Mehmet Özay 21.11.2018
Asya-Pasifik
Ekonomi Birliği (APEC) toplantısı bu yıl Papua Yeni Gine’de yapıldı. Asya-Pasifik
Ekonomi Birliği (APEC), toplantısı 17 Kasım günü Papua Yeni Gine’de
gerçekleştirildi. 21 ülkenin üye olduğu APEC zirvesinde, ABD başkan Donald
Trump’ı başkan yardımcısı Mike Pence temsil ederken, Çin devlet başkanı Şi
Cinping bizzat iştirak etti. Zirveye, ABD ve Çin arasında henüz başlangıç
aşamasında olduğu söylenebilecek ticaret savaşı damgasını vurdu.
Toplantılara
günler kala ABD başkanı Donald Trump’ın zirvede yer almayacağı, aksine onun
yerine başkan yardımcısı Mike Pence’in katılacağının açıklanması, Trump’ın Çin
lideri Şi Cinping ile biraraya gelmek istememesi şeklinde yorumlanmaya
elverişli bir zemin hazırladı.
Bu
noktada, ABD Başkanı Donald Trump’ın APEC toplantısına Pence’i göndermesi ABD
tarafının Çin’le ticaret savaşını sona erdirecek bir yaklaşım zeminin
olmamasının bir sonucu olarak da değerlendirilebilir.
Ticaret savaşının gölgesinde
APEC zirvesi
Küresel
ekonominin iki devi, ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşının gölgesinde geçen APEC
zirvesi, çeyrek yüzyıllık geçmişinde ilk defa sonuç bildirgesinin yayınlanmamasına
tanık oldu.
Üye ülkelerinin,
ABD tarafınca hazırlandığı anlaşılan ve söz konusu ticaret savaşına açıktan
gönderme yapan, “Tüm adaletsiz ticari uygulamalar da dahil olmak üzere,
korumacılıkla mücadele konusunda hem fikiriz.” maddesi üzerinde görüş birliği
sağlamasına rağmen, Çin tarafının bu madde üzerindeki itirazı, APEC sonuç
bildirgesinin ortaya çıkmamasında başat bir rol oynadı.
APEC
üyelerinin söz konusu bu madde üzerinde hem fikir olması, ABD-Çin ticaret
savaşında ABD yanlısı bir tutumun geliştirildiği şeklinde yorumlanabilir. Bu
noktada, ABD’nin her şeye rağmen, halen küresel ekonominin bir numarası
olmasının doğrudan bir etkisi olduğunu düşünebiliriz.
Çelişkili
yorumlara yol açan söz konusu bu madde karşısında Çin’in ortaya koyduğu tavır,
ABD tarafından Çin’in ticaret savaşını sona erdirme konusunda bir niyet
taşımadığı şeklinde yorumlandığı da görülüyor. ABD-Çin arasında yaşanan bu
gerilimin APEC zirvesini etkilemesiyle hiç kuşku yok ki, toplantı gündeminin
küresel bir önem taşıyor.
Zirvenin
temelde, Asya-Pasifik bölgesindeki ülkeler arasındaki ticari ve ekonomik
faaliyetlerin gözden geçirilmesi, yeniden yapılaştırılması gibi bağlamları
olduğu düşünüldüğünde, Trump’ın toplantıya katılmaması, Çin’le yaşanmakta olan
sürecin ötesinde bir anlamı var.
Papua
Yeni Gine’deki zirve öncesinde taraflar arasında ticaret barışını sağlamaya
yönelik girişimlerin sonuncusu Henry Kissinger’in bu ayın başlarında Pekin’i
ziyareti olmuştu. Buna rağmen, tarafların ikili ticaret ilişkilerindeki
sorunları çözüme kavuşturamamış olmaları, sorunun APEC toplantısını
etkileyebilecek boyuta ulaşmasına neden oldu.
Öyle
ki, zirve sonuç bildirgesinin nasıl kaleme alınacağı konusunda ABD ve Çin
arasındaki anlaşmazlık nedeniyle APEC tarihinde bir ilk yaşanarak zirveyle
ilgili kararlara imza atılamamış oldu.
Pence ve Cinping’den
karşılıklı suçlama
Zirvede,
ABD başkan yardımcısı Pence ve Çin devlet başkanı Cinping yaptıkları
açıklamalarla iki ülke arasındaki ticaret savaşının devam ettiğini ortaya
koymaya devam ederken, aynı zamanda APEC üye ülkeleri üzerinde de doğrudan ve
dolaylı bir baskı kurma mücadelesi verdiler.
Cinping,
yaptığı açıklamada, Trump yönetiminin çeşitli ülkelerle yaptığı ve Çin’i
dışarda bırakan ikili ticaret anlaşmalarına tepki gösterirken, bu gelişmeyi tek
taraflılık ve korumacılık politikasının bir ürünü olduğu ve bunun küresel
ekonomideki belirsizliklere çare olamayacağı vurgusu üzerine temelleniyordu.
Cinping’in
bu söylemini bir meydan okuma olarak değil, belki iki ülke arasında süregiden
ticaret savaşının halen içinde bulunulan hazırlık evresinde çözüm bulma
konusunda bir yaklaşım olarak da dikkate alınabilir.
Her
ne kadar, ABD başkanı Trump, 11-15 Kasım günlerinde Singapur’da yapılan
Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) zirvesine ve ardından APEC toplantısına
katılmadıysa da, bu ay sonunda Arjantin’de yapılacak olan G-20 zirvesi
sürecinde Cinping ile bir araya geleceğini unutmayalım. Bu bağlamda, Cinping’in
APEC’de yaptığı konuşmayı bir anlamda Arjantin sürecine bir hazırlık olarak
değerlendirmemek için bir neden bulunmuyor.
Gelişmeler APEC ruhuna uygun
değil
Trump’ın
bu yılın ortalarından itibaren neredeyse küresel gündemin ilk maddesi olan, Çin
tarafının ticarette usulsüzlükler yaptığı iddiası ve bu konuda gerekli
adımların atılmaması halinde ticaret savaşına başlayacağı konusundaki uyarısı
halen geçerliliğini koruyor.
Bu
çerçevede, ABD’nin Çin’den ithal ettiği 250 milyar dolar karşılığındaki mala
uyguladığı yüzde 10’luk gümrük vergisinin yüzde 25’e çıkartılması söz konusu
olduğu gibi, ilâve bir tedbir olarak 267 milyar dolara tekabül eden diğer ithal
ürünlerine yönelik benzer bir yaptırım da uygulamaya konulabilir.
Çin
yönetiminin ise, bu gelişmeye sessiz kalmayacağı anlaşılıyor. APEC sürecinde
yapılan açıklamalarda da görüldüğü üzere, Çin tarafında herhangi bir politika
değişikliğine gidileceği yönünde bir yaklaşım ortaya konulmuş değil.
Aksine,
misilleme olarak 110 milyar dolarlık ABD ürününe yönelik gümrük vergisinde
artışa gidilmesi kararı uygulamaya geçirilmeyi bekliyor. Şayet iki ülke
arasında masa başında alınacak bir ortak karar çıkmaması halinde, yeni yılla
birlikte yukarıda ifade edilen yaptırımlara başlanacağı endişesinin giderek
artmasına neden oluyor.
ABD, Asya-Pasifik’te ne kadar etkin?
Trump’ın
zirveye katılmamasında Çin’le yaşananların etkisinin ötesinde bir diğer
gerçekle de ilişkili olduğunu ifade etmeliyiz.
ABD
yönetiminin son birkaç yıldır yani, Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasından
bu yana, bölge ülkeleriyle ekonomik ve ticari ilişkilerde işbirliklerini
geliştirme ve alternatif açılımlar konusunda kısır kaldığı gözlemleniyor. Öyle
ki, belli ölçülerde bölgeyle ilişkilerde uzaklaşma eğiliminin devam ettiğini
söylemek bile mümkün.
Trump’ın
daha başkanlık seçimleri kampanyasında uluslararası arenada ABD ile çeşitli
ülkeler ve birlikler arasındaki ticaretin ABD aleyhine bir seyir takip ettiği
yolundaki argümanı, seçimler sonrasında bir ulusal politika olarak karşılık
bulma eğilimine girdi.
Bu
gelişme, daha çok Çin’le başlayan ticaret savaşı şeklinde kendini ortaya koymuş
olsa da, aslında ABD’nin ticaret savaşı Asya-Pasifik bölgesindeki ülkelerden en
azından bazılarını da içine alıyor.
Bu
noktada, başkanlığının ilk günlerinden bu yana ABD’nin Asya-Pasifik
politikalarında önemli değişiklikler yapılacağına dikkat çeken Trump, ortaya
koyduğu icraat ve yaklaşımlarla bu anlamda aradan geçen iki yıllık süre zarfında
kimseyi şaşırtmıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder