18 Eylül 2022 Pazar

Endonezya’lı akademisyen ve entellektüel Azyumardi Azra Hoca’yı kaybettik / Indonesian academician and intellectual Azyumardi Azra passed away

Mehmet Özay                                                                                                                            18.09.2022

Endonezya’nın son dönem yetiştirdiği önemli akademisyenlerden ve entellektüellerden 67 yaşındaki Azyumardi Azra Hoca bugün Kuala Lumpur’da vefat etti.

17 Eylül Cuma günü Kuala Lumpur’da düzenlenecek olan ‘Kozmopolitan İslam’ başlıklı bir etkinlik için Cakarta’dan Kuala Lumpur’a gelirken uçakta rahatsızlanan Azyumardi Hoca, Selangor’da bir hastaneye kaldırıldı.

Yoğun bakıma alınan Hoca, bugün, 19 Eylül günü öğlen saat 12.30 civarında hayatını kaybetti. Azyumardi Hoca’nın vefatına kalp krizinin neden olduğu belirtiliyor.

Azyumardi Hoca’nın ABIM tarafından düzenlenen “Kozmopolit İslam: Uyanışa İlham Kaynağı, Geleceği Öngörme (“Kozmopolitan İslam: Mengilham Kebangkitan, Meneroka Masa Depan”) başlıklı uluslararsı etkinlikte, “Medeniyet Uyanışında Nusantara: İyimserliği Güçlendirmek ve Güneydoğu Asya Müslümanlarının Rolü” (“Nusantara Untuk Kebangkitan Peradaban: Memperkuat Optimisme dan Peran Umat Muslim Asia Tenggara”) başlık bir tebliğ sunması bekleniyordu.

Samimi bir entellektüel

4 Mart 1955 tarihinde Batı Sumatra’da Padang’da dünyaya gelen Azyumardi Hoca, Endonezya’nın önemli siyasal ve toplumsal dönüşüm süreçlerine tanıklık etti. 2000’li yılların başında Şerif Hidayatullah Üniversitesi Rektörü olarak görev yaptı. Ardından, Susilo Bambang Yudhoyono başkanlığındaki hükümete din işleri danışmanlığı görevinde bulundu.

Cakarta Şerif Hidayatullah Üniversitesi öğretim üyesi, Endonezya basın konseyi başkanı olan Azyumardi Azra Hoca, uzun yıllardır Studia Islamika'nın editörlüğünü de yürütüyordu.

İlerlemiş yaşına rağmen, akademik çalışmalarını sürdüren Azyumardi Hoca, özellikle Güneydoğu Asya geniş Malay dünyası İslam’ının önemine vurgu yaparak, bölge Müslümanlarının akademik ve entellektüel varlığına önemli destek veriyordu.

Hoca, bu noktada, son dönemde özellikle, Republika gazetesinde ‘demokrasi’ başlıklı yazılarıyla Endonezya’da bu bağlamda yaşanan gelişmelere dikkat çekiyordu.

Akademi dünyasının yanı sıra, entellektüel çevreler ve geniş kamuoyunda tanınan bir isim olan Azyumardi Azra özellikle, geniş Malay dünyasının İslami anlayış ve yaşamına yaptığı vurguyla tanınıyor.

Nusantara İslam’ı

Bu anlamda, bugün Malezya, Endonezya başta olmak üzere Güneydoğu Asya’da yaşayan yaklaşık 350 milyona varan Müslüman toplumun kendi toplumsal ve tarihsel gerçekliği içerisinde ortaya koyduğu İslam anlayışını öz güvenle savunan bir isimdi.

Azyumardi Hoca, akademik yaşamı boyunca İslami eğitim, modernleşme, siyasal İslam, İslam medeniyeti, Malay dünyası ve İslam vb. konularda akademik çalışmalarını yanı sıra, bu konuları güncel gelişmeler çerçevesinde siyaset çevreleri ve geniş kamuoyuyla paylaşıyordu.

