Mehmet Özay 20.03.2025
Bu gelişme, kamuoyunda Trump
politikalarına yönelik eleştirilerin gelişmekte olduğuna dair ipuçları
verirken, bu konuda önemli söylemlerden biri, Trump’ın birinci dönem başkan
yardımcısı Mike Pence’den geliyor.
Trump politikaları ve
Cumhuriyetçiler
ABD’de başkan Donald Trump ve yönetiminin
sergilemekte olduğu politikaların, ABD’yi ve de küresel toplumu nereye
evireceği konusu pek çok çevre tarafından yakından takip ediliyor.
Bu çevreler arasında, ABD’de Trump’ın
mensubu olduğu Cumhuriyetçi Parti içerisinden bazı çevrelerin varlığını yabana
atmamak gerekiyor.
Trump denildiğinde, ABD’de akla
sadece muhalefetteki Demokrat Parti ve çevrelerinin eleştirileri gelmiyor
artık.
Aksine, muhalefet partisi
Demokratlar bir yana, Cumhuriyetçiler yani, Muhafazakarlar içerisinde de,
tepkilerin giderek gündeme gelmeye başlamasıyla Trump politikaları yakından
takip edilerek değerlendirilmeye tabi tutuluyor.
Pence’den eleştiri
Bu çevreler arasında, Demokrat
Parti’den ve Trump’ın birinci dönem başkanlığında yardımcılığını yapan Mike
Pence’ın başta geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Pence, hem iç politika hem de
küresel politikalar noktasında Trump açılımlarına yönelik eleştirilerini ortaya
koyuyor.
Pence’in, Donald Trump’ın
yardımcısı olması gibi yakınlığı ile ondan ayrılışı ve de Trump’ın ikinci
başkanlık sürecinden itibaren ortaya koyduğu siyasi tutum yakından incelenmeyi
hak ediyor.
Pence, tıpkı eleştiri geliştirdiği
Trump gibi uluorta görüşlerini uluorta bir şekilde gündeme taşımıyor.
Daha dikkatli ve temkinli adımlarla
bir anlamda, rakibi konumunda görülebilecek Trump ve onun geliştirmekte olduğu
politikalara muhalefet ediyor.
Pence’in kurucusu olduğu “Amerikan
Özgürlüğünü Geliştirme” (AÖG) kurumu bu anlamda, Trump politikalarına yönelik
çekincelerini dikkatli bir dille ortaya koyuyor.
AÖG tarafından, Trump
politikalarına yönelik geçen hafta yayınlanan rapor, üzerinde durulmaya değer.
Ciddi kaygı
20 Ocak’dan bu yana, Trump
yönetiminin sergilediği iç ve dış politikalar, reformculuk yerine belki de bir
anlamda, devrimcilikle anlaşılabilecek boyutlar içeriyor.
Federal kamu görevlilerini,
uluslararası yardımlarında başını çeken USAid gibi kuruluşları hedef alan
yaklaşımı, göçmen yasası, sağlık bakanlığı politikası vb. iç kamuoyunu doğrudan
ilgilendiren alanların başında geliyor.
Bununla birlikte, bunları aşan ve
bütünlüklü anlamda ABD ekonomisini etkileyeceği konusunda ciddi kaygılara neden
olan gümrük vergileri konusu öncelikli bir yeri tutuyor.
Rapor
AÖG’nun yayınladığı raporda,
Trump’ın küresel olarak adlandırılmayı hak eden gümrük vergisi artımına dair 15
önemli tehdidin varlığına dikkat çekiliyor.
Rapor temel itibarıyla, gümrük
vergilerinin artırılmasını eleştiriren, ABD’de geniş toplum kesimlerinin
ekonomik yaşamını kolaylaştırmanın yolunun serbest ticaretten geçtiğine vurgu
yapıyor.
Öyle ki, tıpkı isyancı Senatör
olarak adlandırılan Rand Paul’un da savunduğu üzere, gümrük vergilerinde artışa
gidilmesinin borsada, tüketici güven endeksine yansıyan sarsıcı sonuçları ile
ABD’nin küresel ittifaklarıyla arasının açılmasına değin varan etkileri, Trump
politikalarına neden olan eleştirilerin nedenini teşkil ediyor.
Temelde, ne Trump’ın ne de Hazine
Bakanı Scott Bessent’in yadsıdığı yüksek gümrük vergileri nedeniyle ülke
ekonomisinin etkileneceği yönündeki yaklaşımın Pence örneğinde olduğu gibi,
Cumhuriyetçi çevreler tarafından eleştiriliyor olmasıdır.
Her ne kadar, Trump, “görüp
bekleyim” tarzında bir yaklaşımla uygulamakta olduğu politikaların haklılığına
vurgu yaparken, Pence bu politikanın açmazlarını gündeme taşıyor.
Trump popülizmi
ABD’deki gelişmelere bakıldığında,
sadece bir siyasetçinin yani, başkan Donald Trump’un kendi ülkesini yani
ABD’yi, öteki ülkeler karşısında yeniden büyük yapma idealiyle belirlenmiş ve
toplumun tümünün, onun arkasında gittiği şeklinde anlaşılamayacak bir durumun
olduğuna işaret ediyor.
Cumhuriyetçi çevrelerde etkin
olduğu anlaşılan Amerikan Özgürlüğünü Geliştirme gibi ve benzeri bazı
Muhafazakar oluşumların ortaya koydukları yaklaşım, Cumhuriyetçi Parti
geleneğini temsil etmeleriyle Trump’ın öncülüğünü yaptığı politikacı tipinden
ve onun ortaya koyduğu politikalardan ayrılıyor.
Muhafazakar gelenek kavramının öne
çıktığını söyleyebileceğimiz bu tutumda hedefte, Trump’ın ortaya koyduğu ve
‘popülist politikalar’ olarak adlandırılan duruma yönelik olduğu gözlemleniyor.
Bir yanda reform ötesi, diğer
yandan popülist politikalar Trump’ın sergilemekte olduğu siyaset yapma biçimi
ve icraatlarının yerleşik kanunları ve anlayışları yıkmaya matuf olduğu
ortada.
Trump da zaten bunu yadsımıyor...
Ve de bu nedenle, “Amerika’yı
Yeniden Büyük Yapmakla” (Make America Great Again-MAGA) doğrudan
ilişkilendirilen ‘Trumpizm’ denilen ve kendine özgülükleriyle tanımlanan, bir
tür siyaset yapma biçimine atıfta bulunuluyor.
Küresel politikalar
Trump yönetimi, sadece ABD’yi büyük
yapmakla ilgilenmiyor...
Bunun dışında ve ötesinde, dünya’ya
yeni bir nizam verme peşinde ve bu arzusunu da, özellikle Orta Amerika’dan,
Orta Doğu’ya, Kuzey Amerika’dan Orta Avrupa’ya değin uzanan politikalarıyla
ortaya koyuyor.
Henüz Trump yönetiminin, örneğin
Asya-Pasifik, Afrika gibi bölgesi gibi henüz doğrudan ve etkin bir şekilde
değinmediği alanlar da var...
Bir açıdan bakıldığında, ABD’yi
büyük yapmanın, dış politikada veya uluslararası ilişkilerde yeniden inşacılık
rolüyle şekillendirilmeye çalışılan jeo-politik gelişmelerden geçtiğini de
söylemek yanlış olmayacaktır.
Trump yönetiminin 20 Ocak’tan bu
yana hayata geçirmekte olduğu bu ve benzeri politikalar karşısında Pence,
sessiz kalmıyor. Örneğin, Ukrayna konusunda Trump’dan gayet farklı görüşlere
sahip.
Ve Rusya devlet başkanı Putin’in
olası bir sınır genişletme çabaları karşısında ABD askerinin sahada hazır
olması gerektiğine vurgu yapıyor.
Bu anlamda, Pence’in Avrupa’nın
öncü güçlerinde ortaya konulan politikalral benzerlik taşıdığını söylemek
gerekir.
Bir başka ifadeyle, Pence, Trump’ın
Ukrayna konusunda izlediği politikayla sadece, ABD’nin askeri harcamalarıyla
ilgili bir sorun olmadığını, aksine bunun ötesinde NATO bünyesinde ele alınmayı
hak eden daha bütüncül bir politik duruş sergiliyor.
ABD’de Donald Trump’ın ikinci
başkanlık sürecinin ikinci ayı dolarken, ulusal ve küresel politakalarına
yönelik eleştiriler mensubu olduğu Cumhuriyetçi Parti içerisinden de gelmeye
başladı.
Eski başkan yardımcısı Pence’in
eleştirileri bu anlamda yabana atılacak gibi değil. Bunun yanı sıra, Pence’in
kurucusu olduğu Amerikan Özgürlüğünü Geliştirme kurumunun yayınladığı rapor,
önümüzdeki süreçte benzeri eleştirilerin artarak devam edeceğini gösteriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder