulmuyor. Çin’in ASEAN’ın komşu ülke olması, ticaret savaşlarında kuşkusuz ki, Birlik’i Çin’e yaklaştıran bir faktör. Ancak, ABD yönetimi bu gelişmeyi doğru okuyup okumadığı konusunda da şüpheler var.

Tam da, ASEAN zirvesi ekseninde ABD dışişleri bakanlığınca 4 Kasım günü yayınlanan, ABD’nin Hint-Pasifik bölgesiyle ticari ilişkilerini ele alan, “Serbest ve Açık Hint-Pasifik: Ortak Vizyon Geliştirilmesi” başlıklı belgenin yayınlanması önemliydi. Trump’ın 2017 yılında Vietnam’daki toplantıda dile getirdiği vizyonun bugüne kadar herhangi bir açılım sağladığına dair kayda değer gelişmeye rastlanmadıysa da, Hint-Pasifik adlandırması ABD’nin Asya-Pasifik bölgesini Hint-Pasifik olarak yeniden yapılandırma arzusunda olduğunu ortaya koyuyor.

Bunun pratik bir karşılığı olsa gerek. Bunlardan biri, Obama döneminde tamamlanan ve nihayi imzalara kalan Trans-Pasifik İşbirliği Anlaşması’nın (Trans Pacific Partnership Agreement-TPPA) Trump tarafından rafa kaldırılması karşısında bir tepki olduğunu söyleyebilirz.

Bununla birlikte, bu inisiyatifin örneğin ASEAN tarafından kabul edilebilir yanı olsa da, bugüne kadar taraflar arasında somut adımlar atılmasına yönelik önemli görüşmelerin ortaya konduğunu söylemek güç. Bu noktada, Hint-Pasifik yapılanmasında 35 ülkenin ticaret ortaklığından bahsedildiği hesaba katılacak olursa, TPPA sürecindeki zorlukların bu yeni oluşum için çok daha fazla zamana ihtiyaç duyacaktır.

Kaldı ki, ASEAN TPPA’nın imzalanması için özel bir gayret sergileyen ASEAN’a üye ülkelerden bir bölümü bugün RCEP’in hayata geçirilmesine çalışıyor. Ve bu sürecin 2020 yılında sonlandırılması konusunda önemli bir niyet ve irade bulunuduğu aşikâr.

ABD’nin bölge ile ilişkilerinde temelde bir güven sorunu var. ABD’nin sunmakta olduğu yeni ticaret yapılaşması kadar, 4 Kasım Pazartesi günü ABD ulusal güvenlik danışması Robert O’Brien’la yapılan toplantıya ASEAN liderlerinin katılmaması güven ortamının olmadığının bir göstergesi. Toplantıya sadece ev sahibi Tayland, Laos ve Vietnam temsilcilerinin katıldığı toplantıda O’Brien’ın, ASEAN liderlerini ABD’de özel bir toplantıya davet eden Trump adına okuduğu mektup böylece muhataplarına doğrudan ulaşmamış oldu.

Tayland’ın dönem başkanlığının sonu anlamına gelen bu ASEAN zirvesi, Birlik’in öngördüğü yakın vadede ekonomik yapılaşma hedeflerinin gerçekleştirilmesi açısından önemliydi. Bir yandan, ASEAN 2025 hedefleri öte yandan, bu süreçle paralel yürütülmesi öngörülen BM 2030 hedefi ASEAN’ın ekonomik kalkınmada sürdürülebilirliği konusunda kararlılığını ortaya koyuyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder