Mehmet Özay 17.10.2017
Korkut Özal’ın vefatının
üzerinden neredeyse bir yıl geçti. O zamana kadar birkaç kez, üniversitedeki kıymetli hocalarımdan birine Korkut Bey’in sağlığını sormuş, ancak her seferinde
bir değişiklik olmadığı cevabını almıştım. Aradan bir süre geçtikten sonra vefat
ettiğini öğrendim. Gündelik koşuşturmacaların işlerin yoğunluğundan olsa gerek
Korkut Bey’in vefatını biraz geç öğrendim.
Burada Korkut Özal’ı
gündeme getirmemin sebebi, vefatının birinci yıl dönümüne yaklaştığımız şu
günlerde, kendisinin Açe’ye gösterdiği yakın ilgi ve alâkayı gündeme taşıyarak
hayırla yad etmek. Kendisiyle tanışmam, 2006 yılı Sonbahar’ında Altunîzade’deki
ofisini ziyaretim vesilesiyle oldu. Ziyaret sebebim ise, Açe Özgürlük Hareketi
lideri merhum Hasan di Tiro’nun 1980’li yılların ortalarında dönemin başbakanı
Turgut Özal’a gönderdiği ifade edilen mektubun izini sürmekti. Böylece, 2005
Sonbaharı’nda Açe’yle ilgili ilk gözlemlerimin ardından edindiğim ilk izlenimlerin
üzerine birşeyler bina etmekti. Söz konusu bu sürecin detaylarını üçüncü Açe
seyahat kitabında dile getireceğim. Bu vesileyle, Korkut Bey Açe’ye davetimi
kabul etmesi üzerine iki gün süren ziyaretine ve tabii ki kısmen de Açe’ye dair
görüşlerini gündeme getireceğim.
Korkut Bey daha ilk
görüşmemizden itibaren Açe’ye yönelik ilgisinden bahsetmişti. O dönem
itibarıyla, on yıla yakın bir süre, bir bankanın komiserliği göreviyle yılda
iki kez Endonezya’nın başkenti Cakarta’ya yaptığı ziyaretler sırasında
karşılaştığı mevki makam sahibi kişilere “Yahu, şu Açe sorununu bir halledin”
dediğini ve her seferinde Açe konusunu yakinen takip ettiğini dile getirmişti. 2006
yılı Aralığı başlarında ikinci ve kalıcı olarak Açe’ye gitmemde önemli katkısı
olan Korkut Bey’in, benim tanık olduğum haliyle Açelilerle ilk teması da
Helsinki Barış Anlaşması sonrasında yapılan valilik seçimlerini kazanan İrwandi
Yusuf’un Türkiye’ye yaptığı ziyaret vesilesiyle olmuştu. Korkut Bey, o sıralar
çiçeği burnunda vali İrwandi Yusuf ile İstanbul’da bir otelde görüştüğünü
aktarmıştı.
Bu gelişmeden kısa
bir süre sonra, Korkut Bey’i Banda Açe’de karşılamak nasip oldu. Kendisine
yaptığım Açe davetini büyük bir alçakgönüllülükle kabul eden Korkut Bey, Nisan
ayının sonlarına doğru, Cakarta’ya geleceği bir dönemde iki günlüğüne de olsa Banda
Açe’ye uğramıştı. O günlerde Banda Açe’deki “uluslararası” İskender Muda
havalimanı eski haliyle hizmet veriyordu. Yetkililerden izin alarak uçağın aprona
giriş yerine kadar gitmiş ve Korkut Bey’in uçaktan inişine tanık olmuştum.
İlerlemiş yaşına rağmen, dinç bir şekilde uçağın merdivenlerinden indiğini
hatırlıyorum. Tabii kendisi Cakarta’da önemli bir bankanın komiseri olması
nedeniyle banka birkaç yetkilisini göndermiş ve hatta yine o dönem Açe’de
bulunması mümkün olmayan ‘büyükçe’ bir aracı amacıyla Medan şehrinden Banda
Açe’ye Korkut Bey için getirtmişlerdi. Havalimanı çıkışında bankanın tuttuğu
araç yerine, yine büyük bir alçakgönülllükle ‘Mehmet’in misafirim’ diyerek
bizim kiraladığımız ‘küçük’ araçla tüm ziyaretlerimizi gerçekleştirmiştik.
Açe’de daha fazla
kalma niyetinin o günlerdeki programı nedeniyle mümkün olmadığını söyleyen
Korkut Bey, kalacağı sınırlı saatlerin dolu dolu geçmesini istemişti. Belki
sonda söylemem gereken bir hususu burada aktarmam gerekiyor. Korkut Bey, o
yaşına rağmen, o döneme kadar Açe’ye geldiğine tanık olduğum kişi ve gruplar
içerisinde programa en çok riayet eden, bunun için ısrarcı olan ve
performansından hiçbir şey kaybetmeden programı gerçekleştiren kişiydi.
Programımızda
üniversite, valilik, belediye başkanlığı, dönemin önde gelen hocalarından biri
ve Türk köyü olarak da bilinen Bitay bulunuyordu. Korkut Bey’in komiserliğini
yaptığı banka da sponsor olduğu bir okul ziyaretini uygun görmüştü.
Vali yardımcısı
Muhammed Nazar, Korkut Bey’i sabah erken saatte resmi konutunda kahvaltıda
ağırlamıştı. Verimli bir görüşme olmuştu... Korkut Bey, özellikle Açe barış
sürecinde nelere dikkat edilmesi gerektiği konusunda alçak gönüllüce öneri ve
bazı tespitlerini gündeme getirmişti. Bunlar arasında ‘birlik ve beraberliğin’
tesisi şu anda hatırladığım hususlardan biri. Bu anlamda Korkut Bey, “Asıl iş
seçimi kazandıktan sonra başlıyor” demişti. Bunun üzerine Muhammed Nazar merkezi
hükümetin barış anlaşması hilafına icraatlarından örnekler verince, bu sefer “Sabırlı
olmaz gerekiyor. Siz sorun çıkaran değil, sorun çözen taraf olun.
Sürdürülebilir bir barış ve iyi bir kalkınma bekliyoruz” demiş ve Ali İmran
suresinden bir ayetle örnek vermişti. Konuşmasında bazı ülkelerdeki gelişmeleri
gündeme getiren Korkut Bey, “Türkiye’den öğreneceğiniz çok şey var” demişti.
Ardından, “Büyük düşünün. Küçük düşünürseniz başarılı olamazsınız.” diyerek
siyasetçi olarak ne yapmaları gerektiğine vurgu yaparken, nihai olarak ‘Allah’a
tevekkül etmeleri’ gerektiğine de işaret ederek işin manevi boyutunun önemine
işaret ediyordu. Konuşmanın devamında da, o yıllarda etkin olan (maaleesef
bugüne kadar da varlıkları değişerek de olsa devam eden) ‘sapık ideolojilerin’
tuzağına düşmekten de sakınmaları gerektiğini söylemişti. Ancak aradan geçen on
yılın ardından Açe siyasetinde yaşanan kırılmalar, Korkut Bey’in ne kadar haklı
olduğunu ve bu anlamda tecrübe sahibi olduğunu da ortaya koyuyor…
Görüştüğümüz kişiler
arasında son dönemin önde gelen hocalarından Muhyibuddin Wali görüşmesi ayrı
bir önem taşıyordu. (Abuya Muhyibuddin Wali, 7 Mart 2012 tarihinde vefat etti.)
Korkut Bey, Muhyibuddin Wali’yi kaldığı otelde kahvaltıya davet etmişti. O gün,
biz erkenden otel salonunda hocayı beklemeye başlamıştık. Korkut Bey karşıdan
bastonuyla gelen Muhyibuddin Wali’yi görünce, “Hoca değnekle geliyor” diyerek
espri yapmıştı. Muhyibuddin Wali, oğlu Rahmat ile birlikte gelmişti. Yoğun bir
manevi atmosferde geçtiğini hatırlıyorum bu görüşmenin... Bu nedenle “ağır bir
görüşme olmuştu.”
Şah Kuala
üniversitesinde kimya bölümü öğretim üyelerinden ve bölümdeki
laboratuarlarından birinin müdürlüğünü yapan Zulfian Bey ve diğer hocalarlaydı.
Farklı alanlarda da ilgi ve bilgi sahibi olan Zulfian Bey, elindeki bazı
raporlarla aralarında bölgenin ekonomik potansiyeli ve zenginliğine dair bazı
hususları paylaşmıştı. Korkut Bey bu konuları hassasiyetle dinlemiş ve bazı
sorularla da bu ilgisini ortaya koymuştu. Banda Açe belediye başkanı Mawardi
Nurdin kendisiyle randevulaşmamıza rağmen, o gün acil bir işi dolayısıyla
ofisinde olmaması nedeniyle yardımcısı İlliza Saaduddin Djamal ile kısa bir
görüşme yapılmıştı.
Cuma namazı için
tarihi Beytürrahman Camii’ne gittiğimizde cami yetkilileri Korkut Bey’e ilgi ve
hürmette kusur etmeyerek kendisini ön safa aldılar. Namazın ardından ise,
Korkut Bey cami mimarisine dair bazı sorular yöneltmişti.
Okula yaptığımız
ziyaret ise ‘pratiğe’ yönelikti. Hâl ve hatır faslının ardından Korkut Bey öğrencilere
kısa bir konuşma yapmış ve ardından süpriz bir şekilde gür sesiyle bir ilâhi
okumuştu. İlâhilere hiç de yabancı olmayan Açeli çocukların Korkut Bey’in
okuduğu ilahiyi hoş bir seda olarak hatırlamalarını ümit ediyorum.
Korkut Bey’in Açe’ye
olan ilgisi, gerek Cakarta ve Açe’de gerekse Türkiye’de bu konudaki girişimleri
takdirle anılmayı ve örnek alınmayı hak ediyor. Açeli dostlar bu ve benzeri
kişilerin tavsiyelerini dinleseler di, belki bugün daha farklı bir konumda olabilirlerdi.
Bununla birlikte, vakit kaybına rağmen, yine sağlıklı ve sürdürülebilir bir
toplum, siyaset ve ekonomi modeli ortaya koyabilme olanakları mevcut. Ancak
bunun için kadim Açe geleneğine dönmek kadar, Korkut Özal gibi kıymetli
insanların tavsiyelerine de kulak kesilmeleri ve uygulamaya koymalarıyla mümkün
olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder