23 Mart 2017 Perşembe

Hindistan’da yükselen ırkçı tehlike / Rising Racial Danger in India

Mehmet Özay                                                                                                                         23.03.2017

Kendisi de bir Hindu tapınağının baş rahibi olan Adityanath’ın, yaklaşık 40 milyon Müslümanın yaşadığı Uttar Pradeş'te ayrımcı ve kutuplaştırıcı politikaları hayata geçirmesinden endişe ediliyor.
Başbakan Modi'nin, daha ılımlı isimler yerine parti içerisinde en radikal denilebilecek grubun önde gelen bir ferdini eyalete başbakan olarak ataması, muhalefetin de tepksini çekti.  

Hindistan’ın en önemli eyaletlerinden biri kabul edilen ülkenin kuzeyinde Nepal sınırındaki Uttar Pradeş’de 11 Şubat 8 Mart tarihleri arasında yapılan 17 eyalet seçimlerinin ardından İslamifobya ve sekülerlik tartışmaları yeniden alevlendi.
Son yıllarda Müslümanları hedef alan saldırılar ve şiddet olaylarıyla gündeme gelen 220 milyon nüfuslu eyalette, 325 sandalyeli meclis için yapılan seçimde iktidardaki Baharatiya Janata Partisi’nin (BJP) dörtte üçlük çoğunluk elde etmesi, Başbakan Narendra Modi ve hükümete güvenoyu anlamı taşıyor. Bununla birlikte, aşırı görüşleriyle tanınan Yogi Adityanath’ın eyalet başbakanı olarak atanması, siyasal ve toplumsal tepkileri de beraberinde getirdi. Bu çerçevede, eyalet nüfusunun yaklaşık yüzde 20’lik kesimini oluşturan müslümanlar, Yogi Adityanath’ın müslümanları hedef alan ayrıştırı, dışlayıcı görüşlerinin toplumsal yaşamlarını etkileyeceği konusunda endişe duymaya başlarken, Kongre Partisi de ülkede din eksenli politikaların merkeze taşınması ve hele hele önemli bir eyalet olan Uttar Pradeş’te aşırı bir Hindu’nun başbakan olarak atanmasının siyaseten stratejik yanlışlığına dikkat çekiyor.

Modi’den basiretsiz karar
Seçim kampanyasına aktif olarak katılan Başbakan Modi’nin tartışmalı bir ismi eyalet başkanı olarak ataması ülkede şaşkınlıkla karşılandı. Bu çerçevede, başbakan Modi’nin Hindistan’da özellikle dış yatırımlarla ekonomik kalkınmayı ve böylece toplumsal refahı artırma yönündeki hedeflerine karşılık, bu önemli eyalette dini ayrımcılığı körüklemesiyle tanınan birini yönetime taşıması arasındaki çelişki dikkat çekiyor. Seçimler öncesinde, eyaletteki müslümanların oylarına talip olmak amacıyla BJS içerisinde ‘seküler’ görüşleriyle tanınan bir başka siyasetçinin adı eyalet başbakanlığı için zikrediliyordu. Seçim öncesindeki bu gelişme karşısında 220 milyonluk eyaletin yüzde 20’lik bölümünü oluşturan müslümanların yaklaşık yüzde 15’i seçimlerde iktidardaki BJP’ye oy vermişti. Ancak seçim sonrasında Modi, büyük bir süpriz yaparak parti içerisinde en radikal denilebilecek grubun önde gelen bir ferdini eyalete başbakan olarak atadı. İş dünyasından gelen ve daha önce bir başka eyalette başbakanlık yapmış tecrübeli bir siyasetçi olduğuna kuşku olmayan başbakan Modi’nin Uttar Pradeş eyaletindeki toplumsal gerçekliği iyi okumadığı söylenemez. Bu anlamda, Modi’nin ülkede Hinduları temsil kabiliyetinde olan bir siyasetçi olarak popüler yönelimli bir karara imza attığı ileri sürülebilir.

Muhalefet de tepkili
Siyasete gençlik döneminde Ulusal Hindu Partisi’nde (Rashtriya Swayamsevak Sangh) başlayan başbakan Narendra Modi, ardından bir başka Hindu milliyetçisi olarak bilinen Bharatiya Janata Partisi’ne geçti. Zamanla parti içerisinde önemli bir rol alan Modi, 2014’deki genel seçimlerde kazanılan büyük başarı sonrasında başbakanlık koltuğuna oturdu. Tarihin erken dönemlerinden itibaren sadece bölgesel değil, doğu batı ticaretinde de kayda değer rol oynamış olan ülkenin kuzeybatısındaki Gücerat eyaletinden gelen Modi, Hindistan’da reform ve ekonomik kalkınma seferberliği söylemi ile dikkat çekmişti.

Ülkede altmış yıldır siyasal yaşama hükmeden ‘seküler’ niteliğiyle öne çıkan Kongre Partisi’nin yetkilileri, bu gelişme üzerine ülkenin hem ideolojik hem dini-kültürel olarak değişim sürecine gireceği konusunda uyarılar da bulunmuşlardı. Uttar Pradeş’de seçim sonrasında eyalet başbakanı atamasıyla Modi muhalefetin gündeme getirdiği endişeleri doğrular mahiyette bir adım attı.

Yogi Adityanath: Radikal bir Hindu milliyetçisi
Yogi Adityanath, eyalet ve ulusal politikaya yabancı bir isim değil. Şu an 44 yaşında olan ve ilk kez 24 yaşındayken milletvekili seçilen ve toplamda beş kez eyalet parlamentosunda yer alan bir isim. Adityanath’ı diğer vekilerden ayıran husus, Hindu eğitimi alması kadar bizatihi bir tapınağın rahibi olmasında yatıyor. Bir din adamı ve siyasetçi olmanın ötesinde Adityanath, Hinduizmi bir din olmanın ötesinde, milliyetçi bir ideoloji ile siyasallaştırmanın adı da olan ‘Hindutva’ yani, aşırı Hindu milliyetçi kanada mensubiyeti, eyaletteki müslüman kitle ve Kongre Partisi’nce kaygıların artmasına neden oluyor. Bu noktada, 2014 yılından bu yana iktidarda olan BJS’in, kökleri 1923’lere dayanan bu ideolojiyi benimsemiş bir parti olması kadar, örneğin başbakan Modi’nin de geçmişte müslümanlara yönelik şiddet olaylarına adının karışmış olması da bir başka neden olarak öne sürülüyor. 

Dini ayrışmanın temelleri
Adityanath’ın eyalet başbakanlığına atanması sonrasında önümüzdeki dönemde uygulamaya geçirilecek çeşitli politikalarla müslüman kitleye yönelik ayrımcılık potansiyel bir tehlike arz ediyor. Bu durumun, sadece eyalet bazında değil, ülke genelinde Hindu ve Müslüman toplum arasında güven bunalımına yol açacağı endişesi yüksek sesle dile getiriliyor. Bu kaygının temel nedeni ise, yakın geçmişte yaşanan bazı toplumsal olaylar. Bunların başında, başbakan Modi’nin Gücerat eyaleti valiliği sırasında Müslüman topluma yönelik izlediği siyasetin rolü ile, Ayudhaya’da caminin yerine Hindu tapınağı inşa edilmesi talepleri bulunuyor.

Modi, 2002 yılında, o dönem valilik yaptığı Gücerat eyaletinde bini aşkın kişinin hayatını kaybetmesine neden olan müslümanları hedef alan saldırılarla ilişkisi gündeme gelmişti. Farklı dönemlerde de uluslararası medyaya yansıdığı üzere, Hindistan’da kadınlara yönelik şiddet içerikli saldırılar, Gücerat’taki toplumsal kargaşa döneminde de meydana gelmiş ve Müslüman kadınlar bu gelişmelerden olumsuz etkilenmişlerdi. Ancak tüm bu yaşananlar sonrasında ulusal mahkeme vali Modi’yi suçsuz bulmuştu.

Küresel İslamofobi eğilimi
Ayudhaya’daki Babri Camii’nin bulunduğu mekânın Hindularca kutsal kabul edilmesi üzerine caminin yıkılıp, yerine Hindu tapınağı inşası talepleri toplumsal gerginliği artıran bir diğer husus olarak ortaya çıkmıştı. Bu konunun Adityanath’la bağlantısı ise, onun bir süredin başında bulunduğu Hindu manastırının tapınak inşası konusunda oynadığı rolle ilişkili. Ayudhaya’daki gelişme, 16. yüzyılda Babür Şah tarafından inşa edilen bu caminin bulunduğu yerin Hindularca Ram adlı tanrının doğum yeri olduğu iddialarıyla gündeme gelmişti.

Bu bağlamda Adityanath’ın, Hindu milliyetçi dini-siyasi geleneğin temsilcisi olduğuna kuşku yok. Öyle ki, içinde yetiştiği tapınağın kendisinden önceki iki lideri -ki biri aynı zamanda onun ‘guru’sudur- eyalet siyasetinde aktif rol almış kişiler. Adityanath da, söz konusu Gorakhnath Math adlı manastırın öncülerinin izinden giderek eyalet siyasetinin en başındaki isim olarak atanmış durumda. Adityanath’ın, Hindu manastırında öğrencilikten parlamento üyeliğine ve oradan da eyalet başbakanlığına kadar uzanan geçmişi, ülke siyasetine neler taşıyacağıyla alâkalı.

Din-milliyetçilik ilişkisinde yeni dönem
Adityanath’ın ülkenin bu önemli eyaletine başbakan olarak atanması, son dönemde dünya çapında aşırı sağ eğilimli siyasetin Hindistan’daki karşılığı olduğunu akıllara getiriyor. Bir yanda Batı Avrupa’da, öte yandan ABD’de İslam karşıtlığıyla mülhem siyasi söylem ve bu söylemin temsilcilerinin merkez siyasette rol almaları hiç kuşku yok ki, dünyanın farklı yerlerinde din-siyaset ilişkilerinde de şu veya bu şekilde karşılık buluyor. Öte yandan, başbakan Modi’nin dile getirdiği üzere, Hindistan’ın bir dini ve kültürel olarak bir Hindu yurdu olmasının tarihsel gerçekliği kadar, aynı tarihi süreçlerde farklı dini ve kültürel yapılanmaların da bu Alt Kıta’da varlık gösterdiği biliniyor. Modi, mensubu olduğu Hindu milliyetçiliği eksenli siyasi hareketin doğası gereği bu tepkiyi vermiş olabilir. Ancak tarihsel süreçleri tanımlamak ve değer atfetmekle günümüz modern siyasal ve toplumsal koşullarında farklı toplumsal kesimlerle nasıl bir iletişim kurulacağı meselesi birbirinden ayrı hususlardır.

Güney Asya’da Müslümanlara yönelik ayrımcılık
Alt Kıta siyasetine bir bomba gibi düşen Adityanath’ın başbakan olarak atanması, aslında Güney Asya’nın bazı ülkelerinde bir süredir devam eden Müslüman kitlelere yönelik siyasi baskıların farklı bir formata büründüğünü ortaya koyuyor. Bu noktada, her ne kadar kahir ekseriyeti Müslüman olsa da, Bangladeş’te yaşananlar, Güneydoğu Asya’da ise 2011 yılından bu yana kapılarını yeni yeni dünyaya açan Myanmar’da Arakanlı Müslümanlara yönelik etnik soykırıma varan şiddet ve baskı ortamı farklı vechelerine rağmen, aynı bağlamda ele alınmayı gerektirecek özellikler barındırıyor. Bu noktada, tarihsel olarak Bangdladeş siyasetindeki nüfuzu ile öne çıkan Hindistan’ın, aynı zamanda bir süredir reform dönemi yaşadığı ileri sürülen Myanmar üzerinde de tıpkı diğer bölgesel ve küresel güçler gibi bir nüfuz oluşturma çabası içindedir. Söz konusu ülkelerin, ekonomik ve toplumsal gelişmişlik kıstasları çerçevesinde ‘geri kalmışlık’ kategorisinde addedilmeleri, bu ülkelerin siyasal ve toplumsal ilişkilerde hamaset üzerinden yürütülebilmesine epeyce bir zemin hazırlıyor. Kalkınmanın topyekün ve ülkelerdeki etnik azınlıkların tümünü kapsayacak şekilde gerçekleştirilmesi yerine, etnik ve dini çoğunluğu teşkil eden toplumsal yapıda öncelik ilgili etnik ve dini yapıya verilirken, diğer azınlıklar göz ardı edilmekle kalmıyor dışlanmak ve hatta etnik soykırımla karşı karşıya kalabiliyor.

Toplumsal barış tehlikede
BJS ve Modi 2014 seçimleri öncesindeki uzun süredir ülkeyi yöneten Kongre Partisi’ni yolsuzluklarla suçlayarak, ülkeye kalkınma, temiz yönetim gibi üçüncü dünya ülkelerinde çokça duyulan söylemlerin oluşturduğu reform çağrısıyla seçmenlerin karşısına çıkmıştı. Halk, uzun yılların yükünü üzerinde taşıyan yorgun Kongre Parti’sinin yerine yeni bir söylemi gündeme taşıyan bir partiyi yani, BJP’yi iktidara taşırken, bugün ülkede dini temelli politikalarla toplumsal barışın zedelenmesi gibi bir tehlike ile karşı karşıya. Bu durum, yukarıda kısaca değinildiği üzere, Myanmar’da budizmin ulusal politikanın temel unsurlarından biri kabul edilmesiyle Burma milliyetçiliğinin ayrılmaz bir parçası kabul edilmesinde olduğu üzere, Hindistan’da da karşımıza Hinduizm ile Hint milliyetçiliğinin ayrılmaz bir bütün oluşunun siyasi yansıması ile karşı karşıyayız.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder