Mehmet Özay
23 Haziran 2013
Malaya Komüsint Partisi lideri Chin Peng 16 Eylül 2013 tarihinde Bangkok’da
89 yaşında bir hastanede hayatını kaybetti. Dönemin yayın organlarında adı
‘dünyanın en gizli devrimcilerinden’ biri olarak geçen Ching Peng’in asıl
adı ‘Ong Boon Hua’ (The Straits Times
1989: 2). Bu bağlamda, Peng’in ölümü ailesi ve yakınlarıyla sınırlı bir ‘veda’
töreniyle sonlanmadı.
İngiliz sömürgeciliği döneminde Perak Eyaleti’ne bağlı Sitiawan’da dünyaya
gelmesi nedeniyle ailesi ve yakın çevresinin talebine rağmen, Başbakan Necip
tarafından doğduğu topraklara gömülme talebi reddedildi. Bunun temel nedeni olarak
da, Ching Peng’in aşağıda değinilecek ‘anlaşmaya’ rağmen, ülkedeki
‘icraatlarından’ dolayı düşman kabul edilmesinde yatıyor. Bu bağlamda Chin Peng’in
bu konuda düşüncesini özlü bir şekilde dile getiren yaklaşımı ise şöyle
olmuştur “... Evet doğru, pişman değilim. Adalet için savaştığım şeyden
pişmanlık duymam” (Peng 2007: 9).
Bu vesile ile pek değil, hiç bilinmeyen Malaya Komünist
Partisi üzerinde kısaca durmakta fayda var. ‘Malaya’ derken elbette, bugünkü
Malezya’yı değil, içinde Singapur’un da olduğu coğrafyayı kastediyoruz. Bir
başka deyişle sömürge döneminde British Malaya’sı olarak adlandırılan toprak
parçası... Modern Malezya’da yakın tarihin önemli hadiseleri içerisinde yer
alan bu ve benzeri hadiselerin bilinmemesi üzerine kurulmuş bir ideolojik
şekillenme olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu görüşü destekleyecek bir
başka örneği, komünist gerilla hareketi liderinin tam zıddı kutupta bulunan
Dato Onn bin Cafer’in bugün ne kadar bilinip bilinmediğini sorgulayarak gündeme
getirebiliriz. Hem de bunu, kendisiyle yakın geçmişte görüşme fırsatı
bulduğumuz Dato Onn’un yıllarca sekreterliğini yapmış Mohammad Abid söylüyorsa
ortada gerçekten ‘sıkıcı’ bir durum var demektir... Kaldı ki, Malaya topraklarında
doğan Komünist Partisi üyelerininin, bu oluşum içerisinde çoğunluğu
oluştursalar da, sadece Çinlilerden müteşekkil olmadığı (Soong 2011: 31; Leng
200 2011: 51), aksine içinde Malay ve Hintlilerin de olduğu biliniyor. Yani bu
oluşumla, Malezya’nın bağımsızlık öncesinde başgösteren ve bağımsızlık
sonrasında varlığı devam eden bir legallikten illegalliğe dönüşmüş bir siyasi
hareketten bahsediyoruz. Örneğin önde oluşum içerisinde Musa Ahmad, Rashid
Maidin (oluşumun Genel Sekreteridir), Abdullah Sudin, İbrahim Mohamed, Wahi
Anuar ve Shamsiah gibi üst düzey görevlerde bulunmuş olanları da var (Chin
1995: 116; Abdullah 2009: 196; Mahathir 2011: 111). Tabii bu girişte Modern
Malay milliyetçiliğinin babası ve Birleşik Malay Ulusal Birliği’nin kurucusu ve
ilk başkanı (UMNO) Dato Onn’u Chin Peng ile birlikte zikretmek kimilerine garip
gelebilir. Ancak unutmalayım ki, 1948 yılı Ağustos ayında bu hareket Malaya
Komünist Partisi olarak faaliyetlerine başladığında bu girişimden en çok
rahatsızlık duyanlardan biri Dato Onn olmuştur. Gerilla hareketinin hedefleri
arasında olan Malay köylerinin kendini savunabilmesinin yollarını ararken, öte
yanda Çin kökenli kitlelerin çıkarlarının, tıpkı diğer çoğunluk Malay ve
azınlık Hintlilerin ki gibi korunmasını dile getirebiliyordu. Komünist Partisi’nin
faaliyetlerine başlamasından sadece birkaç ay geçtikten sonra, 1948 yılı Aralık
ayında Cohor’da içerisinde Çinli grupların da olduğu Malaya’daki toplam 21
farklı oluşumu biraraya getirmeyi başaran Dato Onn’dur (Anwar 2011: 137, 181).
Hemen burada ifade edelim ki, Malaya Komünist Partisi’nin varlığı,
faaliyetleri, hedefleri bağımsızlık öncesi ve sonrası Malay toplumsal yapısının
ve bunun siyasal karşılığının farklı bir vecheden okunmasına olanak tanıyacak
boyutlardadır. Bu bağlamda, söz konusu bu topraklarda hakim ideoloji olarak
beliren ve bir şekilde bağımsızlık sonrasına intikal eden İngiliz siyasi
varlığı ve ideolojisine bağlılık kadar, kendi başına bir varlık olma amacını
taşıyan İslamcı unsurların gelişmekte nasıl zorlandığının da bir nebze olsun
anlaşılmasına kapı aralayacağını düşünüyorum.
Malaya’da o dönem olup bitene bakmadan önce bir arka plân izlenimi
edinmekte fayda var. Arka plândan kasıt, komünist hareketin Güneydoğu Asya
topraklarında yayılma alanıdır. Güneydoğu Asya toprakları iki temel medeniyete
ev sahipliği yaptığını hatırlatmakta fayda var: İlki Budist/Hindu geleneği
diğeri ise İslamiyet. Bu iki ana akım medeniyet ve geleneğin sınırları da çok
belirgin bir şekilde çizilmiştir. Bu bağlamda, Malaya Yarımadası ve
Takımadalar
ağırlıklı olarak İslam medeniyetinin unsurlarını taşırken, kara bölümünde yani,
Hint-Çini’nde çok farklı etnik yapılara ve inanç unsurlarına rağmen, başat
medeniyet frekansının Hinduizm/Budizm eksenli gelişme gösterdiği dikkat çeker.
Güneydoğu Asya’nın denize bakan yüzü yani, Takımadalar ile karaya bakan
yüzü Hint-Çini, 19. yüzyıl Avrupa ulusları sömürgeciliği altında yeni siyasi
akımlarla yüzleşmek zorunda kaldı. Bu yüzleşmenin çeşitli boyutlarda ortaya
çıktığı görülür. Örneğin, söz konusu sömürge yönetimlerinin açtığı okullar veya
Eski Kıta Avrupa’ya gönderilen ‘saray’ çevresi ve seçkin ailelerin çocuklarının
Avrupa görmüşlüğünün ifadelerinden biridir Avrupa’da neşet eden ideolojilere
sempati beslemek veya bizzat aktivist olarak içinde yer almak. Avrupa’da neşet
eden ideolojiler yayın basın faaliyetleriyle ortaya çıktığı gibi, kimi siyasi
hareketler, dernekler ve hatta partiler bağlamında da gündeme geliyordu. Avrupa
menşeili ideolojilerin Güneydoğu Asya topraklarına taşınmasında kayda değer bir
diğer unsur ise, hiç kuşku yok ki, sömürge idaresinde yer alan -sayıları az da
olsa- Avrupalı çalışanların anavatanlarından ihraç ettikleri ve bireysel
çalışmaları ile ‘yerlilere’ aktarmarıydı. Bu çerçevede Milliyetçiliğin,
sosyalizmin/komünizmin etnik farklılık göstermeksizin bölge ülkelerindeki
toplumlar içerisinde yer bulduğuna tanık olunur. Bu yönelim, aynı zamanda gene
bizatihi sömürgeciliğin nedenlerinden biri olarak köklü dini/geleneksel
toplumsal kırılmanın da bir sonucudur.
Malaya topraklarına geldiğimiz de ise karşımıza ilginç bir toplumsal yapı
çıktığını görürüz. Adına İngilizlerce Malaya denilen ve Malay Yarımadası’nı
yani Cohor Boğazı’ndan Patani’ye kadar olan bölgeyi içine alan ve dokuz Malay
Sultanlığı ile kadim Patani Sultanlığın topraklarını içinde barındıran bir
bölgedir.
Malayların Müslümanlıkla ilişkilerinin erken dönemlerde başladığı
düşünüldüğünde bu topraklar, aynı zamanda İslam toprağı olarak anılmayı da hak
etmektedir. Bununla birlikte, İngilizler, o dönemde Bengal Körfezi ve Malaka
Boğazı’nda dümen kıran önde gelen kaptan ve tüccarlardan Francis Light
marifetiyle 1786’dan yani, Penang Adası’nı dönemin
Kedah Sultanlığı’ndan ‘cüz’i bir miktara kiralamalarından başlayarak (Brown
1963: 5, 7) bölgenin ihtiyaç duyduğu insan işgücü ihtiyacını karşılamak
amacıyla Çin ve Hindistan’dan gönüllü/ zorunlu göçlerin gündeme gelmesi
bölgenin demografik yapısı üzerinde kayda değer bir değişime neden olmuştur. Bu
çerçevede, Çin kökenlilerin ağırlıkta olduğu bir siyasi hareket olması
dolayısıyla Malaya Komünist Partisi’nin çıkışını İngiliz
sömürgeciliği-göç-köksüzlük ilişkisinin bir ürünü olarak doğduğunu ileri
sürebiliriz.
Bölgedeki bu siyasi hareket asıl adı Ong Boon Hua ve daha çok takma adıyla
tanınan ‘Chin Peng’ liderliğinde kurulan gerilla hareketi, önce Japon işgali
döneminde Japon güçlerine karşı “Japon Ordusu Karşıtı Malay Halkı” (MPAJA)
adıyla İngilizlerle birlikte ittifak kurarak mücadele vermiş, akabinde bu
gerilla hareketi yönünü savaş sonrasında Malaya’da yeniden hakimiyet kurmak
isteyen İngilizlere karşı çevirmiştir. Peng bu konuya değinirken, “Savaşın
akabinde İngilizlerin kaybedilmiş toprakları ve onurlarını geri almak adına
Malaya topraklarını yeniden ‘işgal edeceklerini’ ve bu hedefe ulaşmak adına da o
dönem MPAJA adıyla faaliyet gösteren ‘komünist’ güçlerle işbirliği yapmaktan
başka alternatifi olmadığını dile getirir (Peng 2007: 11).
Bu süreçte İngilizlerin kayda değer bir yapısal desteği olduğu görülür
(Kheng 2009: 133). Tam da burada bir kez daha Burmalı Aung San’ı hatırlamamak
ne mümkün!
Chin Peng hareketinin, 1948-1960
yılları arasında azımsanmayacak uzun bir süreyi kapsadığı düşünüldüğünde
ülkenin bugüne kadar ulaşan çeşitli politikalarına tesir etmediği ileri
sürülemez. Bu tarihler arasındaki gerilla hareketiyle mücadele için ne
İngilizler ne de akabinde Malaya Federasyonu yönetimince ‘savaş’ kelimesi
kullanılır. Aksine, her iki yönetimce, 19 Haziran 1948’de başladığı ileri
sürülen bu siyasi hareket ve eylem ‘Emergency’ olarak
adlandırılır (Leng 2011: 51).
Bunun gerekçesi de, tıpkı bugünlerde kimi resmi çevrelerin sözcüsü kabul
edilebilecek gazetelerde yazıldığı gibi, hedef bu topraklarda yabancı
yatırımcıları kışkırtmamaktır! Tam da bu noktada, Montesqieu’nun meşhur eseri Kanunların
Ruhu’nda İngiltere’yi tarif
ederken kullandığı ifadeyi hatırlatmakta fayda var. O da, diğer ulusların
aksine İngilizlerin ticareti ve siyaseti birbirinden ayırmalarıdır.
Dolayısıyla Malaya topraklarında neşet eden bir siyasi hareketin ve de bunun
silahlı boyutunu savaş eksenine kaydırmamak için azami çaba sarf edilmiştir.
Komünist Hareket’in başlangıcının 1948 yılı olmasının elbette bir anlamı
var. Çünkü bu yıl, Birleşik Ulusal Malay Organizasyonu (UMNO) ile İngilizler
arasındaki anlaşmaya bağlı olarak ‘Malaya Federasyonu’ adıyla yeni bir
yönetimin hayata geçirildiğine tanıklık eder. Dönemin gazetelerine şöyle bir
göz atıldığında, ‘Anlaşma’da azınlıklara vatandaşlık hakkı konusunda kayda
geçirilen maddelerin gerilla hareketinin başlamasındaki rolü göz ardı edilemez
(The Straits Times, 1947: 6). Gerilla hareketinin hedefinde İngilizler olsa da,
sömürgeci güçle, en azından yukarıda ifade edildiği üzere azınlıkları
‘dışlayıcı’ politikalar çerçevesinde çıkarlar uğruna aynı safta yer alan Malay
saray çevreleri de bu hedefin içinde yer aldığı görülür (Kheng 2009: 133).
Burada gene kaçınılmaz olarak Dato Onn’un o dönem geliştirdiği, ancak kabul
görmeyen bütün ırkların birliğini öngören politik yaklaşımına atıfta bulunmak
gerekir. Malay milliyetçisi olması kadar, bu toprakların karşı karşıya kaldığı
sorunlara pragmatik ve pratik çözümler bulma ve bunları hayata geçirme
noktasında da epeyce bir entellektüel mesai harcayan Dato Onn öyle anlaşılıyor
ki, yaşadığı dönemin ‘şartlandırmalarının’ ötesine geçebilmiş bir düşünce adamıydı.
Ortaya koyduğu siyasi mücadele, sadece o döneme kadar bölük pörçük Malay
toplumunu biraraya getirmekle kalmamış, aynı zamanda sömürgeciliğin doğurduğu
nedenlerle bu topraklarda varlık süren azınlıkları da içine alacak bütünlükçü
bir yaklaşım ortaya koymuştur (Abd. Samad 2011: 287). Zaten bu yüzden birkaç
yıl sonra (1951) UMNO’dan ayrılmak zorunda kalan Dato Onn gibi bir siyasi
zekânın ürettiği fikirleri hazmedemeyen çevrelerin bugün ülkede hâlâ karşı
karşıya kalınan sorunlarla mücadele etmek zorunda olmaları manidardır.
Dönemin en önemli gazetesi ve Malaya’nın başkenti konumundaki Singapur’da
yayınlanan The Straits Times’a 1 Mayıs 1952 tarihinde başına 250.000 Dolar ödül
konulduğu haberiyle kapak olan Chin Peng uzun yıllar güvenlik güçlerinden kaçmayı
başardı. Partinin, 2 Aralık 1989 tarihinde, Tayland Hükümeti’nin aracılığında
Malezya Hükümeti ile Komünist Partisi arasında Tayland’ın güneyindeki Hat Yai
kentinde imzalanan anlaşmaya kadar fiili varlığını sürdürmüş bir gerilla
hareketi olduğunu hatırlamak gerekir (The Straits Times 1989: 2). Bu anlamda,
tıpkı Burma’da Aung San’ın metodunun bir benzerinin Malaya’da
gerçekleştirildiğini görürüz. Ching Peng’in savaş sonrasındaki gayesi gerilla
hareketinin dönemin siyasi lideri ve Malezya’nın kurucusu babası ve ilk
Başbakanı Tunku Abdul Rahman tarafından daha bağımsızlık öncesinde tanınmamasıdır. Bu konu Tunku’nun yanı sıra,
Singapur yönetiminden sorumlu İngiliz David Marshall’ın da katıldığı 1955
yılının son günlerinde yapılan Baling Müzakareleri’nde gündeme geliyordu (Peng
2007 368; The Straits Times 1959: 2).
Chin Peng’i Malaya’da önemli kılan unsur, başında bulunduğu gerilla
hareketinin hedefidir. Nedir bu hedef? Bu hedef, Malaya topraklarında İngiliz
sömürgeciliğini sona erdirip, bir Çin Komünist Devleti inşa etmektir. Peng,
Malaya’da verilen savaşta sorumluluğu ‘Beyazların aç gözlü hesaplarından’ kaynaklandığını
ifade eder (Peng 2003: 369). Dönemin Malay lideri Tunku Abdul Rahman’ın Malaya
Komünist Partisi’ne yönelik yaklaşımı kayda değerdir. Ona göre Çin’in kendine
özgü şartlarında komünizm başarılı sonuçlar vermiş olabilir, ancak Malaya’da
koşullar tamamıyla farklıdır. Malaylarınsa, girişilecek bir ‘sıcak mücadeleden’
ziyade vatanseverlik (patriotism) ve
mücadale ile bağımsızlığı İngilizlerden alabileceğine inanıyordu (The Straits
Times, 1955; Arifin&Isa 2009: 41). Tabii, Tunku’nun ‘Malaya koşulları’ derken
neyi kastediyor önemli. Müslüman Malayların kır ağırlıklı yerleşimi ve
toplumsal ilişkilerine karşın, göçmen Çinlilerin kasaba ve şehirlerde yaşam
sürmeleri ve ekonomi faaliyetlerinin çeşitliliğine mi atıf yapıyor acaba?
Aralarında çiftçiler kadar, madenciler, inşa sektöründe çalışanlar gibi şehir
yaşamının ihtiyaç duyduğu işlerle meşgul olan ve kayda değer sendikacılık
faaliyetleri sergileyen Çinlilerin, yönetimi elinde bulunduran İngilizlerden
taleplerinin farklı olacağını düşünmek mümkün (Keyes 1995: 213; Mohamad 2011:
113). Ancak gene burada durup, Çin azınlık elinde gelip büyüyen bir Avrupa
ideolojisinin Malaya gibi Müslümanların ‘hakimiyetindeki’ bir toprak parçası
üzerinde nasıl gerçekleştirileceği meselesi önemlidir.
Avrupa ile özdeşleştirilmeye gidildiğinde, bu ideolojiyi besleyecek alt
yapının burjuva/işçi ikilemi yerine, ataerkil feodal yapının varlığı karşımıza
çıkar. Yani Sultanlar/soylular ile bunların ‘kulu’ addedilen halk (rakyat). Chin Peng, bu ideolojiyi
pratiğe dökmesine dökmüştür. Ancak bu toprakların asli sahipleri olan
Malay-Müslümanların kayda değer desteği olmadan bir başarı elde etmenin de
mümkün olamayacağını okuyamamıştır. Bu destek sadece maddi anlamda ortaya
çıkmadığı gibi, manevi bir destek de bulmak hayli zordur. Çünkü Malay ruh
halinde yönetici yani, İslam öncesi dönemde Kral, İslamlaşma ile birlikte
Sultan vazgeçilmesi mümkün olmayan, seküler bir yöneticinin karakteristiklerinin
çok ötesinde bir anlama sahiptir. Bu noktada Saray çevrelerinin ve elitinin
işin başından itibaren İngiliz yönetimiyle olan ilişkilerinin derinlemesine
anlaşılması gerekir. Ardından Saraya, yani Sultana bağlılığı neredeyse bir var
oluş nedeni kabul eden Malay halkı arasında, -en azından büyük çoğunluğu için-
komünizm veya bir başka ideolojiye yaslanmak mümkün değildir. Dr. Mahathir’in (2011:
115) ileri sürdüğü üzere o dönem Malaya’da halkın kahir ekseriyeti komünizm
karşıtıdır.
Burada bir parantez açıp Chin Peng’in başını çektiği bu parti ve gerilla
hareketinde yer alan Malayları nereye koyacağımız konusunda bir şeyler
söylenmeli. Bu noktada, özellikle 20. yüzyıl ilk on yıllarında, gerek
Penang-Singapur’daki yayın faaliyetlerinde ve de gene aynı dönemde Hollanda
Sömürgeciliği altındaki -bugünkü Endonezya- topraklardaki çeşitli yayın
organları ve öncü entellektüel figürler etrafında neşet eden, içinde
İslamcılığın da çeşitli renkleriyle renk bulduğu gözlemlenen ‘Malay
milliyetçiliği’ eksenli oluşumları dikkate almakta yarar var. Aslında bununla
şunu söylemek istiyorum. Sömürgecilik karşısında Batı eğitimli Malay
seçkinlerinin tutundukları ideolojilerin adı ne olursa olsun, ‘bağımsızlık’
adına gerçekleştiğini söyleyebilirim. Öyle ki, bu ideolojiler daha ‘Soğuk
Savaş’ yılları yaşanmadan bu topraklarda kendini ortaya koymaya başlamıştı. Biraz
daha açarsak, bu ideolojiler arasında dönemin Ortadoğu çevrelerinde eğitim
görmüş dini eğitimli öncülerin İslamcılık akımları sömürge yönetimlerince ‘sıkı
takibe’ alınırken, gerek bu akım içerisinde yer alanlar gerekse dışında yer
alanların buluşabildikleri ideolojiler kimi zaman milliyetçilik kimi zaman
komünizm şeklinde tezahür ettiği kanaatindeyim. Bu konuda, şimdilik bu kadarla
yetinip, ayrıntılı görüşleri bir başka çalışmaya havale ettiğimi söylemeliyim.
İşte bu nokta, yani Malay-Müslüman kitlelerine ulaşamama, Chin Peng ve
hareketinin -belki de- tıkandığı nokta olarak kabul edilebilir. Tabii İngiliz
askeri gücünün varlığını da yadsımadan... Öyle ki, bu güç 13 yıl aktif olarak,
ancak varlığını Malaya Komünist Partisi ve Malezya Hükümeti arasında Tayland
yönetimi arabuluculuğunda imzalandığı 2 Aralık 1989’a kadar devam ettiren
harekete karşı sadece Hindistan’dan, Doğu Afrika’dan ve Fiji’den getirilen
askerlerden ibaret değil, haddi zatında bölgedeki en önemli Anglo-Sakson siyasi
güç olan Avustralya gibi Yeni Zelanda’dan da destek aldığı unutulmamalıdır (Peng
2007: 26, 396; Kheng 2009: 132).
Tüm Avrupalı bağlantılarına rağmen, Chin Peng hareketini Avrupa ile özdeşleştirmek
hatalı olur. Çin gibi güçlü bir siyasi kültür yapısından gelen Chin Peng ve
diğerleri, yaban ellerde göçmen olarak bulunmalarına rağmen, içinden çıktıkları
geniş Çin toplumu ve onun ideolojilerini taşımasını bilmişlerdir. Bu anlamda,
Malaya topraklarındaki mücadelenin kayda değer bir yönünün Çin-Japonya arasında
tarihsel husumetin bir uzantısı olduğunu ileri sürmek yanlış olmayacaktır. Bu
husumetin son dalgası 1920’li yılların ikinci yarısında başgösteren, 1930’ların
başlarında sıcak savaşa evrilen ve daha çok ‘Mançurya Savaşı’ olarak bilinen
mücadelenin Japonların galibiyetiyle bittiği görülür. Yani, her ne kadar II.
Dünya Savaşı’ı öncesinde sosyalist/komünist hareketlerde bir kıpırdanma olsa
da, asıl kızışmanın Japonların bu topraklara girmesiyle ortaya çıktığı görülür.
Malaya Komünist Partisi’nin kurulmasında rol alan etkenlerin başında 1930’larda
küresel anlamda yaşanan ekonomik dar boğazın bu topraklara, yani Malaya’ya yansımasının
etkisi vardır muhakkak ki. Özellikle kalay madenciliği, kauçuk gibi temel ihraç
maddelerinin dünya piyasalarında karşılaştığı değer kaybı, bu sektörlerde
çalışan kitleler arasında ‘safların sıklaştırılmasına’ neden olmuştur.
Bu bağlamda Malaya Komünist Partisi 1930’ların başında kurulmakla birlikte
bir siyasi ve silahlı güç olarak ortaya çıkması, Japonlara karşı İngilizlerle
‘ittifak’a dayanır (Barr 2000: 18). İngilizler tıpkı diğer uluslara mensup
savaşçılar gibi gerilla hareketi içinde yer alan Çinlileri de Japonlara karşı
ön cephede savaştırmasını bilmiştir. Chin Peng’in kaleme aldığı “My Side of
History” adlı eserde dile getirdiği üzere bu süreç, tamı tamına Çin’deki
gelişmelere, özellikle de dönemin Çin-Japon çekişmesinde Çin’de gündeme gelen
ideolojik, yani Kuomintang
(milliyetçi) ve Komünist ayrışmalarına paralel ilerler (Peng 2007: 42). Aslında
bu silahlı ‘birliktelik’ bile, komünist hareketin, Çin azınlık içinde güçlü bir
yeri olmasına rağmen, Malaya topraklarında açıkça bir tehdit unsuru olmasının
şartlarının oluşmadığı ve bu hareketin -kırsalda kimi Malay köylerine
saldırılar görülmekle birlikte- geniş Müslüman Malay kitleyi hedef almadığı -ya
da böyle bir hedefi olsa bile maddi olarak en azından böyle bir imkâna
erişmediği-, aksine hedeflerinin öncelikle Çin milliyetçileri ile güvenlik
güçleri olduğu dikkat çeker (Leng 2011: 58). Savaş’ın getirdiği farklı çıkar
ilişkilerinin sonucu olarak İngilizlerle kurulan ilişkinin bir yanında,
yaşadıkları toprakları ‘vatan’ bilmenin de olduğu gözlemlenir (Mohamad 2011:
111). Azınlıkların, özellikle de Çinlilerin Malaya topraklarını ‘vatan bilme’
argümanı ne dün kabul edilebilmiş, ne de bugün hakkıyla çoğunluk/azınlık
ikileminde yerli yerine oturtabilmiştir. Bunun yıllar sonraki göstergesi, Malay
toprakları üzerinde Komünist Malay Devleti inşasında kanıtlanır. Malaya’da
ortaya çıkan ve bu topraklara yabancı komünist hareketi belki bu noktadan
değerlendirmek gerekir. Yani, bir yanda Chin Peng gibilerin gelip yerleştikleri
topraklarda hayat sürmenin kendilerinde doğurduğu ‘sahiplenme’ duygusu, öte
yanda anavatanda sürgit devam eden dış saldırılar karşısında ideolojik
ayrışmaların ‘Batı sömürgeciliğine’ yönelmesidir. Bu noktada, Çin’e atıf yapan
Chin, milliyetçilerin Japonya karşısında Batı’dan yardım alma taleplerine
karşılık, komünizm taraftarlarının buna karşı çıkışına dikkat çeker. Tabii bir
de Malaya’nın İngiliz sultası altında bulunmasının Çinli azınlık üzerinde nasıl
bir etki yaptığı da unutulmamalı. Tıpkı Amerika’da zencilere yapılan muamelenin
Malaya topraklarında ‘Asyalılara’ uygulandığı ve sosyal etkileşimi ‘Beyazlarla’
sınırlandıran kapılarında “Asyalılar Giremez” (No Asians Allowed) yazılı
kurumların varlığı ile ekonomik alanda uygulanan ‘kapitalistleştirme’
çabalarıdır (Peng 2007: 38, 48). Bu ayrışmanın Malay Müslümanlar üzerinde,
özellikle Malay entellektüellerinin yaklaşımlarında, Çinli benzerleri ile
etkileşimlerinde neler olup bittiğini maalesef bilemiyoruz. Zaten bu nedenledir
ki, girişte ‘bu ve benzeri konuların pek de gündeme getirilmediğine’ değindim.
Söz konusu bu gerilla hareketi, dönemin Çin lideri Mao tarafından ‘taltif’
edilmekle kalmaz, sömürgeciliğe karşı mücadelede bir dönem açıkça desteklenir
de. Öyle ki, 1950’lerin sonunda, bağımsızlıktan sonra dahi, Malaya
topraklarında yaşayan Çinlilerin, ‘ana vatan’ Çin’den ilham almaları çağrıları
yapılır. Öte yandan, Endonezya Komünist Partisi’yle etkileşimler geliştirilmeye
çalışılsa da, o dönem Endonezya ordusunun istihbarat biriminin başındaki Suharto’nun
30 Eylül 1965 darbesiyle akamete uğrar (Chin 1995: 116). Bu hareketin sona
ermesinde önce İngilizlerin ardından modern Malezya hükümetinin çabalarının
yanı sıra, Çin hükümetinin bölge ülkelerindeki ‘komünist parti’ hareketlerine
verdiği desteği çekmesinin de payı dikkatlerden kaçmamalıdır (Kwang&Ibrahim
vd. 2011: 258). 1930’larda başgösteren, önce Japon istilâsına ardından
sömürgeci İngilizlere yönelen gerilla hareketinin Malaya topraklarında ve
nihayetinde modern Malezya’da bıraktığı izlere dair araştırmalara ihtiyaç var.
Kaynaklar
Abd. Samad, Paridah. (2011). The Myth
of Dato’ Onn Jaafar: The Forgotten Hero, Kuala Lumpur: Partisan
Publication.
Abdullah C.D. (2009). Memoir
Abdullah C.D.: Bahagian III, Perjuangan di Sempadan dan Penamatan Terhormat,
Selangor: Strategic Information and Research Development Centre.
Anwar, Zainah.
(2011). Legacy of Honour, Yayasan
Mohamed Noah, Kuala Lumpur: Noah Foundation.
Arifin,
Zainul&Isa, Mohammad. (2009). (ed.). Tunku
in His Own Words, From the Pages of the NSTP Publications, Kuala Lumpur:
NSTP Resource Center.
Barr, Michael D. (2000). Lee Kuan
Yew: The Beliefs Behind the Man, Kuala Lumpur: Curzon Press.
Keyes, Charles. (1995). The Golden Peninsula: Culture and Adaptation in Mainland Southeast Asia,
School of Hawaiian, Asian&Pacific Studies, Honolulu: University of Hawai’i
Press.
Kheng, Cheah Boon. (2009). The Communist Insurgency in
Malaysia, 1948-90: Contesting The Nation-State and Social Change”, New Zealand Journal of Asian Studies,
11, 1 (June, 2009): 132-52.
Kwang, Han Fook; Ibrahim, Zuraidah; Hoong, Chua Mui; Lim,
Lydia; Low, Ignatus; Lin, Rachel; Chan, Robin. (2011). (ed.) Lee Kuan Yew: Hard Truths To Keep Singapore
Going, Singapore: Straits Times Press.
Leng, Yuen Yuet. (2011). Nation Before Self: And Values that Do Not Die, 2nd Print, Kuala
Lumpur: MPH Publication.
Mohamad, Mahathir. (2011). A Doctor in The House: The Memoirs of Tun Dr. Mahathir Mohamad,
Selangor: MPH Publishing.
Peng, Chin. (2007). My Side of
History, 4th Reprint, Singapore: Media Masters.
Soong, Kua Kia. (2011). Patriots&Pretenders:
The Malayan Peoples’ Independence Struggle, Selangor: Suaram.
The Rights of the Netherlands Vindicated Against The
Encroachments of Great-Britain Concerning the Treaty Concluded Between The Two
Kingdoms,
on the 17th of March 1824, (Felemenkçe’den çeviri), Amsterdam: A
Zweesaardt, 1836.
The Straits Times, 13 November
1989, “Chin Peng To Sign Accord”, Microfilm NL 16862, Singapur: Lee Kong Chian
Referans Kütüphanesi.
The Straits Times, 27 October 1959,
“No Peace Talks With Chin Peng: Tengku”, Microfilm
NL 4023, Singapur: Lee Kong
Chian Referans Kütüphanesi.
The Straits
Times, 13 January 1947, Communist Party Rejects Federation, Microfilm NL 5058, Singapur: Lee Kong Chian
Referans Kütüphanesi.
The Straits
Times, 20 Mart 1869, “The Malay
Peninsula”, Microfilm NL 1968,
Singapur: Lee Kong Chian Referans Kütüphanesi.
Bu
topraklar başkenti Singapur olan Straits
Government adıyla yönetiliyordu. Bkz.: The Straits Times, 20 Mart 1869, “The Malay Peninsula”, Microfilm NL1968, Singapur:
Lee Kong Chian Referans Kütüphanesi, s. 1.