Mehmet Özay 5 Ağustos 2012
Kütüphaneyle nasıl tanıştığım, nasıl bir ilişki geliştirdiğim bugüne kadar
bu mekanın beni nerelere taşıdığını burada konu etmeyeceğim... Kısaca bu
kıymeti sizlere tanıtmak arzusundayım...
Şehirlerin vazgeçilmez mekanlarından biridir
kütüphaneler... Banda Açe’nin de buna benzer yapılanmaları yok değil...
Bunların öne çıkanlarından biri Prof. Dr. Ali Haşimi Kütüphanesi. Adına bakıp,
“Aa evet, bir profesör vefatından önce kitaplığındanoluşturduğu bir mekân”
diyerek küçümseyebilir kimileri. Ancak vaziyet öyle değil. Niçin öyle değil
açıklayayım...
Birincisi Ali Haşimi sıradan bir profesör değil. Kısaca
tanıtmak gerekirse, Prof. Dr. Ali Haşimi 1957-64 yılları arasında Açe’de
valilik de yapmış, Açe’nin iki önemli yüksek öğrenim kurumu Şah Kuala
Üniversitesi ve IAIN Ar-Raniri Yüksek İslam Enstitüsü’nün kurulmasına ön ayak
olmuş, IAIN’ın rektörlüğünü yapmış bir akademisyen, siyaset ve en önemlisi dava
adamı... 20. yüzyıl Açe tarihinde son derece önemli bir şahsiyet. Ali Haşimi
sahip olduğu enerji, çalışkanlık, ve yazdığı eserlerle daha sonra tanıştığım
bütün entellektüellerin ve akademisyenlerin sürekli referansta bulunduğu bir
entellektüel. Bu bağlamda, Haşimi’yi ele alacak özel bir yazıya konu ettiğimi
burada belirtmek isterim.
İkincisi bu mekân bir kütüphane olarak adlandırılsa
da, aslında içindeki kıymetli maddi değerler kadar manevî özellikleriyle de
dikkat çekin unsurlar dikkate alındığı bir etnoğrafya müzesi denilmeyi epeyce
hak ediyor. Banda Açe’ye yolu düşüncelerin sıklıkla katettiği önemli yol
güzergâhında, Sudirman Caddesi No: 21’de yer alsa da, pek kimsenin yolunu
düşür(e)mediği bir yerdir... Kütüphanenin sadece hafta içi öğlene kadar açık
olması idari anlamda ne tür sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor.
Zaman zaman Açe’yi ziyarete gelen kimi konukları
biraz da zorlayarak ya da “Hadi denize gidiyoruz oradan sonra” gibi stratejiler
geliştirerek gezdirdiğim önemli mekânlardandır...
İki kat üzerine inşa edilmiş binanın giriş katlarını
oluşturan bölmesi ve ikinci katta kimi odaları Endonezyaca, Arapça, Açece envanî
türden kitaplar, dergiler, broşürler, fotoğraflar, resimler, Açe kültür
dokusunu açıkça gözler önüne seren etnografik malzemelerle donanmıştır. Girişte
klasik oturma takımı karşılar misafirleri. İçeriye doğru enlemesine uzanan bir
salonun abartısız her köşesindeki raflar dizilidir. Salonun öteki ucunda ise
arka bahçeye açılan bir kapı... Hiç unutmuyorum, böylesi güzel bir bahçe olur
da kapısı açık olmaz mı diye içimden geçirirken, kütüphane müdürü Said Amca’dan
rica etmiştim “Kapıyı açabilir miyiz?” diye. Ardından her gidişimde kapı açılır
olmuştu...
Giriş katında, büyükçe salonun haricinde üç oda daha
vardı. Odalardan biri Ali Haşimi’nin
çalışma odası olarak kullandığı ve ağırlıklı olarak özel eşyalarının yer aldığı
nadide bir köşe. Özel eşyaları mı? Elbette ‘daktilosu’, gözlükleri,
konferanslara giderken kullandığı evrak çantası, ağaç oymacılığının nadide
örnekleri olarak bir kenarda duran bastonları vs. vs. Bu odayı komşu odada ise,
birkaç yıl önce envanteri çıkartılan 322 adet el yazma eserlerinin sergilendiği
bir mekan... Kur’anlar, tefsirler, tasavvuf ve edebiyat eserleri... Bu oda aynı
zamanda, geleneksel bir silah olan ‘rencong’ların sergilendiği bir yer de...
Ayrıca, her ziyaretimde, 1873-1904 yılları arasında gerçekleşen Açe Savaşı’nda
kullanıldığı düşüncesine kapıldığım, dönemin askeri malzemelerinden bazıları da
sergileniyor. Misafirlerin en çok ilgisini çeken bölümün burası olduğu
gözlemimi burada aktarmak isterim. Tabii şunu da söylemeden geçmemeyim.
Kütüphanedeki bu kıymetli objelerin çoğunun camekânlı korunaklara alınmaması
dolayısıyla misafirlerimizin ‘dokunma güdülerine’ mani olamadıklarını,
rencognları, mızrakları, kalkanları ellerine alma teşebbüsleri karşısında
yanımda duran kütüphane görevlisine karşı mahcup düştüğümü de hiç unutmam...
Medeni bir ülkeden vatandaşları olarak kıymetli objelerle ilişkimizi doğrudan
kılma noktasında zaafiyetimizi açığa çıkarıyor. Değil mi? Bir oda daha var ki
tamamıyla kültür objelerinden oluşuyor. Burada Ali Haşimi’nin özel eşyalarının
devamı niteliğinde son derece kıymetli otantik eşyalar sergileniyordu.
Kılıçlar, rencong, minyatür toplar, resimler, kıyafetler, yazı takımları,
daktilo vs. Duvarlar Ali Haşimi’nin yaşamından önemli kesitleri içeren
fotoğraflarla doluydu. Resimler demişken, Açe tarihinin önemli figürlerinden
İskender Muda’nın, Dullar Ordusu (Inong Balee) komutanı Malahayati’nin, Cut
Nyak Dhen’inkiler ilk aklıma gelenler...
Bu giriş bölümüyle yan yana ve merdivenle çıkılan binanın
ikinci katında da genişçe bir oda bulunuyordu. Burada Haşimi’nin daha çok
seyahatleri sırasında topladığı anlaşılan kitaplar, broşürler, dergiler yer
alıyor. Bunlar arasında, Türkiye’yi tanıtan,İngilizce birkaç eser var. Yeri
gelmişken, Haşimi’nin en büyük oğlu Surya Bey’le zamanında yaptığım sohbette
1994 yılında Mısır ve Türkiye’yi ziyaret ettiğini öğrenmiştim. Bu eser de
herhalde o dönemden kalma olsa gerek...
Bahçe’ye geçelim... Bahçe de neyin nesi demeyin
lütfen... Şirin mi şirin bu bahçe Haşimi’nin uzun yıllar yaşadığı, şimdiler de
ise kızlarından birinin kaldığı eve açılıyor. Geniş bahçenin sağ tarafında ise,
Açe mimarisinden otantik bir örnek bir yapı karşılıyor ziyaretçileri. Üç yanı
açık, yerden yaklaşık bir metre kadar yüksekçe inşa edilmiş namaz kılınan,
sohbet edilen ahşap malzemeden inşa edilmiş bir yapı, Açece ifadesiyle meunasah. Bu yapının bir tarafından
devasa bir Açe Davulu asılıdır. Bu davullar 19. yüzyılın ikinci yarısında
Hollanda ile yapılan savaşlarda önemli bir iletişim aracı olarak kullanıldığını
biliyoruz. Tabii işlevi sadece bununla sınırlı değil... Ayrıca dini müzik
icrasında da kullanılan önemli bir enstrümandı. Meunasah’ın yanında bir insan
boyu yüksekliğinde temel direkler üzerine inşa edilmiş geleneksel Açe evi...
Pek de ziyaretçisinin olmadığını ortaya koyar gibi örümcek ağları kaplamış çoğu
yerini... Buna rağmen, gene de çarpıcı güzellikleri beslemeye devam ediyor.
Bu mekânla ilgili güzel
düşüncelerimizi vardı kimileriyle paylaştığımız… Türk-Açe ilişkilerine konu
olacak bir akademi-kültür evine dönüştürülmesi hem mekânın zamanın gereklerine
uygun elden geçirilmesine olanak tanıyacaktı, hem de buranın Açe içinde bir
entellektüel donanım merkezi olmasını sağlayacaktı. Ancak olmadı… Ali Haşimi Kütüphanesi hâlâ ayakta çok
şükür. Temennim ayakta kalmaya devam etmesi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder