Mehmet Özay 06.02.2020
Toplumların tarihi ve kültürel kökenleri üzerine çalışmalarda, akla gelen kavramlardan biri hiç kuşku yok ki, toplumsal hafızadır.
Günümüz Malay toplumlarında bir yandan modernleşme süreçleri yaşanırken, aynı zamanda geleneksel toplum yapılarının devamlılığının sergilenmesi, bununla ilgili kamusal yapılaşmaların varlığı ve devamlılığı temelde toplumsal hafıza kavramıyla açıklanabilecek bir duruma işaret etmektedir.
Bu çerçevede, Malay dünyasına bir örneklik teşkil etmesi nedeniyle, Açe toplumunda toplumsal hafıza konusu ele almaya elverecek hususiyetler taşımaktadır.
Kök yapılaşma
Antropolojik ve sosyolojik olarak bölgenin insan kaynaklarının tarihin erken dönemlerinden itibaren oluştuğu ve bölgenin jeopolitik özelliği nedeniyle sürekli göç alan ve/ya farklı milletlerin ticaret ve göç yolları üzerinde bulunmasından kaynaklanan hareketlilik, toplumsal yapının çeşitlenerek genişlemesini sağlarken, aynı zamanda örf ve geleneklerin giderek çeşitlenerek oluşmasında da rol oynamıştır.
Yabancı kaynaklar dikkate alındığında 12 ve 13. yüzyıl sonları, yerli kaynaklar dikkate alındığında bir ila bir buçuk yüzyıl öncesinden başlatılan İslamlaşma süreci ise bölge dinleri ve var olan kültürel yapının yeniden şekillendirilmesinde rol almıştır.
Açe toplumunda tarihsel hafızanın oluşmasında iki temel alanın öne çıktığı görülür. Uzun süreçlere yayılması ile dikkat çeken bu hususlardan ilki örf (adat), ikincisi ise İslamiyettir.
Modern dönemde yenilenme çabası
Burada öncelikle içinde yaşadığımız modern dönemde Açe toplumunda toplumsal hafızanın bir ürünü olan bazı yapıların nasıl şekillendiğine dikkat çekmekte fayda var.
Açe toplumunda İslami uygulamaların 2005 yılında kabul edilen Helsinki Barış Anlaşması’yla kurumsal bir nitelik kazanması önemli bir gelişmedir.
Uluslararası bir tanınırlık taşıyan böylesi bir anlaşmanın içerisinde İslami uygulamaların kurumsal boyutta yapılaşmasını sağlayacak maddelerin olması, temelde modern ve seküler Endonezya devleti ile/ve söz konusu anlaşmaya taraf olan uluslararası camianın bir anlamda çelişkisi olarak da değerlendirmeye el verecek bir hususiyet sergilemektedir.
İslamla ilintilendirilebilecek önemli yapılaşmaların kamusal alanda kendini ortaya koymasını, adına modernleşme denilen sürecin bir yerinde yeni bir tecrübe olduğu kadar, Açe toplumunun toplumsal hafızasının ve tarihi varlığının yenilenerek ortaya konmasının aracı kabul etmek gerekir.
Burada dikkat çekici husus, Eyalet’te İslami hükümlerin kurumsal bir yapıya oturtulmasının dışardan gelen bir baskı ve zorlamadan kaynaklanmadığıdır. Aksine, Açe toplumunu temsil hükmündeki dönemin siyasi hareketinin, yani Açe Özgürlük Hareketi’nin (Gerakan Aceh Merdeka-GAM) liderlerinin karar süreçlerinden çıkan bir duruma işaret etmektedir.
GAM’ı, burada ulusal cepheden bakıldığında bir ulus-devlet karşıtı hareket, uluslararası Batılı akedemik çevrelerin değerlendirmesiyle etnik milliyetçi hareket gibi söylemler bağlamındaki tartışma, başlı başına bir başka yazı konu olması nedeniyle burada ele almayı gerek görmüyoruz.
Ancak şu kadar söylemek gerekir ki, dayandığı siyasal ve toplumsal kökenler ve değerler bağlamında, bu hareketin uzun erimli toplumsal hafızanın kendi dönemindeki temsilcisi olarak kabul etmeyi sağlayacak önemli argümanları ve yapılanması olduğunu söylemek gerekiyor.
Bu özelliği nedeniyledir ki, daha önceki dönemlerde yapılan barış görüşmeleri gibi, tsunami doğurduğu olağanüstü şartlarda gerçekleştirilen barış görüşmelerinde Açe toplumunu temsil etme yeterliliğinde bir hareket olarak öne çıkarken, 15 Ağustos 2005 tarihinde imzalanan anlaşmada yer alan siyasi, ekonomik maddeler kadar kültür, eğitim ve din konularını ele alan maddelerdeki anlam ve içeriklerle Açe tarihsel hafızasının bir yansımasını ortaya koymuştur.
Son döneme damgasını vuran bu gelişme, bize bölgede tarihsel ve antropolojik olarak var olan değerler bütününün, kendini toplumsal hafızada ve bunun pratikteki yansıması olarak çeşitli kurumlar boyutunda sergilediğini göstermektedir.
Bu noktada, sadece geleneksel İslami eğitim kurumlarının yaygınlığı ile sınırlı olmayan, bir talep ile karşı karşıya olunduğu anlaşılmaktadır.
Direniş ve toplumsal hafıza
Bölgenin modern bağlamda bir dönüşümüne tekabül eden ve Hollanda Savaşı ile başlatabilecek süreç, Açe toplumunun 19. yüzyıl son çeyreğinde sömürgeci yapıya karşılık verişindeki temeller ve var oluşunu belirleyen unsurların, bu toplumun İslam ve örf temelli toplum yapılaşmasıyla açıklanmayı hak etmektedir.
Savaşın geçirdiği aşamalara, sömürge ordusuna karşı toplumsal direncin çeşitli nedenlerle azalmasına, gerilemesine ve kırılmasına karşın İslam ve örf temelli eğilimin gizli/açık bir varlığının devamlılığı söz konusudur.
Bunun kanıtını, 1904 yılında Hollanda sivil idaresinin başlamasından 1942 yılında Japon işgaline kadar geçen süredeki bazı gelişmelerle ortaya koymak mümkündür.
Burada, görece uzun sömürge savaşı ile ortaya konulan tarihi ve toplumsal gerçekliği ortadan kaldırmaya yönelik Hollanda istilasının Açe toplumunu değiştirme ve dönüştürme çabasına karşın, bunda başarılı olamadığını ifade etmek gerekir.
Bunun yanı sıra, söz konusu Açe toplumsal hafızasının varlığının sömürge sonrası dönemde, bölgede kurulan bir ulus devlet yapısı içerisinde, yaşanan tüm kültürel çatışmalara karşın sürdürülme konusunda bir iradenin var olduğu görülür.
Bu devamlılık, bir hissiyat ve düşünce olarak kalmamış, bunların ötesine geçerek somut bir gerçekliğe dönüştürülmüştür. Öyle ki, 1950’li yıllar boyunca ortaya konulan Dar’ul Islam hareketi, İslami bir yönetim nizamının teşkili yönünde bir mücadele sergilemesiyle önem arz etmektedir.
Bu süreçte Açe toplumunun somut bir başarı elde edememesi gerçeğine karşılık, toplumsal hafızasını oluşturan ve bir ölçüde idealar toplamı olan bütünün, bu toplumun köklere bağlılığını sürdürmesine imkân tanıdığını kabul etmek gerekir.
Hollanda Savaş adıyla anılan sömürge savaşı, Dar’ul İslam Hareketi ve GAM’ın oluşturduğu üçlü yapı, son 125 yıl içerisinde Açe toplumunun hafızasının siyasi ve toplumsal hareketler olarak karşılık bulduğu dönemler olarak dikkat çekmektedir.
Dönemlerinin kendine has özelliklerinin şekillendirmesinden bağımsız olmamakla birlikte, yukarıda kısaca dikkat çekilen söz konusu süreçlerin birbirinden koparılması da mümkün değildir. Bu nedenledir ki, yaşanan tüm değişimlere rağmen, günümüz Açe toplumunu değerlendirirken, toplumsal hafıza olgusunu dikkate almak gerekmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder