20 Eylül 2017 Çarşamba

Malezya Federasyonu’nun Temelleri ve ‘Malay Siyaseti / Foundation of the Federation of Malaysia and ‘Malay Politics’

Mehmet Özay                                                                                                                        20.09.2017

Malezya Federasyonu’nun bağımsızlık günü kadar ulusal bağlamda önem arz eden bir diğer gün, 1963 yılında ‘Malezya Federasyonu’ adını almasına neden olan üç bölgenin mevcut ‘Malaya Federasyonu’na bağlanmasının kutlandığı ‘Malezya günü’dür. Bu anlamda, her 16 Eylül Malezya günü resmi tatildir ve kutlamalar konu olur. Bu yıl da 16 Eylül’de Federasyon’un kuruluşunun 54. yıldönümünü kutlandı. Federasyonun oluşumunu sağlayan Sabah ve Saravak eyaletleri 1963 yılında olduğu gibi bugün de aynı önemi taşıdığını ve hatta kimi bağlamlarda çok daha önemli hale geldiğini söylemek mümkün.

2. Dünya Savaşı’nın ardından İngiliz sömürge yönetimi, Malay Yarımadası’ndaki hakimiyetini yenileme arzusuna rağmen, gelişmeler karşısında Malay toplumu ile bölgedeki azınlıklara ‘bağımsızlığı’ vermeyi bazı şartlarla kabul etti. Bu şartların önemli bir bölümü Çin ve Hint kökenli azınlıkların vatandaşlıkları en başta gelen konuları oluşturur.  1957 yılında verilen bağımsızlığı tamama erdiren ise İngilizlerin mandasında kabul edilen Borneo Adası’ndaki Sabah, Saravak ve Bruney ile Malay Yarımadası’nın en güney ucundaki Singapur Adası’nın Malaya Federasyonu’na bağlanması kararıdır.

1957-1963 yılları arasında Malaya Federasyonu’nda işlerin gayet yürüdüğü ve nihayetinde bu ‘başarılı’ sisteme henüz geleceği karara bağlanmamış üç bölgenin eklenmesinin bu başarıyı artıracağı düşüncesiyle hareket edilmiş değildir. 1957 yılındaki bağımsızlık öncesi ve hatta sonrasında örneğin Penang Adası gibi Çinli azınlığın çoğunluğu oluşturduğu bölge ile Kelantan gibi daha çok Patani Müslümanlarıyla tarihsel bağlara sahip bölgedeki ‘geleneksel dini’ yönelimli halkın farklı talepleri olduğu görülür. ‘Penang Adası Çinlileri’ adıyla da anılan Penang’deki halk, kendilerini Boğazlar Yönetimi (Straits Settlements) adıyla İngiliz Krallığı’na bağlı kılan, yani İngiliz Kraliçesinin vatandaşları kılan süreçten gayet memnun ve bundan vazgeçme niyetinde değildirler. Kelantan bölgesi ise, bugüne kadar varlığını güçlü bir şekilde devam ettiren geleneksel İslami yaklaşımı kadar, o dönemler tarihsel boyutu ile kendini ‘farklı’ gördüğü Yarımada’daki İngiliz sömürge yönetiminin siyasi plânında yer almak istememektedir.

Bu bölgesel ayrışma kadar, Yarımada’nın geneline yayılan Çinli ve Hintli azınlığın ‘vatandaşlık’ statüsü alma süreçlerinde yaşananlar da, bu azınlıklar nezdinde toplumsal huzursuzluğa temel teşkil ediyordu. Öte yandan, ‘çoğunluğu’ oluşturan Malay Müslümanlar nezdinde ise, ‘vatanın asli unsurları’ (bumiputra) olarak ne türden ekonomik gelişme elde edebileceklerinin hesabıyla çatışma-uzlaşma skalası arasında gidip gelen bir durum arz ediyordu. Tabii burada, ‘bumiputra’ demişken, aslında kendilerini ifade etme olanak ve imkanından yoksun olan bu toprakların ‘daha da asli’ toplumsal grubu olan ‘Orang Asli’lerin siyasi veya toplumsal taleplerinin olmaması da kendi başına ele alınmayı hak eden bir konudur.

Malay Yarımadası’nda görünüm böyleyken, 1960’ların başından itibaren Sabah, Saravak ve Singapur’la birleşme konusunun gündeme geldi. Bu gelişme, Malaya Federasyonu için ‘nüfus politikaları’nın yeniden değerlendirilmesi ve yapılandırılması gibi varoluşsal bir öneme sahipti. Malay Müslüman nüfusunun Çin ve Hint kökenli azınlıklar karşısında ‘kritik’ durumu karşısında yukarıda değinildiği üzere ‘vatandaşlık’ süreci tedrici olarak işletilirken, Malay Müslümanları’nın ‘bumiputra’ kavramını maddi olarak da destekleyecek bir nüfus akışına ihtiyaç vardı. Sabah ve Saravak’daki etnik unsurların varlığı bu anlamda Malaya Federasyonu yönetimi için özel bir önem taşıyordu. Bu hususa aşağıda değineceğim...

Bu sürecin bölgesel ve uluslararası boyutu da göz ardı edilemeyecek kadar önemliydi.  Örneğin, hem bölgedeki siyasi varlığını en azından bir ekonomik/siyasi yük olarak üzerinden atmak isteyen İngiltere için, hem de bölgede dinamik bir yapı arz eden ve yayılma eğilimleriyle dikkat çeken ‘komünizm’ tehdidine karşı bölgesel blokun bir ayağının oluşturulması hedefi -ki bu daha çok dönemin iki kutuplu dünyasında ABD’nin küresel politikalarına daha yakın ve ilgili bir durumdu- birbirini destekleyici bir mahiyet arz eder.

Bruney ‘Sultanlığı’ bu süreçte yer almama kararında ısrarcı olurken, İngiliz yönetimini bu karara -herhalde bazı anlaşmalarla olsa gerek- ikna edebilmesi Sultanlık için tarihi bir ‘başarı’ olarak da zikredilebilir. ‘Tarihi başarı’nın bir başka adımını ise Singapur attı aslında. Bu bağlamda, Singapur’un durumu ise özel bir önem arz ediyordu. İngilizlerin bölgeden çekilme kararı üzerine, tarih boyunca hem insan ve maddi kaynaklar bakımından Malay Yarımadası’na bağımlı Singapur Adası’nın kendi başına idamesi öngörülmediğinden, Federasyonu oluşturacak bir diğer yapı olarak ortaya çıkıyordu. Singapur’un katılımı kadar, iki yıl gibi kısa bir süre zarfında Federasyon’dan ayrılışı da önemli çalışmalara konu olmuştur. Burada, Singapur’un kurucu başbakanı Lee Kuan Yew’un bir ‘cin fikirlilik’ yapıp, “İngilizler bize bağımsızlığı vermiyor. Malaylarla birleşelim, nasıl olsa sonunda ayrılız” gibi bir düşünceyle hareket edip etmediğini de bir soru olarak burada zikredebilirim.

Yarımada’da ‘bumiputra’lık olgusunu İngilizlerle ‘masa başında’ halleden Malay Müslümanları temsil eden siyasi liderlerin, 1963’de Singapur’un dahil olmasıyla Lee Kuan Yew’un “Malay” siyaseti ve toplumsal yapılaştırması yerine, “Malezyalılık” olgusunu öne sürmesi de bu ilişkinin ne kadar yürüyebileceğini zaten sorgulatmaya yeter bir durumdu. Kaldı ki, Singapur’un Çinli nüfusunun zaten kritik bir nüfus dengesi içerisindeki Malay Müslüman nüfusu için açık tehdidi de dönemin Kuala Lumpur yönetiminin üzerinde hassasiyetle durduğu bir diğer husustu.

Sabah ve Saravak’ın Federasyon için önemine gelince...

Malay Yarımadası’ndaki geleneksel 9 Malay Sultanlığı’ndaki Malay Müslümanların Sabah ve Saravak etnik yapılarını oluşturan toplumlarla ilişkisi, onları algılaması, toplumsal ve kültürel ilişkileri nelerdir gibi pek çok soruyu sıralayabiliriz. Ancak bu soruların cevaplarından ziyade Sabah ve Saravak halklarının bugüne kadar ve özellikle de son iki seçimdir Malezya Federasyonu’nu yöneten siyasi varlığa ‘oy deposu’ statasüyle katkı yapması öne çıkar. Yarımada Malay Müslümanları’nın Çin Denizi’nin öte yakasındaki Borneo Adası’nın batı ve kuzeyini oluşturan bu iki eyalete yönelik bir ‘milli birlik’ hissiyatında olmadıkları ortada. Peki bu birlik nasıl gerçekleşmiştir o zaman sorusu haklı olarak sorulabilir. Burada İngiliz öğretisi olduğunu ileri sürebileceğimiz bir siyasi pragmatiklikten başka bir unsur görmek mümkün değil. Bu anlamda, halkları ortak noktada birleştiren unsurlardan ziyade, Malay Yarımadası siyasetinin başat unsuru Birleşik Ulusal Malay Organizasyonu (UMNO) aklı ile Sabah ve Saravak’daki yerel siyasi liderler arasındaki ‘anlaşma’nın boyutlarıdır bu Federasyonu teşkile sebep olan.

Bu iki eyaleti ‘merkeze’ bağlayan yegâne unsurun, 1960’lı yılların başlarında dönemin Malay siyasi liderlerinin bu iki bölgedeki yerel siyasi liderlerle yaptıkları anlaşmalar olduğunu söylemek abartı olmayacaktır. Adı üstünde bir Federasyonu oluşturan bu devletin geleneksel sultanlıklarını oluşturan 9 eyaleti bile bir çatı altında toplanamamışken, Sabah ve Saravak’daki kendilerine özgü dil, kültür ve hatta dini yapılaşmalarıyla yüzyıllar boyunca yaşamış topluluklara yönelik ‘milli birlik’ olgusunun ortaya çıkmasını beklemek, yüzyıllardır bölgede hakim olan siyasi ilişkileri anlamamak demektir. Bu noktada, 1957’de Malaya Federasyonu’nun oluşumuna giden süreçte belirleyici rol oynamış olan Cohor Sultanlığı / Eyaleti başında bulunan kesimin zaman zaman merkezi yönetime yönelik eleştirileri ve hatta federasyondan çıkabiliriz anlamında yorumlanabilecek çıkışlarını hatırlamak kafi.

Malezya Federasyonu 54. yılını kutlarken, 1960’ların eko-siyasi dengeleri ile bugünü kıyaslamak mümkün. Tabii bu bir başka yazının konusu. Ancak bugün mevcut ulusal siyasi gelişmeler çerçevesinde Sabah ve Saravak merkezi hükümet için, belki dünkünden çok daha büyük ölçüde politik bir öneme sahip. Bu önem Sabah ve Saravaklılar tarafından da yakinen biliniyor. Bu ulusal gün yukarıda dile getirilen dünkü ilişkileri hatırlatırken, zamanla ortaya çıkan siyasi ve toplumsal değişimler önümüzdeki dönemde de bu iki eyaletin yine gündemde olacağını ortaya koyuyor.  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder