11 Şubat 2020 Salı

Çin’de koronavirüs ve ekonomik etkisi / Coronavirus and economic impact in China

Mehmet Özay                                                                                                                   11 Ocak 2020

foto:nst.com.my
Çin’de yaşanan koronavirüs vakası, hiç kuşku yok ki, bölgesel ve küresel sağlık sorunu olarak kayda değer bir önem taşıyor.

Bu önem kendini, salgın nedeniyle bugün itibarıyla 800’ü aşkın kişinin hayatını kaybetmesi ve ölümcül etkisinin halen devam ediyor oluşu çerçevesinde küresel gündemde yer almasıyla kendini gösteriyor.

Çin’in ardından Singapur ve Japonya karşılaşılan vakalarla tehdit sıralamasında önlerde yer alırken, Singapur hükümeti bunun bir göstergesi olarak Ada’da tehdit boyutunu bir üst dereceye çıkartarak ortaya koydu.

Çin yeni yıl tatiline rastlayan salgın hastalıkta uzatılan tatil süresinin ardından bu hafta ülke içinde başlayacak geri dönüşler bir başka endişe kaynağını oluşturuyor.

Ocak ayı başında ortaya çıkan salgınla mücadele amacıyla kamusal yaşam ve başta hizmet sektörü olmak üzere çeşitli iş kollarında üretim süreçlerinin durma noktasına gelmesi, bölgesel ve küresel mal sevkiyatında yaşanan aksaklık hiç kuşku yok ki, sadece Çin’i değil, en başta Çin’le yakın ticari ilişkileri bulunan ülkeler olmak üzere küresel ekonomik döngü üzerinde bir baskı oluşturuyor.

Bu nedenle, Çin’de ortaya çıkan salgın hastalık, salt bir sağlık sorunu olarak kalmadığı her geçen gün biraz daha açıklık kazanıyor.

İş dünyası ve belirsizlik

Aralık ayı sonunda başlayan salgında ikinci aya girilmesine rağmen, çeşitli sektörlerdeki üretim süreçleriyle ilgili yakın ve orta vade projeksiyonlarının netleştirilebildiğini söylemek güç. 

Komünist Çin’in ulusal ekonomisinin standart bir kapitalist ülke gibi tüketimci bir nitelik taşıması, Doğu ve Güneydoğu Asya bölgesiyle neredeyse birbirine eklemlenmiş ekonomik yapılaşması, Avrupa ve Kuzey Amerika’nın ulus-aşırı şirketlerinin üretim ve dağıtım merkezi olması gibi karakteristikler bu noktada büyük önem taşıyor.

Bu çerçevede ülkenin ekonomik yapılaşması noktasında iki farklı etkilenmeden söz etmek mümkün. İlki, Ocak ayı başlarından Şubat ortasına kadar süren Çin yeni yılı tatili dolayısıyla ulusal ve bölgesel havayolu taşımacılığı, turizm sektörü ve bunlara eklemlenen diğer çok yönlü tüketim faaliyetleridir.

İkincisi ise, dünyanın önde gelen çok uluslu şirketlerinin ve diğer orta ölçekli ekonomik yapılaşmaların Çin’deki üretim ve dağıtım süreçlerine bağımlılığıdır. Bu ikinci husus çerçevesinde, Çin’deki pek çok sektörün ihtiyaç duyduğu başta enerji ve hammadde kaynaklarının sirkülasyonunda yaşanan gerilemedir.

Ekonomiyi yakından etkileyen bazı hususlar ise, bir yanda yabancı işçilerin durumu ve ulusaraşı şirketlerin üretim süreçlerine ara vermeleri ile Çin’de belli bölgelerde kamusal alanda mobilizasyonun durma noktasına gelmesidir.

Üretim süreçleriyle ilgili olarak ülkeye giriş-çıkışların kısıtlanmasının üretim süreçlerine etkisi yabancı işçi kitlesiyle de yakında ilgilidir. Bu noktada, örneğin Çin yeni yılı tatili dolayısıyla ülkelerine dönmüş olan bir milyon Tayvan’lının, Çin’e geri dönüşünü sorunlu hale getiriyor.

Bu çerçevede, başta ulus-aşırı şirketler olmak üzere çeşitli iş sektörleri, salgına neden olan virüsle ilgili henüz tıbbi çözüm bulunmamış olması nedeniyle üretim süreçlerini durdurma kararları, ekonomik olarak etkisini bir süre sonra çok daha farklı bir şekilde ortaya koyacaktır.

Salgın nedeniyle Hubei Eyaleti başta olmak üzere komşu eyaletler ve bölgedeki sağlık tedbirlerinin halkın kamusal alanlarda serbest dolaşımını kısıtlaması nedeniyle, üretim süreçlerini önemli ölçüde etkileyeceği öngörüsü, yeni yıl tatilinin sürmesi nedeniyle henüz tam anlamıyla hissedilmediği söylenebilir.

Çin yönetimi, iç ekonomide yaşanan durduğunluğu önleme adına piyasaya önemli miktarda taze para girdisi yaparken, özellikle ilk etapta sağlık, gıda ve turizm sektörlerinin desteğe ihtiyaç duyduğu dikkate alındığında bu kurumlara yönelik tedbirler olduğunu söylemek mümkün.

Bu gelişmelerin yıl içerisinde Çin ekonomisini olumsuz etkileyici görüşleri hakim. Bunda özellikle geçen yıl yani, 2019 verileri çerçevesinde yıllık 6,1 büyümesi son otuz yılın en düşük seviyesinin görülmüş olması, son iki yıla damgasını vuran ABD ile yaşanan ticaret savaşlarının getirdiği olumsuzluk da etken olduğu aşikar.

Bu bağlamda, henüz çaresi bulunamamış önemli bir salgın hastalığın varlığı, bu yıl içerisinde ekonomik kalkınma süreçlerinin olumsuz olacağı konusundaki görüşlerin giderek genel bir kabul görmesine neden oluyor.

SAR’la karşılaştırma ve alternatif görüşler

Bununla birlikte, gerek Çin ve gerekse küresel ekonomide yaşanabilecek böylesi bir düşüş ihtimaline karşılık, durumun pek de o kadar vahim olmayacağı konusunda da bazı yaklaşımlara rastlamak mümkün(dü). En azından düne kadar...

Bu noktada sözde iyimser yaklaşımın ortaya çıkmasında 2003-2004 yılında, yine Doğu ve Güneydoğu Asya bölgesini etkileyen ve ‘şiddetli solunum sendromu’ (SAR) vakasındaki ölüm ve yayılım oranı ile bunun dönemin ekonomik büyüme ve ilişkilerine etkisi dikkate alınıyor(du).

Oysa bugün itibarıyla koronavirüsünden ölenlerin sayısı 811’e ulaşmış durumda. Ve hastalığa şu ana kadar bir çözüm bulunamamış olması, ölümlü vaka sayısının artabileceği anlamı taşıyor.  

Tam da bu noktada dikkat çekilmesi gereken bir diğer husus, Çin’in hem kendi ulusal ekonomisi, hem bölge ve küresel ekonomiler için, SAR’ın görüldüğü 2000’li yılların başında olduğundan oldukça farklı bir özellik sergilemesidir.

Kültürel yapı ve mobilizasyon

Aralık ayının sonlarında, on milyonlarca Çin’linin yeni yıl hazırlığı yaptığı günlerde ortaya çıkan koronavirüs vakasının ekonomik faaliyetler üzerine etkisini ilk etapta hissettiren hiç kuşku yok ki, bu yeni yıl olgusunun Doğu ve Güneydoğu Asya’daki, neredeyse bütün Çin ve Çin kökenli toplumlar için dini-kültürel bir önem arz etmesidir.

Bu önemli yıl dönümünde sağlık tedbirleri nedeniyle gündeme gelen seyahat kısıtlamaları, ülke içi mobilizasyon kadar, tüm bölgedeki hareketliliği de etkilemiş durumda.

Öte yandan, Doğu ve Güneydoğu Asya’daki ülkeler başta olmak üzere çeşitli ülkelerin Çin’e uçak seferlerini durdurması ve Çin’e seyahat eden ve Çin’den gelecek yolculara uyguladığı giriş yasağı bölge ulaşım hayatı üzerinde olumsuz bir gelişme anlamı taşıyor.

Ocak ayı başlarında yeni yıl tatili nedeniyle önceden seyahatlerine çıkmış olanlar kadar, bu sürece hazırlık yapan milyonlarca kişinin ülke içi ve uluslararası mobilizasyonunu etkileyen salgın, pek çok sektörde durgunluğa neden oldu ve bu durum bugün itibarıyla devam ediyor.

Çinlilerin merkezde oldukları turizm faaliyetlerinin büyük ölçüde aksamış gözüküyor. Özellikle Singapur, Malezya, Endonezya, Avustralya gibi ülkelere yönelik turizm faaliyetleri bu ülkelerdeki ilgili sektörlerin de olumsuz etkilenmesine neden oluyor.

Gerek Çin’de gerekse tüm bölgede yaşanan bu gelişme, turizmin yanı sıra aynı zamanda birbirinden oldukça farklı ticaret alanlarındaki etkinliklerin sekteye uğraması anlamı taşıyor.

Çin’de aile temelli ekonomik yapılanmaların varlığı dikkate alındığında, önümüzdeki dönemde yaşanacak ekonomik daralmadan en çok etkilenecek olanların küçük ve orta ölçekli işletmeler olacağını öngörmek şaşırtıcı olmayacaktır.

Bölge ülkeleri ise, şu ana kadar yaşanan ve etkisinin ne kadar uzun süreceği bilinmeyen bu süreç karşısında ekonomik kayıplarını mümkün olduğunca giderme konusunda yeni politikalar getirme uğraşında.
Sağlık probleminin yol açtığı sorun bir yandan Dünya Sağlık Örgütü (WHO) çatısı altında ülkelerin birarada işbirliğine kapı aralarken, ekonomik kayıpların yerel ve ulusla düzeyde kalmayıp, bölgesel düzeye taşınması küreselleşme olgusunun varlığının çok daha yakından hissedilmesi anlamı taşıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder