Mehmet Özay 11.10.2019
foto:thejakartapost.com |
Endonezya’da siyasi ve güvenlik işleri
koordinasyonundan sorumlu bakanı Wiranto’nun dün uğradığı suikast girişimi,
ülkede terörle mücadelede güvenlik sorunun yeniden tartışılması anlamı taşıyor.
Güvenlik sorunlarından sorumlu bakan
olması hasebiyle başkan Joko Widodo’ya yakın bir isim kabul edilen 72 yaşındaki
Wiranto’nun aldığı bıçak darbesiyle yaralanmasına neden gelişme, son dönemde
ülkedeki toplumsal ve siyasal karışıklığın yanı sıra, bazı açılardan küresel
bağlamı ile de ele alınmayı hak ediyor.
Bakan Wiranto, saldırı sonrası karnına
aldığı bıçak darbeleriyle yaralanırken, ilk tedavinin ardından helikopterle
başkent Jakarta’ya getirilerek ameliyata alındı.
DAEŞ bağlantısı ya
da yerli unsurlar
Bakan Wiranto’nun bir açılış töreni için
geldiği Cava Adası’nın batısında tarihi Banten şehrine bağlı Pandeglang’da
uğradığı saldırı, DAEŞ tarafından radikalize olduğu ve aynı zamanda ülkede
yasadışı ilân edilen Jemaah Anshar’ut
Daulah (JAD) adlı örgüte mensup oldukları belirtilen karı koca iki kişi
tarafından gerçekleştirildi.
Bakan Wiranto’nun açılışın yapılacağı
bölgede aracından iner inmez, saldırıya uğradı. Saldırgan, korumaların
arasından elindeki bıçakla Bakanı ve bölge polis şefini yaralaması sıradan bir
hadise olarak ele alınamayacak ölçüde önem taşıyor.
Bunlardan birincisi, saldırganların kabinede
siyasi ve güvenlik işlerden sorumlu ve bu anlamda en önemli bakanlardan biri
olarak öne çıkan Wiranto’yu hedef almaları oldukça önemli. Bu noktada,
Saldırının, 1990’larda ordunun en önemli birimlerinden olan Özel Kuvvetler
Komutanı makamına kadar yükselmiş üst düzey bir subay olan Wiranto’yu hedef
almasının cesurane bir girişim olduğuna kuşku yok.
Saldırganların ülkede yasadışı JAD’a
mensubiyetlerinin yanı sıra, Ortadoğu merkezli DAEŞ sempatizanı oldukları
yolundaki polis tarafından yapılan ilk açıklamalara temkinli yaklaşmak gerekse
de, Ortadoğu’da neredeyse bitti gözüyle bakılan bu terör oluşumunun
Endonezya’da bazı çevrelerde halen etkinliğini sürdürdüğü anlamı taşıdığı göz
ardı edilmemeli.
Bu noktada, saldırının Endonezya
hükümetinin Ortadoğu’daki DAEŞ yapılanmasına destek verenlere yönelik
tedbirlerine dışardan yönlendirmeli bir tepki mi, yoksa ülkede Nisan ayından bu
yana yaşanan siyasi çekişmede bazı tarafların, toplumsal kaos çıkarma adına
potansiyel terör hücrelerini kendi emelleri doğrultusunda harekete
geçirmelerinin bir ürünü mü olduğunu ancak polis soruşturması sonunda görmek
mümkün olacak.
Saldırganın JAD üyeliği nedeniyle
istihbarat tarafından izlenmesine rağmen, Bakan Wiranto’ya yönelik saldırıyı
gerçekleştirebilmiş olması, bir tür güvenlik açığına işaret ettiği ortada. Öyle
ki, bu durum akıllara, Başkan Jokowi gibi halkla iç içe olan bir başkanın da
benzeri bir saldırıyla karşılaşabileceği ihtimalini gündeme getirmiyor değil.
Başkanlık
yemini öncesi hassas gelişme
Dünkü saldırının, önümüzdeki beş yıl
boyunca ülkeyi yönetecek olan Joko Widodo ve yardımcısı Ma’ruf Amin Hoca’nın 20
Ekim’de gerçekleştirilecek yemin töreninden hemen önce gerçekleşmesi ise bir
başka önemli hususa işaret ediyor.
Söz konusu saldırının, 17 Nisan’daki başkanlık
seçimlerin resmi sonuçlarının Jokowi lehine sonuçlandığının ilân edilmesinin
ardından Mayıs ayı sonlarında, muhalefet tarafından seçimlere hile
karıştırıldığı iddiasıyla başkent Jakarta’da başlatılan, can ve mal kaybına
neden olan gösterilerle ilişkisi olup olmadığını söylemek için şimdilik erken.
Muhalefetin seçim sonuçlarıyla ilgili
seçim komisyonu nezdindeki itirazlarına olumlu karşılık alamamasına rağmen,
bazı gelişmeler fırsat bilinerek toplumsal gösterilerle kamusal yaşamda
huzursuzluk çıkarma eğilimlerinin devam ettiği gözleniyor.
Örneğin, görev süresi dolan mecliste bazı
milletvekillerinin girişimiyle Yolsuzlukla Mücadele Kurumu’yla (Komisi Pembarantasan Korupsi-KPK) ilgili
yasal düzenlemeye gidilmesine yönelik tepkilere şiddet unsurunun eklenmesi,
temelde haklı sayılabilecek kamusal tepkilerin bazı siyasi gruplarca farklı
amaçlara yönelik kullanılabilirliğine işaret ediyordu.
KPK yasası üzerine öğrencilerin ağırlıkta
olduğu gösterilerin şiddet boyutuna ulaşması ve bu gelişmeyi 1998 yılında
Suharto’nun iktidardan indirilmesindeki gelişmelerle ilişkilendirmek ülke için
tarihi bir hata hükmünde.
Tam da bu noktada, ülkede güvenlik
koordinasyonundan sorumlu bakan Wiranto’nun hükümet adına görüşleri açıklayan
kişi olması nedeniyle kamuoyunda adı ön sıralarda yer alıyor. Öyle ki, son
gelişmeler çerçevesinde birkaç ay önce, kendisine yönelik başarısız suikast
girişiminde bulunulduğu da polisin yaptığı açıklamalar arasında bulunuyor.
Bu nedenle dün Bakan Wiranto’ya yönelik saldırının
bir tesadüf olmanın ötesinde, farklı bağlamlarıyla ele alınabileceğini akla
getiriyor.
Aklı
selim bir duruş
Mayıs ayından bu yana baş gösteren şiddet
eğilimli gösterilerin bir son bulması için, gösterilerin nedeni kabul edilen
başkanlık seçimleriyle ilgili seçim komisyonunun aldığı resmi kararın açık
seçik tanınması ve bunun siyasal hayatta öne çıkan tüm siyasi partiler ve güçlü
dini-sivil toplum kesimlerince desteklenmesi ve deklare edilmesi gerekiyor.
Bunun maddi temelleri oldukça aşikâr.
Seçimlerde Jokowi-Maruf ikilisine destek veren siyasi partiler ulusal
parlamentoda yüzde 61’lik çoğunluğu elinde tutuyor. Seçim sonrası ittifak
görüşmelerinin sürdüğü ve hatta yukarıda dikkat çekilen saldırının
gerçekleştiği dün, Demokrat Parti başkanı ve 2004-2014 yılları arasında
başkanlık yapan Susilo Bambang Yudhoyono’nun başkan Jokowi ile görüşmesinin
olumlu sonuç verebileceğinden hareketle, önümüzdeki dönemde Jokowi’ye desteğin
parlamentoda artışı anlamı taşıyacağı tahmin edilebilir.
2014 seçimlerinde Jokowi’ye destek veren
partilerin o dönemki parlamentodaki oranının yüzde 37 olduğu hatırlandığında
aradan geçen beş yılda Jokowi yönetiminin siyasi partiler ve halk nezdinde
kazandığı destek ortada.
Bu noktada, mecliste milletvekili hesabı,
hükümette bakanlık ve/ya başkent valiliğinde başkan yardımcılığı kapma gibi
küçük hesaplarla iş görme sevdalısı partilerin ülkenin içinde bulunduğu durumu
bölgesel ve küresel gelişmeler içerisinde ele almalarında fayda var. Seçim
sonucunda halkın talepleri doğrultusunda ortaya çıkan siyasi yapının
meşruiyetinin sağlanması ülkedeki herkes için önem taşıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder