Mehmet Özay 6 Haziran 2015
Malezya siyaseti tam anlamıyla çalkalanıyor. Tüm bu süreci başından bu yana
izleyen biri olarak son günlerde uluslararası basına yansıyan gelişmelere
bakınca, hapse girmesinden sadece çok kısa bir süre önce mülâkat yapma şansı
bulduğum Enver İbrahim’in “hak ve adalet” temelli yaklaşıma yaptığı vurguyu
hatırladım. Malezya’da olan bitene kulak kabartmak istiyorsak, o zaman ‘hak ve
adalet’ gibi çok genel bir yaklaşımın, Malezya siyasal yaşamında neye tekabül
ettiğini de iler tutar yanıyla ele almak gerekir.
Bir süredir Başbakan Necib bin Razak’ın odağında olduğu gelişmeler dinmek
bir yana, giderek daha farklı vecheleriyle gündemi işgal etmeye devam ediyor.
Gündemi işgal eden ve ilk etapta ekonomi merkezli olduğu yollu bir kanıyı
ortaya çıkaran sorun, salt Başbakan’ın kimi icraatları veya hükümetten veya
bürokrasiden birilerinin “gizli el” müdahaleleriyle sınırlandırılamaz. Kaldı
ki, Başbakan’ın UMNO genel başkanı olduğunu hatırladığımza, bu görevi yürüten bir
politikacının ülkenin en önemli siyasi hareketinin tüm ağırlığıyla
sorumluluğunu taşıdığını ortaya koyar. Malezya siyasetinin toplumsal
derinliğine bakıldığında, Başbakan, tek başına bir figür değil, aksine önemli
bir siyasi yapının ve bunun toplumsal tabanının temsilcisi konumundadır. Bu
bağlamda, açık bir şekilde söylemek gerekirse, yaşanan sıradan bir yolsuzluk
veya kötü bir ekonomi yönetim kadar, bundan daha önemlisi ortada ‘şeffaf
yönetim’ ve ‘adil bir sistem’ olup olmadığı sorunudur.
Tam da bu noktada, daha önceki bir yazımızda dile getirdiğimiz üzere, bugün
yaşanan süreci, en azından, 1998 yılındaki birinci ‘Enver İbrahim Vak’ası’yla
başlatmak mümkün. Çünkü 1998 yılında ‘birinci livatalık’ davası ve buna
iliştirilen ‘yolsuzluk’ suçlamaları neticesinde Enver İbrahim altı yıl hapis
yatarken, normal şartlarda onun dolduracağı Başbakanlık koltuğuna Dr.
Mahathir’in seçtiği Abdullah Badawi’nin (AB) getirilmesi ortada güçlü bir
siyasi tasarımın varlığına işaret ediyor. Bu tasarım sürecinde, ‘siyasi
emekliliğine’ rağmen, 2003 yılından itibaren
ülke siyasal yaşamına ‘sivil bir kişi’ olarak müdahalesiyle dikkat çeken
Dr. Mahathir, 2004-2009 yılları arasında başbakanlık yapan Abdullah Badawi’yi
bu makama getirmesi kadar, bu makamdan ‘indirmesindeki’ rolüyle de öne çıkıyor.
Ancak onun bu rolü, ‘Badawi süreciyle de’ sınırlı kalmadı. Akabinde Badawi’nin
politikalarından tatminsizliği neticesinde, Dr. Mahathir bu sefer Necib bin
Razak’ı UMNO genel başkanlığı ve de dolayısıyla Başbakanlığa taşıyacak süreci
başlatacak girişimde bulundu. İşte tam da bu noktada, Necib bin Razak’ın
başbakanlığının bugün derin bir krizle karşı karşıya olduğunu hesaba
kattığımızda, niçin 1998’e geri dönmemiz gerektiği bir şekilde anlaşılır hale
gelir.
1999’daki yargılama sürecinin akabinde Enver İbrahim hapis cezası almıştı.
Ancak, 2004 yılında, ‘livatalık’ suçlamasında delillerin yetersizliğiyle
hapisten çıktı. Bu yargılamayla birlikte, kısmen de olsa UMNO siyasi çevreleri
ve sivil uzantıları, yani Malay seçmeninden gelen tepkilere bakılacak olursa, ülkenin
kayda değer toplumsal ve siyasal dönüşüm sürecine girdiği sinyalini veriyordu.
Ancak, Enver İbrahim’in ülke siyasal yaşamına getirdiği bir ilk olarak
Malay-Çinli-Hint kökenli partileri bir arada buluşturan Halk Cephesi
Koalisyonu’nun (Pakatan Rakyat) giderek ivme kazanan siyasi başarısı, nihayetinde
seçim sistemi ‘engeline’ takıldığı da ortada. Örneğin, 2008 yılı seçimlerinde
muhalefet ittifakı ülkenin on üç eyaletinden beşinde yönetimi üstlenmişti. Bu
seçim, Malezya siyasi tarihinde UMNO odaklı hükümetin üçte iki çoğunluğunun
sona ermesinden öte, özellikle de Malay toplumu bağlamında ‘anayasal
zorunluluklar ile UMNO arasında kurulan bağın’ zedelenmesine matuf olarak geniş
halk kesimleri arasında mevcut siyasi yapıya yönelik psikolojik barajın
aşılması anlamına geliyordu. Bu süreçte, hakim çevreler 2008 yılında Enver
İbrahim’e yönelik ‘ikinci livatalık’ suçlamasını gündeme getirerek, olası bir
siyasi dönüşümün önünü alma çabasını sergilediler. Yüksek Mahkeme-Federal
Mahkeme arasında gidip gelen dava altı yıl sonra bu yılın Şubat ayında Enver
İbrahim’in bir kez daha beş yıl hapis cezası almasıyla sonuçlandı.
1998 yılından bu yana ana akım siyasi oluşum tarafından ‘kara listeye’
alınan Enver İbrahim’i biraz daha sağlıklı değerlendirmemize olanak
tanıyacağını düşünerek biraz daha geriye gidelim... 1981 yılında Başbakanlık
koltuğuna oturan Dr. Mahathir Muhammed, aradan bir yıl geçmeden ülkenin o dönem
önde gelen entellektüeli ve aktivisti konumundaki Enver İbrahim’i UMNO
saflarına taşıma kararını çoktan vermiş ve bunu pratiğe dökmüştü. Ülkenin ekonomik
kalkınma sürecine olduğunca güçlü bir şekilde adım attığı ve bu bağlamda
sosyo-kültürel değişimin bizzat devlet eliyle gerçekleştirilen yapılaşmalarla
sürgit devam ettiği bir dönemde, Enver İbrahim’i kitlelerin lideri yapacak bir
yönelimin olduğu görülür. Bu gidişatın ülkenin kurucu siyasi hareketi UMNO için
bir ‘siyasi krize’ dönüşmemesi amacıyla benzeri ülkelerde görüldüğü üzere
‘parlak beyinleri’ ana akım siyasi yapıya ithal etme girişimini bizzat yapan da
dönemin Başbakanı Dr. Mahathir’di.
Enver İbrahim iki kez ‘livatalıkla’ suçlanırken, 18 Ekim 2006 tarihinde
meydana gelen Altantuya Vak’ası’ nın bugüne kadar ‘resmi platformda’ aydınlatıldığı
söylense de, geniş çevreler nezdinde bakıldığında, adalet kurumuna ve de bu
kuruma ‘hakim güçlere’ karşı güveni sarsan bir gelişme olarak kayıtlara geçtiği
de halen süren sorgulamalardan anlaşılıyor. Yukarıda kısaca değindiğim hak ve
adalet temelli bir yaklaşıma kapı aralaması adına, Dr. Mahathir Muhammed, dönemin Savunma Bakanı
Necib bin Razak’ın korumalarından iki üst düzey güvenlik görevlisine
Moğolistanlı modelin ‘ortadan kaldırılması’ emrinin kim veya kimler tarafından
verildiğini gündeme getirmesi önemliydi. Bu duruş, söz konusu vak’adan bu güne
kadar aradan geçen dokuz yılın ardından, belki de ilk defa gündeme getiren Dr.
Mahathir geç de olsa bir ‘etik yaklaşıma’ imza atıyordu.
Dr. Mahathir Muhammed’in bugünlerde konuşulan yolsuzluk suçlamalarına
paralel olarak, yakın geçmişte muğlaklığa terk edilmiş bazı konulara da gündeme
taşıyarak bir tür ‘temiz hükümet-temiz toplum’ önerisini açık/gizli ortaya
koyması, yaşanan gelişmelerden sadece muhafetteki Malay siyasi oluşumlar ile
Çin ve Hint kökenli muhalif siyasi hareketlerin değil, aynı zamanda UMNO
içerisindeki Malay çevrelerince de tatmin olunmamış olduğunun göstergesidir.
Dr. Mahathir’in giderek dozunu artıran eleştirel çıkışına, Başbakan ve yakın
çevresinden benzer dozda karşılık verilmesi ülkeyi yöneten Malay elitler
arasındaki ilişkilerin ne denli dalgalanmaya müsait olduğunu göstermesi
açısından dikkat çekici.
Malezya’yı bugün uluslararası medyaya taşıyacak kadar çetrefil bir sorun
veya sorunlar yumağı ile karşı karşıya bırakan durumu 1998 yılından bu yana
yaşananlar çerçevesinde dikkate alarak, daha kapsamlı bir bakış ve analiz sergilediğimizde,
Dr. Mahathir’in “Keşke Enver İbrahim’i harcatmasaydım” dediği oluyor mudur diye
sorası geliyor insanın. Malezya toplumsal değerleri bağlamında kayda değer bir
karşılığı olan karizmatik liderlik profili, ASEAN içerisindeki mevkidaşları ve
ilgili toplumsal kesimlerle bağı; uluslararası tanınırlık ve ilişkiler ağı salt
bir lider olarak onu değil, başında bulunacağı Malezya’yı da bugünkü konumundan
çok daha farklı bir mevkiye oturtabileceğini düşünmek mümkün. Enver İbrahim ki,
yargılamaların sonlanmasına yakın, yurt dışında kendisine sunulan ‘siyasi
sığınmacı’ önerilerini bir kenara iterek, 67 yaşında hapse gitmeyi göze
alabilen bir lider, bugün sessiz kalmış da değil. Hücresinden gönderdiği
mesajlarla muhalefet bloğunda, özellikle Malezya İslam Partisi (PAS) merkezli
yaşanan dalgalanmalar sonrasında oluşan durumu yönetebilecek bir dirayete ve
etkiye sahip olduğunu ortaya koyuyor. 5 Mayıs 2013 seçim sonuçları, toplumun
%52’sinin UMNO yönetimini benimsemediğini ortaya koymuştu. UMNO ve ittifak
kurduğu siyasi yapılardaki kıpırdanmalara bakıldığında, aradan pek fazla süre
geçmeden bu yönelime, hem siyasiler hem de iktidarın toplumsal tabanını
oluşturan kesimlerin de katıldığı görülüyor. Tüm bu olup bitenler, “Malezya,
‘hak ve adaleti’ tesis bağlamında bir dönüşüm arefesinde mi” sorusunu akla
getiriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder