Mehmet Özay 03.12.2018
foto:borneobulletin |
Endonezya’nın başkenti Cakarta hafta sonunda yeni bir gösteriye tanıklık
etti. Yeni diyoruz, çünkü gösteriyi organize edenler, 2 Aralık 2016 tarihinde
yapılan ‘dev’ gösterilinin yıldönümü dolayısıyla böyle bir gösteri
düzenlediklerini açıklıyorlar.
2016 ve Ahok
Kısaca hatırlamak gerekirse, 2016 yılındaki gösterilerin nedeni, o dönem Cakarta
valisi olan Basuki Cahaja Purnama’nın (Ahok) İslam’a hakaret ettiği ileri
sürülerek gerçekleştirilmiş ve valilin görevden alınarak yargılanması talep
edilmişti.
Vali Ahok, sözlerinin yanlış anlaşıldığını dile getirmiş ve ardından özür
dilemiş olsa da hakkında açılan davanın görüşülmesi sonucu suçlu bulunarak iki
yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Bu bağlamda, akıllara, ‘eski’ vali Ahok
yargılanarak hapsedildiğine ve ortada anormal bir durum olmadığına göre, Pazar
günkü gösteriye niye gerek olduğu sorulabilir.
Bu sorunun cevabını, 2016 yılındaki gelişmelerin arka plânında olan biteni
anlayarak verebiliriz. 2016’daki gösterilerin ardından, Çin kökenli ve Hıristiyan
olan Ahok’un yüretmekte olduğu Cakarta valiliği için 2017 yılı Nisan ayında yapılacak
seçimlere yeniden katılacağını açıklaması bulunuyordu.
Ahok, o süreçte seçim propagandası vesilesiyle kamuya açık bir alanda
kendisini eleştiren çevrelere Kur’an’dan bir ayet göstererek karşılık vermiş ve
karşı eleştiride bulunmuştu. Yaptığının yanlış olduğunu nihayetinde kabul
etmesi ve Endonezya mahkemesinin hapis cezası vermesi de bunun kanıtı olarak
kabul edilebilir.
Cakarta’da valilik hesapları
2017 Nisan’ında yapılan seçimleri, Prabowo Subianto’nun başında bulunduğu
Büyük Endonezya Partisi (Gerindra) başta olmak üzere bazı diğer partilerin
desteğiyle, bir ara milli eğitim bakanlığı da yapan Anes Baswedan valilik
seçimlerini kazanarak başkenti yönetmeye başlamıştı.
Dolayısıyla Pazar günkü gösterinin arka plânında ‘Ahok olayı’ olsa da, bu ‘toplumsal
girişim’ farklı bir yönelimle ortaya konduğu aşikâr. O da, 2019 yılı Nisan
ayında yapılacak başkanlık seçimleri öncesinde yeni bir siyasal dalga
oluşturmayla alâkalı.
İslami hassasiyet söylemi
Tabii olan biteni doğru teşhis edebilmek ve anlayabilmek için iki taraftaki
aktörlerin ne yapmak istediklerini iyice gözden geçirmek gerekiyor. Örneğin kabalalıklara,
taşıdıkları pankartlara ve sloganlara bakarak ortada İslami bir talep olduğu
yönünde bir algı oluştuğu söylenebilir. Bunda belki haklılık payı da
bulunabileceği düşünülebilir.
Ancak aktörler, sadece kendini İslami hassasiyetleriyle ortaya koyan
sıradan halk ve bu halkın ülke siyasetinde rol oynadığını ileri süren ve bir
ölçüde İslamcı kabul edilebilecek siyasi partiler ve liderleri ile sınırlı
değil.
Tıpkı 2016 sürecinde olduğu gibi kendilerini aşırı milliyetçi çevrede
tanımlayabilecek veya siyaset bilimcilerce geçmişleri, söylemleri ve ülkeye
vaad ettiklerine bakıldığında, yine bu minvalde değerlendirilebilecek siyasi
parti ve liderlerinin de işin içinde yer almış olmasıdır.
Bu kişilerin, 2016’dakinin aksine sahne arkasında değil, bugün sahnenin
önünde durduklarına tanık oluyoruz.
Prabowo ve 2014 rövanşı
2016’daki gösterilerde ön saflarda Rizik Hoca’yı görmüştük… Bugün ortada
yok. Çünkü hakkında açılan bir dava nedeniyle bir yılı aşkın bir süredir Suudi
Arabistan’da. Ancak dünkü gösteriye telefonla katılarak katkısını esirgemedi…
Bu sefer basın Rizik Hoca yerine, Prabowo’yu ön plâna çıkardı. Bu çerçevede,
Gerindra lideri Prabowo Subianto’nun 2019 Nisan’ında yapılacak başkanlık
seçimlerine katılacak olması, bu aktörlüğün neye tekabül ettiğine de işaret
ediyor. Bu bağlamda, dünkü gösteri Eylül ayında başlayan başlangıç kampanyası
çerçevesinde değerlendirilerek meşrulaştırılabilir.
Ancak işin tuhaf yanı 2016 referansı, Ahok olayı ve 2019 başkanlık
seçimlerinin birbiriyle ilintilendirilmiş olmasıdır. Çünkü ortada Ahok diye bir
aktör bulunmuyor. Başkanlık seçimine katılacak olan isim Joko Widodo (Jokowi)
yani şu anki devlet başkanı.
Akıllara elbetteki 2012 yılında yapılan Cakarta valilik seçimlerine o dönem
Jokowi’nin yardımcısı olarak Ahok’u belirlemesi ve seçimi kazanması geliyor.
Jokowi, daha valilik süreci sona ermeden, gösterdiği yerel yöneticilik ‘başarıları’
nedeniyle bazı partiler tarafından 2014 yılında yapılan başkanlık seçimlerine aday
gösterilip kazanmasıyla Cakarta valilik koltuğuna doğal bir süreç olarak
yardımcısı Ahok oturmuştu. Yine hatırlatalım, bugün ortada Ahok diye bir aktör
olmaması, dünkü gösterinin hedefine şu veya bu şekilde başkan Jokowi’nin
konulduğunu gösteriyor.
Birlik evet, ama nasıl?
Göstericilerin dile getirdiği açıklamalardan biri, bu gösterici girişiminin
ülke Müslümanlarının birliğinin sağlanması gibi yüce bir amaca matuf olduğu
yönündeydi. Gerindra’nın bir siyasi parti olarak ve özellikle de liderinin siyasal
duruşunun burada ciddi bir problem olarak tezahür ettiğine kuşku yok. Şayet yanlış
anlamıyorsak…
Aksi halde, zaten ülkenin siyasal yaşamında mevcut siyasi partiler ve
temsilcilerinin -en azından kahir ekseriyetinin- Müslüman olup olmamakla ilgili
bir sorunları bulunmuyor.
Yok, talep edilen kendilerini İslamcı parti olarak tanımlayan ve/veya
seçmen kitlelerini böylesi taleplerde bulunan toplumsal grupların oluşturduğu
partiler kastediliyor ise o zaman Kalkınma ve Adalet Partisi’nin (PKS) Gerindra
ile siyasi ittifak oluşturmasını nasıl açıklayacaksınız?
Ma’ruf Hoca nerede?
Buradan bir başka tezada geçebiliriz… 2016 yılında yapılan ‘dev’ gösteriye
destek çıkanlardan biri olan o dönemki Endonezya Ulema Konseyi başkanı Ma’ruf
Amin Hoca’ydı.
Ancak Ma’ruf Hoca dünkü gösteriye destek vermedi. Nedeni herhalde
kendisinin 2019 yılında yapılacak başkanlık seçimlerine şu anki devlet başkanı
Jokowi’nin yardımcısı olarak girecek olması denilebilir. Yoksa Ma’ruf Hoca,
gösteriyi düzenleyenlerin veya katılımcıların naifçe ortaya koydukları ‘Müslümanların
birliğine’ destek vermemekle mi itham edeceğiz?
Toplumun öncüleri kabul edilen siyasiler ve kimi cemaat liderlerinin bu
gösteriyi teşvik ve destekleyen tutumlarının anlaşılabilir nedenleri olmadığı
söylenemez. Aksine, Endonezya gibi toplumsal, siyasal ilişkilerin sivil kanadı
kadar görünmeyen yüzünde devam eden asker kökenli ve seküler politikalar
yanlısı liderlerin varlığının oldukça karmaşık ilişkiler ağını ortaya koyması
tabii ki bu tür toplumsal hareketlerin birer amaç uğruna ortaya konduğunu akla
getiriyor.
Bu noktada birkaç görüşü dile getirmekte fayda var. İlki, Endonezya siyasal
yaşamında kayda değer bir kargaşanın hüküm sürdüğüdür. Kitlelerin, siyasi parti
liderleri ve bazı cemaat liderlerinin hareketiyle meydanları doldurmasının
toplumsal bir dinamizm kazandırdığına kuşku yok. Ancak bu dinamizmin neye
hizmet ettiği ve bugüne kadar ne elde edildiği sorusunu ciddi bir şekilde
sormak gerekiyor.
Dün Ma’ruf Hoca, gösterilere destek veren kişi iken bugün böyle önemli bir
toplumsal ve dini şahsı başkanlık seçimlerinde aktör olarak görebiliyoruz. Ya da
Prabowo Subianto gibi, asker kökenli ve Suharto rejiminin devamcısı -kaldı ki
aynı zamanda üvey oğlu kadar yakın ilişkisi vardı- olarak tasvir edilen bir
asker-siyasetçi tipinin son dönemde alimler çevresine yakınlaşması size tuhaf
gelmiyor mu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder