Mehmet Özay
Tayvan'daki
19. dönem başkanlık seçimlerinden zaferle ayrılan muhalefetteki Demokratik
İlerleyiş Partisi'nin (DPP) büyük başarısı, Tayvan siyasetinde yeni bir dönemin
başlangıcı anlamına geliyor.
DPP'nin seçim
zaferi, aynı zamanda uzun süredir Tayvan siyasetinde başat rol oynayan Çin
Milliyetçi Partisi’nin (KMT) parlamentodaki büyük kaybı, Tayvan'da iç ve dış
politikada yeni açılımlara tanık olunacağı ihtimalini güçlendiriyor.
Tayvan'da yeni
dönemde özellikle ekonominin iyileştirilmesi ve Çin ile siyasi ilişkilerin
mevcut "statüko" konumunda sürdürülmesi bekleniyor.
Kadın başkan:
Tsai Ing-wen
Tayvan'da
öğretim üyeliğinden siyasete atılan ve Tayvan'ın ilk kadın lideri olan Tsai
Ing-wen'in seçimi kazanacağı aylar öncesinde belliyken DPP'nin parlamentoda
çoğunluğu sağlaması, Tsai'nin politikalarını hayata geçirmede elini
güçlendirecek önemli bir gelişme olarak yorumlanıyor.
Tayvan'da 1949
yılından bu yana siyasette önder konumunu koruyan KMT'nin ilk kez parlamentoda
çoğunluğu kaybetmesi de bu seçimin sonucunu dikkat çekici kılıyor.
DPP'nin elde
ettiği başarının ardında özellikle 2008 yılından bu yana son iki dönemdir
Tayvan'ı yöneten KMT'nin liderliğindeki hükümetin Çin ile bilhassa ekonomik
anlamda giderek yakınlaşma eğilimi sergilemesinin önemli rolü olduğu
düşünülüyor.
Tayvan-Çin
yakınlaşması, 7 Kasım 2015'te Tayvanlı ve Çinli liderlerin Singapur'da bir
araya gelmesiyle zirveye çıkarken Tayvan halkının büyük bölümü, Çin ile
ekonomik yakınlaşmanın, zamanla Tayvan ekonomisini Çin'e bağımlı kılacağı ve
Çin'in Tayvan üzerinde siyasi "hak" taleplerinin önünü açacağı
kaygıları taşıyordu.
Ekonomik
durgunluğa çare ve TPPA
Tayvan'da
KMT'nin son sekiz yılda sergilediği performans sonunda aldığı "siyasi
darbe", aynı zamanda DPP'nin gelecek dört yılda nasıl bir politika
izleyeceğinin de habercisi olarak görülüyor.
Seçimlerde
halkın büyük bölümünün DPP'ye yönelmesi, KMT'nin Çin ile yakınlaşma
politikalarına "sınır çekilmesi" yönündeki talebin ifadesi olarak
nitelendirilirken, ekonomik kalkınmada istikrarın yakalanabilmesi için yeni
açılımlar beklentisini de gözler önüne seriyor.
Tayvan'da yeni
yönetimin, adada ekonomik durgunluk, işsizlik ve konut edindirme gibi geniş
kesimleri ilgilendiren sorunların çözümü konusunda aktif bir çaba içine
girmesi, halkın öncelikli ihtiyaçlarının, Başkan Tsai'nin icraatlarında
belirleyicisi olması bekleniyor.
Yeni
hükümetin, seçim kampanyasında dillendirdiği gibi ekonominin iyileştirilmesi,
yeni istihdam olanakları, dış yatırımlar gibi konularda harekete geçmesi, on
iki üyeli Trans-Pasifik İşbirliği Anlaşması'na (TPPA) taraf olma sürecini
başlatması öngörülüyor.
Yine bu
süreçte KMT hükümetlerinin Çin ile ekonomik işbirliği konusundaki girişimlerin,
"yeniden yapılandırılması" sürecinin, "iplerin" tümüyle
Çin'in eline geçmesinin önüne geçecek politikaların hayat geçirilmesi de
beklentiler arasında yer alıyor.
Çin ile
ilişkilerde "statüko"nun devamı
DPP'yi KMT'den
farklı kılan "bağımsızlık yanlısı" söylemine rağmen seçimlerde DPP'ye
oy veren kitlenin tümünün, aynı söylem etrafında bütünleştiğini söylemek zor.
"Statüko"
konusunda farklı görüşler paylaşan seçmen kitlesine sahip yeni yönetimin, Çin
ana kıtasıyla "siyasi egemenlik" hakları konusunu yeniden gündeme
taşıyarak Tayvan-Çin ilişkilerinde gerilimden uzak durması ve
"statüko"nun devamından yana politikalar izlemesi bekleniyor.
Tsai'nin
seçimlerin ardından yaptığı ilk açıklamada, "Çin ile ilişkilerde mevcut
barış ve istikrar ortamının sürdürüleceğine" ilişkin söylemi, hem Tayvan
hem de Çin kamuoylarında muhtemel çatışma kaygılarını gidermeye yönelik önemli
bir mesaj olarak görülüyor.
Tayvan-Çin
gerginliği ve ABD'nin rolü
Tayvan, 2.
Dünya Savaşı'ndan sonra Çin ana kıtasındaki mücadelenin sonunda kuruldu.
O dönem, Çin
Komünist Partisi (ÇKP) ve Çin Milliyetçi Partisi (KMT) arasındaki çatışmayı
kaybeden taraf olan KMT mensupları Tayvan adasına yerleşerek yeni bir siyasi
yapı meydana getirdi.
Çin Halk
Cumhuriyeti, Tayvan adasının Çin'in doğal bir parçası ve egemenlik alanı olduğu
konusundaki ısrarını sürdürürken, Tayvan'da uzun yıllar tek parti yönetimi
olarak iktidarı elinde bulunduran KMT yönetimi, ne tamamen Çin'in egemenliği
altına girerek ne de bağımsızlık yanlısı bir söylem geliştirerek Çin ile
dengeli bir politika izlemeyi tercih etti.
KMT'nin,
1949'dan 1980'lerin ortalarına kadar süren "tek parti" iktidarının
ardından başlatılan "demokratik" süreç, hem Tayvan içinde hem de Çin
ile ilişkilerde yeni bir dönemi beraberinde getirdi. Bu süreçte, 1986 yılında
kurulan DPP, "bağımsızlık" yanlısı ideolojiyle ortaya çıktı.
DPP'nin 2000
ve 2004 yıllarında iki kez başkanlık seçimlerini kazanmasının ardından
Tayvan-Çin ilişkileri en gergin dönemini yaşadı. Ancak bu iki dönemde KMT'nin
parlamentoda çoğunluğa sahip olması nedeniyle başkan, söylem dışında etkili
politikalar üretemedi.
Çin Halk
Cumhuriyeti'nin Tayvan'ın özellikle DPP'nin "bağımsızlık" söylemine
ve bu söylemi hayata geçirmeye dönük her türlü girişime, "askeri
harekat" dahil olmak üzere karşılık verme konusundaki kesin tavrı
biliniyor. Tayvan-Çin arasındaki "statüko" sorunu salt iki ülkeyi
değil bölge ülkelerini ve uluslararası toplumu da ilgilendiriyor. Yine ABD'nin
bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bölgedeki gelişmelerdeki rolünün de
oldukça belirleyici olması bekleniyor. Tayvan-Çin gerginliğinde üçüncü taraf
olan ve taraflar arasındaki ilişkinin "düzenlenmesinde" aktif rol
üstlenen ABD, Tayvan'a açık desteğini 1949 yılından 1979'a kadar devam ettirdi.
Bu dönemde Tayvan'ın ekonomik kalkınmasına destek sağlayan ve Çin'in herhangi
bir operasyon girişimine karşı askeri olarak da Tayvan'a desteği dile getiren
ABD, 1979'da uluslararası arenada Çin toplumunun temsilcisi olarak Çin Halk
Cumhuriyeti'ni tanıdığını ilan etti.
Tayvan'a geçen
ay onaylanan silah satışı, ABD'nin adanın güvenliğini, Doğu ve Güneydoğu
Asya'nın güvenliği dahilinde değerlendirdiğinin göstergesi kabul ediliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder