Mehmet
Özay Eylül 2018
Eğitim olgusu, her dönem
gündemde olan bir konu olarak dikkat çekmektedir. Eğitim ahlakı ise, bu geniş
eğitim olgusu içerisinde vaz geçilemez bir öneme sahiptir. Ancak, bu durumun
günümüz özelde eğitim dünyası, genelde toplumsal ilişkilerdeki karşılığının ne
olduğu üzerinde durulmayı gerektirmektedir. Bu çerçevede, eğitim olgusu alt
yapı, müfredat, hedefler gibi çeşitli alanlarıyla sadece sanıldığının aksine,
sözde az gelişmiş veya gelişmekte olan toplumlarda değil, gelişme
kategorilerinde epeyce mesafe kat etmiş toplumlarda da bir sorun teşkil
etmektedir.
Ancak, genelde
karşılaşıldığı üzere bu sorunun odağına, eğitim süreçlerinin bireyleri maddi
hedefler ve kazanımlara ulaştırmada ihtiyaç duyulan donanımların temininde
başarılı olup olmadığı konulmaktadır. Aynı zamanda, pratikte ortaya konulan
bilinçli güdümlemelerle, eğitimin gayesi sanki neredeyse bu tek nedensellik
üzerine inşa edilmektedir. Oysa bu durum, eğitimin temel bir alanını, belki de
var oluşunu temsil eden eğitim ahlakı olgusunun dışlanmasıyla bir tür tezada
işaret etmektedir.
Eğitim ahlakını yadsımaya
yönelik böylesi bir durumun, içinde yaşanılan modern dönemin veya yüksek
modernliğin veyahut da onun aşıldığı iddiasındaki post-modern döneme içkin olan
iktisadi ve sosyal koşullandırmaların bir etkisinin olduğuna kuşku yok. Tam da
burada, eğitim ahlakı olgusunun, Batı toplumlarını ne kadar ilgilendirdiğini de
göz ardı etmeden, özellikle Doğu toplumlarında neye tekabül ettiğinin üzerinde
durulması gerekmektedir.
Bu bağlamda, eğitim
kurumunun, yukarıda zikredilen modern döneme özgü bir toplumsal yapı olduğu
yönündeki genel kanı ve düşüncenin rolü unutulmamalıdır. Bu durumda, modern
iktisadi ve sosyal yapılaşmaların eğitim kurumu üzerinde tesis ettiği baskı ve
basınç, eğitim ahlakı olgusunun ne eğitim kurumlarında ne de kamuoyu nezdinde bir
karşılık bulmasına neden olmaktadır.
Bunda, kuşkusuz ki, içinde
yaşadığımız dönemin modern olmasının ve bu dönem insanının kendini maddi
gelişmenin büyüsüne kaptırarak, algılarını öncelikle ve giderek bu zamanla sınırlandırmaya
matuf eğiliminin kayda değer bir yeri vardır. Ancak bu durumda, çağdaş insanın zaman
ve mekân noktasında bir unutkanlıkla malul olduğu da gözden kaçırılmamalıdır. Oysa,
modern denilen dönem insanlık tarihinin görece kısa bir zaman dilimine tekabül
etmektedir.
Bu noktada, erken modern
dönemde ortaya konulan çabaların ve bunların eğitim kurumları vasıtasıyla orta
ve uzun vadede gündeme gelen sonuçlarının çağdaş toplumlarda akıl tutulmasına
yol açtığına, geçen yüzyılın devasa sorunlarla yüklü ortamında tanık olunmuştu.
Ve bugün bu süreçten pek fazla ulaşılmadığı da gözlemlenmektedir. Bu noktada,
eğitim ahlakını öncelleyen bir tutumun geliştirilmesi ihtiyacı ortadadır. Bunun
için, eğitim kurumları ile sınırlandırılmayan, aksine ilgili tüm toplumsal
kurumların içinde yer alacağı bir yapı gündeme getirilmelidir.
Açık
Medeniyet, Sayı 7, Eylül-2018, Yıl 1, s. 19. www.acıkmedeniyet.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder