6 Ağustos 2012 Pazartesi

Açe’de Bir Kültür Mekânı: Prof. Dr. Ali Haşimi Kütüphanesi


 Mehmet Özay                                                                                                                                                                5 Ağustos 2012

Kütüphaneyle nasıl tanıştığım, nasıl bir ilişki geliştirdiğim bugüne kadar bu mekanın beni nerelere taşıdığını burada konu etmeyeceğim... Kısaca bu kıymeti sizlere tanıtmak arzusundayım...

Şehirlerin vazgeçilmez mekanlarından biridir kütüphaneler... Banda Açe’nin de buna benzer yapılanmaları yok değil... Bunların öne çıkanlarından biri Prof. Dr. Ali Haşimi Kütüphanesi. Adına bakıp, “Aa evet, bir profesör vefatından önce kitaplığındanoluşturduğu bir mekân” diyerek küçümseyebilir kimileri. Ancak vaziyet öyle değil. Niçin öyle değil açıklayayım...

Birincisi Ali Haşimi sıradan bir profesör değil. Kısaca tanıtmak gerekirse, Prof. Dr. Ali Haşimi 1957-64 yılları arasında Açe’de valilik de yapmış, Açe’nin iki önemli yüksek öğrenim kurumu Şah Kuala Üniversitesi ve IAIN Ar-Raniri Yüksek İslam Enstitüsü’nün kurulmasına ön ayak olmuş, IAIN’ın rektörlüğünü yapmış bir akademisyen, siyaset ve en önemlisi dava adamı... 20. yüzyıl Açe tarihinde son derece önemli bir şahsiyet. Ali Haşimi sahip olduğu enerji, çalışkanlık, ve yazdığı eserlerle daha sonra tanıştığım bütün entellektüellerin ve akademisyenlerin sürekli referansta bulunduğu bir entellektüel. Bu bağlamda, Haşimi’yi ele alacak özel bir yazıya konu ettiğimi burada belirtmek isterim.

İkincisi bu mekân bir kütüphane olarak adlandırılsa da, aslında içindeki kıymetli maddi değerler kadar manevî özellikleriyle de dikkat çekin unsurlar dikkate alındığı bir etnoğrafya müzesi denilmeyi epeyce hak ediyor. Banda Açe’ye yolu düşüncelerin sıklıkla katettiği önemli yol güzergâhında, Sudirman Caddesi No: 21’de yer alsa da, pek kimsenin yolunu düşür(e)mediği bir yerdir... Kütüphanenin sadece hafta içi öğlene kadar açık olması idari anlamda ne tür sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor.

Zaman zaman Açe’yi ziyarete gelen kimi konukları biraz da zorlayarak ya da “Hadi denize gidiyoruz oradan sonra” gibi stratejiler geliştirerek gezdirdiğim önemli mekânlardandır...

İki kat üzerine inşa edilmiş binanın giriş katlarını oluşturan bölmesi ve ikinci katta kimi odaları Endonezyaca, Arapça, Açece envanî türden kitaplar, dergiler, broşürler, fotoğraflar, resimler, Açe kültür dokusunu açıkça gözler önüne seren etnografik malzemelerle donanmıştır. Girişte klasik oturma takımı karşılar misafirleri. İçeriye doğru enlemesine uzanan bir salonun abartısız her köşesindeki raflar dizilidir. Salonun öteki ucunda ise arka bahçeye açılan bir kapı... Hiç unutmuyorum, böylesi güzel bir bahçe olur da kapısı açık olmaz mı diye içimden geçirirken, kütüphane müdürü Said Amca’dan rica etmiştim “Kapıyı açabilir miyiz?” diye. Ardından her gidişimde kapı açılır olmuştu...

Giriş katında, büyükçe salonun haricinde üç oda daha vardı.  Odalardan biri Ali Haşimi’nin çalışma odası olarak kullandığı ve ağırlıklı olarak özel eşyalarının yer aldığı nadide bir köşe. Özel eşyaları mı? Elbette ‘daktilosu’, gözlükleri, konferanslara giderken kullandığı evrak çantası, ağaç oymacılığının nadide örnekleri olarak bir kenarda duran bastonları vs. vs. Bu odayı komşu odada ise, birkaç yıl önce envanteri çıkartılan 322 adet el yazma eserlerinin sergilendiği bir mekan... Kur’anlar, tefsirler, tasavvuf ve edebiyat eserleri... Bu oda aynı zamanda, geleneksel bir silah olan ‘rencong’ların sergilendiği bir yer de... Ayrıca, her ziyaretimde, 1873-1904 yılları arasında gerçekleşen Açe Savaşı’nda kullanıldığı düşüncesine kapıldığım, dönemin askeri malzemelerinden bazıları da sergileniyor. Misafirlerin en çok ilgisini çeken bölümün burası olduğu gözlemimi burada aktarmak isterim. Tabii şunu da söylemeden geçmemeyim. Kütüphanedeki bu kıymetli objelerin çoğunun camekânlı korunaklara alınmaması dolayısıyla misafirlerimizin ‘dokunma güdülerine’ mani olamadıklarını, rencognları, mızrakları, kalkanları ellerine alma teşebbüsleri karşısında yanımda duran kütüphane görevlisine karşı mahcup düştüğümü de hiç unutmam... Medeni bir ülkeden vatandaşları olarak kıymetli objelerle ilişkimizi doğrudan kılma noktasında zaafiyetimizi açığa çıkarıyor. Değil mi? Bir oda daha var ki tamamıyla kültür objelerinden oluşuyor. Burada Ali Haşimi’nin özel eşyalarının devamı niteliğinde son derece kıymetli otantik eşyalar sergileniyordu. Kılıçlar, rencong, minyatür toplar, resimler, kıyafetler, yazı takımları, daktilo vs. Duvarlar Ali Haşimi’nin yaşamından önemli kesitleri içeren fotoğraflarla doluydu. Resimler demişken, Açe tarihinin önemli figürlerinden İskender Muda’nın, Dullar Ordusu (Inong Balee) komutanı Malahayati’nin, Cut Nyak Dhen’inkiler ilk aklıma gelenler...

Bu giriş bölümüyle yan yana ve merdivenle çıkılan binanın ikinci katında da genişçe bir oda bulunuyordu. Burada Haşimi’nin daha çok seyahatleri sırasında topladığı anlaşılan kitaplar, broşürler, dergiler yer alıyor. Bunlar arasında, Türkiye’yi tanıtan,İngilizce birkaç eser var. Yeri gelmişken, Haşimi’nin en büyük oğlu Surya Bey’le zamanında yaptığım sohbette 1994 yılında Mısır ve Türkiye’yi ziyaret ettiğini öğrenmiştim. Bu eser de herhalde o dönemden kalma olsa gerek...
Bahçe’ye geçelim... Bahçe de neyin nesi demeyin lütfen... Şirin mi şirin bu bahçe Haşimi’nin uzun yıllar yaşadığı, şimdiler de ise kızlarından birinin kaldığı eve açılıyor. Geniş bahçenin sağ tarafında ise, Açe mimarisinden otantik bir örnek bir yapı karşılıyor ziyaretçileri. Üç yanı açık, yerden yaklaşık bir metre kadar yüksekçe inşa edilmiş namaz kılınan, sohbet edilen ahşap malzemeden inşa edilmiş bir yapı, Açece ifadesiyle meunasah. Bu yapının bir tarafından devasa bir Açe Davulu asılıdır. Bu davullar 19. yüzyılın ikinci yarısında Hollanda ile yapılan savaşlarda önemli bir iletişim aracı olarak kullanıldığını biliyoruz. Tabii işlevi sadece bununla sınırlı değil... Ayrıca dini müzik icrasında da kullanılan önemli bir enstrümandı. Meunasah’ın yanında bir insan boyu yüksekliğinde temel direkler üzerine inşa edilmiş geleneksel Açe evi... Pek de ziyaretçisinin olmadığını ortaya koyar gibi örümcek ağları kaplamış çoğu yerini... Buna rağmen, gene de çarpıcı güzellikleri beslemeye devam ediyor.

Bu mekânla ilgili güzel düşüncelerimizi vardı kimileriyle paylaştığımız… Türk-Açe ilişkilerine konu olacak bir akademi-kültür evine dönüştürülmesi hem mekânın zamanın gereklerine uygun elden geçirilmesine olanak tanıyacaktı, hem de buranın Açe içinde bir entellektüel donanım merkezi olmasını sağlayacaktı. Ancak olmadı… Ali Haşimi Kütüphanesi hâlâ ayakta çok şükür. Temennim ayakta kalmaya devam etmesi…

http://www.dunyabizim.com/manset/10554/acede-ali-hasimi-kutuphanesi-hl-ayakta.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder