2 Şubat 2017 Perşembe

Endonezya Yerel Seçimleri Bağlamında Açe’deki Gelişmeler / Local Elections in Indonesia and Developments in Aceh

Mehmet Özay                                                                                                                        02.02.2017   
Açe’de bir seçim sürecini daha izleme imkânı buldum. 15 Şubat’ta yapılacak yerel seçimler 2006 ve 2011 valilik, 2009 ve 2014 eyalet parlamentosu seçimleri sonrasında, yani son on yılda beşinci seçime işaret ediyor. İki hafta sonra yapılacak seçim hazırlığı ve sonuçları üzerine bazı görüşleri paylaşmadan önce bir hususa kısaca değinmekte fayda var. Açe özelinde, 2006 yılı öncesinde sağlıklı bir seçim sürecinden bahsetmenin mümkün olmadığı hatırlanmalı. Yaşanan çatışma döneminde ulusal partiler Eyalet siyasetinde varlık gösterse de, bunun temsil süreçlerindeki zaafiyetleri de bir o kadar gerçeklik payı taşıyordu.

1970’lerin ikinci yarısından itibaren merhum Hasan di Tiro’nun önderliğinde başlatılan bağımsızlık hareketi ve bu hareketin inişli çıkışlı süreçleri, 26 Aralık 2004 tarihindeki ‘doğal’ afetle birlikte sona erdi. Hareketin o dönemki lider kadrosunun inisiyatifi, ‘merkez’ yani Cakarta yönetiminin uluslararası kamuoyu karşısında duruş belirtme arzusu ya da zorunluluğu, nihayetinde 15 Ağustos 2005 tarihinde Açe’ye ‘otonom yönetim statüsü’ veren Helsinki Barış Anlaşması’nı getirdi. Sadece Açe’nin modern tarihinde yeni bir döneme işaret etmekle kalmayan, Endonezya Cumhuriyeti’nin merkez-çevre ilişkisinde yeni bir siyasi anlayışa evrilmesinde de rolü olan Helsinki Anlaşması sonrasında Açe yeni bir seçim daha yaşanacak.

15 Şubat günü, Endonezya’da başta başkent Cakarta olmak üzere ülkenin değişik bölgelerinde de yerel seçimlerin yapılacağını hatırlatalım. Bu çerçevede, geçen Ağustos ayından bu yana Cakarta’da meydana gelen ve Türkiye’de konuyla ilgili olduğu varsayılan çevrelerin dahi ne olup bittiğini anlayamadığı gelişmeler nedeniyle başkentteki seçimler ‘güvenlik’ merceği altında. İşin Cakarta boyutu şimdilik bir yana, Açe Eyaleti’ndeki seçimler de farklı nedenlerle güvenlik boyutu ile gündeme getirildi ve seçim gününe kadar da gündemde kalmaya devam edecek. Bununla birlikte, seçimlerin Açe’deki karşılığının, Eyalet sınırlarını aşan bir önemle ulusal gündeme oturtulmasına neden oluyor. Neredeyse bir yıl öncesinden her şeyin seçimlere endekslendiği ülkede, iki hafta sonra yapılacak ve başta Açe valiliği olmak üzere tüm eyelet kapsamında yerel yöneticilerin belirleneceği süreçte son dönemece girildi.

Bu bağlamda, Açe’deki seçimler sadece Açeliler tarafından değil, merkezdeki çeşitli güç odaklarınca da yakından takip ediliyor. Öyle ki, adayların birer birer ortaya çıkmaya başlamasıyla birlikte merkezdeki ‘güvenlik’ odaklı kurumlar, seçimlerde Açe’yi öncelikli güvenlik sorunu olan ilk üç bölge içerisine almakta gecikmediler. Öte yandan, ulusal siyasi partiler de nüfus olarak küçük bir yüzdeye tekabül etse de, sembolik öneminden hareketle Açe’deki seçimlerde varlıklarını ortaya koymaya çalışıyorlar. Bu nedenle gerek aday belirleme süreçlerinde gerekse kompleks koalisyon oluşumlarında yer alma konusunda epeyce efor sarf ettiler.

Bu noktada, son beş yılda görev yapan Açe vali ve yardımcısının yeniden aday olması nedeniyle geçiş sürecinde valilik makamına eski bir ordu komutanının atanmış olması merkezin ‘güvenlik’ odaklı yaklaşımının ilk ciddi icraatı olarak ortaya çıktı. Akabinde ordu ve polis güçlerinin takviye edilmesi merkez tarafından ‘güvenlik’ unsurunun Açe özelinde giderek ne boyutta algılandığını açık ve net ortaya koyuyordu. Bununla birlikte, bir savaş hazırlığı ‘pozlarında’ Açe yerel medyasının ilk sayfalarını kaplayan ‘güvenlik unsurlarının’ yakın geçmişte yaşananları unutmamış olan Açe toplumu nezdinde olumlu bir algıya neden olduğu herhalde söylenemez.

Buna rağmen, elbette Açe’deki durumun kendine özgü farklılıkları bulunuyor. Bu farklılıklara kısaca değinmek suretiyle hem Açe’de hem de başkent Cakarta’daki siyasi elit nezdinde ne tür yansımaları olacağı konusunda fikir cimnastiği yapabiliriz. Helsinki sürecinin doğal bir uzantısı olarak Açe Eyaleti, Endonezya içinde hem bağımız adayların hem de yerel partilerin kurulup siyaset yapabildiği ilk bölge olarak biliniyor. Bağımsız adaylara artık başka bölgelerde de rastlansa da yerel partilerin varlığı halen sadece Açe ile sınırlı. Bugün Açe valiliği için yerel partiler temsilcileri kadar, bağımsız adayların da bulunduğu altı aday yarışıyor. Adaylardan dördü, uzun yıllar Açe bağımsızlığı için aynı harekete mensup olmuş kişiler, yani Dr. Zeyni Abdullah, Müzekkir Manaf, İrvandi Yusuf ve Zekiraya Saman. Diğer ikisi ise, daha önce belediye başkanlığı ile valilik yapmış olan Tarmizi Karim ve Abdullah Puteh.

Aynı hareket içinde yer almış, ancak bugün parçalı yapının unsurları olarak ortaya çıkan dört adayın varlığı manidar bir duruma işaret ediyor. Bu nedenle, bu seçim süreci, Açe bağımsızlık hareketi lideri Hasan di Tiro’nun 3 Haziran 2010 tarihinde vefatının ardından yaşanan sarsıntının çok daha güçlü hissedildiğine işaret ediyor. Tiro, hayatının yaklaşık son on yılında sağlık problemleri nedeniyle aktif siyasetin içinde yer almamış olsa da, lideri bulunduğu ‘hareket’ için hayatta oluşunun getirdiği bir bağlayıcılık işlevini sürdürüyordu. Tiro’nun vefatından kısa bir süre sonra yapılan valilik seçimini, hareketin iki güçlü ismi Dr. Zeyni Abdullah ve Muzakkir Manaf ‘vali ve yardımcısı’ sıfatıyla katılarak ipi göğüslemişti.

‘Açe Partisi’ adlı yerel partinin temsilcileri olarak siyasi arenada rol alan bu iki liderin, aradan geçen beş yılın ardından ciddi bir kopuş yaşaması, bugün her ikisinin de birbirine rakip adaylar olarak ortaya çıkmasına neden oldu. Öyle ki, bu iki lider arasındaki kopuşun, onlarca yıllık varlığının Helsinki Barış sürecinin ardından siyasi yapıya dönüşen hareket içerisinde peş peşe yaşanan kopuşları sembolize ettiğini söyleyebiliriz. Bunun bir sonucu olarak, aynı bağımsızlık hareketinin sivil kanadında yer alan ve 2005 yılındaki barış sürecinde daha yerel partiler kurulmadığından bağımsız aday olarak seçimlere girip 2006-2011 yıllarında valilik yapan İrvandi Yusuf bulunuyor. Gerek geçmişte hareket içerisindeki konumu, gerekse valilik döneminde edindiği tecrübe ve ‘merkezle’ ilişkileri İrvandi Yusuf’u bugün kurucusu olduğu ‘Açe Milliyetçi Partisi’nin başında bir siyasi lider olarak kamuoyunda önemli bir yere taşıdı. Hareket içerisinden çıkan dördüncü isim ise, düne kadar geri plânda kalmayı yeğleyen Zekeriya Saman.

Dünün bağımsızlık hareketi içerisinden çıkan bugünün dört vali adayının ortaya koyduğu parçalı yapı, Hasan di Tiro’nun vefatıyla hareketin siyasi ömrünü tamamlamasının getirdiği bir ‘doğal son’a tekabül ediyor. Bununla birlikte, eyalet yönetiminin en güçlü makamı olan valiliğe talip olmak, hiç kuşku yok ki, “özgürlük” hareketinin mirasının paylaşılmasıyla da bağlantılı. Şayet hareketten kalan bir miras söz konusu ise, bir süredir yaşananlar dikkate alındığında bu mirasın paylaşımının ‘rasyonel’ bir sürece tekabül etmediği ortada. Ancak Açe’nin ülke içerisinde tek başına bırakılmayacak kadar önemli oluşunu da göz ardı etmemek gerekir. Yukarıda kısaca değinilen merkezi oluşturan ‘güçlerin’ evvelinden itibaren eyelet siyasetinde ortaya çıkan bu parçalı sürecin yapılaştırıcı unsurları olmaya aday oldukları biliniyordu.

Bugün, örneğin İrvandi Yusuf’un yardımcı olarak kendine Demokrat Parti’nin eski milletvekillerinden birini; Müzekkir Manaf’ın ise, ‘Büyük Endonezya Hareketi Partisi’nden (Gerindra) birini yardımcı olarak belirlemesi bunun somut göstergelerinden biri. Tabii bu noktada, söz konusu bu süreçten ötürü, Açeli siyasi liderleri edilgen bir konuma indirgemenin sağlıklı bir bakış ortaya koymayacağı da ortada. Dünün bağımsızlık hareketi içerisinde yaşanan kırılmalar karşısında, içerden çözüm arayışlarının sergilenememiş olması, Eyalet siyasetinde güçlü bir şekilde var olmayı arzu eden Açeli liderlerin, ulusal partilerle masaya oturma ve koalisyon kurmayı bir tür strateji olarak belirlediklerine işaret ediyor. Helsinki Barış Anlaşması’yla kendilerine otonom yönetim hakkı tanınan ve bu bağlamda yerel parti kurma imtiyazı tanınan Açelilerin, ulusal partilere Eyalet siyasetinde neredeyse eşit bir kulvar açıyor olmalarının ciddi bir sorgulamayı hak ettiğine kuşku yok.

Diğer iki adaydan Tarmizi Kerim, çatışma döneminde Lhok Seumawe şehrinde belediye başkanlığı yapan, ardından merkez tarafından çeşitli bürokratik görevlerle ‘ödüllendirilen’ oldukça tercübeli bir aday. Son aday Abdullah Puteh ise, 2000-2005 yılları arasında valilik yapan, ancak karıştığı yolsuzluk vak’ası sonrasında hapis cezası alan biri. Yaklaşık iki buçuk milyon civarında seçmenin bulunduğu Eyalette söz konusu bu altı adayın yarışında sırasıyla ‘bölgecilik’, ‘Açelilik’, ‘merkeze adaptasyon’ gibi stratejiler belirleyici olacak. İrvandi Yusuf ve Müzekkir Manaf valilik yarışını önde bitirebilecek en önemli iki aday konumunda. Bununla birlikte, Açe siyasetinde ‘demokratik’ süreçler kadar, farklı faktörlerin de halen belirleyici olduğunu hatırta tutmalı. Ve bu iki adayın dışında farklı bir adayın seçimi kazanmasının da bu anlamda pek süpriz olmayacağını söyleyebiliriz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder