Mehmet Özay 13.11.2023
Açe Valiliği ile Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün işbirliğiyle
gerçekleştirilen festivalin, bu yılki yapılanmasında son dönem ulusal
politikada öne çıkartılmaya çalışılan, ‘Baharat Yolu’ (jalur rempah)
birincil temayı oluşturuyordu.
Bu durum, sekizincisi düzenlenen ve tüm Açe eyaletindeki kültür gruplarını
biraraya getiren ‘kültür festivali’nin, kendi içinde tarihsel ve geleneksel
öneminin vurgulanması kadar, ‘baharat yolu’ temasıyla bunun dışına taşan bir
boyutunun da böylece gündeme getirildiğini gösteriyor.
Bu noktada, aşağıda bazı hususlara değineceğim…
Kültür festivali olgusu
İlki 1958 yılında gerçekleştirilmiş olan Kültür Festivali’nin bugün
sekizincisinin yapılıyor oluşu Açe topraklarında ve Açe halkı nezdinde kültür
olgusuna verilen önemi ortaya koyması açısından dikkat çekicidir.
1950’li yıllarda dört yılda bir yapılması plânlanan festivalin,
bugüne kadar sadece 8 kez gerçekleştirilebilmiş olması, sadece bölgenin siyasal
gerçekliğinden kaynaklanan inkitalarla açıklanabilir.
Burada kısaca, söz konusu bu festival dair bir iki görüşü ortaya koymakta yarar var…
4-12 Kasım günlerinde gerçekleştirilen Açe Kültür Festivali’nin sadece, yerel bir öneme haiz olmadığı aksine, bölgesel ve hatta ülke geneline yayılan bir boyutu olduğuna işaret etmek gerekiyor.
Bu etkinlik Açe bölgesinin kültür olgusuna yönelik ilgisini göstermesi açısından önemli. Bu durumu özellikle, Endonezya bağlamında dikkate almak gerekiyor.
Öyle ki, merkezi hükümetin kültür politikaları çerçevesinde, 2017 yılında alınan kararla her eyalette kültür politikasına önem verilmesi konusundaki çalışma ortaya konulurken, benzeri bir yapının Açe topraklarında zaten 1958 yılından itibaren var olduğuna vurgu yapmak gerekiyor.
Açılış konuşmalarında Cakarta’dan gelen ilgili bürokratların da dikkat çektiği üzere, Açe kültür ve kültürel etkinlikler noktasında da Endonezya bağlamında öncü bir role ve işleve sahiptir.
Etkinlikte, Açe’deki 23 yerleşim bölgesinin mutfak, giyim-kuşam, çeşitli zanaatları, oyunları, müzik, edebiyat vb. alanlarda sergi ve uygulamalar yer verilmesi, bir anlamda bölgenin kültürel harmonisine ortaya koyarken, bölge toplumlarının biraraya gelmesine de vesile oluyor.
Festivalin ulusal boyutta yer almasına imkân tanıyan ise, gerek resmi davetli gerekse kendi imkânlarıyla Kuzey ve Batı Sumatra ve Cava Adası sakinlerinin Banda Açe’ye gelerek etkinliklerde yer almaları oldu.
Kültür ve tarihsel baharat yolu
Kültür Festivali ve ‘Baharat yolu’ temasının birlikte ele
alınmasının, doğrudan Açe ile ilgili tarihsel gerçekliklere atıf yaptığını
söylemeliyiz.
Bu durum, 23-24 Ekim günlerinde Cakarta’da düzenlenen ve teması
yine ‘baharat yolu’ olan akademik etkinlikteki söylemler ve hedeflerle
çelişmemekle birlikte, Açe coğrafyasının bir yandan, Hint Okyanusu ile ve bu
çerçevede, Batı Asya ve Arap Yarımadası ile coğrafi yakınlığı, öte yandan
Malaka Boğazı ve Güney Çin Denizi üzerinden Çin’le olan irtibatı, döneminin
küresel baharat yolunun önemli kesişme noktalarından birinin Açe olduğunu
ortaya koyuyor.
Baharat’ın sadece mutfak kültürü değil, tıp, tekstil,
dini ritüeller vb. süreçler gibi gayet farklı alanlarda başat hammadde olması,
onlarca tür baharatın şu ana kadar kayıtlı erken dönem tarihi kayıtlarda da
gözlemlendiği üzere, kültürlerarası etkileşimin önemli bir aracı olmasını
sağlamıştır.
Endonezya’da devlet başkanı Joko Widodo hükümetinin
son birkaç yılda özellikle üzerinde durduğu ve Açe’deki geleneksel kültür
festivaline de tema olarak seçtiği Baharat yolu’nun salt bir tarihsel ve
kültürel hatırlatmak olmak kalmadığını ifade etmek gerekiyor.
Bu durum, özellikle günümüz küresel ilişkiler ağında,
gayet dinamik bir yere sahip olan Güney Asya ve Güneydoğu Asya’daki zengin
kültürel yapıların, birer yumuşak güç olarak uluslararası politikada kendine
yer edinme gayretinde karşımıza çıkıyor.
Geçen günkü yazımızda dile getirdiğim üzere Çin’in
2013’den bu yana, hem teorik hem Pratik olarak ortaya koymakta olduğu İpek
Yolları (Silk Road) projesi karşısında Endonezya’da başkan Jokowi
liderliğinde Nusantara’nın tarihte son derece belirleyici öneme sahip Baharat
yolu olgusunu yeni bir dış politika olarak gündeme taşımasının hakkını vermek
gerekiyor.
Açe’nin bu süreçte söz konusu bu politikanın içinde
yer alması kadar hem tarihsel olarak Açe bölgesinin ne tür ilişkilere konu
olduğu kadar, önümüzdeki dönemde Baharat üretimi üzerinden bölgenin küresel
ekonomide nasıl yer alabileceğinin de önemli tartışmalara konu olacağını
söyleyebiliriz.
Nihayetinde merkezi hükümetin yani, Cakarta
yönetiminin festival, kültür ve Baharat üçgeninde belirlediği hedefleri, ülke
ekonomisinin günümüz koşullarında ulusararası arenada kendine yeniden nasıl bir
yer edinebileceğiyle alâkalıdır.
Lade secupak
Dikkat çeken bir diğer husus, Festivalin temasının ‘Baharat yolu’ (jalur
rempah) olarak belirlenmesi kadar etkinlik logosunun ‘bir tutam baharat’ (lada
secupak) olarak tespit edilmesiydi.
Bir top ve bir avuç baharat içeren logo, Kuzey Sumatra ve Nusantara
sınırlarının ötesinde bir ilişkinin varlığını gündeme taşıyordu.
Lada Secupak kavramının, Açe’deki ve Açe’de
üretilen klâsik metinlerde aldığı yer ile bu kavramın fiziki ve fizik-dışı
ilişkiler noktasında Osmanlı Devleti ile olan bağı, bize bir tür gururlanma imkânı
tanıyabilir.
Bu durumun, bizler için tarihsel ilişkilerde yeri henüz hakkıyla
keşfedilmemiş ve gizli/açık bazı ajitatif (agitation) ve nostaljik (nostalgia)
zeminde yürütülmeye çalışılan bağlamlarda ortaya çıkan veya çıkartılmaya
çalışılan boş bir gurura tekabül edip etmediği üzerinde ciddiyetle durulmaya
değer bir konudur.
Bu konudaki görüşlerimizi 5-6 Kasım günlerinde UIN-Ar-Raniry’de Ali
Haşimi Konferans Salonu’nda yapılan akademik etkinlikteki, “16. yüzyılda Açe
Darüsselam Sultanlığı’nın Osmanlı Devleti nezdinde Baharat politikası” başlıklı
sunumumuzla ortaya koyduk.
Bu çalışmanın, festival organizasyonunca yayınlanacağı duyurulan
bildiriler kitabında yer almasıyla geniş kitlelere ulaşacağını düşünüyorum.
Metin İnegöllüoğlu
Açe Kültür Festivali’nin bizim açımızdan bir diğer önemi, 1986-1989
yıllarında Cakarta’da görev yapmış olan Metin İnegöllüoğlu’nun PKA-3’e
katılarak bir sunum yapmış olmasıdır.
Bu vesileyle, merhum İnegöllüoğlu’nun kendine özgü nitelikleriyle
öne çıkan bir büyükelçi olduğunu ve resmi ve sembolik rolünün ötesinde ve
dışında, amatör bir antropolog ve etnograf olarak Açe’de Türk izlerine dair
bazı araştırmalar yapmış olduğunu bir kez daha söylemek ve hatırlatmakta yarar
var.
Bunun yanı sıra, 1980’li yılların koşullarında, İnegöllüoğlu’nu
Açe’ye seyahate sevk eden amylin, amatör antropologlug dışında başka bir
nedenin olup olmadığı üzerinde durulmaya değerdir.
Öyle ki, Fehmi Koru tarafından Hasan di Tiro ile yapılan ve 1984 yılı
Eylül sayısında İslam Dergisi’nde yayınlanan mülâkat; Londra’da Koru ve Tiro
görüşmesinin içeriği ve Tiro’nun dönemin başbakanı merhum Turgut Özal’a
gönderdiği mektup; 1986’da yayınlanan Açe-Sumatra Dosyası başlıklı çalışma ile Tiro’nun
“Özgürlüğün Bedeli: Bitmemiş Savaş Günlükleri”nin Türkçe tercümesi herhalde bu
sürecin izlekleri olarak dikkat çekici olmalıdır.
Bu bağlamda, İnegöllüoğlu’nu Açe’ye seyahate sevk edenin dönemin
başbakanı Özal’ın işaretiyle olup olmadığını araştırmak gerekiyor…
İnegöllüoğlu, ayrıca emekliliği sonrasında “Güneydoğu Asya’da Türk
İzleri” başlıklı bir kitap yayınlamak suretiyle, bu ilgisini geliştirdiğini ve
akademik boyuta taşıdığını kanıtlamıştır.
Nihayetinde, bürokraside İnegöllüoğlu benzeri amatör tarihçi,
antropolog vb. niteliklere haiz şahsiyetlerin sayısının pek de fazla olmaması
ve özellikle de, hem Osmanlı döneminde hem de modern Türkiye Cumhuriyeti’nde
söylemde “çok uzak” ile ifade edilen bir coğrafyada Türk varlığını anlamaya
dair İnegöllüoğlu’nun bazı girişimlerde bulunmuş olmasının hiç kuşku yok ki,
bugün şu veya bu şekilde bu alanda çalışan akademisyen ve araştırmacılar için
öncü bir rolü olduğunun hakkını teslim etmek gerekiyor.
Yanılmıyorsam, merhum Metin İnegöllüoğlu’nun Banda Açe’de Kampung
Pande’ye yaptığı ziyareti, 1988’deki PKA-3’e katılmak amacıyla Banda Açe’ye
geldiği döneme rastlamış olmalıdır. Bu vesileyle İnegöllüoğlu’nu rahmetle
anıyorum.
Bunun yanı sıra, söz konusu bu gelişmelerle ilgili 1980’li yıllarda
yayın faaliyetleri yapmış olan gazeteci-akademisyenlerin de bu konuları içeren
anılarını sabırsızlıkla beklediğimi ifade etmeliyim.
Açe’de sekizincisi gerçekleştirilen Kültür Festivali’nin hem Açe
Eyaleti hem de Endonezya geneli için önemine kuşku yok. Bu husus, 1958 yılından
itibaren bölgede Kültür Festivali olgusunun varlığı ile somut bir nitelik
taşıyor.
Bunun yanı sıra, bugünün koşullarında Açe Eyaleti’nin başta Baharat
ürünleri olmak üzere diğer önemli hammadde kaynaklarıyla yeniden bir ekonomik
güç olup olamayacağı konusunu bir başka yazıda ele alacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder