Mehmet Özay 17.08.2018
17 Ağustos, Endonezya
Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 73. yıldönümü olarak kutlanıyor. 17 Ağustos 1945
tarihi bağımsızlık için temel alınsa da, ülkenin uluslararası çevrelerce yani o
dönemin yeni küresel gücü olarak ortaya çıkan ABD ve Birleşmiş Milletler
tarafından 1949’da tanınmasına kadar bağımsızlık mücadelesi verdi.
Pasifik Savaşı’nda Açe-Japon ilişkileri
Endonezya
bağımsızlığına giden sürecin belki de son etaplarından biri 1940’ların
başlarında ortaya çıktı. Japonya Krallığı’nın ‘Asya Asyalılarındır’ ilkesiyle
hareket ederek tüm Güneydoğu Asya topraklarını İngiliz, Fransız ve Hollanda
sömürge güçlerinden temizleme girişimi bu bağlamda belirleyici bir gelişmeye
işaret eder. Her ne kadar, Batılı siyaset bilimciler ve tarihçiler tarafından Japonları
bölgedeki varlığı ‘Japon İşgali’ olarak adlandırılsa da, o dönemki gelişmeler
çerçevesinde Açe topraklarını işgale uğramış toprak parçası olarak nitelememek
için önemli nedenler var.
O dönem, Malay Yarımadası’na
çıkan ve henüz Sumatra Adası’na geçmemiş olan Japonların Sumatra’da Açe
topraklarına çıkışının organize edilmesidir. Açeli siyasi elitinin organize
ettiği bir heyetin Penang Adası’nda Japon komutanlarla görüşmesi ve Açe
kıyılarına çıkışlarının ön hazırlıklarının yapılması, Hollanda ordusu
karşısında Japonların önünü açtığı gibi, Açe’deki varlıkları sırasında Japonlar
ile Açeli siyasi elit arasındaki ilişkilerin de sürdürülebilirliğine yol
açmıştır. En azından, Japonların vaatlerinden dönme gibi bir riski üstlenene
kadar…
Açe topraklarının
Hint Okyanusu’nun doğusuna sınır teşkil etmesi ve burada Japon birliklerinin
bölge siyasi elitiyle ‘dayanışma’ içinde hareket etmesi, Hindistan ve Sri
Lanka’da askeri üstlere çekilmiş olan İngiliz birliklerinin herhangi bir
hareket kabiliyetinin önünü alma gibi bir stratejik öneme de haizdi.
Japonların sadece
Açe ve Sumatra topraklarındaki değil, Java Adası’ndaki varlığı da Endonezya bağımsızlık
düşüncesinin kısa vadede hayata geçirilmesi için maddi bir neden teşkil
ediyordu. Ancak bu süreç, ne Açeliler ile Japon güçleri, ne de Cava’daki
milliyetçi çevreler ile Japon yönetimi arasında sürtüşmeler ve hatta çatışmalar
olmadığı anlamı taşımıyor. Tabii bu uzun bir hikaye… Burada dikkat çekmeye
çalıştığım husus, Açe siyasi elitinin Hollanda sömürgeciliği karşıtı tutumu ile
Japonlarla hangi bağlamlarda yan yana durma stratejisi geliştirmeleriyle alâkalıdır.
1945 mi 1949 mu?
Ülkenin
uluslararası çevreler tarafından tanınırlığı 1949 yılında gelmişti gelmesine. Pasifik
Savaşı’nın sona ermesi ardından Japonların teslim olmasıyla, İngilizler
desteğinde Hollanda Krallığı’nın işgaline maruz kalan Takımadalar’daki bu yeni
ulusun bağımsızlık olgusuna dayanak teşkil eden ise 1945-1949 yılları arasında,
dört yıl boyunca Takımadalar’ın batısında Açe topraklarının herhangi bir işgal
gücünün müdahalesine konu olmamasıdır.
Bugünkü Açe
Eyaleti ile Kuzey Sumatra eyaleti sınırlarını teşkil eden yerde, o dönem
Hollanda birlikleri, Kuzey Sumatra’nın başkenti ve bugün de eyalet başkenti ile
öne çıkan Medan şehrine girerken, Açe topraklarına nüfuz etmemişler veya edememişlerdi.
Açe barışı Endonezya’nın barışı
Buraya kadar
değindiğim hususlar, açıkçası bugünkü bağımsızlık kutlamalarının odağında yer
alan bir gelişmeye atıf yapmak içindi. O da, devlet başkanı Joko Widodo’nun
(Jokowi) sabahki kutlamalarda Açe geleneksel kıyafeti ile kutlamalara katılmasıydı.
Bu sembolik eylemin karşılığını yukarıda değindiğim hususlar bağlamında
değerlendirmek mümkün. Öyle ki, Jokowi’nin bu sembolik yaklaşımı günün konu
oldu ve olmaya devam ediyor. Geleneksel kıyafet derken, folklorik bir özellik
anlaşılmamalı.
Bundan öte, Açe
Darüsselam Sultanlığı’nın son hükümdarı Muhammed Davud Şah’ın 1903 yılında
Hollanda sömürge yönetimine teslim olurken, bugün Açe valilik konuk evi olarak
kullanılan o dönemki Valilik binasındaki fotoğraflarda üzerinde bu giysi
bulunuyordu. Yani, bugün devlet başkanı Jokowi’nin Açe kıyafeti Açe siyasi
elitinin resmi ortamlarda giydiği bir protokol giysisiydi.
Küçük bir not
olarak az önce zikrettiğim ‘teslim’ ifadesini bir zafiyet, devletin siyasi
mevcudiyetini ve iddiasını sona erdirdiği şeklinde yorumlanmamalı. Aksine,
dönemin hükümdarı, ailesinin Hollanda birliklerince teslim alınması üzerine,
bizzat kendisi sömürge yönetimine teslim olurken, devletin ve de mücadelenin
sürdürülmesi konusunda herhangi bir adım atmamıştır. Bu nedenle, bugün
Endonezya devlet başkanının ortaya koyduğu bu sembolik eylemin böylesi bir
siyasal gönderme yaptığını da düşünebiliriz.
Öte yandan, bu
eylemin, ülkenin merkezinden çok uzakta olan bir beldenin tarihsel önemini
göstermekle de sınırlı olmadığını vurgulamalıyız. Başkanın bu çıkışı, Açe
olmasaydı, bugün Takımadalar’da herhangi bir bağımsızlıktan söz edilebilir
miydi sorusunu da sordurtmaya yetiyor.
Öte yandan,
ülkenin kurucu babası Sukarno’nun 1947 yılında bağımsızlığın maddi ve manevi
temellerinin atılması bağlamında Açe’ye yaptığı ziyaretlere rağmen, 1949
yılından sonra Açe topraklarının Kuzey Sumatra Eyaleti’ne bağlanmak istenmesinin
Açeliler nezdinde oluşturduğu tepki, Açe siyasi ve toplumsal hafızasını
tetikleyerek silahlı bir mücadeleye kapı aralamasına sebep oluyordu. Diğer bazı
eyaletlerde de neşet eden ve Endonezya topraklarının İslami bir siyasi ve
toplumsal nizamla idaresini öngören mücadelenin yanı sıra, Açe’nin özerklik
taleplerinin ortaya çıkmasına neden olmuştu.
1950’lerin
sonlarında bir kez daha Açe’ye verilen sözle barışa kapı aralandı. Aradan pek fazla
süre geçmeden Açelileri toplumsal ve siyasal-ekonomik bağlamı çerçevesinde geri
bırakacak politikalar karşısında bir kez daha mücadeleci hafızanın gün yüzüne
çıkmasıyla, 70’lerin ortasında bir kez daha ve kimilerinin adına ‘seküler’ bir
hareket dediği bir hareket ortaya beliriyordu. Bu gelişme, tarihsel birikimin
günün şartlarına uygun bir şekilde ortaya çıkması anlamında yeni bir Açe
hareketi anlamı taşıyordu.
Endonezya barışı devam etmeli
Tarihte bölgenin
önemli bir devletini oluşturan Açe topraklarının, modern dönemde Endonezya
Cumhuriyeti sınırları içerisinde bir eyalet konumunda varlığını sürdürmesine rağmen,
her daim gözlerin üzerinde olduğu bir bölge olarak dikkat çekiyordu.
Otuz yılı bulan
mücadele, 2004 yılı sonundaki deprem ve tsunaminin ardından 2005 yılında Helsinki
Barış Anlaşması ile bir kez daha barışa yol bulurken, Açeliler siyasi ve
toplumsal hafıza zenginliklerine güvenle bu barışa girerken, merkezi yönetimin
odağındaki çevrelerde, acaba Açeliler bir kez daha bir mücadeleye girer mi
endişesini barındırmadığı söylenemez.
Biraz uzunca ifade
etme zarureti duyduğum 20. yüzyıl boyunca ortaya çıkan gelişmeler sonrasında
bugün 73. yıl kutlamalarında devlet başkanı Jokowi’nin geleneksel Açe
kıyafetiyle barış içinde geleceğe güvenle bakılması mesajını vermesi oldukça
anlamlıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder