Mehmet Özay 03.06.2019
Açe toplumunun 20. yüzyılda yetiştirdiği
önemli siyasi ve entelektüel kişiliklerinden biri olan
Hasan di Tiro’nun vefatının 9 yılı.
3 Haziran 2010 tarihinde Banda Açe’de
vefat eden Hasan di Tiro çeşitli etkinliklerle anılıyor. Bu yazıda, di Tiro’nun
ortaya koyduğu mücadelesinin kökenlerine dair bazı hususları ele alacağım.
Yaşadığı döneme damgasını vuran ve genel
itibarıyla 1976-2005 yılları arasında bilfiil başında olduğu Açe Özgürlük
Hareketi’nden (Gerakan Aceh Merdeka-GAM)
ötürü bir mücadele lideri olarak tanınmaktadır.
Ancak di Tiro’nun, bu hareket içerisindeki
rolünü biçimlendiren ve söz konusu dönemde uluslararası arenada ses getiren bir
mücadele ortaya koymasının sahip olduğu siyasi ve entelektüel birikimine
dayandığı unutulmamalıdır.
Tam da bu noktada, di Tiro’nun iki farklı
dönemi yani sömürgecilik ile sömürge sonrasını tecrübe etmiş bir kişi olması
onun tarihle, siyasetle, uluslararası ilişkilerle, hatta edebiyatla ilişkisini bir
anlamda zorunlu kılmıştır.
Di Tiro, yukarıda zikredilen bu alanlarda ortaya
koyduğu çalışmaları ile bir yandan dönemine tanıklık ederken, aynı zamanda tedrici
olarak gelişen siyasal düşüncesini 1970’li yılların ortalarından itibaren pratiğe
geçiren bir liderlik özelliği de taşımaktadır.
Bu bağlamda, söz konusu bu sürecin nasıl
yapılandığını ortaya koymak için, di Tiro’nun 1925 yılında doğduğunu ve Hollanda
sömürge yönetimi egemenliğinin sürdüğü bir dönemde çocukluk ve gençlik
yıllarını geçirdiğini hatırlamak gerekir.
Bu dönemde, di Tiro’nun Sigli’de ilk ve
orta öğrenimini tamamlamasında dönemin önde gelen siyasi ve dini elitlerinin
başında gelen Davud Beureuh’ın yapıcı katkısı ve yönlendirmesi göz ardı
edilemeyecek bir öneme sahiptir.
Di Tiro’nun bu erken dönem eğitim yaşamı
bir yandan sömürge yönetiminin uygulamalarını şu veya bu şekilde tanıklık ve
tecrübesiyle zenginlik kazanırken, Davud Beureuh gibi karizmatik bir liderin rehberliğinde
kişiliğinin yapılaşmaya başladığını söyleyebiliriz.
Bunun yanı sıra, di Tiro’nu o dönem
beraber yetiştiği yaşıtlarından ayıran bir diğer özellik ise, içine doğduğu ailedir.
Adında da yer alan Tiro, Sigli şehrine bağlı bir yerleşim yerine atıfla
kullanılmaktadır.
Tiro, mensupları arasında döneminin önemli
hocalarını yetiştiren ve Açe Darüsselam Sultanlığı’nın Hollanda sömürge
yönetimine karşı verdiği kutsal savaşta zamanla liderliği üstlenen bir ailenin bulunduğu
bir beldedir.
Bugünden bakıldığında birbiriyle ilintisini
kurabildiğimiz tüm bu özelliklerin toplamı, Hasan di Tiro’nun gelişmesinde,
düşünce yapısının şekillenmesinde başat rol oynadığı ileri sürülebilir.
Batı’da sömürgecilik çalışmalarında
karşımıza çıkan ve kanımca kısır olduğunu, hatta ve hatta Batılı akademi
dünyasının dayatması olduğunu düşündüğüm bakış açısının aksine, Açe
topraklarında sömürgecilik sürecine yönelik duruş, düşünce ve mücadelenin çok
daha köklü ve süreklilik arz eden bir bağlamda geliştiği görülür.
Adına sömürge sonrası (post-colonial) denilen süreçte, Batılı
sömürgeci yönetimlere karşı verilen özgürlük mücadeleleri değerlendirilirken,
bu siyasi ve askeri yapıları bile Batı’nın ürettiği, örneğin milliyetçilik,
sosyalizm gibi ideolojilerle açıklama uğraşı içerisindeki çabalara karşılık Açe
topraklarında sömürgecilik karşıtlığının böylesi Batılı iz düşümlerine
rastlanmadığını ve bu anlamda kendinde, özgün bir yapı ve duruş sahibi olduğunu
vurgulamak gerekiyor.
Bununla kast etmeye çalıştığım husus,
Hasan di Tiro’nun erken dönem yaşamı dikkate alındığında, onun bu görece kısa
dönemde birbirinden bağımsız gibi görünen, ancak ayrıntılı olarak ele
alındığında birbirini destekleyen süreçler içerisinde geliştiği anlaşılıyor.
Di Tiro’nun, erken dönem yaşamında sömürgeci
sistemi anlama, anlamlandırma çabasında Batılı düşünce kodlarının,
ideolojilerinin değil, aksine yerli, İslami ve geleneksel unsurların başat bir
husus olduğunu düşünüyorum.
Bunu söylerken, di Tiro’nun kendi
yerel/küçük çevresi içine sıkıştırılmış sınırlı bir zaman ve mekâna konu
olduğunu söylemek istemiyorum. Daha sonraki süreçlere bakıldığında, bunun
tastamam aksi bir yönelimin ortaya çıktığı görülüyor.
Öyle ki, bu erken dönemin ardından, di
Tiro’nun yükseköğrenim için Cogcakarta’ya gönderilmesi döneminin değişen
koşullarına paralel olarak yeni bir sosyal ve siyasal çevre ile teşrik-i
mesaisi anlamı taşıyordu.
Bu ikinci dönem, birincisiyle tezat teşkil
edecek ve bu bağlamda zamanın ve mekânın doğası gereği taşıdığı tüm
çelişkilerine rağmen, di Tiro’nun gelişmesine katkı yaptığını söyleyebiliriz. Bununla
birlikte, di Tiro’nun bireysel yaşam hikâyesinde henüz açığa çık/arıl/madığını
düşündüğüm bu çelişkiler boyutunun kayda değer olduğuna kuşku yok.
Bu çelişkilerin di Tiro’nun yükseköğreniminin
ileriki safhaları için Amerika’ya gidişi ve orada sürdürdüğü yaşamı boyunca var
olduğunu ileri sürmek te mümkün.
Tam da bu noktada, üzerinde dikkatle
durulması gereken hususu, di Tiro’nun 1970’lerin ortalarına kadar önce yeni
Endonezya Cumhuriyeti dışişleri bürokrasisinde ve Birleşmiş Milletler
temsilciliğinde devam eden siyasi yaşamı; bunu takip eden iş dünyasındaki yeri
ve konumu ve tüm bu süreçlerdeki kazanımlarının ardından sadece kendi bireysel hayatını
değil, Açe topraklarının varlığını da yeniden şekillendirme arzusu ve niyetinin
ortaya çıkmış olduğudur.
Di Tiro’nun hayatında köklü bir
değişikliğin ortaya çıkmasına neden olan kararının oluşmasında yazının ilk
bölümünde dikkat çektiğim Sigli’deki erken dönem oluşumlarının rolü olduğuna
kuşku yok.
Bu köklü değişimi sağlayan husus, kendi
yerel ve özgün evreninde içinde geleneğin, İslamiyetin güçlü ve hatta
ayrıştırılamayacak etkisinin bulunduğu Açelilik ruhunun yeniden yeşermesiyle
bağlantılıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder