10 Şubat 2014 Pazartesi

Mindanao’da Barışa Bir Adım Daha / A Step Closer To Mindanao Peace

Mehmet Özay                                                                                                                    10 Şubat 2014

Filipinler’in güneyinde modern dönemde dikkat çeken özgürlük hareketlerinden birine sahne olan Mindanao bölgesinde özgürlükçü hareket ile merkezi hükümet arasında barışa bir adım daha yaklaşıldı. Son bir buçuk yıldır, Malezya’da sürdürülen barış görüşmelerinde her iki taraf 25 Ocak’ta Mindanao’da yeni bir siyasi yapının kurulması konusunda ana barış anlaşmasına gidecek yolda önemli bir aşamayı daha geride bıraktı. Buna göre, önümüzdeki iki yıl içerisinde MILF ordusunun silahlarının teslimi konusu ile Mindanao bölgesinde güvenlik kosununda alınacak tedbirler de kesinlik kazanmış oldu. Eş zamanlı olarak genel af ilân edilecek. “Normalleşme Süreci” olarak adlandırılan bu süreç, 2016 yılı Mayıs ayında yapılacak Başkanlık Seçimleri öncesinde hayata geçirilmesi plânlanan barış anlaşmasında önemli bir aşamaya tekabül ediyor. Manila yönetimi adına barış görüşmelerine katılan Miriam Coronel Ferrer, bu son görüşmelerde ortaya çıkan durumu Mindanao’da sürdürülebilir barış için bir dönüm noktası olarak tanımladı. Silahların bırakılması konusunda görüş birliğine varılması, devlet başkanı Aquino’nun geçen yıl sonlarındaki kongre seçimlerinden sonra elinin güçlendiğinin de bir ifadesi.

Bugüne kadar MILF lider kadrosu, barış görüşmelerinde öne sürülen ‘silahların devredilmesi’ şartını, Manila’daki ultra milliyetçi çevrelerin olası bir müdahalesine karşı garanti olarak kabul etmemişlerdi. Ve ‘silahların devri’ nihai anlaşma öncesinde dördüncü aşamaya tekabül ediyor. MILF’in yukarıda zikredilen ısrarının ardında, Manila yönetiminin Mindanao bölgesinde ‘başına buyruk’ silahlı grupları kontrol altında tutumaması olduğu da biliniyor. Bu anlamda, bugüne kadar bölgedeki bu gerçeklikten hareketle, durumu bir tür pozitif yaklaşımla kendi lehlerine kullandılar.

Silahların devri anlaşmasında ayrıca, bölgede güvenliği sağlayacak polis gücünün tesisinin de yer aldığı hatırlandığında, -detaylar bugüne kadar ortaya çıkmamış olsa da- 2012 yılında imzalanan anlaşma taslağına göre, MILF’in kontrolüne geçeceğini söyleyebiliriz. Bu süreç, hiç kuşku yok ki, MILF yönetiminin şu veya bu şekilde bölgede varlığını sürdüren Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi (MNLF), Bangsamoro İslami Özgürlük Hareketi (BIFM) ve Abu Sayyaf ile de bir ‘iç pazarlık’ sürecine gireceği anlamı taşıyor. Geçen yıl sonlarına doğru Zamboanga şehrinde bir silahlı grubun girişimini hatırlatmak gerekir. Bu anlamda, MILF ordusunun varlığı, barış görüşmelerini tehlikeye atabilecek çeşitli ‘serbest’ silahlı unsurlara karşı olduğu kadar, bölgede her türlü anarşik olayları önlemeye yönelik de bir işlev gördüğü biliniyor. Ocak sonundaki anlaşma ile taraflar arasında güvenilirliğin varlığını sürdürdüğü şeklinde yorumlanmalı.

Bugüne kadar Müslüman Mindanao Otonom Bölgesi adıyla bilinen idari yapı, 2016 yılında Bangsamoro Otonom Bölgesi adını alacak. Bu yönde Moro İslami Kurtuluş Hareketi (MILF) ile Manila yönetimi arasında imzalanması beklenen “Bangsamoro Çerçeve Anlaşması” adı verilen kapsamlı barış anlaşmasının hazırlıkları devam ederken, hiç kuşku yok ki, bu sürecin en önemli aşamalarından biri, olası anlaşma metninin merkezi parlamentoda kabul edilmesi olacak. Tıpkı Açe Barışı’nda olduğu gibi, devlet başkanlığı ile yönetilen Filipinler’de de devlet başkanının iradesiyle yürütülen barış görüşmelerinin ulusal parlamentoda onaylanması gerekiyor. Tabii ordu faktörünü de göz ardı etmemek gerekir. Aksi taktirde, anlaşmaların pratikte herhangi bir karşılığı olduğunu düşünmek yanıltıcı olur.

1996 yılında dönemin önde gelen özgürlükçü hareketi Moro Ulusal Kurtuluş Hareketi (MNLF) lideri Nur Musairi ile Manila yönetimi arasında imzalanan anlaşma, Nur Musairi’nin bölgede vali olarak görev yapmaya başlamasına rağmen, anlaşma maddelerinin hayata geçirilememesi dolayısıyla Müslüman Bangsamoro halkının taleplerinin göz ardı edilmesi üzerine bölge halkı ve özgürlükçü hareket içinde huzursuzluk MILF’in inisayitifi ele almasına neden olmuştu. Öte yandan, merkezi güçlerin özellikle de ordu içerisindeki unsurların Mindanao bölgesindeki faaliyetlerini devam ettirmeleri de barışın sadece kağıt üzerinde kalmasına neden olmuştu. Kaldı ki, bu süreçte uluslararası gözlemci ekibinin görevlendirilmesine karar verilmesine rağmen, uygulanmamış olması da önemli bir stratejik hataydı.

Kendileriyle görüştüğümüz MILF yetkilileri önceki dönemde yapılan barış anlaşmalarındaki hataları tekrar etmeyeceklerini ve bu anlamda çok dikkatli hareket ettiklerini belirtiyorlar. Bu bağlamda, devam eden barış sürecinde sorumluluk sadece MILF yönetiminin hareket içerisindeki bağımsızlık yanlısı kesimleri kontrol altında tutmasıyla sınırlı değil. Gelişmelerin Manila ayağında Devlet Başkanı Benigno Aquino’nun ulusal parlamento’yu iknası da bir o kadar önemli. Bu çerçevede, bugüne kadar, Mindanao Barışı’na yönelik eğilimlerin Aquino’nun ülke genelindeki popüler desteği sayesinde gerçekleştiği de biliniyor. Özellikle, geçen yıl sonlarına doğru yapılan ve devlet başkanı için bir tür güven oylaması anlamına da gelen kongre seçimlerinde Aquino’nun kayda değer başarı sergilemesi şimdilik işlerin yolunda gittiğini gösteriyor.

Ancak olası barış anlaşmasının, Aquino’nun bireysel politik gücüne değil de, kurumsallaşmış bir yapıya dayandırılması gerekiyor. Çünkü sadece Mindanao halkına özgürlükleri vermeme konusunda direnç gösteren gruplar değil, bunlar ve benzerlerinin Aquino ile olan siyasi hesaplaşmaları da potansiyel tehlike olarak ortada duruyor. Örneğin, bu bağlamda, eski başkanlardan ve şu an Manila Belediye Başkanlığını yürüten Joseph Estrada ile senato eski başkanlarından Jan Ponce Enrile’nin adı bugünlerde gündemde. Estrada’nın iki yıl gibi (1998-2000) kısa süren başkanlığı döneminde Mindanao sorununu silah marifetiyle kökten çözme niyetini gerçekleştirme konusundaki icraatları biliniyor. Yolsuzluk soruşturmalarına maruz kalmasaydı, bu sorunu ‘kökten’ halletmiş olacağını söyleyen de Estrada’nın kendisi. Üstüne üstlük, seçimlere iki yıl kala, bu iki siyasetçinin Aquino’nun yardımcılığını yapan Jejomar Binay ile yakınlaşaması da yabana atılacak bir gelişme değil.

Özellikle, 2016 başkanlık seçimleri yaklaştıkça bu iki örnekte görüldüğü üzere ultra milliyetçi çevrelerin Aquino üzerinden Mindanao barışını sabotaj olasılıklarını göz ardı etmemek gerekiyor. Yukarıda zikredilen çevrelerin barış karşıtlığında çıkış noktalarından biri doğal kaynakların paylaşımı konusu olduğuna kuşku yok. Bir yanda Güney Çin Denizi’ne, öte yanda Endonezya Takımadaları’na açılan önemli su yolları üzerinde bulunan Mindanao bölgesinin 300 milyar Dolar olarak tahmin edilen yer altı rezervlerinin de Manila çevrelerince dikkate alınmayacağını düşünmek saflık olur. Ülke nüfusunun yüzde beşini barındıran bu bölgede, bu denli önemli  kaynakların varlığı potansiyel çatışma alanları olarak da gündeme gelebilir. Her ne kadar, 2013 yılında %7’lik bir büyüme kaydetse de, ekonomisi sağlıklı bir yapıya oturmayan Filipinlerde, Mindanao Müslümanlarına verilecek haklar bir anda ulusalcı kaygılarla güçlü bir muhalefet rüzgârına dönüşebilir. Bu anlaşmanın uluslararası arenada ne gibi yansımaları olacağı da önemli. Burada Bangsamoroluların Müslüman kimliğine vurguları kültürel bir olgu olmanın ötesinde İslam Hukuku’nu hayatın odağında yer verme çalışmalarını hatırlatmakta fayda var. Bir yanda anlaşmaya ev sahipliği yapan Malezya ve içinde yer aldığı ASEAN öte yanda muammalarla dolu Güney Çin Denizi’ne yakınlığı Mindanaou Barışı’nın zamanla farklı zeminlerde gündeme gelebileceğini tahmin edebiliriz. Bu nedenle, 1976 ve 1996 anlaşmalarından çok farklı bir dönemde yeni bir anlaşmaya doğru gidildiği ve bugünün şartlarında Bangsamoro halkının haklı taleplerinde bir kez daha umutsuzluğa düşmemeleri için uluslararası çevrelerin de bölgede yapıcı rol oynaması gerekiyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder