Cihan Kurtaran 17.07.2016
Malezya ya da tam
adıyla ifade etmek gerekirse Malezya Federasyonu’nda siyasi yelpazede kendine
özgü bir yeri olan Malezya İslam Partisi'nin (PAS), ülkede son dönemde yaşayan
siyasi değişimler ve çalkantılar zincirinde nerede durduğu konusu önemli. Bir
siyasi hareket olarak PAS, ülkenin kurucu siyasi yapısı kabul edilen Malezya
Birleşik Ulusal Organizasyonu (UMNO) içinden doğmasıyla dikkat çeker. Öte
yandan, derin köklerine gidilecek olursa, daha İngiliz sömürgeciliğinin sürdüğü
yirminci yüzyılın ilk yarısında geleneksel eğitim kurumlarında yetişmiş ve bu
kurumların yönetimini üstlenmiş ‘alimlerin’ öncülüğünde kurulan bir hareket
olduğu görülür. Tabii bu yazı PAS’ın modern Malezya siyasetindeki yerini geniş
anlamda ele almayı hedeflemediğinden, burada bu geçmişe değinmeyeceğim.
Ancak bir hususu
başlangıç olarak ifade etmek gerekirse, PAS sadece Malay Yarımadası’ndaki Malay
toplumunun İngiliz sömürgeciliğinden bağımsızlığını kazanmasını değil, bu
bağımsızlığın getireceği yeni düzende temelleri İslam’la örtüşebilecek bir
siyasi sistemi var etmeyi kendine hedef belirlemişti. Bugün partinin söylemine
bakıldığında bu hedefte bir değişiklik olduğu söylenmeyebilir. Ancak Parti’nin,
Malezya’nın 13 eyaletten müteşekkil federatif yapı ve çok etnikli/çok dinli
toplumsal yapısı bağlamında bu hedefi nereye kadar taşıyabildiği önemli. Bu
noktada, PAS’ın ülke genelinde nasıl bir toplumsal karşılığı olduğu önem arz
ediyor.
Bunlardan ilki,
bir İslamcı parti olarak hedef kitlesini doğal olarak Müslüman kitle ile
sınırlandırması sebebiyle, ülkenin resmi istatistiki verilerinin ötesinde, reelde neredeyse yarı yarıya denilebilecek Müslüman nüfus ile ‘diğer’
kategorisi içinde ele alınabilecek bir nüfus yapısı karşısında hangi dengelerle
hareket edebildiğiyle alakalıdır. Çünkü 13 Eyalet dağılımının bir başka kategoride, yani
Batı Malezya-Doğu Malezya bağlamında değerlendirdiğimizde göz ardı edilemeyecek
bir farklılaşmayla karşılaşılır. O da, Malay Müslüman çoğunluğun ülkenin
batısında, bir başka deyişle Malay Yarımadası’nda yer alması; doğuda, yani Borneo
Adası’ndaki Sabah ve Saravak Eyaletleri’n de ise bu oranın düşük olması kadar,
‘Malay etnik yapısının’ neye tekabül ettiğiyle alâkalı aidiyet noktasındaki
tanımlamalardan neşet eden bir ‘dar alan kapsayıcılığı’ ortaya çıkar.
Bir diğer husus,
‘Malay’ ve ‘Malay olmayan’ Müslüman ayrımında da PAS’ın ‘arızalı’ denilebilecek
bir duruşu olduğu görülür. Öyle ki, Malay-Müslümanlarla, sömürge döneminden
başlayan zorunlu ve gönüllü göç hareketleri neticesinde ülkeye Arap Yarımadası,
Sumatra ve Cava başta olmak üzere Takımadalar’dan, Hint Alt Kıtası’ndan gelen
Müslüman gruplar ile sayısı görece az olmakla birlikte Hindu-Budist geçmişe
sahip Hint ve Çin kökenli vatandaşlar arasında İslamla müşerref olanların
oluşturduğu kitleler arasında siyasi bir kavrama dönüşmüş olan ‘bumiputra’, yani
‘toprağın gerçek sahipleri’ olgusu nedeniyle daha tanımlama sürecinde başlayan
ayrım bugüne kadar varlığını sürdürüyor. Bu ayrım, ülkeyi yarım asrı aşkın bir
süredir yöneten ‘Malay etnik partisi’ UMNO’nun ‘derin siyasetinin’ ürünü olurken,
PAS’ın da bu ayrım üzerinden siyaset yaptığı parti sözcülerinin söylemlerinde
kendini açık seçik ortaya koyuyor.
PAS’ın kuruluş
aşamasında öne çıkan Eyalet ile (Kelantan), aradan geçen süreçte siyasi bir hareket olarak
gene kendine merkez seçtiği Eyaletler noktasında da bir şeyler söylenmelidir.
Bu husus, aslında en az yukarıdaki hususlar kadar önem taşır. Dün olduğu gibi
bugün de Malezya toplumunda tarihi ve geleneksel olarak İslami eğitim, öğretim
ve birikim noktasında Malay Yarımadası’nın doğusundaki Kelantan, Terenganu ve
kuzeyindeki Kedah Eyaletleri başı çeker. Bu üç Eyalet, örneğin Cohor, Selangor,
Penang, Perak gibi Yarımada’nın batı ve güneyindeki endüstriyel olarak
gelişmiş, yoğun göçler nedeniyle çok kültürlü ve dinli bir toplum yapısının
aksine, kendini sayılan bu eyaletlerden ziyade Malay-Müslüman nüfusun ağırlıkta olduğu ve tarihte bölgesel rol oynamış Patani Sultanlığı’yla
ilişkilendirir. Tarihsel süreçler noktasında belirginleşen bu keskin ayrıma
rağmen, batı ve güneydeki eyaletlerde Malay Müslümanların varlığını göz ardı
etmiyoruz. Kaldı ki, bu ayrışmada, sömürgecilik sürecini Penang ve Singapur
Adaları’ndan başlatarak Yarımada’nın batı ve güneyinde ekonomik, siyasi ve de
kültürel olarak var İngiliz varlığının belirleyiciliğinin de bir yere not edilmesi
gerekir.
Yukarıda kısaca
dile getirdiğimiz bu temel hususların ulusal siyaset içerisinde PAS’ı dar bir
alana hapseden etkenler olarak ortaya çıktığını ileri sürebiliriz. Peki bu
durum, bizi, PAS’ın ‘alimler’ kitlesinin kuruluşundan bu yana fark edemediği ya
da etmek istemediği gibi bir sonuca mı vardırır? Şimdilik bunu bir soru olarak
burada bırakalım.
Dün olduğu gibi
bugün de PAS’ın seçmen kitlesi Kelantan, Terenganu ve Kedah’da yoğunlaşır.
Selangor, Cohor, Negeri Sembilan, Perak ve Pahang’da kısmen bir karşılığı olsa
da, Penang, Malaka, Sabah ve Saravak’da neredeyse yok hükmündedir. İşte bu
nedenle PAS, söz konusu bu bölgesel dağılım gerçeği karşısında ulusal bir
siyasi hareket olarak karşılığını dar bir alanda bulmaktadır. Yukarıda dile
getirilen Eyaletler bazında karşımıza çıkan genel toplumsal yapının dini/etnik
ayrımından neşet eden ‘siyasi alan daralması’nın, PAS’ın hem UMNO hem de
2000’li yılların başından itibaren giderek güçlenen Halkın Adaleti Partisi’yle
(PKR) aynı dini/kültürel/toplumsal kitleye hitap etmesiyle derinleştiği
görülür. Tam da bu noktada, rakip konumunda olan ve üçü de Malay–Müslüman
kitleye ulaşmayı hedefleyen siyasi yapıların ‘çatışmacı’ kimi zaman da
‘uzlaşmacı’ siyasi formülasyonlarını görürüz. Burada, özellikle UMNO’nun siyasi
geçmişinden neşet eden duruşunun güçlü bir ‘Malay milliyetçiliği’ damarına
oturması, PAS’ı aynı hedef kitleye ulaşma siyasi yalpalamalara maruz
kalmasına da yol açıyor.
Dikkatlerden uzak
tutulmaması gereken husus, UMNO’nun kuruluş ilkeleri ve bugüne kadar temel
politikaları dikkate alındığında, İslamcı bir hareket olmayıp, Malay
milliyetçiliği temelli bir siyasi hareket oluşudur. Bu durum, UMNO içerisinde
İslami yönelimleri olan ve bunun zaman zaman genel politikalara yansıyan yönü
olmadığı anlamı taşımıyor. Kaldı ki, özellikle Dr. Mahathir Muhammed’in yirmi
üç yıllık başbakanlığı döneminde ‘devlet eliyle’ bir tür İslamlaşma sürecinin
yaşandığı da vakidir. Ancak bu süreç, daha çok pragmatizm üzerine oturan bir
yapısal özellik arz eder. Bu pragmatizmin, bugün dahi bölgesel ve küresel çapta
ses getiren başat kurumsal yapılaşması ‘İslami bankacılık’, ‘helâl gıda
endüstrisi’ olmaktadır. Haddi zatında, bu ve benzeri yapılaşmalar, temelde bir
ekonomik çıkarcılık ve bütünsellik içerisinde değerlendirilmeyi hak eder. Bu
noktada, 1940’lı yılların ortalarında UMNO’nun kuruluşu sürecinde, PAS’ın henüz
kendisi ortada olmamakla beraber, orijinini oluşturan siyasilerin partiden
ayrışmaları da, UMNO ile PAS arasında bugüne kadar halledilememiş bir sorunu
yani, ülkede İslami duruşu veya Müslüman kitleleri kimin temsil ettiğiyle
alâkalıdır. Öyle ki, Dr. Mahathir dönemindeki PAS’ın UMNO’yu neredeyse tekfire
kadar giden söylemiyle, UMNO çevrelerinin PAS’ın ‘gerçek bir İslamcı yönelim’
olmadığı yönlü sert eleştirilerini hatırlamak gerekir.
Bu süreçte PAS’ı
giderek kendi kabuğuna çekilmeye iten ve daha çok Malay Yarımadası’nın kuzey ve
doğusundaki üç eyalete ‘kapatan’ gelişme ise, üniversite yıllarında Müslüman
gençliğin lideri olarak ortaya çıkan Enver İbrahim’in 1982 yılında Dr. Mahathir
Muhammed tarafından göz ardı edilemeyecek bir ‘beyin’ olarak UMNO’ya
kazandırılmasıyla gerçekleşti. O dönem, çeşitli iç yapısal sorunlarla boğuşan
PAS’ın lideri olacağı konusunda görüşler serdedilen Enver İbrahim, Dr. Mahathir
Muhammed tarafından UMNO’ya ‘transfer edildi’. Bu gelişme, Dr. Mahathir’in
Enver İbrahim seçiminde yanılmadığını ortaya koyacak şekilde, Müslüman
gençliğin liderinin zamanla UMNO içerisinde ve de tabii ki çeşitli hükümetlerde
giderek artan etki ve konuma ulaşması ortaya koymuştur. Bununla birlikte, Dr.
İsmail Faruki’nin arabulucuğuyla Dr. Mahathir’in Enver İbrahim’i partiye
kazandırdığı, Enver İbrahim’in de ‘UMNO içinden İslamlaşma sürecini’
gerçekleştirmeyi hedeflediği de bilinen bir konudur.
Tarihin bir
cilvesi olarak Enver İbrahim 1998 yılında UMNO ile ilişkisinin kesilmesiyle
birlikte UMNO içerisinde ‘Enverci’ olarak addedilen politikacıların ve de halk
katmanlarından üyelerin bir bölümünün PAS’a yönelmesi sonucunu doğurdu. Ancak
Enver İbrahim hapsedilmesinin ardından eşinin gayretleriyle reform hareketi bir
siyasi partiye (PKR) dönüşürken, PAS karşısında yeni bir rakip bulacaktır. Bu
rekabet, Enver İbrahim’in PAS’la ayrışmayı değil, UMNO’nun ortak siyasi
‘rakibi’ konumunda görmesiyle, bir yerde PKR ile PAS’ın ittifakına yol açtı.
PKR’in ikibinli yılların ortalarında reform hareketinin güçlenmesiyle toplumsal
ve siyasal talepler noktasında yüksek öğrenimli, modern yaşam koşulları
içerisinde var olan, şehirli Müslüman kitlenin sözcülüğüne soyunduğu yöneldiği
bir siyasi platform olması kadar, kendini Çin ve Hint kökenli seçmenlere de
açacak yapısal unsurlarla bezemesi, PAS’ın böyle bir yapıyla ‘ittifak’
içerisine girmesi, uzun bir aradan sonra ulusal siyasette yeniden güçlü bir
duruş kazanmasına yol açtı. En azından böylesi bir imajın ortaya çıktığı
konusunda şüphe yok. Buna ilâve olarak, 2008 ve 2013 seçimlerinde PKR, PAS ve
kahir ekseriyeti Çin kökenlilerden oluşan Demokratik Eylem Partisi (DAP)
ittifakıyla PAS hem geniş kitleler nezdinde meşru bir yere taşınırken, söylemlerinde
de kapsayıcı bir sürece evrildi. Tabii bu noktada, PAS’ta siyaset yapan sadece
‘alimler’ grubunun değil, seküler eğitimli İslamcı kimliği taşıyan
entellektüellerin de olduğunu hatırlamak gerekir.
Bu inişli çıkışlı
tarihi süreçte bugün gelinen noktada PAS, 2013 seçimleri ardından önemli bir
kırılma daha yaşadı. Bunda seçimlerin, muhalefet bloğu için oy oranı anlamında
tatminkâr olsa da, reel bir başarı kazandırmamasının doğurduğu iç gerilimin
etkisi var. Ancak nasıl ki, 1980’lerin başında Enver İbrahim’in UMNO’ya geçişi
PAS’ın o dönemki yapılaşmasını etkilediyse, benzer şekilde Enver İbrahim’in
hakkında açılan yeni bir davadan ötürü 2015 yılında hapsedilmesi de PAS’da bazı
taşların yerinden oynamasında, en azından faktörlerden biri olarak etkin oldu.
Parti kongresinde ‘alimler’ kesimiyle ‘entellektüeller’ arasındaki çatışma,
ikinci grubun partiden ayrılması ve yeni bir siyasi parti kurmasına kadar
gitti.
Böylece PAS ülke
genelinde giderek temsili noktada kaybettiği prestijini, kendi ‘köklerine’
yani, özellikle de oldukça güçlü bir seçmen tabanına sahip olduğu ve yirmi
yılı aşkın bir süredir yönettiği Kelantan Eyaleti’nde ‘had’ cezalarını uygulama
talebini bir kez daha yüksek sesle dillendirerek kazanmaya çalıştı. Ancak
tahmin edilebileceği üzere, dini/etnik ayrışmanın yoğun olarak yaşandığı
Malezya’da, PAS’ın, bırakın ülke genelinde sadece Kelantan Eyaleti’n de dahi
‘had’ cezalarının uygulanması ısrarı bu siyasi partiyi daha da içe kapanmaya
götürüyor.
Gelinen noktada
PAS, çok etnikli ve çok dinli Malezya Federasyonu’nda geniş kitleleri
kuşatıcı politikalar geliştiremedi. Oysa, kimi noktalarda aynı hedefleri
güttüğü söylenebilecek UMNO gibi bir rejim partisi karşısında, sivil yanı ağır
basan bir PAS, çok daha kapsayıcı siyasi söylemlerle sadece Malay-Müslümanları
değil, Hint Alt Kıtası kökenli Müslümanlar ve ‘muallaflar’ kadar, Çin ve Hint
kökenlileri de yanına alabilme potansiyeline sahipti. Bu potansiyel harekete
geçirilemediği gibi, PAS, gerek iç çelişkiler gerekse dış zorlamalar ve
müdahalelerle daralma sürecini sürdürüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder