Mehmet
Özay 04.08.2016
Singapur
Başbakanı Lee Hsien Lhoong’un hafta başından bu yana ABD’ye yaptığı resmi
ziyaret iki ülke arasındaki ilişkilerin ellinci yılının kutlanması şeklinde
geçti. Gerek üst düzey gerekse delegasyonlar arasındaki görüşmelerde, geçen
yarım yüzyıllık ilişkilerin başarıları yad edilmekle kalmadı, gelecek belki de
bir yüzyıllık süreçte iki ülke ilişkilerinin yeniden yapılandırılması anlamı
taşıyor. Burada bir yüzyıllık gelecek derken dayanak noktası elbette ki, ABD
yönetimince ilan edilen 21. Yüzyıl Asya Çağı projeksiyonu. ABD’nin bu yüzyıl
için seçtiği bu hedef Asya-Pasifik bölgesinde yeni bir yapılaşmaya gönderme
yaparken, maddi anlamda küçük bir ada olmakla birlikte, son derece stratejik
mevkilerden biri ve küresel ekonomi kuşağının önemli atardamarlarından biri olan
Singapur, ABD için vazgeçilmez bir ‘ortak’olma özelliğini sürdürecek.
Dünden Bugüne
Singapur – Batı İlişkisi
Asya
kara parçasının Güneydoğu ucundaki en son noktası olan 719km karelik
Singapur’un ultra gelişmiş bir ada parçası olmasıyla, süper güç ABD arasındaki
ilişkinin bir anlamda ‘maddi’ tezatı dikkat çeker. Bununla birlikte,
Singapur’un modern dönemde ortaya çıkmasındaki İngiliz faktörü dikkate
alındığında ABD’nin 20. yüzyıl ikinci yarısında işbirliği kurmaya başlamasının
tarihi bir devamlılık arz eder. Soğuk Savaş yıllarının ortasında ‘doğmuş’
olması kadar Singapur’u ABD için önemi dün olduğu gibi bugün de devam ediyor.
Bu anlamda, Singapur’un ABD ile ilişkilerinin 1965 yılından başlatılsa da,
Ada’nın batıyla olan ilişkilerini İngilizlerin adayı bir ‘ticaret üssü’ olarak
yeniden yapılandırmaya başladıkları 1819 yılından başlatmak gerekir. ABD’nin
Ada’yla yarım yüzyıllık ilişkisinde bu ‘ticaret üslüğü’ işlevi kadar, Güney Çin
Denizi-Malaka Boğazı-Hint Okyanusu güzergâhındaki jeo-stratejik konumu ile su
yollarının güvenliğiyle de öne çıkıyor.
Bölgenin Yalnız
Adası
Singapur
bugün, sadece bölgesel yani ASEAN – Çin ilişkileri bağlamında değil, küresel
ölçekte, yani ABD’nin Asya-Pasifik bölgesinin serbest ticaret, askeri yapılanma
alanlarında da vazgeçilmez bir öneme sahip. Adanın sembolü ‘aslan’ -ki Malayca
Singa’dır-, adaya hakim bir aslanın tek başına var olma mücadelesine gönderme
yapar. Bir yanında Endonezya Takımadaları, birkaç yüz metrelik Cohor Nehri’nin
öte yanında Malay Yarımadası’yla çevrili Singapur, her ne kadar aralarında
güçlü bir birliktelikten söz edilemese de, Malay dünyasının bu iki ülkesiyle
çevrilidir. Bu çevrili olmanın ifade ettiği anlam ise, Singapur’un ‘hangi
millet’ olduğuyla bağlantılıdır. Çünkü ‘Singapur’ adının, ‘Singapurlular’
denilen bir etnik veya sosyal yapıya tekabül etmediği görülür. Zaten 1965
yılında kuruluşundan bu yana, başta kurucu baba Lee Kuan Yew olmak üzere, Singapur
hükümetlerinin ‘Singapurluluk’ aidiyeti oluşturma gayreti de böylesi kendine
özgü/has bir kimlik sahibi olmamasından ötürüdür. Bununla birlikte, Singapur’un
her iki komşusu Malezya ve Endonezya ile herhangi bir sıcak çatışma yaşanmadığı
ve bunun pek de rasyonel bir gelişme olmayacağı malum. Ancak ‘Malay dünyası’
ile Singapur arasında zaman zaman yaşanan gerilim, temelde Çin nüfusu ağırlıklı
Ada’nın ‘kalkınmışlığının’ Malaylar üzerinde oluşturduğu, en hafif ifadesiyle
bir tür ‘çekememezlik’ tavrından kaynaklanır. Bu çekememezliğin hem Malezya hem
Endonezya’da genel anlamda ‘Malay’ kitleler ile ‘Çin’ kökenli azınlık
arasındaki ilişkilerde aldığı yapı buna örnektir.
İlk Elli Yılın
Belirleyicisi
Ziyaret boyunca Başbakan Lee’nin yüzünden gülücükler
eksik olmuyordu. Zaten “50 yıllık işbirliğimiz gelecekteki işbirliğimizin
teminatıdır” anlamına gelecek açıklamasıyla ABD ile olan sıkı bağa dikkat
çekiyordu. Başbakan Lee, ABD’nin varlığını daima öncellemiş ve önemsemiş olan
babası Lee Kuan Yew gibi ABD’nin bölgedeki varlığını ‘kaçınılmaz’ olarak
değerlendirmesi, ikinci ellinci yıla adım atılan bu günlerde iki ülke
ilişkilerinin de bir anlamda ‘mecburiyetine’ vurgu yapıyordu. Ada nüfusunun
kahir ekseriyeti gibi, Başbakan Lee’nin de Çin asıllı olmasından hareketle ABD
ile kıyasla Çin’e daha yakın duracağını düşünülürse hata yapılmış olur. Ada’yı
kuran baba Lee Kuan Yew’un kırk yıl boyunca ülke politikası ve uluslararası
ilişkileri biçimlendirmesi sürekli ABD eksenli oldu. Bu eksen, temelde Thomas
Stamford Raffles’ın 1819’da attığı tohumun gelişip büyümesi ile bağlantılı
olduğu kadar, İngiliz eğitimli ve ‘zehir’ gibi bir siyasi akla sahip Lee Kuan
Yew’un Çin’le karşılaştırmada ABD ideolojisini sürekli öncelemesiyle belirginlik
kazandı. Öyle ki, Çin’in liberal ekonomi virajını dönmesinde,
müteşebbislik/yenilikçilik gibi günümüzde artık moda olmuş liberal ekonomi
kavramlarını Çin’e öğreten bizzat Lee Kuan Yew’un rolü küçümsenemez.
Trans Pasifik İşbirliği Anlaşması
Başbakan Lee’nin Washington ziyaretinde iki ülke arasında
‘ortak değerler, hedefler ve çıkarlar’a yaptığı vurgu temelde ekonomi ağırlıklı
bir içeriğe sahip. Bu anlamda liberal-demokrat yapılaşmadan ziyade liberal
ekonominin ‘değerleridir’ Singapur için cazip olan. ABD’nin ‘demokratikleşme’
söylemi karşısında, baba Lee Kuan Yew’ın yirminci yüzyılın son çeyreğinde
‘Asyalılık Değerleri’ kavramını gündeme getirerek ‘Biz Asyalıyız. Kendi değerlerimiz
var’ şeklindeki yaklaşımı bunun en iyi kanıtıdır.
Bu bağlamda, Başbakan Lee’nin görüşmelerdeki öncelikli
alanı hiç kuşku yok ki ekonomiydi. Ve bu çerçevede, ABD’nin yaklaşık altı yıl
önce gündeme getirdiği Trans Pasifik İşbirliği Anlaşması’nın (TPPA) bir an önce
hayata geçirilmesi konusunda ‘destekleyici’ tavır ortaya koydu. Temelde süreç
ABD tarafından başlatılmış olsa da, ABD senatosunca halen onaylanmayı bekleyen
TPPA, Singapur için bulunmaz bir nimet ve fırsat. Bu nedenle kimi ülkeler bu
anlaşmaya imza atmak için ‘ikna’ edilme süreçlerine tabi olurken, Singapur
yönetimi ‘serbest ticaretin’ bölgesel ve de küresel olarak geldiği nihai
noktayı gösteren bu anlaşmaya başından bu yana evet dediği biliniyor. Başbakan
Lee, bu anlaşmadan en çok karlı çıkacak tarafın ‘Ada’ olduğunu kestirdiğinden,
“TPPA’nın hayata geçirilememesi büyük bir kayıp olacaktır” açıklamasını
rahatlıkla yapıyordu.
Asya-Pasifik Güvenlik Şeridi
Singapur için ekonomi kadar ,‘güvenlik’ de Ada’nın
varlığı için olmazsa olmaz koşullardan biri. Tıpkı Raffles’ın iki yüz yıl önce
adayı ‘ticaret üssü’ kılma çabası sırasında, gerektiğinde kullanılmak üzere
‘topu/tüfeği’ni eksik etmemesi gibi, bugün de Singapur toprak parçası olarak
korunacak pek büyükçe bir yeri olmasa da, korunacak ‘değerleri’ anlamında
güvenliği son derece önemsiyor. Ada’nın güvenliği kendi başına bir anlam ifade
etmesi kadar, ABD için Ada çok daha farklı bir boyutta ele alınıyor. Bu
bağlamda, yukarıda ifade edildiği üzere bugün neredeyse her gün haberlere konu
olan Güney Çin Denizi -ki buna Doğu Çin Denizi’ni de eklemek gerekir-, Malaka
Boğazı ve Hint Okyanusu’yla kopmaz bağı nedeniyle hayati bir önem arz ediyor.
Bu hattın güvenliği ABD kadar, ABD’nin bölgedeki Japonya, Güney Kore,
Filipinler görece uzakta da olsa Avustralya-Yeni Zelanda güvenliğiyle
bağlantılı. Bu su güzergâhının küresel eksen içinde önemi, ABD’nin ‘Asya
Yüzyılı’ kavramıyla giderek artış gösteriyor. İşte bu ‘fotoğrafta’ yeri ve
konumu itibarıyla Singapur vazgeçilmez bir önem taşıyor. Bu nedenledir ki,
Singapur bölgede Batı’nın ürettiği en gelişmiş silahlara sahip bir ‘ülke’
konumunda. Bunu da ulusal gelirin yüzde yirmisini savunma harcamalarına
ayırarak gösteriyor. Öte yandan, Washington’daki görüşmeler sırasında Başkan
Obama’nın Singapur’u “ABD’nin ‘çapa attığı’ bir yer olarak tanımlaması dikkat
çekiciydi. İkinci elli yıl veya ABD’nin kurguladığı ‘Asya Yüzyılı’ bağlamında
gelecek yüzyıl, ABD-Singapur ilişkilerinin güçlenerek devam edeceğine kuşku
yok.
http://aa.com.tr/tr/analiz-haber/abd-singapur-iliskilerinde-yeni-donem/621577
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder