Mehmet Özay 30 Mayıs 2014
Malezya Başbakanı Necib bin Razak’ın altı gün sürecek Çin
ziyareti başladı. Necib bin Razak, Çin Başbakanı Li Kequiang tarafından
karşılandı. Necib bin Razak, Cumartesi günü ise Devlet Başkanı Xi Jinping
tarafından kabul edilecek ve onuruna verilecek yemeğe katılacak. Çin Devlet
Başkanları’nın bir Başbakan’a yemek daveti yapması Çin devlet geleneğinde
bulunmuyor. Bu nedenle söz konusu yemeğin Çin’in Malezya’ya verdiği önemi
göstermesi açısından dikkat çekici bir özellik taşıyor. İki ülke ilişkilerinde
40. Yıl münasebetiyle Çin hükümeti Malezya’ya iki Panda hediyesini, 1950’li
yıllardan bu yana Çin’in dış politikasında öne çıkan barışçıl gelişmelere adını
veren ‘Panda Diplomasisi’nin son örneği kabul edebiliriz. Çünkü Pandalar, Çin
ve ilgili ülkeler arasında ticaret ve yatırım işbirliğinin geliştirilmesinin
sembolü konumunda.
Malezya-Çin ilişkileri dendiğinde son dönemdeki
gelişmelerden bağımsız değerlendirilemeyeceği ortada. Bu anlamda, Güney Çin
Denizi; ABD’nin Asya-Pasifike yönelik ‘dengeleme’ operasyonu; ASEAN’ın 2015 Ekonomik İşbirliği hedefi; 8
Mart’ta Malezya Havayollarına ait uçağın kaybolması gündemi oluşturuyor. Ancak
bunlardan önce ziyaretin kırkıncı yılının anlamına değinelim.
Ziyaretin zamanlaması ve içeriği konuşulmaya değer. Önce
zamanlamasından başlayalım. Bundan tam kırk yıl önce, 1974’de ülkenin ikinci
başbakanı Tun Razak bin Hüseyin Çin’e ziyarette bulunmasıyla iki ülke
ilişkilerinde ilk merhale başladı. Malezya’da kimi çevrelerce ‘tehlikeli bir
girişim’ olarak yorumlanan bu bağ, bugünden bakıldığında ileri görüşlülük
olarak yorumlanıyor. O dönemki kuşkuların kaynağında, Soğuk Savaş yıllarında
Çin’in Doğu ve Güneydoğu Asya ülkelerindeki ‘komünist partilerine’ şu veya bu
şekilde desteği ve kısmen ideoloji ithali söz konusuydu. Malezya gibi görece
sınırlı bir güce sahip ülkenin Başbakanı’nın Çin’le ilişki kurma çabası kayda
değer bir Dış politika yapılanmasına örnek teşkil ediyor.
Zamanlama konusunun bir diğer yönü ise, son dönemde
Güneydoğu Asya’nın küresel çekim merkezi
olmasıyla alâkalı. Bu anlamda, bölge sadece küresel ekonominin çekim merkezi
olmakla kalmıyor, aksine ABD ve Çin gibi siyasi güçlerin karşı karşıya geldiği
bir alan olarak dikkat çekiyor. Bu sürece kuşku yok ki, Hindistan’ın yeni
Başbakanı Narendra Modi’nin açılım politikalarıyla yeni bir gücün dahil olması
da beklenebilir. Malezya’nın bölgesel ve küresel güçlerin Güneydoğu Asya’ya
yönelik hedefleri ve plânlarında bir yeri olduğu görülüyor. Malezya yönetimi,
belki de hiç beklemediği bir uluslararası cazibenin merkezine doğru çekiliyor. Malezya’daki
iç politikadaki sancılara rağmen, dış yatırımcıları tatmin eden bir siyasi
istikrar ve güven ortamı; ucuz işgücü ve hammaddelere ulaşma imkânı; jeo-stratejik
özelliği ekonomiden, güvenlik meselelerine kadar çeşitli alanlarda dünya
devlerinin dikkatlerini buraya çevirmeye sevk ediyor.
Tabii tüm bu maddi çekim alanlarının ötesinde Malezya’nın
‘bağlantısızlık’ ruhuna tekabül edebileceği söylenen dış politikada dengeleri
gözeten yaklaşımını hatırlamak gerekir. Bu bağlamda, son örnekler ise önümüzde
duruyor. Geçen Mart ayı sonunda ABD Başkanı Barack Obama’nın gecikmiş ziyareti
ülkede büyük bir memnuniyet ile karşılanırken, ABD’nin bölgeye dair
geliştirmekte olduğu ekonomik ve askeri inisiyatifleri çerçevesinde Malezya’yla
işbirliğinin kapısı aralanmıştı. Çin’e gelindiği ise, yeni Başkan Xi Jinping,
geçen yıl Ekim ayında Malezya’yı ziyaret etmiş ve kayda değer ticari
anlaşmalara imza atmıştı. Bundan birkaç hafta önce ise APEC Ticaret Bakanları
toplantısı nedeniyle yapılan görüşmelerde Çin tarafı Malezya’ya ‘Yeni Deniz
İpek Yolu Ekonomik ve Ticaret İşbirliği’ anlaşmasına imza atmayı önerdi.
Bununla birlikte, görüştüğümüz uzmanların da dile
getirdiği üzere, Malezya ABD’yi Çin’e veya Çin’i ABD’ye karşı tercih etme
konumunda olan bir ülke değil. Bunun en son gelişmeler çerçevesindeki karşılığı
işe şu: Tarihin bir cilvesi olarak bundan elli yıl önce Malezya’yı ziyaret
etmiş ABD Başkanı Lyndon B. Johnson’dan sonra Barack Obama’nın ziyareti Kuala
Lumpur’da yankı yaptığı gibi, bundan kırk yıl önce Tun Razak bin Hüseyin’in
kırk yıl önce Çin’e yaptığı ziyaretle başlattığı ilişkiler bugün oğlu ve
ülkenin Başbakanı Necib bin Razak’ın Çin’i ziyaretine konu oluyor.
Malezya-Çin ilişkilerinin 40 yılına girilirken, iki
ülkenin ticari ilişkilerinde de kutlanmayı hak edecek bir durum var. Son beş
yıldır, Malezya dış ticaretini yaptığı ülkeler arasında Çin ilk sırayı çekiyor.
Yani bölgede Japonya ve Güney Kore’den sonra Çin’le ticari faaliyeti en çok
olan ülke Malezya’dır. Bunun sayısal ifadesi ise iki ülke ticaret hacminin 106
milyar Dolar’a çıkmasıdır. İlişkiler bu düzeyde de tatminkâr olmadığını, 2017
yılında bu ticaret hacminin 160 milyar Dolar’a çıkartılması hedefinde bulmak
mümkün. Çin ve Malezya’nın bu alanda gelişme kaydetmelerinin temelinde Malezya
hükümetinin agresif kalkınma hamleleri, ticari ve ekonomik alt yapıya verilen
önem kadar, ülkede ikinci en büyük azınlık konumundaki Çinli kitlenin -ki
nüfusun %24’üne tekabül ediyor- ekonomideki başat rolü ve bu kitlenin Çin ana
kara parçasındaki Çinlilerle devam eden bağlarının rolü unutulmamalı.
Malezya’nın, Başbakan Necib Bin Razak’la birlikte
2009’dan bu yana gündeme getirdiği ‘Ekonomik Dönüşüm Programı’, iç yatırımcı
kadar, özellikle dış yatırıcıları ülkeye çekmeyi hedefliyor. Bu programın belki
de açıkça ifade edilmeyen en önemli yanı, 2015 ASEAN Ekonomik İşbirliği’nin alt
yapısını ülkede hayata geçirmek. Zaten son aylarda, gelecek yılki dönem
başkanlığı çerçevesinde Başbakan ve bazı ilgili bakanların açıklamalarında
ASEAN’ın ekonomik yapılaşmasında reforma gidilmesi düşüncesi yüksek sesle dile
getiriliyor.
Malezya’nın ekonomi yönetimi ile Çinli azınlığın konumunu
daha iyi değerlendirmenin bir diğer yolu ise, komşu ülkelerdeki durumla
kıyaslama olacaktır. Örneğin ASEAN’ın iki büyük ekonomisi Endonezya ve
Tayland’da Çinli azınlık ekonomide rol alsa da, her iki ülkenin belirli
ölçülerde siyasi istikrarsızlığı ve ekonomi yönetimindeki belirsizlikler
bölgede Malezya’nın önünü açan unsurlar. Çin’in Malezya ile ilişkilerinde
belirleyici hususların başında Çin yönetiminin yeniden canlandırma gayreti
içerisinde olduğu ‘Deniz İpek Yolu’ projesinde Malezya’ya da bir yer düşüyor
olmasıdır. Bu anlamda, somut gelişmeler nelerdir diye sorulduğunda, Malezya’nın
Güney Çin Denizi’ne bakan Pahang Eyaleti Başkenti Kuantan’da liman ve ‘endüstri
parkı’ inşası anlaşmasının yapılmış olmasıdır.
Tabii, tüm bu ekonomi ve ticari ilişkilerin ötesinde son
dönemdeki gelişmelerin Çin-Malezya ilişkilerini güvenlik eksenine kaydıracak
bir yönü de bulunuyor. Bu çerçevede, Necib bin Razak’ın Çin ziyaretinde
güvenlik işbirliğinin de masaya yatırılacak konular arasında. Malezya’nın
Çin’le ilişkilerindeki beklentileri ile, Malezya’nın ABD gibi ‘kapsamlı
işbirliği’ yaptığı ülkeler ile üyesi olduğu ASEAN’nın beklentilerinin ne kadar
örtüştüğü sorulabilir. Örneğin Malezya Güney Çin Denizi’nde yaşanan ‘Adalar
Sorunu’nda taraf olsa da, bugüne kadar sesini yükseltmeyi tercih etmemiş bir
ülke. Malezya yönetimi, bu anlamda sorunu zamana yaymayı veya diğer ülkelerin
reaksiyonuna göre belirlenecek süreci izlemeyi tercih ediyor olabilir. Ancak,
ABD’nin Güney Çin Denizi’nde ‘uluslararası kuralların uygulanması kararı ile
Adalar konusundaki anlaşmazlık çerçevesinde Filipinler ve Vietnam gibi Çin’le
doğrudan etkileşimi olan ASEAN üye ülkelerinin baskısından kaynaklanan
taleplerini Çin başkentine taşıyıp taşımadığı gündemin önemli maddeleri
arasında. Malezya’nın bu baskıyı hissetmesinin en önemli nedeni ise önümüzdeki
yıl ASEAN dönüm başkanlığını üstlenecek olması.