Mehmet Özay 3 Nisan 2015
Lee Kuan Yew’in (LKY) vefatının ardından bazı değerlendirmeler yapmaya devam
ediyoruz. Bu yazıda, LKY’nın Malezya ile olan bağlantısını ilk yıllarındaki özellikleri
çerçevesinde ele alacağım. Bu anlamda, LKY’ı Malezya’ya bağlayan nedir sorusu sorarak
başlayabiliriz. Kimileri için bu soru garip kaçabilir. Ancak Singapur Ada
Devleti’nin kurucusunun Malezya’yla 1950’lilerde başlayan güçlü bir ilişkisi
vardır. Bu ilişkinin ortaya çıkmasında birincisi coğrafi ikincisi de sömürge
yönetimi olmak üzere iki unsurdan bahsedebiliriz. Malay Yarımadası’nın doğal
bir uzantısı olan Singapur Adası’nın, tarih boyunca bu ana karadan bağımsız
olmaması, LKY’ı hem bu coğrafyanın maddi değerlerine hem de insan stoğuna karşı
kayda değer yapıcı-eleştirel bir bakış geliştirmesine neden olmuştur.
İkinci husus ise, hiç kuşku yok ki, Malay Yarımadası’nın 1786 yılında
başlayan sömürgeleştirme sürecinde İngilizlerin oynadığı başat roldür. Bu iki antropolojik
yapı, LKY’ı atalarının geldiği Çin’den ziyade bu topraklara ait hissetmesine ve
burada kendi ‘dünyasını’ kurmasını sağladı. Bunun ötesinde, LKY’ı Malezya ile
ilişkilendiren ise, 1946 yılında İngilizlerce ‘Crown Colony’ statüsü verilen Singapur Adası’nın bu statüyle var
olmasının mümkün olmadığını görüp, kadim bağa, yani Malay Yarımadası’na siyasi eklemlenmeyi
gündeme getirmesi oldu.[1] Bu
yaklaşım, siyasi ve özellikle de ekonomik zorunlulukların bir sonucu da olsa, açıkcası
tarih boyunca siyasi ve ekonomik anlamda büyük kopuşlara sahne olmamış Malay
Yarımadası ve Singapur Adası ilişkisinin modern dönemde ulus devlet bağlamında
yeniden ortaya çıkartılması düşüncesinin ürünüdür.
Tabii şimdi tüm bu bağlantılara bakıp ‘harika bir gelişme’ denilebilir.
Ancak 1963’de başlayan birleşme, iki tarafın yani LKY ile dönemin Malay lider
kadrosunun kan uyuşmazlığı neticesinde tüm büyük vaadlere rağmen, kısa sürede bir
kopuşla sonuçlandı. Bu kopuşun izlerini takip ettiğimizde bir yanda LKY, öte yanda
Malay liderleri suçu karşı tarafa atarken, acaba LKY’ın siyasi birleşmeyi Ada’nın
İngilizlerden bağımsızlığını kazanmasında bir tür manivela aracı olarak
kullanıp kullanmadığı da akla gelmiyor değil hani. Kurt politikacı LKY,
yukarıda zikredilen tarihsel ve ekonomik nedenlerle elbette Malay Yarımadası’nın
zengin kaynaklarına, insan iş gücüne ihtiyaç duyuyordu. Kaldı ki, bu iki temel
şart ve yeni dönemin getirdiği gerek ‘komünistlerin etkin varlığı’[2] ve
gerekse ‘güvenlik’ bağlamında[3],
bağımsızlık sonrasında Singapur’un karşısına, aynı zamanda bir tehdit olarak
çıkarken, bir yandan da nasıl bir Singapur inşa edileceğinin ipuçlarını
veriyordu.[4]
Ancak ihtiyaç duymadığı bir şey vardı ki, o da ‘ultra Malay milliyetçilerinin’
modern “Maleyza Federasyonu”nu sadece ‘Malay ırkına mensup olanlara hasredecek
siyasi angajmanlarıydı. Ki bu angajman, Dr. Mahathir Muhammed döneminde giderek
ivme kazanırken, bugüne kadar bir devamlılık arz ettiği de gözlemlenmektedir.[5] LKY,
bu angajmanlara ‘evet’ demesi halinde Ada’yı sıkışıp kalmış bir tür ‘Robinson Cruose’dan farksız olacağını
sezmiş olmalı.
Bu noktada, Malayların ‘Müslüman’ olmasından ve de kardeşlik
hislerinin depreşmesinden hareketle “Evet. Ne var ki bunda. Elbette böyle
davranacaklar” minvalli yaklaşımları olabilir. Ancak burada Malayların
İslamiyetle bağları kadar, 1511 yılından 30 Ağustos 1957 tarihine kadar sürmüş
sömürgecilik tarihleri ve bu sürecin özellikle de, İngiliz Doğu Hint Sömürge
yönetiminin 1786 yılında Penang Adası’ndan başlattıkları ‘İngiliz çıkartması’nın
ürettiği korkuyu göz ardı edenlerin büyük yanılgı içinde oldukları unutmamalı. Bu
hususun, bir başka yazı konusu olduğunu hatırlatarak şimdilik bu kadarla bir
hatırlatmayla iktifa edeyim.
16 Eylül 1963 - 9 Ağustos 1965 yılları arasında, sadece iki yıl süren
siyasi birliktelik sürecinde, ülkenin doğal etnik dağılımında çoğunluğu
oluşturmakla birlikte ultra Malay milliyetçi liderlerin ‘Malay’ odaklı
sosyal-siyasal ve de ekonomik yaklaşımlarına eleştirel yaklaşan ve Malay
milliyetçilerinin ileri ileri sürdüğü ve pratiğe geçirme yolunda azimle
çalıştığı bir ‘Malay Malezya’sı değil, aksine ülkenin doğal etnik mozayiğini
bir arada tutmanın olmazsa olmazı siyasi bir çıkış olarak, ülkenin tüm etnik gruplarını
bir potada eritmenin siyasi karşılığı olarak ‘Malezyalı Malezya’ kavramı
üzerinde ulusal gündemi belirleme çabası sergiledi.[6] Ülkenin
kurucu yapısı olarak öne çıkan “Birleşik Malay Ulusal Organizasyonu” (UMNO)
adlı partinin ülke siyasetinde belirleyiciliği ve milliyetçilik damarını
alabildiğince harekete geçirebileceği bir Malay kitlesinin -ki bu Malay
kitlesinin bugüne kadar geçirdiği modernleşme süreçlerine rağmen, kahir
ekseriyetiyle UMNO siyasasından özgürleştirilebildiğini söylemek güç- varlığı LKY’nin
hiç de öyle istediği gibi ‘aşık atabileceği’ bir siyasi zemin sağlamadı. Ve
bunun sonucunda ‘ayrılma kararı’ kaçınılmaz bir sonu olarak gündeme geldi.
Tabii bu noktada, LKY’nin o gün ısrarla altını çizdiği ve Malezya Federasyonu’nu
oluşturan halkların ‘ulusal birlikteliğini’ öncelleyen ‘Melazyalı Malezya’
kavramsallaştırmasının, bugün Malezya’daki etnik-dini-siyasi haklar
çerçevesindeki yalpalamalar dikkate alındığında, haklılık payının ortaya çıktığını
söyleyebiliriz. Bunun bir tür sağlaması ise, bugün hem Ada’ya hem de Malay
Yarımadası’ndaki sosyo-politik şekillenişte ortaya çıkar.
1965 yılındaki ayrılışın ardından bağımsızlık sürecini ‘yeni bir ulus’,
yani ‘Singapur’ inşasına adayan -ki bu düşüncesi daha 2. Dünya Savaşı
sonrasında İngilizlerin yeniden Ada’ya çıkmalarından itibaren çoktan
geliştiğini söylemek mümkün-[7] ve
bunu etnik milliyetçilik üzerinden değil, aksine ortak vatandaşlık olgusundan
hareketle gerçekleştiren LKY’nın politikaları karşısında, bugün Malezya
Federasyonu’nun ultra Malay milliyetçi kadrolarının ayrıştırıcı politikaları, sözde
tüm ekonomik kazanımlara rağmen, ülkede yaşanan huzursuzlukların temellerinden
birini oluşturmaya devam ediyor. Bu ayrıştırıcı politikaların, salt ‘Malay
Müslümanlarına’ hasredilmiş sosyo-ekonomik politikaların ürünü olmadığı, belki
de bunun çok daha ötesinde kimilerince sözde Müslüman ve Üçüncü Dünya
ülkelerine model olarak sunmaya çalışılan Malezya Federasyonu’nda başta yargı
sistemi olmak üzere[8]
şeffaf devlet, adil yönetim, yasaların üstünlüğü, etkin ve verimli yönetim, etnik
ve dini haklar, yolsuzlukla mücadele gibi modern devlet nimazının olmazsa
olmazlarında ne kadar başarılı olup olmadığının da soruşturulması
gerekmektedir.
Tabii bu noktada Dr. Mahathir Muhammed’in “Bağımsız Malezya’da
yasalar herkese eşit şekilde uygulanmaktadır” dese de,[9] Malezya
gerçeklerine az da olsa vakıf olanların tanık olduğu üzere, ortada soyut yasal
ve prosedürel tasarımların varlığına karşın, eksikliği hissedilen olgu bu
değerlerin pratiğe geçirilemeyişidir. LKY, bu noktada iyi bir yönetim nedir
sorusuna verdiği bir cevapda, “hükümetlerin sorumluluğu sağlıklı kararlar alıp,
bunları sağlam ve istikrarlı bir şekilde uygulamaktır” der.[10] Bu
vecheden bakıldığında Singapur Cumhuriyeti ile Malezya Federasyonu’nun bugün
geldiği noktayı değerlendirmek mümkün.
[1]Geoff Wade. (2013). “Operation Coldstore:
A Key Event in the Creation of Modern Singapore”, Poh Soo Kai, Tan Kok Fang; Hong
Lysa. (ed). The 1963 Operation Coldstore in
Singapore: Commemorating 50 Years, Petaling Jaya: Strategic Information and
Research Development Center, s. 29.
[2]Geoff Wade. (2013). “Operation Coldstore:
A Key Event in the Creation of Modern Singapore”, Poh Soo Kai, Tan Kok Fang; Hong
Lysa. (ed). The 1963 Operation Coldstore in
Singapore: Commemorating 50 Years, Petaling Jaya: Strategic Information and
Research Development Center, s. 19.
[4]Graham Allison; Robert D.
Blackwill; Ali Wyne. (2013). Lee Kuan
Yew: The Grand Master’s Insights on Chine, The United States, and the World,
Cambridge: The MIT Press, s. 82.
[5]Andrew Willford. (2013). “Every
Indian is Burning Inside”, Bridget Welsh; James U. H. Chin. (ed). Awakening: The Abdullah Badawi Years in
Malaysia, Petaling Jaya: Strategic Information and Research Development
Center, s. 215.
[8]Sudhir Thomas Vadaketh. (2012). Floating On A Malayan Breeze: Travels in
Malaysia and Singapore, Hong Kong: Hong Kong University Press, s. 107.
[9]Mahathir Mohamad. (2011). A Doctor In the House: The Memoirs of Tun
Dr. Mahathir Mohamad, Petaling Jaya: MPH Publishing, s. 559.
[10]Graham Allison; Robert D.
Blackwill; Ali Wyne. (2013). Lee Kuan
Yew: The Grand Master’s Insights on Chine, The United States, and the World,
Cambridge: The MIT Press, s. 112.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder