Mehmet Özay 21 Temmuz
2014
Malezya, dört ay içerisinde ikinci büyük uçak kazasını yaşıyor. Boeing 777
MH-17 Sefer sayılı uçak, Amsterdam-Kuala Lumpur seferini yaptığı sırada Ukrayna’nın
doğusunda, Rusya sınırına 50 km. mesafede düşürülmesi sadece Malezya’da değil,
tüm dünyada yankı uyandırdı. Uluslararası araştırma ekipleri şu ana kadar çalışmalarına
tam anlamıyla başlamamış olsa da, ortak kanı uçağın Rus yanlısı milislerce
düşürüldüğü yönünde. Bu durum kesinlik kazandığında Malezya tarihinde Malezya
Havayollarının ikinci kez terörist eyleme konu olması anlamına gelecek. 1977
yılında korsan/larca kaçırılan MAS uçağı Cohor’da Tanjong Kapang bölgesinde
düşmüştü. Ancak ne korsan/lar ne de uçağın nasıl düştüğüne dair bulguya
ulaşılamamıştı. Tarihe geçen bir başka husus ise, bir havayolunun çok kısa
aralıklarla iki uçağını birden kaybetmesi oldu.
8 Mart’ta Kuala Lumpur-Beijing Seferi’ni yaparken kaybolan ve bugüne kadar
yapılan tüm aramalara rağmen bulunamayan uçak kazasının ardından ikinci bir
felâketle karşı karşıya Malezya. MH-17’iyle ilgili haberlerin ajanslarda
geçmesinden sonra Başbakan Necib Bin Razak ilk demecini Perşembe günü gece
yarısında twitter üzerinden “Şoktayım” ifadesiyle verdi. Başbakan’ın bu ifadesi
aslında Başbakan ve bir Malezya vatandaşı olarak kendisinin değil, aradan geçen
çok kısa sürede tepkiler dikkate alındığında neredeyse tüm dünyanın benzer bir ‘şok’
içinde olduğunu ortaya koyuyor. ABD Başkanı Barack Obama ise tıpkı birinci uçak
kazasında olduğu gibi Malezya’nın yanında yer aldığını ortaya koyan demeçleri
ile gündemde. Obama, uçağın düşürülüşünü ‘küresel bir trajedi’ olarak
yorumladı.
Birinci uçak vak’asının ardından iç kamuoyunda ciddi eleştiriler alan
Malezya hükümeti, bu ikinci kazanın ardından bir kez daha sorgulanmaya başlandı.
Cuma günü gazetecilerin karşısına çıkan, henüz göreve yeni atanan, Ulaştırma
Bakanı Liow Tiong Lai’ya yöneltilen sorular MAS’ın çatışma bölgesi hava
sahasında uçmasıyla ilgiliydi. Aslında Necib Bin Razak, bu soru daha sorulmadan
önce verdiği ilk demeçlerde, ‘Uluslararası Hava Taşımacılığı Kurumu’nun (IATA)
ve ‘Uluslararası Sivil Havacılık Organizasyonu (ICAO)’nun verilerine dayanarak
MAS’ın bu rotada uçuşunda bir sakınca olmadığını söylüyordu. Ancak Avrupa, Doğu
ve Güneydoğu Asya’da ve Avustralya’da çeşitli hava yolu şirketleri aylardır
Ukrayna’nın doğusundaki çatışmalar nedeniyle bu rotayı kullanmadıkları
biliniyor. Bu nedenle tartışmaların bir yerinde de söz konusu bu iki havacılık
organizasyonu bulunuyor. Bu noktada herhalde, Rusya yanlısı milislerin uçağın
düşmesinden sonraki ses kayıtlarında geçen “Malezya Havayolları’nın Ukrayna
hava sahasında ne işi var? Burada savaş var. Buradan uçmamalıydı.” cümleleri
yabana atılacak gibi değil.
Bundan dört ay öncesine gidersek, MH- 370’in kaybolmasıyla uçağın yol
alabileceği olası rotalar dikkate alınarak Malezya’nın 25 ülkeyle birlikte
yürüttüğü arama faaliyetleri havayolları tarihinde çoktan farklı bir yer
edinmişti. Ukrayna sınırlarında meydana gelse de, bölgenin ayrılıkçı Rus
milislerinin hakimiyetinde oluşu, Rusya’nın milislere askeri, lojistik, siyasi
destek verişi gibi özellikler, kazayla ilgili açıklamaların gündeme Ukrayna’dan
ziyade Rus yanlısı milisleri ve de dolayısıyla Rusya’nın hedef alınmasına neden
oluyor. Bu noktada, Başbakan Necib bin Razak’ın Rusya Devlet Başkanı Viladimir
Putin’i telefonla araması önemliydi. Putin yardım sözü verse de hedefinde
Ukrayna vardı gene.
Genel itibarıyla bakıldığında, barışçıl bir halk ve hükümet olarak tanınan
Malezya’nın ulusal havayolu şirketinin Ukrayna’nın doğusunda jeopolitik eksenli
gelişmelerin bir sonucu olarak düşmesi hiç kuşku yok ki, Malezyalılar kadar
Ukrayna sorununa taraf olan ve olmayan tüm ülkeleri bu sorunun içine çekmiş
durumda. Bunun sembolik ifadesi ise, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban
Ki-moon uçağın düşürülmesiyle ilgili uluslararası soruşturma açılması çağrısı
oldu. Elbette MH 17’nin akibetinin nedenleri, düşüşünden sorumlu olanlar ve bu
kişi veya grupların yargılanması gibi hususlar ve de süreçler Malezya’nın tek
başına altından kalkabileceği bir sorun değil. Malezya yönetimi elbette bunun
farkında. Bu nedenledir ki, gerek Başbakan gerekse Dışişleri bakanlığı
yetkilileri uçağın Hollanda Havayolları’yla aynı kodu paylaşması nedeniyle
Hollanda, uçağın düştüğü yer itibarıyla Ukrayna ve yolcuların vatandaşı oldukları
ülkelerle iletişime geçti. Ancak vak’adan sonraki ilk birkaç saatte, Başbakan
Necib Bin Razak’ı arayan liderlerden biri var ki, o da ABD Devlet Başkanı
Barack Obama. Obama’nın Necib Bin Razak’ı araması bir başsağlığı dilemenin
ötesinde Rusya’nın Ukrayna sınırlarındaki etkinliğinin başlangıcından bu yana
sorunlar yumağının sadece ülkenin doğusu ve güneydoğusuyla sınırlı olmadığını
ortaya koyuyor. Yaşanan tehdit ve savaş ortamı MH-17’nin düşmesiyle küresel bir
boyut kazanmış durumda.
Çeşitli ülke yöneticilerinin tepkileri Rusya ve Ukrayna’nın
Güneydoğusu’ndaki Rus milislerine yönelirken, Malezya kamuoyunda, temelde
uçağın nasıl olup da böylesi bir felâkete konu olduğu sorusu sorulmaya devam
ediyor. Coğrafi olarak uzak sayılabilecek ve kültürel olarak etkileşimin
olmadığı bir bölgede süregiden ve bölgesel jeopolitik dengelerle doğrudan
ilintili bir gelişme Malezya’da tarafı aslında olan biteni anlamaya çalışıyor.
Ancak bu anlama işinin entellektüel ve siyasi boyutu bir yana, Başbakan bir
önceki uçak kazasının tesirlerini yeniden yaşamamak için en azından yolcu
yakınlarına cesetleri iade etme konusunda ciddi bir çaba sergilemekte olduğu
gözleniyor. Başbakan ve hükümet kanadında bu durum, sadece yolcu yakınlarına
değil, tüm Malezya halkına karşı hissedilen bir sorumluluk olduğuna kuşku yok.
MH-370 sefer sayılı uçağın 8 Mart’ta kaybolmasından sonra uluslararası
işbirliği konusunda bir ilk yaşandı. Öyle ki, Başkan Obama Nisan ayı sonunda Malezya
ziyareti öncesinde ve sırasında kayıp uçağın bulunmasının ‘öncelikleri’
olduğunu ifade ediyordu. Uçak -henüz- bulunamasa da, 26 ülkenin işbirliği,
Malezya hükümeti tarafından ‘dostane ilişkilerin geliştirilmesine’ zemin
hazırladığı yönündeydi. Uçaktaki yolcuların büyük bir bölümünün Çinli olması
dolayısıyla bir süre Çin makamları ve kamuoyunun baskısını üzerinde hisseden
Malezya hükümeti iki ülke arasındaki ilişkilerin 40. Yılı münasebeti
dolayısıyla büyük bir efor sarf ederek ekonomik işbirliğinde ilk sırada bulunan
bu ülkeyle arasının bozulmasına izin vermedi.
Başbakan Necib Bin Razak jeopolitik hesapları olan ülkelerin işlerine
karışmak istemediklerini, çabalarının uçağın düşürülmesine sebep olanların
bulunarak yargı önüne çıkartılması olduğunu söylese de, aslında bu gelişme
genel anlamıyla Batı ile Rusya arasındaki ilişkileri belirlemeye matuf bir yön
içeriyor. Geçen Perşembe günü düşen uçak, Malezya’nın dışında Doğu-Batı
arasında aylar önce başlayan krizin yeni bir boyuta evrilmesi anlamına geliyor.
Bu noktada, şayet uluslararası araştırma ekibince, uçağın Ukrayna’da Rusya
yanlısı milislerce düşürüldüğünü kanıtlaması halinde nasıl bir süreç işleyeceği
de merak konusu. Bu ortamda, sorumluların yargı önüne çıkartılıp
çıkartılmayacağı, Rusya’nın milislere verdiği desteğin sona erip ermeyeceği ve
Ukrayna’ya barışın gelmesi gibi bir sonuca yol açıp açmayacağı ise belirsizliğini
koruyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder