Mehmet Özay 27.01.2018
Çin, ipek yolları projesinde yeni adımlar atmaya devam ediyor. Bu
çerçevede, Çin yönetiminin son girişimlerinden biri, Hint Okyanusu’nda ‘tatil
beldesi’ olmanın ötesinde jeo-stratejik konumuyla öne çıkmakta olan Maldivlerle
serbest ticaret anlaşması imzalamak oldu. Maldivler devlet başkanı Abdullah
Yameen’in geçen Aralık ayında Pekin ziyareti sırasında gerçekleşen bu anlaşma, Çin
ve Maldivler arasında yakın ve orta vadede ilişkilerin geliştirilmesi kadar, komşu
ülke Hindistan’ın güvenlik politikalarını da ilgilendirmesiyle dikkat çekiyor.
Çin, bu anlaşmayla bir yandan kara ipek yoluna paralel olarak deniz ipek
yolu politikasında da önemli adımlar atmakta olduğunu kanıtlarken, aynı zamanda
Asya-Pasifik bölgesinin henüz pasif bir rakibi görümündeki Hindistan’a karşı
bir başka hamle ortaya koyduğunu dünyaya sergiliyor.
Bu gelişme hiç kuşku yok ki, Çin’in Güney Çin Denizi ile Doğu Afrika
sahilleri arasındaki erişimde önemli arterlerden biri kabul edilebilecek adalar
bölgesine nüfuzu anlamı taşıyor. Öte yandan, bu gelişme, geleneksel olarak
Hindistan’ın etki sahası kabul edilen komşu Maldiv Adaları’nın bir anlamda
doğu-batı ipek yolları projesinde yer almakta olduğunu ortaya koyuyor.
İki ülke arasındaki serbest ticaret anlaşması, Çin ipek deniz yolu
güzergâhında ayrık parçaları birleştirme projesinin bir unsuru olarak öne
çıkarken, Maldivler açısından da bir ilk anlamına geliyor. Öyle ki, Çin, Maldivler’in
bugüne kadar serbest ticaret anlaşması yaptığı tek ülke konumunda.
Bu anlaşmanın turizme ve su ürünleri ticaretine bağımlı ve irili ufaklı
bin ikiyüz civarında adadan oluşan Maldivler için önemi göz ardı edilemeyecak
boyutta. Örneğin, Maldiv deniz ürünlerinin Avrupa piyasalarına girişinde yüzde 25’lik
vergiye karşılık, Çin’le yapılan anlaşma gereğince Maldivli deniz üreticileri dünyanın
en büyük tüketici piyasası konumundaki yeni bir ticari pazara kavuşmuş oldu. Bununla
birlikte, ilgili anlaşmanın meclisten apar topar geçirilmesi kadar, anlaşmalar
çerçevesinde Çin’e borçlanmadaki artışın ülkenin ‘egemenlik’ iddialarına halel getirdiği
konusu Maldiv Demokrasi Partisi’nin eleştirilerine konu oluyor.
Söz konusu bu anlaşma, iki ülke arasında ticari faaliyetler, iklim
değişikliği, sağlık ve teknoloji gibi alanların ötesinde, Çin’in geniş Hint
Okyanusu üzerindeki hareket kabiliyetini genişletmesi açısından dikkat
çekicidir. Anlaşmada dikkat çeken bir diğer madde ise, turizm sektöründe
işbirliği ve yatırımlar noktasında öne çıkıyor. Bunun Maldivler için olduğu
kadar, kayda değer bir düzeye ulaşan ve orta vadede bu eğilimin devam edeceği
anlaşılan orta sınıflaşmanın Batılı ulusları aratmayacak ‘turizm açlığını’
tatmine yönelik bir anlamı olduğu da ortadadır.
Bu çerçevede, Çin yönetiminin deniz ipek yolu yapılaşmasında önceliği
yumuşak bir giriş alanı olarak turizm üzerinden başlatması gibi bir seçenek
oldukça makul gözüküyor. Bu süreç, Maldivler yönetiminin sağlayacağı
adacıklar/kayacıklar üzerinde inşa edilecek çeşitli alt yapı imkânları ile Çin
‘Adalar çevresine’ bağlanacaktır. Tabii, bu gelişme Çin’in şu veya bu şekilde
Himayalar üzerinden olduğu gibi bu sefer denizden de komşu Hindistan’a komşu
kılacaktır.
Çin-Maldivler yakınlaşmasını tek başına gelişme olmak yerine, Çin’in Sri
Lanka ve Pakistan ile yaptığı anlaşmalar ile birlikte değerlendirmek gerekir.
Hindistan’a komşu, ikisi ada ülkesi biri Basra Körfezi’ne açılan ve bu
çerçevede Hint Okyanusu bağlamında değerlendirilmeyi hake den üç ülke ile
yapılan işbirliklerinin Çin’in bu devasa su yolundaki sivil ve askeri hareket
kabiliyetinde kayda değer rol oynayacaktır. Bugüne kadar Sri Lanka’nın
Hambantota limanını 99 yıllığına, Pakistan’ın Gwadar limanını ise 40 yıllığına
işletim haklarını elde etmesi bu anlamda yakın ve orta vadede benzer bir
yapılaşmayı Maldivlerle de gündeme taşıyacağını öngörmek hayalci bir yaklaşım
olmayacaktır.
Maldivler açısından bu gelişme, rakip küresel güçlerin mücadelelerinde
kendine yeni konum kazanan veya yeni bir konum biçilen ülkeler skalasında yer
alması anlamı taşıyor. 1965 yılında İngiltere sömürgeciliğinden
‘bağımsızlığını’ kazanan Maldivlerin bugüne kadar sergilediği ekonomik ve
siyasi gelişmenin ardında Hindistan bulunurken, bugün bu ilişkide yeni bir
döneme girildiğini öngörmek mümkün. Çin’in 2011 yılına kadar Maldivler
konusunda bir dış politikaya sahip olmamasına karşılık, Şi Cinping döneminde
ilişkilerin gelişme seyri sergilediği görülüyor. Öyle ki, bu sürece bir
hazırlık anlamı taşıdığı düşünülebilecek gelişme, 2012 yılı Şubat ayında
yaşandı.
O dönem başkanlık koltuğunda oturan Muhammed Nasheed görevini bırakmak
zorunda kalırken, başkent Male’de havalimanının Hindistan’ın desteğiyle genişletilmesi
projesinin de rafa kaldırılması ve ardından projenin Çin’e verilmesi birbirini
izleyen gelişmelerdi. Şi Cinping’in 2014 yılında Maldivleri ziyaretiyle
ilişkiler ivme kazanırken, Çin diğer bölge ve ülkelerdekine benzer şekilde
agresif bağlamda alt yapı çalışmalarında anlaşmalar birbiri ardına gelirken,
‘turizm cenneti’ adalar ülkesine en çok turist gönderen ülke olarak Avrupa’nın
önüne geçti.
Şi Cinping yönetiminin 2013 yılından itibaren giderek etkin bir şekilde
gündeme getirdiği ipek yolları projesinin deniz güzergâhında Maldivler bugün
son derece önemli bir konuma ulaştığını söylemek abartı olmayacaktır. Bir
süredir siyasi huzursuzluklara konu olan Maldivler’de mevcut başkan ve yönetim iktidarlarını
sürdürme adına, Çin’le kurulan bu ekonomik ilişkilerden kendilerine bir pay
çıkarmayı öncelleyecektir. Bu bağlamda, Çin ve Maldivler ilişkileri, böylesine
siyasi ve ekonomik çıkar ilişkileri içerisinde önümüzdeki yeni serbest ticaret
anlaşmasının da imkânlarıyla kısa ve orta vadede de gelişmeye matuf bir seyir
takip edecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder