Mehmet Özay 06.09.2018
Filipinler devlet
başkanı Rodrigo Duterte’nin 6 Ağustos Pazartesi günü kamuoyuna yaptığı açıklama
ile ülkenin güneyinde Müslümanların çoğunlukta olduğu Mindanao Adası’nda özerk
yönetim süreci yeniden başlatılmış oldu.
Duterte yaptığı
açıklamada, ‘Bangsamoro Organik Yasası’nın Ada’da özerk yönetimin yasal
temellerini oluşturacağını söyledi. Tam adıyla söylemek gerekirse, “Müslüman
Mindanao Bangsamoro Özerk Bölgesi Organik Yasası” artık gündemde.
Süreç yeniden başlıyor
Bu yasa, 27 Mart 2014
tarihinde Moro İslami Kurtuluş Cephesi (MILF) ile Filipinler merkezi hükümeti
arasında varılan Bangsamoro Kapsamlı Anlaşması’na dayanıyor. Devlet başkanının
özerk yönetim yasasını açıklamasının ardından şimdi bu karar bölge halkının
onayına sunulmak üzere referanduma gidilecek. Ancak referandumun olumlu
sonuçlanacağı noktasında oldukça iyimser bir yaklaşım hakim.
Özerk yönetime
geçileceği yönünde yapılan açıklama, 2014’de başkent Manila’da imzalanan
anlaşmanın 2016 seçimleri öncesinde dönemin devlet başkanı Benigno Aquino’nun
parlamentoyu ikna edememesi üzerine akamete uğrayan sürecin kaldığı yerden
başlaması anlamı taşıyor. Böylece 1978 yılında başlayan ve 2014 yılındaki
kapsamlı anlaşmaya kadar şu veya bu şekilde devam eden savaş ortamının sona
erdiğini söyleyebiliriz. Ancak bu sürecin başarıyla işletilebilmesi için
tarafların, barış süreci kadar çaba sergilemeleri gerekiyor.
Sürpriz karar
Başkan Duterte’nin
Mindanao Barışı konusunda, MILF’i memnun edecek bir karara imza atması önemli. Bununla
birlikte, 9 Mayıs 2016 tarihinde yapılan başkanlık seçimleri öncesi ve
sonrasında başkan Duterte’nin, Mindanao barışı konusunda Federalizm konusunu
gündeme getirdiği hatırlandığında, yukarıda dikkat çekilen açıklamasını sürpriz
olarak nitelemek mümkün.
Duterte’nin aradan
geçen süre zarfında stratejik bir değişiklik yapmasında MILF ve diğer bazı
faktörlerin yanı sıra, 2017 yılı Mayıs ayında Marawi şehrinin beş ay boyunca
kuşatma altında kalmasının caydırıcı bir etki yaptığını söyleyebiliriz.
Duterte’nin daha
önce Federalizmi gündeme getirmesinde ülkenin bir bölgesinin özerk yönetime
tabi olmasının geniş kamuoyunda doğuracağı huzursuzlukların ve çelişkilerin
yanı sıra, 1987 anayasasının böylesi bir özerk yönetime imkân tanımadığı
yönündeki teknik sorun bulunuyordu. Ancak bu yılın Ocak ayından itibaren Kongre’de
yapılan Bangsamoro Temel Yasası görüşmeleri sürecinde 1987 anayasası gündeme
gelse de, Duterte inisiyatifi ele alarak Bangsamoro Temel Yasası’nın kabulü
yönünde görüş belirtti.
Başkan Duterte, kongre
üyelerini ikna anlamı içeren bu açıklamasında, Mindanao Müslümanlarının
bölgelerinde özerk yönetime geçilmesi konusunda ciddi bir gelişme görmemeleri
halinde, bir kez daha savaş ortamının çıkabileceğine işaret ederken, herhalde en
yakın örnek olarak Marawi kuşatmasını hatırlatıyordu.
Bir önceki devlet
başkanı Benigno Aquino döneminde yasanın kongreden geçmemesi büyük hayal
kırıklığı yaratsa da, özellikle MILF içerisinde başta lider konumundaki Hacı
Murad İbrahim’in gelecekten umutlu oldukları yönündeki açıklamaları Duterte’nin
6 Ağustos’ta yaptığı açıklama ile bir anlamda karşılığını bulduğunu
söyleyebiliriz. Bu açıklama, ülkenin güneyinde Müslüman azınlığın Mindanao Adası’nda
2014 yılında varılan anlaşma gereğince özerk yönetim uygulamasına
geçebilecekleri anlamı taşıyor.
Mücadelenin temelleri
Moro-Mindanao
adıyla literatüre geçen bölgenin ve sadece modern Filipinler Cumhuriyeti
döneminde değil, sömürge döneminde başlayan Müslümanların bağımsızlık
mücadelelerinin günümüz koşullarında ekonomik nedenlere indirgenmesi, bölgenin
tarihi ve kültürel coğrafyasına dair gerçeklerin üstünü kapatmak anlamı
taşıyacaktır.
Bugün, Mindanao
Adası’nda özerk yönetime geçilirken, Ada’daki Müslüman sakinlerin sosyo-ekonomik
kalkınmalarının öncellenmesi bir zorunluluk arz etse de, konu salt ekonomik
geri kalmışlıkla sınırlandırılmamalıdır.
Bu bağlamda, uzun
bir dönem boyunca verilen mücadelenin tarihsel, dini-manevi, sosyo-kültürel bağlamlara
dayandığı dikkate alındığında, özerk yönetimin nasıl bir Müslüman Mindanao
toplumu inşa edeceği üzerinde durmak gerekiyor. Organik Yasa, bu açıdan da
hükümler içeriyor.
Buna göre, geçen
süre zarfında MILF yönetimin başında bulunan Hacı Murad İbrahim’le ve diğer
bazı siyasilerle yaptığımız mülâkatlarda Mindanaolu Müslümanların önceliklerinin
manevi eğitim ve bunun pratikteki uygulamaları olduğu son derece açıktır. Kaldı
ki, hareketin ilhamını merhum lideri Selamet Haşim’den aldığı ve Haşim’in
İslami bir toplum modeli çalışmalarına ağırlık verdiği hatırlandığında, bugün
barış ortamı sürecinde Mindanao halkının bu yönde bir çaba içine girmesi doğal
bir yönelim olarak kabul edilmelidir.
Bu noktada, dikkat
çekilmesi gereken husus, İslami hükümlerin uygulanması sürecinde nasıl bir metod
izleneceğidir. Bu uygulamanın, Mindanao’da diğer dini grupların da mevcudiyeti
kadar, Filipinler anayasası ile çelişip çelişmeyeceği de zamanla gündeme
gelecektir.
Ekonomik kalkınmışlık - benzer sorunlar
Her ne kadar,
bölge yer altı ve üstü zenginlikleriyle dikkat çekse de, gerek sömürge dönemi
gerekse modern Filipinler devleti döneminde ülkenin, özellikle kuzey ve orta
bölgelerinden farklı etnik ve dini unsurların Mindanao Adası’na
yerleştirilmeleri, kaynakların bu göçmen kitleleri lehine ve onların merkezdeki
efendileri lehine bir ekonomik gelişme sürecine konu olmuştu.
Ayrıca on yıllar
boyunca süren savaş ortamının ürettiği mafyatik organizmaların varlığı ve
bunların yeni sürece adaptasyonu konusunda MILF yönetiminin kapsamlı bir
çalışma yapması gerekecek.
Özerk yönetime
hazırlanan Ada’nın ulusal ve uluslararası yatırımlara konu olacağını hesaba katmakla
birlikte, bunun bölge yönetiminin ne denli usta ellerde şekilleneceğine bağlı
olacaktır. Bununla birlikte, ilk etapta bölge vergi gelirlerinin yüzde 75’i
özerk yönetime kalırken, merkezi hükümet ulusal gelirin yüzde 5’ine tekabül
eden 1.1 milyar Doları bir tür hibe olarak yıllık olarak yönetime aktaracak.
Bölgenin ekonomik
anlamda zenginliğine işaret eden en önemli yanı, bölge sınırları içerisinde yer
alan deniz altındaki doğal gaz kaynağı. Başkan Duterte, bölgede mevcut olduğu
tahmin edilen 68 milyar kübik fit değerindeki metan gazının tüm ekonomik
varlığının bölge Müslüman toplumuna ait olduğunu açıkladı. Bununla birlikte, bölgenin
bu potansiyel zenginliğinin yeni bir göç dalgasına neden olacağını ima eden
cümleler de sarf etmekten geri kalmadı.
Bu durum,
açıkçası, Güneydoğu Asya’daki çatışma bölgelerinden biri olan Açe’deki barış
sonrası süreci akla getiriyor. Bölge halkının eğitim düzeyi, eyalet yönetiminde
profesyonellik, ulusal ve uluslararası yatırımların ilgili bölgede faaliyette
bulunup bulunmaması, ulusal politikanın veya merkezin güçlü aktörlerinin siyasi
ve ekonomik çıkarlar uğruna bölge halkına göz açtırmama çabaları gibi hususların
benzerlerine Mindanao’da da rastlanabileceğini söylemek gerekir.
Bu anlaşmanın
Filipinler siyaseti için önemine kuşku yok. 13 Mayıs 2019 tarihinde yapılan
genel seçimler öncesinde devlet başkanı Rodrigo Duterte geniş kamuoyunda ülke
barışına katkı sağlayacak Mindanao sürecini hal yoluna koymakla önemli bir
destek aldığı söylenebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder