Mehmet Özay 20.06.2021
Malezya’da sultanlar konseyi, meclislerin açılması ve 1 Ağustos sonrasında, yeniden olağanüstü hâlin uzatılmaması yönünde karar verdi.
Malezya’da geçen
Çarşamba günü gerçekleştirilen Sultanlar Konseyi’nde alınan bu iki temel karar
hiç kuşku yok ki, birkaç açıdan önem taşıyor.
İlki, son bir
buçuk yıldır iktidardaki Ulusal İttifak (Perikatan
Nasional-PN) hükümetinin, ülke yönetiminde sergilediği politikaların
doğrudan bir nedeni olarak toplumsal barış ve güven ortamını zedeleyici noktayı
göstermesi açısından dikkat çekicidir.
İkincisi, ülke
demokratik-siyasal yapılaşması içinde ‘sembolik’ öneme sahip olduğu söylenen
federal sultan ve sultanlar konseyinin, şu veya bu şekilde, son birbuçuk yıldır
ülke yönetiminde, sembolik bağlamının ötesinde, doğrudan söz sahibi olma
konusunda bir tür kararlılık sergilediğini ortaya koyuyor.
Söz konusu bu
karara gelinceye kadar 24 Şubat 2020’deki sivil darbe, darbe sonrasında mevcut
hükümeti anayasal çerçevede sona erdirecek bazı siyasal girişimlere gizli/açık
reddiye sunan federal sultanlık makamının, yaklaşık on gün önce siyasi parti
liderleriyle yapılan toplantılarda halkın taleplerini kulak vermek zorunda
kaldığı ortadadır.
Parlamentoların
yeniden işlerlik kazanmasıyla, hiç değilse halka karşı sorumlu olan vekilerin
eleştirilerini meşru zeminde ortaya koyma ve yapıcı muhalefet sürecini işletme
şansı bulacaklarını düşünmek mümkün.
Parlamentoya görev
Sultanlar Konseyi
toplantısı sonrasında, federal sultan Abdullah Ahmed tarafından yapılan
açıklamada, hükümetin en kısa sürede federal parlamontuya yeniden işlerlik
kazandıracak süreci başlatmasını istedi.
Böylece, 2020 yılı
Mart ayından bu yana kovid-19 salgınının giderek etkisini artırarak sürdürmesi,
bununla birlikte salgın karşısında gerekli tedbirleri almakta zorlanan
hükümetin sağlık politikaları üzerinde yapıcı bir muhalefet etkisinin ortaya
çıkabileceği umut ediliyor. Bu durum, vekiller vasıtasıyla halkın sesinin
parlamentoda dile getirilmesi anlamına geliyor.
Ancak, bugün
Malezya’da kovid-19 vakalarında ve ölümlü vakalarda artış gerçekliği
karşısında, hükümetin aldığı çeşitli tedbirlerin, ülkenin toplumsal yapısının
doğası dikkate alındığında, farklı toplum kesimlerine adaletli bir şekilde
ulaştırılamamasından kaynaklanan sosyal ve ekonomik sorunlar söz konusudur.
Sultan ve siyasi teamüller
Ülkenin kurulu
siyasal yapısı içerisinde sembolik bir öneme sahip olan ancak, elinde önemli
yetkiler bulunduğuna kuşku olmayan sultanlık makamının bu çıkışı, iktidar ile
sultanlar arasında ayrışan bir sürece işaret ediyor olabilir mi sorusunu da
beraberinde getiriyor.
Ancak ülkede
yerleşik teamüller ve bunların kurumsal temsiliyetleri dikkate alındığında, böylesi
bir durumun en azında mevcut durumda gerçekleşebilirliğinden bahsetmek mümkün
gözükmüyor.
Bununla birlikte,
gerek tek tek 9 eyaletin sultanı gerekse -bunlardan birini oluşturan- federal
sultanın halkın nabzını tutma konusunda bir girişimleri olduğundan da bahsetmek
mümkün.
Ulusal birlik ve
barış olgusunun başat bir fenomen olduğu Malezya gibi çok etnikli çok dinli bir
toplumda, kovid-19’la mücadelenin ayrıştırıcı bir niteliğe büründüğü gözlemleniyor.
Öyle ki, bazı
toplum kesimlerinin bu gelişmenin doğrudan veya dolaylı olarak en çok mağdur
olan kesimi oluşturması, hükümetn tarafından alındığı belirtilen tedbirlerin ve
mevcut ekonomi paketlerinin böylesi bir süreci oluşamadığına işaret ediyor.
Halkın sesini duymak
Federal Sultan’ın
yukarıda dikkat çekilen açıklamasını, 9-12 Haziran günlerinde önde gelen 18
siyasi parti başkanı ile yaptığı görüşmlerden aldığı kanaatler ile bunları
sultanlar konseyinde diğer sekiz sultanla birlikte yaptığı değerlerdirmeler
sonrası oluşan görüşmelerin özeti olarak görmek gerekir.
Kovid-19’la etkin
mücadele amacıyla bu yılın başında yani, Ocak ayında alınan kararla Ağustos
ayına kadar sürecek olağanüstü hâl nedeniyle federal ve eyalet meclisleri
görevlerine ara verilmişti.
Bu sürecin söz
konusu sağlık sorunuyla bağlantısı ve sorun çözmeye yönelik bağlam kadar,
ülkede 24 Şubat 2020’deki sivil darbe sonrasında kurulan PN hükümetinin varlık
sorunuyla ilintilendirildiği ortadadır. Bu hususu daha önceki yazılarımızda
dile getirmiştik.
Bugün hem sivil
darbe sürecinde aldığı konum, hem Muhyiddin Yasin başbakanlığındaki darbe
hükümetinin federal parlamentodan bugüne
kadar güven oyu sürecini işletememiş olmasındaki tutumu, hem de 2021 Ocak
ayında olağanüstü hâl kararında hükümetin görüşüne onay veren federal sultanlık
makamının, artık geniş toplum kesimlerinden gelen tepkileri haklı gördüğü ve bu
yönde rasyonel bir karar verdiği şeklinde yorumlanabilir.
Sultanlar
konseyince alınan ve federal sultan tarafından ilân edilen bu karar, ülkede
zaten son dönemde giderek daha çok zedelenen demokratik yapının kendini yeniden
imar etmesine olanak tanıyacak bir çıkış olarak değerlendirmek mümkündür.
Hükümet, kovid-19 ve kriz
Federal sultan
tarafından yapılan söz konusu bu açıklamanın, bundan bir gün önce yani geçtiğimiz
Salı günü PN hükümeti başbakanı Muhyiddin Yasin’in televizyondan yaptığı
açıklamada, kovid-19’la mücadelede dört safha olarak açıkladığı yeni politikaya
göre, federal parlamentonun ancak, Eylül veya Ekim ayında açılabileceği
yönündeki karşısında iddiası ile çelişkili bir durumun ortaya çıktığına kuşku
yok.
Öyle anlaşılıyor
ki, başbakan Muhyiddin Yasin söz konusu bu dört aşamalı plânı, geçen hafta
federal sultanla yaptığı görüşmede de paylaşmış gözüküyor.
Federal sultanın
açıklamasının ardından hükümet adına ilk açıklamalar hükümetin Malezya İslam
Partisi (PAS) genel sekreteri ve mevcut PN hükümetinde de facto adalet bakanı görevini yürüten Takiyuddin Hasan’dan geldi.
Federal sultanın
‘tavsiye’ niteliğindeki kararını yorum getiren Takiyuddin Hasan, federal
meclisin “en kısa sürede” yeniden açılmasına, başbakan Muhyiddin Yasin’in
Eylül-Ekim ayı göndermesiyle karşılık verdi. Yani federal meclisin açılabilmesi
için daha üç aylık sürenin olduğunu gündeme taşıdı.
Öte yandan, PN
hükümetinin en büyük ortağı konumundaki Birleşik Malay Ulusal Organizasyonu’nun
(United Malay National Organization-UMNO)
başkan yardımcılarından Mohammed Hasan ise, federal sultanın görüşüne
gizli/açık atıfla federal parlamentonun bir an önce işlevine dönmesine işaret
etti.
Başbakan istifa etmeli
Federal sultanın
açıklamalarının ardından belki de en ciddi ve sert eleştiri muhalefet
çevrelerinden Umut Cephesi’nden geldi. Halkın Adaleti Partisi (Partai Keadilan Rakyat-PKR) üyesi ve
Selangor baş yöneticisi Amirudin Shari yaptığı açıklamada, başbakan Muhyiddin Yasin’in
sultanlar konseyi kararı gereğince federal sultana parlamentonun toplanması
konusunda başvuruda bulunmasını belirtti.
Son gelişmeler
çerçevesinde, PN hükümetinin meşruiyetinin gayet açık bir şekilde
sorgulandığına dikkat çeken Amirudin Shari, Muhyiddin Yasin’in parlamento
açılışı için girişimde bulunmaması halinde istifasının en doğru karar olacağına
vurgu yaptı.
Bu durum, daha
önce de dile getirdiğimiz üzere, PN hükümeti içinde yer almakla birlikte,
ülkenin köklü partisi UMNO’nun mevcut
hükümette arzu ettiği temsiliyeti kazanamamış olmasının doğurduğu Muhyiddin
Yasin’e yönelik bir eleştiri süreci işletiliyor.
Açıkçası, bu
durum, Malezya siyasetinin tipik bir karakteristiği olduğunu yakından tanık
olanlar açısından, ortada pek de şaşılacak bir durum olmadığını söyleyebiliriz.
24 Şubat 2020 tarihindeki sivil darbenin mimarları arasında adı geçen UMNO ve
lider kadrosunun, darbe teşebbüsüne 1 Mart 2020’de Muhyiddin Yasin’i başbakan
olarak atayan federal sultanın ve aradan geçen süre zarfında PN hükümetinin
parlamentoda güven ayı olmadan görev yapıyor oluşu açıkçası çelişkiler
yumağında siyasal etik ve tavırların nerede nasıl ortaya konduğu konusunda
gayet önemli çelişkiler olduğuna işaret ediyor.
Sultanlar konseyi
toplantısı ve alınan karara karşın, hükümet 11 Ağustos’ta aldığı kararla ülke
genelindeki kapanmanın iki hafta daha, yani ay sonuna kadar süreceğini
açıklamıştır. Malezya’da PN hükümeti, federal sultan ve muhalefet arasında
sadece kovid-19’la sınırlı olmayan tartışmaların önümüzdeki dönemde de devam
edeceğini ve yeni yönelimler alacağını söyleyebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder