Mehmet Özay 28
Kasım 2013
Tayland yine karıştı... Sonu kanla biten 2010 yılındaki dev gösterilerin ve
3 Temmuz 2011 seçimlerinin ardından Bangkok yine hareketlendi. Son üç yılın en
büyük hükümet karşıtı gösterileri etkisini günbegün artırarak gündemde yer
tutmaya devam ediyor. Gösterilerin merkezinde ise başkentteki ‘Demokrasi
Meydanı’ bulunuyor. Hükümetin Kasım ayının başlarında kabul ettiği Anayasa
düzenlemeleri sırasında başlayan gösterilere Parlamento’da muhalefetin büyük
tepkisi eklemlendi. “Torba yasa”, Pheu Thai Partisi’nin ve küçük ortaklarının
çoğunluğu teşkil ettiği Parlamento’da kabul edildi.
Akabinde muhalefet, mücadeleyi bir başka zemine taşıdı ve ilgili yasanan
iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Mahkeme, başvuruya kısa sürede
verdiği cevapta söz konusu yasanın iptalini onadı. Hükümetin ‘şimdilik’ geri
adım atmak zorunda kalmasına rağmen, muhalefet taraftarlarının gösterileri
dinmek bilmiyor. Bunda elbette ki, hükümetin söz konusu yasaları şu veya bu
şekilde çıkartma konusunda sonuna kadar mücadele edeceği sinyalini vermiş
olması yatıyor.
Bu nedenle muhalefetin tepkileri hazırlanan yasanın çekilmesiyle sınırlı
değil. Aksine son beş gündür yaşananlara bakıldığında gelişmelerin hükümeti düşürme
mecraına girdiği görülüyor. Bu ise, ülkede kronik anarşi ortamının yeniden
nüksetmesinden başka bir anlama gelmiyor. Bunun göstergesi olarak, Bangkok
sokaklarını dolduran onbinlerce kişi hafta başından bu yana başta Maliye ve
Dışişleri Bakanlığı olmak üzere çeşitli kamu binalarına girmek suretiyle
Hükümete büyük göz dağı veriyor. Bu baskınlarla, Hükümeti işlevsiz hale
getirmek ve ülke kamuoyuna ve dünyaya böylesi bir mesaj vermek. Ve bu yönde
gösteriler devam edeceğe benziyor.
Yukarıda zikredilen yasa çalışmasının amacının eski Başbakan ve aynı
zamanda şu anki Başbakan Yingluck Shinawatra’nın abisi Thaksin’in ülkeye dönüşüne izin verecek bir şekilde
tasarımlanması gösterilerin dozunun bugüne kadar artarak seyretmesindeki başat
unsur. Bu nedenle muhalefet fırsatını bulmuşken, mevcut hükümeti düşürme
arzusunda. Bu yöndeki yaklaşımını meşrulaştırmak için de mevcut hükümeti
‘Thaksin rejimi’ olarak yaftalıyor ve halktan destek talep ediyor. Muhalefet
gösterilere sözlü olarak destek vermek bir yana, önde gelen isimleri bizzat
gösterileri organize ediyor. Bu söylem ve eylemler devam ederken akla, kuşkusuz
ki 2006 yılında Thaksin’in Başbakanlığı’nın sonunu hazırlayan “Sarı
Tişörtlüler”ün dev gösterileri geliyor. Sarı Tişörtlüler o zaman hedeflerine
ulaştıkları gibi, bugün de benzer bir süreçle Yingluck’ı yerinden etme
arzusundalar.
Aslında iktidarın büyük ortağı Pheu Thai Partisi’nin Thaksin’in uzantısı
olduğunu bilmeyen yok. Ancak son birkaç haftadır olan bitenin temel nedeni
hükümetin yasa tasarısı ile açıkça bunu neredeyse deklare etmesindeydi. 3
Temmuz 2011 seçimlerinden birkaç gün önce kaleme aldığımız yazıda, Yingluck
Başbakanlığı’nda kurulacak olası hükümetin temel hedefinin “siyasi intikam” olacağına vurgu yapmıştık. Aradan geçen
süre zarfında ve özellikle de son yasa tasarısı ile çok açık bir şekilde ortaya
çıktığı üzere mevcut hükümet ve uyguladığı politikaların amacının bu olduğunu
ortaya koyuyor. Ancak bu gelişmeler hiç kuşku yok ki, muhalefet yani Demokrat Parti tarafından kabul edilebilir bir durum değil.
Bundan dolayıdır ki, bizzat Demokrat Parti yardımcılarından ve Abhisit
Hükümeti’nde Başbakan Yardımcılığı yapmış olan Suthep Thaugsuban tarafından
gösteriler organize ediliyor. Aslında geçmişe bakıldığında Suthep’in
gösterileri organize etmede bu ilk girişimi değil. 1990’lı yılların başlarında
Tarım Bakanı olduğu dönemde hakkında gensoru önergesine karşı kendi seçim
bölgesinden onbinlerce kişiyi Bangkok’ta yürüyüşe sevk ettiği biliniyor. Ancak
Suthep’in bu halkı ayaklandırma elebaşılığına karşı Yingluck adalet kurumunu
harekete geçirmesi ve hakkında yakalama emri çıkartılması üzerine Suthep
Demokrat Parti’den istifa etmek zorunda kaldı.
Dev gösterilere rağmen, Başbakan Yingluck istifa etmeyeceğini, Pheu Thai
Partisi önderliğindeki hükümetin çalışmalarına devam ettiğini söyleyerek gelişmelere
tepkisini ortaya koydu. Başkentte sıkı güvenlik önlemlerine gidilirken, Yingluck,
göstericilere çağrıda bulunarak mesajın alındığını, gösterileri sona erdirmelerini,
aksi halde ülke ekonomisinin olumsuz yönde etkileneceği uyarısında bulundu. Öte
yandan muhalefetin hükümet hakkında verdiği gensoru görüşmeleri 26-27 Kasım
tarihlerinde yapılıyor. Hükümetin Parlamento’daki sayısal çoğunluğu dikkate
alındığında bundan bir sonuç çıkmayacağı da gözlemcilerin ortak kanaati.
Dolayısıyla, partisinin Parlamento’da çoğunluğu teşkil ettiğinden Yingluck’un
bu gensorudan herhangi bir çekincesi bulunmuyor.
Tayland siyasi yaşamının kaçınılmaz unsurlarından olan meydan gösterilerinin
bugün sadece muhalefeti destekleyen Sarı Tişörtlülerle sınırlı değil. Hükümet
yanlıların da Kırmızı Tişörtlüler de meydanlarda. Henüz ‘karşı karşıya gelmemiş’
bu iki grubun etkileşiminin ülkede çok daha büyük arbedelere gebe olduğu
gözlemcilerin ortak kanaati. Sivillerin gözetiminde ve desteğinde süren bu
kargaşa ortamı karşısında Ordu ve Polis’in nasıl tepki vereceği ise merak
konusu. Geçmiş tecrübelere bakıldığında sivillerin mücadelelerine nihayetinde
Ordu ve Polis’in verdiği destek belirleyici olduğu hatırlandığında, gözler bu
iki kurumun üst düzey yönetiminin izleyeceği politikada. Kaldı ki, özellikle ordunun
1932 yılından bu yana şu veya bu şekilde siyasal yaşama 18 kez müdahale ettiği;
ülkenin kimler eliyle nasıl yönetileceğine karar verdiği dikkate alındığında
ordu faktörü gelişmelerden uzak tutulamaz. Buna ilâve olarak, yönetim erkinin
nasıl el değiştireceğine dair anayasal unsurlar siyasilerin ve ülke elitlerinin
‘bakış açılarına’ bağlı olarak değiştiğine göre, bugün ya da yarın müdahale
benzeri bir gelişmenin olmayacağını kimse garanti edemez. Kaldı ki,
gösterilerde halk açıkça orduyu göreve çağırdığı da biliniyor.
Öte yandan,
gösterilerde kamu binaları arasında ordu ve polis müdürlüklerine ait binalara
da girilmesine rağmen, bu iki kurumdan şiddetle karşılık verilmemiş olması bu
iki güç odağının gelişmelere pasif durduğu yorumları yapılıyor. Önceki
yıllardaki ittifaklara göz atıldığında, muhalefetteki Demokrat Parti, Monarşi
yanlıları ve polis ile ordu’nun geleneksel kanadı temsil ettiği dikkate
alınacak olursa bugünlerde yapılan gösteriler şu veya bu şekilde benzer
çevrelerde destek bulduğu görülüyor.
Başkentte bu gelişmeler yaşanırken, Hükümet gösterilerin kırsala
yayılmaması için önlemler peşinde. Bu noktada, Hükümet özellikle geleneksel olarak
siyasi partilerin oy deposu olan çeltik çiftçilerine ödenmeyen ürün bedelleri
için kaynak arayışında. Ülkenin en önemli ekonomik rezervlerinden olan çeltik
tarımı en önemli ihraç ürünün teşkil ediyor. Öte yandan Başbakan Yingluck,
muhalefetin organize ettiği dev gösterilerin ülke ekonomisine olumsuz
etkisinden çekindiğini açıkladı.
Tayland’da olan biten
bir demokrasi sınavı olmanın ötesinde, kurulu düzenin sorgulandığı bir
ideolojik savaş anlamı taşıyor. Monarşi çevresi yani saray, elitler ve ordunun
başı çektiği kesim ve bunun sivil uzantıları örneğin Demokrat Parti ve
destekçileri ile geniş kitleleri içinde barındıran özellikle de kırsal nüfus ve
alt gelir grupları arasında tarihi bir hesaplaşma demek daha doğru olur.
Önümüzdeki günlerde, bir kez daha Tayland’da seçilmiş siyasetçilerin ‘halktan aldıkları’ gücü yetki süreleri dolmadan
sonlandırmak zorunda kalıp kalmayacaklarına tanık olacağız.