Güneydoğu Asya Müslüman toplumlarının tarihsel gelişim süreci içerisinde İslam’ın geliştiği ve bir anlamda, merkez niteliği taşıyan bugünün deyimiyle Ortadoğu ile ilişkilerini ele aldığı doktora çalışması, “17. ve 18. Yüzyıllarda Endonezya İslamı’nın gelişmesinde Ortadoğu ve Takımadalar İlişkisi” başlığını taşıyordu.

Hoca bu eserini ilerleyen yıllarda, “Güneydoğu Asya İslami Reformun Kökenleri: 17. ve 18. Yüzyıllarda Malay-Endonezya ve Ortadoğu İlişkileri” başlığıyla İngilizce olarak yayınladı.

Padang kökeni

Akademik çalışmaları, entellektüel yaşama katılımı ve katkısı ile tipik bir Padang’lı olduğunu ortaya koyan Azyumardi Hoca, uluslararası çevreler tarafından da tanınıyor ve ilgili akademik ve entellektüel çalışmalara iştirak ediyordu.

Bu anlamda, Azyumardi Hoca’yı, Padang’ın bir başka adıyla Minangkabau’nun uzun tarihi geçmiş sürecinde oynadığı rolün ve ürettiği önemli şahsiyetlerin son dönem temsilcilerinden biri kabul etmek yanlış olmayacaktır.

Kendisini 2005 yılında Cakarta’da üniversitede ziyaret etme imkânı bulduğumuz, eserlerinden daima istifade etiğimiz Azyumardi Hoca’nın eserleriyle ve yetiştirdiği öğrencileriyle düşüncesinin devam edeceğine inanıyoruz.

Samimi bir insan, dürüst bir akademisyen ve entellektüel olan Azyumardi Azra Hoca, bölge Müslümanlarını ve düşünce yapılarını uluslararası çevrelere tanıtmasıyla dikkat çekiyordu.

Azyumardi Hoca’ya Allah rahmet diliyorum. Ruhu şad ve mekânı cennet olsun.

11 Eylül 2022 Pazar

Kuala Lumpur’da Nehirler ve yaşam alanı / Rivers and habitat in Kuala Lumpur

Mehmet Özay                                                                                                                            10.09.2022

Kuala Lumpur’un en belirleyici ve/ya dikkat çekici özelliği nedir diye sorulduğunda bu soruya muhatap olanların ilgi ve görgülerine, tecrübelerine, uzmanlık alanlarına bağlı olarak farklı toplumsal ve kültürel gerçekliklerden örnekler akla gelebilir.

Donanımlı şehir

Örneğin, çokça zikredildiği üzere çok kültürlü ve çok dinli bir toplum yapısı olması; tarihi varlığıyla her daim göz dolduran Bağımsızlık Meydanı (Dataran Merdeka)…

Şirin evleri ve sakin sokaklarıyla Bangsar; ‘China Town’ ve Pudu; ‘Little India’ ve biraz uzaktan da olsa, buna eklemlenen ‘Brickfields’; ‘Masjid Jamek’ ve ‘Masjid Negara’…

Şehre durağanlığıyla anlam katan Bukit Tunku; ‘Batu Cave’; bir önceki yazımızda kısmen dile getirdiğimiz üzere Petronas İkiz Kuleleri; özel yönetim bölgesi Putrajaya; şehrin post-modern gelişimine geleneksel duruşuyla karşılık veren Kampung Baru ve Chow Kit vs.

Dile getirilen bu mekânların ve bölgelerin kültürel homojenlikler, geçişkenlikler, heterojenlikler bağlamında ayrı ayrı önem ve değerleri ve bu anlamda şehre kattıkları nitelikleri göz ardı edilemez.

Ayrıca, söz konusu bu mekân ve bölgelerin her birinin ve daha başkalarının önemine de kuşku yok…

Bu olgulara eklenebilecek alanlardan bir diğeri belki de, büyük ölçüde göz ardı edilen bir gerçeklik olarak, şehri bir uçtan diğerine geçen ve kesen nehirlerdir.

‘Cennet’ tasviri ve nehir

Nehirler, şehir için sıradan bir doğal fenomen değil, aksine tarihe ışık tutan, tarihe yol açan unsurlar olarak önem taşımaktadırlar.

Bir başka açıdan bakıldığında, tropiklerin ‘cennetvarî’ görünümleri içerisinde nehirler, can alıcı bir yerde durmaktadır.

Nehirlerin bu özelliğini yüzyıllar öncesinden fark edip yazıya döken Pierre d’Ailly, Asya’nın Ganj ve Indus’undan bahsettiği gibi, bu koca kıtanın -kanımca Malay Yarımadası’ndakiler de göz ardı edilmeyecek şekilde- diğer nehirlerini de, “cennet nehirleri” olarak tasvir etmesini yabana atmamak gerekir.[1]

Bu noktada, kuzeyde Pahang Eyaleti sınırlarından şehre uzanan Gombak Nehri, doğuda Ampang’ın yaslandığı dağlardan akıp gelen Ampang Nehri akla gelen örnekler arasında bulunuyor.

Göz ardı etmişlik

Şehre dışarlıklı konumdaki bu bölgelerde yaşayan halkın gündelik koşuşturması içerisinde veya yaşam alanları içerisinde ‘doğallığını’, zaten içinde barındırmasından kaynaklanan nedenlerden ötürü nehirlerle iletişimin, varla yok arasında olduğunu söylemek mümkün.

Hele irili ufaklı endüstrilerin varlığı karşısında, nehirlerin her daim “tehdit” altında olması, ‘kazanmanın mı’, ‘korumanın mı’ öncellenmesi konusundaki dikotiminin de şehir politikalarında yer almasına neden oluyor.

Küresel şehirleşme eğilimlerinin neredeyse, tamamını tecrübe eden Kuala Lumpur’un, bugün halen nehirleriyle var olmaya devam etmesi açıkçası büyük bir nimet.

Bununla birlikte, şehrin ‘doğal tasarımı’nın unsuru olan bu nehir fenomenin ne kadar fark edilebildiği ve bu fenomenin aktif ve interaktif paylaşımlara ne denli konu olduğu ise tartışmaya açıktır.

Şehrin kuruluşunda birincil derecede rol oynayan nehirlerin bugün, artık geçmişteki işlevlerini sürdürmedikleri iddiası bir anlamda gerçekçi olabilir.

Sadece şehrin ana arterlerinde değil, birinci çevre yolunun dışında, tamamlanmak üzere olan ikinci çevre yolunun da güzergéhında gözlendiği üzere söz konusu nehirlerin üzerinden iki, hatta üç farklı ulaşım ağının geçmesi, metaforik olarak söylemek gerekirse sanki nehirlerin üzerine kara bulutlar gibi çöküyor.

Ancak, bu iddia üzerinden nehirlerin göz ardı edilmesi, işlevsiz kılınması ve hatta neredeyse gizli/açık ortadan kaldırılması konusunun rasyonal bir bakış açısını yansıtmadığı da ortadadır.

Aslında nehirlerin unutulmuş gibi gözüken işlevlerinin başında, tropiklerin bardaktan boşanırcasına yağan ‘muson’ baskınlarının absorbe edilmesinde, nehirlerin ve bunlara ulaşan/açılan suni ve doğal su yollarının rolü hiç de azımsanacak gibi değil.

Yukarıda dikkat çekilen yaklaşımlardan biri olan, “ortadan kaldırılması” hususu, öncelikle şehir sakinlerinin nehirle ilişkilerinde ortaya çıktığı söylenebilir.

Şehre bakışta ve ele alışta başta ilgili bakanlıklar ve belediyeler gibi resmi çevrelerin rol ve işlevleri kadar, şehirde yaşayan sakinlerin nehirle ilişkilerinin de bir ölçüde ya yapıcı ve yapılaştırı ve/ya göz ardı edici ve hatta yıkıcı etkilerinden söz etmek mümkün.

Nehir’de devamlılık unsuru

Kuala Lumpur, öyle bir şehir ki, iklim özelliğinin başatlığıyla, yılın 365 günü ve her bir günün 24 saati yaşam alanlarının aktifliğine, mobiliteye ve paylaşıma açık bir özellik sergiliyor.

Bu özellik bağlamında, şehir sakinlerinin günün koşuşturması olgusuna tekabül eden iş saatleri çerçevesinde maruz kaldıkları mekanik yoğunlaşmanın mazereti dışında, şehre ve şehrin özellikle, bizatihi içinde ve bünyesinde yer alan nehirlerle ilişkilerini yadsımalarının açıkçası, pek de rasyonel bir yönü bulunmuyor. 

Yazının girişinde gündeme getirdiğim mekân ve bölgelerin büyük bir bölümünün de nehirlerin tam da ortasında veya gayet yakın komşu olmalarının aslında, Kuala Lumpur’daki nehirlerin şehir sakinlerinin uzağında değil aksine, tam da yanı başında olduğunu ortaya koyuyor.

Bu noktada, belki de, Pierre d’Ailly’nin yüzyıllar öncesinden ortaya koyduğu anlayışı hatırlamakta fayda var.

https://guneydoguasyacalismalari.com/2022/09/10/kuala-lumpurda-nehirler-ve-yasam-alani-rivers-and-habitat-in-kuala-lumpur/



[1] Suzanne Conklin Akbari. (2009). Idols in the East: European Representations of Islam and the Orient: 1100-1450, Ithaca: Cornell University Press, s. 33, 52.

4 Eylül 2022 Pazar

Kuala Lumpur şehri inşası ve anatomisi üzerine / Upon the construction of Kuala Lumpur and its Anatomy

Mehmet Özay                                                                                                                            03.09.2022

Şehirlerin gelişiminde ait olduğu kültür ve medeniyet evreninin belirleyiciliği ile üzerinde yükseldiği coğrafyanın ve iklimin önemli payı bulunmaktadır.

Kültür ve medeniyet insan ürünü özellikleri ve yapılaştırıcı kuvvesiyle dikkat çekerken, coğrafya ve iklim ise verili ve bir anlamda zorunlu bir belirleyiciliğiyle öne çıkmaktadır.

Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur, kuruluş bağlamında geçmişi yüzyıllar öncesine dayanmamakla birlikte, ait olduğu Malay dünyası kültür ve medeniyeti içerisinde kendine özgü yapılaşmasıyla dikkat çekmektedir.

Bu iki temel durum yani, kültür ve medeniyet ile coğrafya ve iklim dikkate alındığında, Kuala Lumpur’un öncelikle coğrafyanın sağladığı doğal/yer altı zenginliklerinin üretim süreçlerine evrilmesiyle birlikte, bir şehir olarak ortaya çıktığı görülür.

Daha önce de bir yazı da dile getirdiğim üzere, şehre adını veren Çamurlu Nehir (Kuala: Nehir; Lumpur: Çamurlu) ilk etapta sanki olumsuz bir ifadeyi içinde barındırsa da, aslında bunun tam tersi bir anlam içerdiği gibi, şehrin geçmişinde de önemli işlev görmüştür.

Söz konusu nehri ve kollarını çevreleyen yükseltiler, dağlık bölgeler özellikle, kalay başta olmak üzere çeşitli maden kaynaklarıyla öne çıkarken, 19. yüzyıl şartlarında giderek belirgin bir hâl alan sömürge idaresinin çeşitli yatırım araçlarıyla ve bu sürece eklemlenen dışarlıklı göçmen kitlelerinin varlığıyla, Malay Yarımadası’nın kuzey-güney istikametinde Malaka Boğazı’na paralel uzanan, bölgenin neredeyse tam ortasında yeni bir şehrin gelişimine yol açmıştır.

Endüstriyel şehir

Şehrin kuruluşuna dair bu süreç ortada, bölgenin asli unsuru olan Malay kültür ve medeniyetine dair hususiyetler konusunda bir sorgulamayı da gizli-açık gündeme taşımaktadır.

Bu noktada, Kuala Lumpur’un, dışarlıklı göçmen çevrelerinin öncülüğünde ve doğal kaynakların endüstriyel üretime konu olacak tipik bir modern şehir hüviyetini taşımasının başat bir gelişme olduğuna kuşku yok.

Bununla birlikte, bu sürecin ardından gelen Malay kültür ve medeniyetini öne çıkaran yapılaşmasının şehre sonradan kazandırılması bir eksikliği değil, aslında hakiki unsurların tamamlayıcılığı şeklinde değerlendirmek mümkün.

Aksine, 19. yüzyıl ortalarında kurulduğu dikkate alındığında, Kuala Lumpur’un yüz elli yılı aşkın varlığını ve özellikle de, 1957’den sonraki süreçte kazandığı görünürlüğü Malaka, Penang, Cohor Bahru, Alor Setar, Pekan, Muar, Kota Bharu vb. gibi kadim Malay kültür ve medeniyet şehirlerine ilâve olarak, modern dönemdeki gelişmelere paralel olacak şekilde Malaylılık, bir başka deyişle Malay kültür ve medeniyet unsurlarının, yeni bir şehrin gelişimine verdiği katkı anlamında değerlerdirmek gerekir.

Coğrafya ve iklim

Yukarıda dikkat çekilen özelliğe ilâve olarak, şehrin coğrafi ve iklim hususiyetlerinin göstergeleri olan unsurların, şehrin neredeyse her cadde ve sokağında karşılık bulan doğal görünümleri, bir modern şehir ile doğal ortamın biraradılığını simgelemenin ötesinde capcanlı gözler önüne sermektedir.

Şehrin kuruluş sürecinde Pahang Sultanlığı bölgesindeki dağlık alanlarla çevrili Gombak ve Klang vadilerinin belirleyiciliği dikkat çeker.

Öyle ki, Malaka Boğazı’na ulaşan nehirlerin, içinden geçtiği vadilerdeki madencilik faaliyetleri ve bu sürecin tetiklediği tüm yan iş kollarıyla birlikte, bölgede nüfus yapılaşmasını her yönüyle etkilemiş ve bu anlamda, gayet geniş bir çeşitliliğin oluşmasına yol açmıştır.

Bu noktada, bölgedeki nehirlerin şehrin kuruluşundaki başat konumu, ulaşım, temizlik vb. gibi gündelik işlevsel boyutları kadar, şehrin kendinde estetiğinin oluşmasında da sürdürülebilir bir nitelik arz etmiştir.

Bugün bu nehirlerin, söz konusu bu işlevleri ne denli ortaya koydukları tartışmalı olsa da, yer yer görünürlükleri engellenmiş olsa da, fiziki varlıklarıyla hâlâ şehrin kenar bölgelerinden atardamarlarına uzanarak potansiyel değerlerini korumaktadırlar.

Şehir ve yönetim

Bu bölgenin bir yandan, Selangor Sultanlığı öte yandan, Pahang Sultanlığı sınırları arasında kalması, bugün dahi gözlemlendiği üzere şehrin kayda değer bölümü Selangor Sultanlığı sınırlarında yer almaktadır.

İdari yapılanma noktasında yaşanan reformlar neticesinde Kuala Lumpur bölgesi özel yönetim bölgesiyle, kendine has bir niteliği de ortaya koymaktadır.

Böylece başkent Kuala Lumpur aslında, doğal olarak birbirinden ayrılması mümkün olmayan coğrafi yapısına karşın idari sebeplerle ayrıştığı görülmektedir.

Yazının girişinde dile getirildiği üzere şehirleri öne çıkaran, ait oldukları kültür ve medeniyet hususiyetleriyle, üzerinde yükseldikleri coğrafya ve iklim olması, Kuala Lumpur’da her haliyle gündelik yaşamda sıklıkla ve doğrudan karşılaşmaya elverir bir özellik taşımaktadır.

Şehrin merkezini oluşturan Klang Vadisi, ulusal ve uluslarüstü şirketlerin yönetim merkezleri, yüksek-öğretim kurumları başta olmak üzere, her türünden özel ve kamu kuruluşlarına ev sahipliği yapmaktadır.

Bu bölge, hiç kuşku yok ki, şehrin 1970’ler gibi benzeri ülkeler başkentlerinde olduğu üzere, dönemin karakteristik özelliği olan modernleşme evresinin hızlandığı süreçte gündeme gelen yapılaşması, aynı zamanda şehre kimlik kazandırma düşüncesinin de ortaya çıktığı bir dönem olarak dikkat çeker.

Aslında bu dönem, düşünce ve bilim anlamında, yüksek öğretim kurumları bağlamında Malay kültür ve medeniyetini öne çıkaran üniversiteleri, akademileri, müzeleri vb. kurumları birer birer ortaya çıkarırken, birincil anlamda Müslüman kitleye hitap etmek kadar, genel itibarıyla çok dinli ve çok kültürlü bir toplum ortamında ‘diğerlerine’ karşı görünürlük ve sembolik önemiyle de dikkat çeken camilerin ve ilintili mimari yapıların gündeme gelmesine yol açmıştır.

Temelde, tek tek ele alınmayı hak eden bu mimari yapılaşmalar Güneydoğu Asya’da Müslüman şehrin modern dönemde nasıl neşet ettiğine dair bir laboratuvar özelliği de taşımaktadır.

Şehri görünür kılmak

Bununla birlikte, Kuala Lumpur ve mimari denildiğinde, bölgesel ve küresel olarak bir tür cazibe merkezi olması istenen ve bu anlamda bu isteğin başarıya dönüştüğü açıkça gözlemlenen Petronas İkiz Kuleleri (Petronas Twin Towers) karşımıza çıkarr.

Bu yapı ikilisi, çelik konstrüksüyon malzemesiyle vertikal boyutta ritmik bir algı oluştururken, belki de yukarıda dikkat çekilen diğer yapısal unsurlar bağlamında tezatı gündeme getirse de, seküler post-modern şehir atmosferini yansıtan ve bu anlamda benzeri şehirlerle ve hatta, Batı şehirleriyle mukayesenin ürünü olarak hayat bulduğunu söylemek mümkün.

Dönemin siyasi liderleri ve bürokrasi elitinin, şehri küresel plânda görünür kılmanın adı olarak gündeme getirdikleri Petronas İkiz Kuleleri, bu anlamda amacı başarıyla ortaya koyduğuna ve bu anlamda, gayet önemli bir işlev gördüğüne kuşku yok.

Anlam işaretleri

Ancak, post-modern yaşamın getirdiği akışkanlık, anlam kaybı, kitleler içinde yalnızlaşma, dev çelik konstrüksiyonun birey üzerinde oluşturduğu yıkıcı etki vb. süreçlerden kurtulmak mümkün.

Bu noktada, söz konusu bu ikili yapıdan -yaklaşık olarak, batı ve doğu istikametlerinde- sadece birkaç yüz metre mesafede Müslüman mezarlığı, Çin tapınağı ile kulelerin üzerinde yükseldiği Ampang Caddesi’ni donatan yaygın dallarıyla geniş gölgeler otuşturan tropik ağaçları, kültür ve medeniyet unsurlarıyla coğrafya ve iklim özelliklerini birarada ortaya koymaktadır.

Şehrin atardamarlarından biri olması kadar, yerli ve yabancı tüm unsurların ortak paylaşım alanı olan bu bölgenin sahip olduğu bu özellik, bir istisna teşkil etmiyor. Aksine, şehrin neredeyse post-modern unsuruyla öne çıkan her benzeri noktasında aynı kültür ve medeniyet bileşkesinin varlığına rastlamak mümkün.

https://guneydoguasyacalismalari.com/2022/09/03/kuala-lumpur-sehri-insasi-ve-anatomisi-uzerine-upon-the-construction-of-kuala-lumpur-and-its-anatomy/