Mehmet Özay 21 Şubat 2013
Singapurlular yeni yılla birlikte yepyeni bir sorunla
yüzyüzeler. Hükümet, kimi ülkelerin gelecek yirmi otuz yıl sonrasına dair projeksiyonlarına
benzer bir çalışma ile Ada gündemini belirledi. Ada’nın dinamik varlığının nasıl
bir nüfus yapısıyla sürdürülebileceğiyle alâkalı ‘Beyaz Rapor’ adı verilen 2030
yılı projeksiyonu parlamentoda yapılan tartışmalar sonunda birkaç hafta önce kamuoyuna
açıklanmıştı.
Yirmi yıllık süre zarfında nüfusun %30’luk artışını ve bu oranın da
yarısının yabancılardan olmasını öngören adı ‘Beyaz’ olan bu rapor, Ada halkı
üzerine tabiri caizse ‘kara’ bir bulut gibi çöktü. Sorunun temelinde nüfusun
kendini yenileyememesi, üretken nüfusun azalması karşısında çarenin ‘yabancı
işçilere’ kapı açılması yatıyor. Bu kapı açılırken, ‘nitelikli yabancıların’
Singapur vatandaşlığına geçişlerinin sağlanması da bardağı taşıran son damla
mesabesinde. İşte bu nokta, Ada’da bir milliyetçilik dalgasının yavaş yavaş uç
vermesine neden oluyor.
Aslında son bir yıldır üzerinde sadece bakanlık odalarında değil, halka
giderek toplum merkezlerinde halkla da temas içinde yoğun mesai harcanarak
ortaya konan yol haritasının açıklanmasının ardında Ada’da ciddi bir muhalif
söylem ve eylem dalgası baş gösterdi. Bu nedenle, son haftalarda parlamento’dan
toplum merkezlerine kadar her yerde sohbete konu olan 2030’da ne olacağız
sorusunun cevabı aranıyor. Uzmanların çıkışlarında temel nokta, insan ve çevre
faktörünü göz ardı eden Rapor’un ‘niceliğin egemenliğine’ terk edilmiş olması
yatıyor. Örneğin, milli aidiyet, kimlik gibi hususların hiç tartışılmaması
büyük bir eksiklik addediliyor. Bunda haklılık payı yok değil... IT’ci dahi
olsa, bir Hintlinin, bir Almanın, bir Avustralyalının Singapurlu olmaklığının
neye tekabül edeceği tartışmalı.
Özellikle son yarım yüzyıldır gerçekleştirilen agresif gelişimci
politikalar sayesinde Ada’nın sadece yatırımcılar için değil, nitelikli ve de
azımsanmayacak ölçüde düşük nitelikli iş gücü akını karşısında nüfus
hareketliliği Singapurluların aleyhine işleyen bir sürece işaret ediyor. 1965
yılındaki bağımsızlıktan bu yana Ada’yı yöneten Halkın Eylem Partisi (PAP)’nin
bugünkü hükümeti, Ada’nın bitip tükenmek bilmeyen kalkınmacı ve de yüksek yaşam
standartlarını sürdürme gibi hedeflerinden ferâgat etmeyeceğine vurgu yapıyor.
İşte bu nedenle Başbakan Lee Hsien Loong, konuyla ilgili olarak geçenlerde
yaptığı bir açıklamada, 6.9 milyonluk hedefin ‘agresif’ bir senaryo olduğunu
yani, tüm çalışmaların böylesi bir olumsuz senaryoya hazırlık babında olduğunu
ifade etti. Aslında Lee’nin bu açıklaması, halktan gelen tepkileri yatıştırmaya
matuf bir çıkış olduğu aşikâr ve temelde hükümetin ‘agresif’ kalkınmadan
vazgeçmeyeceği dikkate alındığında hükümetin bu nüfus hedefinden asla sapmayacağı
hakim bir görüş. Bunun resmi kanıtı da, parlamentoda uzun süren tartışmaların
ardından tüm PAP milletvekillerinin ‘Evet’ oyuyla Rapor’un kabul edilmiş
olması.
Bu gelişme, hükümetin 2030 yılı nüfus plânlamasını resmen kamuoyuyla
paylaşmasıyla alevlendi desek yeridir. Bir yıl gibi uzun bir süre çalışılan bir
projenin bugün geldiği nokta, Ulusal Aile Konseyi Başkanı’nın da dile getirdiği
üzere, yönetim ile halk arasında büyük bir görüş ayrılığını ortaya koyuyor. Bu
nedenle, hükümetin nüfus politikasını içeren seksen sayfalık ‘Beyaz Dosya’...
projesini kabul etmeyen muhalefet sadece parlamento görüşmelerinde yoğun
eleştiriler yöneltmekle kalmıyor, aynı zamanda, gözlemcilerin ifade ettiğine
göre, muhalefet tarafından uzun yıllar sonra doğrudan hükümeti hedef alan protesto
yürüyüşlerine tanık olunuyor. Eleştirilerin başında ise, böylesine önemli bir
çalışmanın parlamentoda yeterince tartışılmadan hükümetin bir oldu bittiye
getirdiği görüşü geliyor.
Gelişmelerin özeti şöyle: Hükümet 2030 yılında nüfusun 6.9 milyon olmasını
hedeflerken, bu nüfusun bir bölümünün göçmen işçi statüsündekilere ayrılacağını
açıkladı. Tabii bunun rasyonalitesi Ada’nın gelişimci politikalarında önemli
yer tutan ve mevcut alt yapı çalışmalarını günün gerektirdiği koşullara
taşıyacak yapılanmalar kadar, son derece komplike kamu ve özel yatırım
sektöründe kimi çalıştırılacağıyla ilgili. İşçi Partisi’nin (WP) başını çektiği
muhalefet ise, fahiş nüfus artışına karşı çıktığı gibi, ülkede yabancıların
varlığına bir an önce kısıtlama getirilmesi ve çalışma hayatında
Singapurluların istihdamına ağırlık verilmesi görüşünü dillendiriyor. İstihdam
derken, ‘ak saçlıların’ da ilerlemiş yaşlarına rağmen, iş hayatında yer
alabilmelerine olanak tanıyacak çalışmaları öncelliyorlar. Parti başkanlığını
yürüten Sylvia Lim, hükümetin ekonomik büyüme adına, öncelikler arasında yanlış
bir seçim yaptığını dile getiriyor. Öte yandan, protesto yürüşlerinde gençlerin
“Singapur Singapurlularındır!” yazılı pankartlar taşıması, sorunun giderek
‘milliyetçi’ bir damara doğru kaydığını gösteriyor. Tabii bu bağlamda içinde
Çinlisi, Malayı, Hintlisi, Sri Lankalısı, Endonezyalısı ile etnik çoğulculuğa
dayalı Singapur’da milliyetçilik de neyin nesi diye sorulabilir. Ancak bunu
tartışmayı bir başka yazıya erteleyelim ve Dosya’ya bakalım...
Dosya’da, üst düzey üretkenliği sağlayacak şekilde mevcut işgücünün %30
artışı öngörülüyor. Bu ne demek? Şu an 5.3 milyon olan nüfusun 6.9 milyona
çıkartılması demek. Ortada giderek doğurganlık oranının düştüğü -ki bu oran
Ada’da 1.2 civarında-bir durum söz konusu. Yani bu oranla Ada’nın nüfusunu
yenilemesi mümkün değil. Hükümet bu sorunun üstesinden gelmek için bir çalışma
yapmış olsa da, halkın derdi başka. Konut ve ulaşım sorunu, Eğitim düzeyinin
dolayısıyla yaşının yükselmesine paralel olarak evlilik yaşının yükselmesi
kadar, evlilik olgusunu gündemlerine almayan bekârların çoğalması, öte yandan ‘ak
saçlılar’ toplumuna evrilmesi gibi yepyeni toplumsal sorunlar karşısında
hükümetten büyük beklentiler içerisindeki halk, yukarıda dile getirilen işgücü
açığa dolayısıyla dışarlıklıların bu açığa dolduracak yoğun kapasitelerini gündeme
getirilmesine tepkili.
İşte sorunun temeli de burada ortaya çıkıyor. Her ne kadar, 1960’dan bugüne
Gayri Safi Hasıla’da 48 kat arışla ultra-kalkınmış bir ekonomi, alt yapısı çağ
üstüne çağ atlamış bir görünüm sergileyen Ada gerçekliğine karşılık, bu fotoğrafın
görünmeyen yüzünde işsiz, az gelirli, düşük eğitimli vb. niteliksizlerle
boğuşan bir kitlenin sözcülüğünü İşçi Partisi üstlenmiş gözüküyor. İş nüfus
olunca sadece politikacılar konuşmuyor Ada’da. Biyologlar, sosyologlar, nüfus
ve şehir plânlamacıları kısaca ilgili her kesimden görüşler gelmeye başladı. Bu
profesyonlerin neyi tartıştığını aşikar kılma adına şu günlük gözlemleri
paylaşmakta yarar var. Ada’da lüks üstüne lüksün binmesiyle ev fiyatlarının
fahiş seviyelerde seyretmesi nedeniyle yolunu bulan Causeway’ın öte yakasına,
yani Cohor Bahru’nun yeni iskân alanlarına kaçıyor. Cohor Bahru-Ada arasında
her gün yaşanan gidiş-gelişlerin neden olduğu yoğun trafik kadar, Ada’nın
çeperlerinden merkezdeki iş merkezlerine büyük bir akının yaşandığı sabah ve
akşam saatlerinde bırakın üçer dörder şeritli otobanları, yer üstüsü yer altısı
ile her türlü kamu ulaşım araçlarındaki inanılmaz kalabalık zaten bugünden
Singapurluların nasıl bir ızdırap yaşadıklarını ortaya koyuyor. Hele bir de
Ada’nın kaçınılmaz işgücü pörtföyünde azımsanmayacak bir yeri bulunan
Malezyalıların sabah akşam Cohor Bahru-Ada gidiş gelişlerinde Causeway’da
yaşanan hercümerc, eğitimli eğitimsiz yüksek sesle ‘eleştirel bir mentaliteye sahip
olmayan’ bu işçi gürûhunun “çile bülbülüm çile” şarkısının Mandarince, Malayca ve
Tamilce versiyonunu dillendirmeseler de içlerinden geçirmelerine neden olduğuna
kuşku yok.
Ada halkı önümüzdeki haftaları ve ayları da nüfus, eğitim, kalkınma,
yabancı işçi göçü, vatandaşlık, yaşlanan toplum, düşük doğum oranları, yükselen
milliyetçilik gibi konular çerçevesinde epeyce tartışmayla geçireceğe benziyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder