Mehmet Özay 20 Mart 2014
Uzun süredir gündemde olan Cakarta Valisi Joko Widodo’nun başkan adaylığı
açıklandı. Jokowi’nin adaylığı, “Endonezya Demokratik Mücadele Partisi”
(PDI-P)’nin kurucuus ve hamisi Megawati Sukarnoputri tarafından seçim
kampanyasının başladığı geçen gün ilân edildi. Seçimlerin Jokowi ile nasıl bir
yönelim sergileyeceğine bakmadan önce, seçimlere dair bazı bilgileri aktarmakta
fayda var.
Endonezya’da genel seçimlere birkaç hafta kaldı. 9 Nisan’da ulusal
parlamentodaki 550 milletvekilliği için 12 siyasi parti yarışacak. Ülke siyasal
yaşamında devlet partisi hüviyetindeki Golkar, ve 1980’li yıllardan bu yana
siyasal yaşamda yer alan “Ulusal Kalkınma Partisi” (PPP) dışında diğer partiler
Suhartolu yılların sonunda, yani 1999 ve sonrasında kurulan partilerden
oluşuyor. Partilerden biri yani, Ulusal Demokrat (NasDem) yeni parti olarak
ülke siyasetinde yer alıyor. Önceki seçimlerle kıyaslandığında parti sayısında
bir artış gözleniyor.
Ancak bunun siyaset yapma biçiminde bir kaliteyi getirip getirmediği ise
tartışmalı. Uzmanlar bu sayıyı bile çok bulurken, kimi gözlemciler seçmenlerin
ilgilerinin kendi yaşam alanlarıyla sınırlı olduğundan hareketle kaliteli bir
siyasal yaşamı tetikleyecek unsurların tabanda yer almamasına gönderme
yapıyorlar. Öyle ki, önümüzdeki günlerde yapılacak seçimlerde birkaç parti
dışında tüm partiler ‘popüler’ adaylara yönelmeyi ve böylece başta genç seçmen
olmak üzere geniş toplum kesimlerinden ‘popüler’ ol almayı hedeflemiş
gözüküyor. Bunun somut nedeni ise 29 milyon yeni ve genç seçmenin sandık başına
gideceği hesabı. Buna ilave olarak, İstatistik kurumu verileri dikkate
alındığında, ülke genel nüfusunun yaklaşık 54 milyonunu oluşturan 17 ilâ 29 yaş
grubunun -ki nüfusun %29’una tekabül ediyor- yabana atılır bir seçmen grubu
değil.
Endonezya’da seçim kampanyasının başladığı ilk gün, PDI-P’nin hamisi
Megawati Sukarnoputri partinin başkan adayını da açıkladı: Joko Widowo. Bir
süre önce de dile getirdiğimiz üzere, Jokowi’nin adaylığı aslında hangi
partiler arasında koalisyonun gerçekleşeceğiyle de yakından ilintiliydi.
PDI-P’den bu adaylık açıklaması, sessiz sedasız Megawati’nin ani çıkışı ve de
diğer potansiyel devlet başkanları adaylarına karşı meydan okuma olarak
değerlendirilebilir. Jokowi adıyla tanınan Cakarta Valisi’nin 2014-2019 yılları
arasında Devlet Başkanlığı için adı neredeyse bir yıldır gündemdeydi. Gazetecilerin
yönelttiği sorulara, Başkanlıkla ilgilenmediğini ve Cakarta’yı yönetmekle
meşgul olduğunu söyleyen Jokowi, Cakarta Valilik görevinde daha ikinci yılı
dolmadan ulusal siyasetin odağına oturdu.
Bu gelişme, Jokowi’nin siyasetteki kısa tarihinde bir tekrar anlamı
taşıyor. Tıpkı Orta Cava’da tarihi Surakarta şehri Belediye Başkanlığı’nın
ikinci döneminde daha görevini bitirmeden Cakarta Valiliği’ne adaylı ve
kazanmasında olduğu gibi benzer bir süreç izliyor. Ancak henüz bu sürecin ilk
safhası gerçekleşti. İkinci, yani Başkan olup olmayacağı önce 9 Nisan’daki
parlamento ve ardından muhtemelen Haziran ayının sonlarında yapılacak
doğrudan başkanlık seçimi sonunda belli
olacak.
Megawati gibi bir muhalefet liderinin niçin ‘başkan adayı’ olarak ortaya
çıkmaması önemli. Öyle ki, bu kadın siyasetçi, modern Endonezya siyasetinde
1980’li yılların ikinci yarısından itibaren Suharto’ya karşı muhalefetin önemli
isimlerinden biriydi. Önceki yazılarda değindik. Ancak kısaca hatırlatmakta
fayda var. Ülkenin kurucu babası Sukarno’nun kızı Megawati, 2001-2004 yılları arasındaki
kısa süreli Devlet Başkanlığı’nın ardından
2004 ve 2009 yıllarındaki seçimlerde başarısız oldu. Ardından partinin
başına kızı Mariana geçse de, ülkenin siyasal geleneğinde kök salmış bir
uygulama olarak partinin ‘manevi büyüğü’ olarak etkisini sürdürdü. Kimi
gözlemciler, bu dönem partinin başkan adayı olarak kızının adının geçeceğini
tahmin ediyordu. Ancak Megawati, Parti’nin siyasi varlığını “yıldızı çabuk
parlayan” Jokowi ile devam ettirebileceğini iyi okumuş olmalı ki, ne kendisi ne
de kızı başkanlık yarışında yer alıyor.
Aslında “Jokowi adının” aday olarak açıklanması erken olarak
değerlendirebilir. Bununla birlikte, PDI-P’nin bu çıkışının, diğer potansiyel
başkan adaylarının ve de partilerin önünü alma gibi bir yönü olduğuna şüphe
yok. Öyle ki, son bir yılda Jokowi adını duyup da tabiri caizse ‘irkilmeyen’
lider yoktu. Bunların başında da Prabowo Subianto geliyor. Prabowo, her ne
kadar, “Jokowi benim sayemde Cakarta Valisi oldu” dese de, Jokowi’nin arkasında
kimler olduğu oldukça geniş. Örneğin, bir mobilya tüccarı olan Jokowi’yi
Surakarta Belediye Başkanlığı’na taşıyan PDI-P’nin Surakarta’daki önemli ismi
Hadi Rudyatmo’dan, onu Cakarta Valiliği’ne taşıyanlar arasında Yusuf Kalla,
Megawati ve Prabowo’nun adını zikretmek mümkün. Bu isimler, Jokowi adını bizzat
‘kendilerinin’ ortaya çıkardığını söylese de, tek tek bağımsız ‘müdahalelerden’
ziyade, ortada bir ‘Jokowi ittifakı’nın varlığından söz edilebilir.
Bunun göstergelerinden biri, yukarıda adı geçen ve geçmeyen başkan
adaylığını kamuoyuyla paylaşmış veya bu hazırlık içerisindeki liderlerin geçen
zaman zarfında şu veya bu şekilde kendilerini veya birtakım çevrelerin ‘siyasi
yakıştırmalarıyla’ Jokowi adıyla birlikte anılmaktan memnuniyet duyuyorlardı. Ülkenin
köklü partisi Golkar’ın Açe Eyaleti Başkanı Süleyman Abda’ya “Nedir bu
siyasetçiyi öne çıkaran?” diye sorduğumda, “Aslında Jokowi olağanüstü bir
siyasetçi değil. Ancak halkla iç içe olması en önemli özelliği gibi gözüküyor.
Buna, birilerinin pohpohlaması ve basının yönelimini de eklersek, ortaya
bugünkü Jokowi çıkar” cevabını vermişti. Geniş halk kitleleri, bugüne kadar
ülke siyasetinde asker-siyasetçi ve zengin işbirliğinden pek de başka bir
açılıma tanık olmadıklarından, habersizce yanı başlarında dikiliveren bir
siyasetçiye ‘naif bir sempatiyle’ yaklaştıklarına kuşku yok. Jokowi’nin bu
‘duruşu’ siyasetçiler arenasına yeni bir ‘marka’ olarak girdiği yönündeki
değerlerdirmelere hak vermek gerekiyor. Bununla birlikte, Jokowi’nin önce
Belediye başkanlığının ikinci dönemi sona ermeden Cakarta valiliğine sıçraması,
akabinde Cakarta gibi bir metporolün valiliği görevinde henüz ikinci yılı
dolmadan ülkenin devlet başkanlığına aday olması ne tür hizmetlerle geniş
kitlelere yönelebildiği sorusuna verilebilecek cevabı muğlak bırakıyor.
Jokowi’nin bireysel ‘duruşu’, siyasi para
Öte yandan, bu açıklamanın ülke siyasal yaşamında yeni bir döneme işaret
ettiğini bir kez daha vurgulamakta fayda var. Jokowi, bir parti başkanı değil,
partinin alt katmanlarından mücadeleyde üst düzey kadroları arasına yerleşmiş
ve siyasetin her türlü ‘detayını’ bilen biri olarak oradan da “imkânları” değerlendirmesiyle
ülke siyasal yaşamının odağına sıçramış değil. Dolayısıyla, ana akım siyasetçi
tipolojisinden son derece farklı bu adayın ülke siyasetine katabilecekleri
konusunda birşeyler söylemek için beklemek gerekiyor.
Bunu söylerken,
‘Jokowi’nin seçileceğini nereden biliyorsun?” sorusu da gelebilir tabii. Ancak
Jokowi’nin kısa siyasi yaşamına baktığımızda ‘günü kurtaran’ bir siyasetçi,
‘siyasetin medya-iş çevreleri-nepotizm’ ve de yolsuzluk gibi ülke siyasal yaşamının içkin olduğu “kurallarına” eğilim
göstermediği görülür. Aksine, birileri ona “muhtaçmışcasına” bir atmosferin
oluşturulduğu ve bu atmosferin de “alçakgönüllü” Jokowi’nin giderek her
seferinde siyasi statüsünün ilerleme kaydettiğine geçen yıllar şahit. Yukarıda
değindiğimiz, geleneksel siyasetçi tipolojisine uymayan yapısı ile Jokowi
halkın gönlünde taht kurdu. Halkın kendinden birini siyaset sahnesinde görmesi
onun ulusal ve uluslararası kalibresine pek de bakmadan güncel yaşamın
getirdiği sorunlara yaklaşım ve varsa çözümleri noktasında Jokowi’de buldukları
karşılık sempati düzeyinden siyasal destek düzeyine çıktı. İşte tam da bu nokta
son bir yıldır yapılan kamuoyu yoklamalarında Jokowi adının ilk sırada hem de
potansiyel rakipleri karşısında epeyce önde yer almasına neden oldu. Megawati’nin
daha seçim kampanyasının ilk gününde biraz da süpriz bir şekilde “Jokowi,
PDI-P’nin Başkan adayıdır” açıklaması da bu kamuoyu tepkisini iyi okuduğunun
bir göstergesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder